Kategoriler
Pardus

Pardus’un Yarını Çalıştayı gerçekleştirildi.

Geçtiğimiz hafta (23-24 Mart) Tübitak tarafından organize edilen Pardus’un Yarını Çalıştayı Tüsside tesislerinde gerçekleştirildi.

Daha önceki yazımda belirttiğim Cuma gününün sorun olabileceği konusunda haksız çıkmadım, bir iş toplantısı nedeniyle Cuma oturumuna katılamadım.

Biliyorum bu yazıyı yazmak için biraz geç oldu, ama napabilirim, pek zamanım kalmıyor. Sanırım artık zaman bizim için daha hızlı akmakta… Zaman hiçbir şeye yetmediği gibi, geçen zamanda hiçbir şey de yapmıyorum sanki…

Neyse, biz konuya dönelim.

Çalıştay’ın Cuma gündüz oturumuna katılamadım. Zaten bir çok şey orada konuşulmuş. En azından akşam yapılacak çalışma grubu etkinliklerine katılayım dedim. İşten çık, koştur koştur Gebze’ye git. Metrobüs, tren, taksi derken yaklaşık iki saatlik bir yolculuk neticesinde Tüsside tesislerine vardım. Aman Allah’ım dedim. Bu ne git git bitmedi… İstanbul’dan her gün insan kaynağını o koca kamüse taşımak… Pek benim aklımın almadığı bir iş oldu. İnsan her gün hayatı sorugular… İstanbul’da merkezi bir yerdeki bir işe kendisini atmanın planını yapar. Bu nedenle oraya bugüne kadar aşkla giden Pardus ekibini bu azimlerinden dolayı tebrik ediyorum. Tamam iyi hoş, tesisin imkanları yüksek olabilir, fakat ben yönetimde olsaydım, en azından Pardus projesini, piyasanın içine bir yere taşırdım. yaratıcılık ise mesele, Eminönü – Sirkeci’de bir ofise taşımak daha makul olurdu. İnsanlar bunalıma girmek yerine ruhu ışıldar, ilham ile yaratıcılık etkileşirdi vesaire vesaire…

Efemdime söyleyeyim. Tesislere vardıktan sonra, bir hızla etkinliklerin gerçekleştirileceği salona geçtim. Orada sevgili Hakan Hamurcu ile yüzyüze ilk görüşmemizi gerçekleştirmemin akabinde, çalışmalara geçtik. Benim düşüncemde gündüz tartışılan masaya yatırılan konular hakkında çözüm odaklı bir öneri geliştirme çalışması yapacaktık… Fakat ne yazık ki, kazın ayağı öyle değilmiş, Tüsside tesisi bir ooryantasyon merkezi gibi birşeymiş… Bize grup çalışması diye 20 adet çubuk makarna verdiler, yanına bir bant bir de iplik rulosu verip en uzun kuleyi yapın dediler. Şaşırdım, bozuntuya vermeden kuleyi yapmaya başladık… Tamam belki bize bir şey katmış olabilir ama zamanı bu kadar değerli onca insana, ve böylesine önemli bir konuya edilecek zulüm değildi. O süre zarfında saat 10’a kadar Pardus ile ilgil, bir çok çalışma yapılabilirdi. Neticesinde 20 dakkada olay bitti. Ben de Hakan abi ile tesislerden ayrılarak evin yolunu tuttum.

Yolda Hakan abi günün kısa bir özetini yaptı. Akşam da bir iki telefon görüşmesiyle neler konuşulduğunu öğrenmeye çalıştım.

İkinci gün sabahı, Hakan abi ile buluşup tesislerin yolunu tuttuk. Çalıştay’ın sonuç bölümünü oluşturan oturuma katıldık.

Necdet Hoca ve Doruk Fişek ve Sezai detayları yazmışlar. Ben de belki bir diğer yazı ile kendi gördüğüm detayları tekrar edebilirim… Ama polemikten uzak kalmak adına şimdi yazmayacağım.

Çıkardığım sonuçları şuraya maddeler halinde yazayım en iyisi:

  • Pardus projesi, Ulakbim müdürülüğüne bağlanmış. Proje Ankara’ya taşınacakmış. Mevcut kalan geliştiriciler ise ayrılacaklar.
  • Şu anda projenin başında birisi yok, bu olmayan kişinin üzerindeki yetkili Ahmet Kaplan. Fiiliyatta şu anki yönetici. Kendisi ile tanıştık, herkes ile kişisel olarak ilgilendi. Kibar ve dinleyen birisi. Benim de kendisi ile ilgili olan görüşlerim olumlu.
  • Ahmet Kaplan’dan Cumartesi günkü oturum boyunca 3-4 kez Pardus’un, Pardus Bireysel Sürüm’ün devam edeceği sözünü Sezai ile birden çok kez aldık. Tabi sözler ve kurum kararları farklı elbette. O nedenle ileride kurumsal bir kararın bu sözü veren kişiyi de mahçup edercesine ortaya çıkması ihtimal dışı değil. Biz elimizden geldiğince sözü pekiştirdik.
  • Pardus projesi devam edecek sözü alındı. Ama şunun altını çizeyim: Pardus bizim bildiğimiz gibi bir şekilde devam etmeyecek.
  • Ahmet Kaplan’ın vizyonu biraz farklı, kendisinin Tübiak’ta minimum geliştirici(hatta 0) gibi bir hedefi vardı. Bunun nasıl olacağını, özellikle Kurumsal sürümde nasıl olacağını açık söyleyeyim ben pek kolay idrak edemedim. Daha sonra, taban sistem ve asgari zorunlu paketleri Tübitak’ın yapacağı, Bireysel sürümde işin neredeyse tamamının Camia’ya devredileceği, Kurumsal sürümde de hizmet alımı yoluyla geliştirmelerin yapılacağı şeklinde bir model olduğunu az çok anlayabildim.
  • Bu yeni modeli anlayamadığımdan, dönüş yolunda Doruk Fişek ve Necdet Hoca’ya anlattırdım. Çalıştay sonrasında buluşma noktası olan Moda’da da Onur Küçük ile durumu teyit ettim.
  • Ben biraz eski kafalı olduğumdan, bana bu model, özellikle Kurumsal’ın gelişim modeli fazla modern geldi. Dünya’da örneği var mıdır bilemiyorum. Yapılmasına bir engel var mı, hayır. Verilen sözler gerçekleşirse, ve bürokrasinin hantallığı giderilirse, özgür yazılım “ekosistemi” bu ülkede belki ancak bu şekilde gelişir.
  • Benim, bu özgür yazılım dünyasındaki en büyük dileklerimden birisi şu; Özgür yazılım insanların bu işten para kazanması ve karınlarının doyması. Bunu çok istiyorum, çünkü özgür yazılımın ancak bu şekilde bu ülkede gelişeceğini şu 5-6 yıl içinde gördüm. Üretip geliştiren, gençleri bu alanda iş bulabileceklerini gösteren bir model olmadıktan sonra, bugünkü halimizden bir adım daha öteye gidemeyiz. Yurt dışına baktığımızda(dağıtım, paketleme sistemi vb şeylerden kafamızı uzaklaştırıp elbette) üretilen özgür yazılımlarda, bu işten para kazanan insanları görüyoruz.
  • Özgür yazılımla, bedavacı hatta -beleşci- bakış açısından arındığımızı artık öntanımlı olarak varsaymak istiyorum. Bu işten para kazanmak kötü bir şey değil. Sadece Pardus’la sınırlı olmayan şöyle bir örnek verelim. Mesela, MEB bir uygulamaya ihtiyaç duysun, ihaleye çıksın. Özgür yazılım şirketi olmayan  A şirketi, bu ihaleyi kendi kapalı kodlu çözümü ile alsın. MEB onlara binlerce lira para versin, yıllarca bakımı için A şirketinin eline baksın, ve yarın bir yükseltme(sürü değil, yeni ihtiyaçları karşılamak için yeni şeyler eklemek, geliştirmek) durumu olduğunda, netice A şirketinin eline bakmak, onun verdiği ile yüksek maliyetli şekilde devam etmek olacaktır. Oysa MEB, bana bu uygulamayı özgür yazılım olarak hazırlayın deseydi, kodları açık ve MEB’in kendi personelinin de yarın öbür gün o kodlara müdahale edebilir halde bir ürünü olacaktı. Bu kamu malı bir ürün ve MEB’in sınırsız kullanım tasarrufunda kendi evladı olacaktı. Bir yükseltme ihtiyacı olunca, MEB kimseye bağımlı kalmadan bu işi rekabet ortamında daha uygun bir fiyata yaptırabilir, veya kendi bünyesinde ya da bir üniversite projesi olarak üniversitelerimizde yaptırabilirdi. Kodu kamunun olduğu gibi, faydası da kamuya olurdu. Kamu’yu sadece devlet kurumu olarak algılamayın, Kamu hepimiziz. (İng. Public diye parantez vermeyeyim dedim:p). Güzel değil mi, bence güzel.
  • Çalıştay’dan önce Pardus devam edecek sözlerinde, eriyip tükenmek üzere olan geliştirci kadrosunun agresif bir alımla 30-40 gibi bir sayıya çıkacağı gibi bir hamle beklerken doğrusu bu model beni ters köşe yaptı. Mevcut geliştiriciler için doğrusu üzüldüm, neticede hedefimiz minimum geliştirici demek, size yol göründü demenin “şimdiki zaman” hali. Ama bir de şu var, onca geliştirici Tübitak’ın, mevcut ortam nedeniyle çalışılacak bir yer olmadığı gerekçesi ile ayrıldı. İnsanların işinden olması, olmak zorunda kalması kötü….
  • Ben Tübitak’ın bir bilim kurumu olması vesilesiyle, geliştiricilerin burada istihdam edilmesine çok olumlu bakardım eskiden. Bu model belki bir yandan da iyi, nedeni şu, özgür yazılım geliştirme modelinde belki de Tübitak’ın istihdam politikası zedeleyici oldu.
  • Hep duyduğumuz şeyler, not ortalaması, temel bilimler mezunu olma şartı vs. Eskiden, Pardus yaşarken ölmemişken, şimdiye göre görece ne hafif konular konuşurmuşuz, Pardus’un tam zamanlı grafikeri yok gibi. Oysa daha sonra dışarıdaki yetenekli kişileri istihdam edemez olduğunu anladık… Bugün baktığımda, -isim vereceğim hacı- Anıl Özbek gibi üretken ve Pardus’a çok faydalı işleri “eskiler gibi “aşkla” yapacak bir insanın istihdam edilememesi sorun. Anıl gibi bir çok insan var…
  • Bir diğer şekilde, mesela ben Tübitak’ın durumundan memnun olmayarak oradan ayrılmış bir Pardus geliştiricisi olayım. Özgür yazılımdan hayatımı kazanmış ve bundan sonra da yine bu şekilde hayatıma devam etmek istiyorum. Tübitak’ta çalışmama imkan kalmamış… Bu durumda, bu modelde B şirketi beni istihdam edebilir ve Pardus için aldığı geliştirme hizmetlerinde beni çalıştırır. Ohh, Gebze’ye  o yolu tepmem, özel sektörün rahatlıklarından da yararlanırım. Yeri gelir götürü usulü gece çalışırım vs. (Zaten bir çok geliştirici gece evinden de iş yapıyordu-mesai almadan) Olumsuz yönleri var mı, elbette, en başta gelen devamlılık, ama o da piyasa dinamikleri içinde, ikameleriyle çözülür. Zaten özgür yazılım iş dünyası da üç aşağı beş yukarı aynı…
  • Belgeleme ve yerelleştirme(bunlar sevdiğim konular) bu konuların önemi vurgulandı. Umarım ki oluşturulan Danışma Kurulu bu konu ile ilgili güzel kararlar alsın, ve Pardus’un şimdiye kadar yazılmayan belgeler -belki de Pardus’un devamını sağlayacak kadar önemliler- yazılır, bir çok özgür yazılımı bu fiiliyat yaşadığı sürece hızlıca yerelleştirilir.

Anladıklarım ve şimdilik çıkardıklarım bunlar. Bir de topluluğa söylemek istediklerim var. kalın ve büyük yazacağım…

Pardus’un bireysel sürümü devam edecek, ama artık talepkarlık dönemi bitti. Pardus’un gelişimi 100 payda ise artık 95’i Camia üzerinde olacak. Tübitak’tan artık talepte bulunmak yerine topluluk kolları sıvayacak!
Pardus’un bireysel sürümünün devam etmesi ancak, topluluk katkısıyla mümkün. Tübitak sadece destek ve bir kaç kritik ihtiyacı sağlayacak. O nedenle laf yerine iş üretmezsek Pardus’un bireysel sürümü ÖLECEK!
Özetle, Pardus’un bireysel sürümü elinize bakar, yükü sırtınızda! Ya taşırsınız, ya da sırtınızdan atarsınız. Devamını istiyorsanız taşımak zo-run-da-sı-nız!

Durum budur.

Bunun dışında Pardus’u LKD devralsın. LKD işe yarasın diye beklentiler var. Bu da ortak sesle söylendiğinde talepkarlıkta zemin kaydırmaktan başka bir şey değil. Açık söyleyim.

Ben yapmam, Tübitak yapmalı, olmadı LKD devralmalı demek, yine bir yere varmamak demek. Neticede de LKD, sınırlı sayıda insanın özverisi ile yürümeye çalışan bir dernek. Katılımcılığın artırılması gerekiyor.

Sahada iş görmek istiyorsanız, sahaya çıkmalı ve sorumluluk almalısınız…

O nedenle, yine söylüyorum, öncelikle, üzerimize düşen en temel şeyleri yapmalıyız. Bir şey yapamıyorsak da yapanlara destek olmalıyız. Ben ne yapabilirim demeyin. herkesin yapabileceği bir şey var.

Ben bir LKD üyesi olarak, sizi LKD’ye üye olmaya ve sorumluluk almaya davet ediyorum. nasıl üye olabileceğinizi şuradan öğrenebilirsiniz: http://www.lkd.org.tr/uyelik/nasil-uye-olabilirim/

Havalı olmak istiyorsan LKD'ye Katıl
Havalı olmak istiyorsan LKD'ye katıl

 

Kategoriler
Pardus

Pardus’un Yarını Çalıştayı

Pardus projesinin geleceği(!) ile ilgili 23-24 Mart tarihlerinde gerçekleştirilecek olan “Pardus’un Yarını” çalıştayına katılmak için davet edildim. Bir aksilik olmazsa katılmayı düşünüyorum. Cuma gündüz yetişemesem de akşamına ve Cumartesi sabahına giderim. Öyle idareten ki, Cuma ve Cumartesi yarım gün. Bu kadar önemli bir çalıştaysa neden mesai saatleri içerisine gömüldü. Cumartesi Pazar iki koca günümüzü seve seve verirdik. Çoğumuzun çalışıyor olması ve işyerlerinden izin almanın zorluğu hele iş kanununa tabi çalışanlarda Cuma günü çıkılan izinde Cumartesinin de sayılarak 14 işgünü olan yıllık iznimizden iki gün götürmesi göz ardı edilemeyecek bir husustu ya neyse…

İçimde küçük bir heyecan kıpırtısı bile kalmamış, bir şeylerin düzelebileceği, yenilenebileceği ve yeniden bir rotaya sokulabileceği ile ilgili en ufak umudum dahi kalmadı.

Belki üç ay önce olsa, ya da bir 6 ay çok büyük heyecan ve umutla bu çalıştaya hazırlanırdım. Ama her şeyin bitmiş olduğunu hissettikten sonra ve en kötüsü bir şeyleri değiştirmek için ne TÜBİTAK tarafında ne de özgür yazılım camiası tarafında bir istek olmadıktan sonra içimden hiç birşey yapmak gelmiyor.

Katılımcı olarak kendim dışında bildiklerim, Sevgili Sezai, Hakan Hamurcu ve Necdet Hoca.

Tek söyleyebileceğim, Necdet Hoca’nın günlüğünde yazdığı önermelere katılıyor olduğumdur. Bunun dışında pek bir şey söyleyebileceğimi sanmıyorum. Eğer sizin söylenmesini istedikleriniz var ise, yorum kısmına yazarsanız dile getirmeye çalışırım.

Daha karamsarca duruşumda, şayet Pardus’un bireysel sürümü topluluğa(bir dernek veya vakfa) devredilirse, bunu sürdürebilecek bir heves ve kararlılığın bu işi kotarabilecek kişilerde olmadığıdır.

Gördüğüm şudur i, ne yazık ki bu ülkede topluluk güdümüyle yaşamına devam edebilmiş bir özgür yazılım projesi bulunmamaktadır. En somut örnek, her platformda Türkçe konuşan insanlar olarak ihtiyacımız olan yegane araç olan Zemberek projesinin zombi halinde yaşamını sürdürmesidir. (Bilmediğim iyi giden bir şey varsa yazınız)

Bu konuda bir diğer ispat ise, TÜBİTAK tarafında işlerin iyice sarpa sardığı ve Pardus’un geleceğinin karardığı dönemde bile camia olarak ciddi bir inisiyatif geliştirememiş olmamız ve herkesin suskunluğuyla bu işin bittiğinin teyit etmesi…

Pardus güzel bir hayaldi, bugüne kadar çok iyi yönetilmedi, daha iyi yerlere varabilirdi, olmadı… Projenin ev sahibinin bu projeye emek vermiş geliştiricileri adeta mobbing derecesinde projeden uzaklaştırmasıyla da işin sonu geldi.

Yaklaşık bir ay önce Teknokedi.com sitesinde yazdığım “Pardus 2011 sona erdi, peki ya sonrası” başlıklı yazımda belirttiğim hususların üzerine, şunu söylemek isterim ki Pardus bitti…

Kurumsal alanda ne olur bilemiyorum. Bu konunun takipçisi var mı ondan da emin değilim. Fatih Projesi’nin pilot uygulamalarına bakan oldu mu, varsa onlar daha iyi bilir. Diğer kamu müşterilerinde ise işler nasıl gidiyor hiç bilemedik ki geleceğini görelim…

İyiydi, güzeldi, çok insana çok şey kattı, ama olmadı… Tavsiyem, bu gerçeği yavaşca kabul edip yola devam etmek.

Özgür yazılım büyük bir dünya, hobi, kişisel gelişim, eğlence… Size uyan bir tarafından tutabilirsiniz.

Ama bu konuda da mobil platformlar ve getirdikleri tüketim çılgınlığının devasa gölgesi üretim güdülerini ve ortak çaba süreçlerini yavaşça öldürdüğünden, geride kalan (kapalı kodlu, lisansının bile ne olduğu bilinmeyen)uygulamalar çöplüğü içerisinde özgür yazılım serüvenleri küçülerek yok olmakta…

Bedavacı tüketmek veya zor şekilde üretmek. Tercih size kalmış.

Kategoriler
Genel

Çeviriler, Diller, Nüfus ve Gelişmişlik…

LibreOffice’in arayüz çeviri çalışmalarını %100 seviyesine çıkardıktan sonra, çok daha zor ve uzun bir çaba gerektiren “Yardım” içeriğinin de çeviri oranının yükselmesine odaklandık…

Fark ettiniz mi bilmiyorum ama, özgür yazılımlar katkıcılığı olarak çeviri çalışmalarında genel olarak pek iyi durumda değiliz. Gerek KDE, Gerek GNOME gibi büyük özgür yazılım projelerinde arayüz dışında neredeyse yardım içeriğinde etliye sütlüye dokunulmamış. (Bknz: http://nyucel.blogspot.com/2012/01/hangi-masaustu-ne-kadar-turkce.html?showComment=1326196000189#c5489711096077814770)

Buradan kabaca şu neticeyi çıkarabiliriz, kullandığımız uygulamalarda sadece araüz üzerinde bir etkileşim bize yetiyor. O yazılımın özelliklerini kavramak için ilk elden yardım içeriğinden yardım almıya pek ihtiyacımız yok, veya yardım içeriğine tenezzül etmiyoruz…

Oysa hepimizin şiayet ettiği, yapamamak, veya Nasıl yapılır? Nedir? sorularının cevapları çoğu zaman bu yardım içeriklerinde yer alıyor. Bu içeriğe göz atmadan soluğu google’da almak veya nasıl yyaparım diye sorup başka insanların zamanını tembellik ile çalmak daha kolay sanırım.

Çok uzatmadan, şunu unutmamak gerekir ki bu yazılımları yazan kişilerin oluşturdukları bu yardım içerikleri, o yazılımla ilgili sizi kilitleyen bir çok bilinemeyeni güzellikle anlatmakta… Kimse kendini “Bilgisayardan anlarım” havalarında görmeyip alçakgönüllü şekilde bu yardımlara kısaca göz atarsa her şey daha kolay ilerler sanıyorum…

***

Yazı başlığına gelirsek… Bir müddettir bilgisayarımda Ubuntu kurulu(üzerinde KDE kullanıyorum, nedense Kubuntu’dan daha başarılı). Bunun sebebi, özellikle LibreOffice çevirilerinde güncel sürüm üzerinde çalışma imkanı bulmak, bildiğimiz üzere Pardus 2011 serisi sona erdiğinden güncel LibreOffice paketleri sunulmamakta.

LibreOffice 3.5 yayımlandıktan sonra, hevesle PPA(Personal Package Archieve-Kişisel Paket Arşivi)’lara düşer düşmez kurdum. Fakat beni haya kırıklığına uğratan bir şeyle karşılaştım; LibreOffice için Türkçe yardım paketi maalesef bulunmuyordu… Bira araştırdım, önceki sürümlerde bir ara çıkmış. Ama şimdi maalesef yok…

Peki dedimi, The Document Foundation tarafından sunulan *.deb paketini indirip kurayım dedim. LibreOffice Türkiye sitesinden indirdim, fakat ne yazık ki “Bağımlılıkların Uyuşmamasından” kurulamadı. LibreOffice’i TDF paketlerinden kurabilirdim, ama sistem ile uyumlu iyi performans veren Ubuntu paketlerini bekledim. Uygulama Ubuntu deposundan, yardım TDF *deb’lerinden olmadı(Coşkun abi, bu kısım senin için, her *deb’in eti yenmiyor görüldüğü üzere :))

Velhasıl-ı kelam, dedim, bari bir hata kaydı açayım, paket isteğinde bulunayım. Bir de alla alla, neden Ubuntu Türkiye topluluğu bu pakete sahip çıkmamış dedim, temkinli şekilde hata kaydını girdim (https://bugs.launchpad.net/ubuntu/+source/libreoffice/+bug/943663).

Hata kaydına yanıt olarak Björn Michaelsen, debian paketçisi arkadaşı Rene Engelhard ile %80’den aşağı çeviri oranına sahip yardım yerellerini paketlememe taraftarı olduklarını söyledi.

Biraz ağrıma gitti, içe doğru burkuldum doğrusu, dilimiz Türkçemizin bu kriterin altında kalmasına üzüldüm. Bir yabancı dil bilmeyen sadece kendi dilini konuşan LibreOffice kullanıcılarının bu yazılımı tam verimli kullanabilmesi, kendilerini geliştirmesi için özgür yazılım tarafında bir seçenek sunulmaması da ayrı bir üzüntü.

Sevgili  Björn Michaelsen, dile sahip çıkma refleksine atfen, yarım içeriği için kendi paketlerimizi oluşturmaya teşvik edici tavsiyelerde bulundu. haklıydı da, başkalarından bu beklenmemeliydi. Maalesef *deb apketi yapmayı, bunu Ubuntu’Ya uygun şekilde yapmayı bilmiyorum. Bilen biri varsa LibreOffice 3.5 için Türkçe yardım içeriğini paketleyip PPA’sını sunarsa çok mutlu olurum.

Bu arada baktım da yine başlığa gelememişiz. Napalım, yazı çok uzadı, başlığı özetleyerek bir sonraki yazıya devredelim.

Aşağıda, LibreOffice Yardım içeriğinin dillere göre çeviri yüzdelerini görebileceğimiz sıralı bir tablo hazırladım. Bu tablo aslında çok şey anlatıyor. LibreOffice’in kişisel bir üretkenlik takımı olduğu düşünülünce, hem kişisel hem de kamu, özel sektör ve yerel yönetimlerde kullanıldığı da hesaba katılınca. Hem insanların kendi dillerine sahip çıkması hem de özgür yazılım kullanmak ve bunu tam kapasiteyle kullanmak adına çok iyi fikirler veriyor. Zamanım olsaydı bu oranları, ülkelerin nüfuslarına ve gelişmişlik oranlarına göre karşılaştıracaktım ama olmadı. Zaten tablo açık.(Son etkinliği olmayanlar, çeviri kaynaklarının LibreOffice 3.5 branşı yaratıldıktan sonra bir ekleme veya değişikliğin yapılmadığı manasına gelmekte)

İsim İlerleme Özet Toplam Kelime Son Etkinlik
Almanca 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-28 16:41 (Kü)
Bulgarca 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-26 20:33 (mbalabanov)
Çince (Çin) 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-22 12:37 (xslidian)
Danimarkaca 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-22 19:34 (lodahl)
Fince 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-21 18:41 (hatapitk)
Fransızca 100 Tamamlandı 438.349 2012-03-01 18:39 (sophie)
İngilizce (Birleşik Krallık) 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-24 12:43 (sswales)
İtalyanca 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-25 12:11 (valtermura)
Macarca 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-22 19:32 (timar)
Polonyaca 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-21 11:30 (manveru1986)
Portekizce 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-22 20:20 (smarquespt)
Portekizce (Brezilya) 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-21 16:22 (olivier)
Yunanca, Çağdaş (1453-) 100 Tamamlandı 438.349 2012-02-21 12:44 (dmtrs32)
Dutch 99 155 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-02-23 11:35 (kees538)
Khmer 99 205 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-01-13 04:43 (khem)
Catalan 97 14296 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-03-01 08:12 (jmontane)
Çince (Tayland) 97 13502 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-02-26 20:53 (Zerng07)
İsveçce 97 14032 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-01-13 15:58 (nikjoh)
Japonca 97 13090 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-02-26 16:12 (naru0ga)
Rusça 97 13067 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-01-12 15:41 (bormant)
Spanish 97 15197 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2011-11-22 15:45 (timar)
Catalan (Valencia) 96 16170 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
İngilizce (Güney Afrika) 96 16438 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Korece 96 16154 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-01-12 03:32 (hqwater)
Oromo 94 28365 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Bengalce 92 36536 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Çekçe 91 37466 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-03-03 12:29 (khagaroth)
Baskça 89 47077 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-01-07 03:16 (MPascual)
Makedonyaca 87 56610 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Tajik 87 54919 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Vietnamca 86 60230 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Dzongkha (Butan) 82 80693 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Nepali 80 86099 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Tibetçe 78 98343 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Norwegian Bokmål 75 111591 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-03-02 17:26 (olorin)
Gujarati (Hindistan) 72 121423 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Estonyaca 70 131943 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-03-02 14:19 (Mihkel)
Slovakça 58 184175 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-03-01 17:07 (milos)
Galiçya dili 54 199514 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
İbranice 53 207201 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-01-26 09:46 (Yaron)
Türkçe 44 247262 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-02-28 16:02 (zeki)
Norwegian Nynorsk 35 285617 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Esperanto 34 290462 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-03-03 09:10 (donaldo)
Boşnakça 28 317402 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Gürcüce 23 336754 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Endonezyaca 22 340100 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-02-27 10:39 (catursusetyo)
Sinhala 13 380518 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Uighur 13 381710 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-01-31 10:18 (Sahran)
Hindi 12 387720 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
İzlandaca 12 387922 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Ukrainian 10 396175 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Arnavutça 9 399101 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Hırvatça 8 402828 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Asturian 1 437770 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349 2012-02-23 01:46 (Xuacu)
Luxembourgish 1 438164 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349
Urduca 0 438349 kelimeye dikkat edilmesi gerek 438.349

 

Dillerine sahip çıkan ve özgür yazılımda dillerini yaşatan insanlara hayranlık duyuyorum. Büyük sabır ve emek gerekmekte. Örneğin LibreOffice yardım çevirileri, dile kolay 438.349 kelime… Son dönemde 15.000 civarı kelime çevirdik, ibreyi sadece %3 oynatabildik…

LibreOffice çeviri çalışmalarına katılamak isterseniz aşağıdaki adreslere bir göz atın:

http://wiki.documentfoundation.org/Language/Pootle/tr
http://wiki.documentfoundation.org/Language/tr

Kategoriler
Pardus

Kitap Tanıtımı: İşimdeyim Gücümdeyim – Umut Sarıkaya

Eğer gülmeyi seviyorsanız ve cebinizde 12-13 lira varsa, bu karikatür kitabını almanızı şiddetle öneririm:

http://static.ideefixe.com/images/340/340468_2.jpg
İşimdeyim Gücümdeyim - Umut Sarıkaya

Yıllardır Umut Sarıkaya’yı severek takip ederim. Bu kitabı Kadıköy’den aldım 13TL verdim, 13.000TL’lik güldüm-güldük, gülüyorum-gülüyoruz 🙂

Umut Sarıkaya ve karikatürleri hakkında bir fikriniz yoksa Google’a sorabilir veya şu bağlantıdan kendiniz devam edebilirsiniz.

Mutlu Pazarlar…

(Ne zamandır aklımda olan bir şeyi yapmanın vermiş olduğu hafifleme… Ohh!)

Kategoriler
Pardus

LibreOffice Türkçe Sitesi 2011 istatistikleri

LibreOffice‘in Türkçe sitesi http://tr.libreoffice.org‘un 2011 istatistikleri geldi 🙂 Bir tanesini paylaşayım…

tr.LibreOffice.org 2011 İstatistikleri
tr.LibreOffice.org 2011 İstatistikleri

Sitenin yayına başladığı 2011’in Haziran ayı sonrasındaki ziyaretçi sayısında yükseliş çok güzel. Tabi rakamlar aylık bazda düşük görülebilir ama, yeni bir oluşum, içerik her geçen gün artıyor… Forum vb bileşeni olmadığı için sadece tanıtım görevini sürdüren bir site için iyi.

Yakın zamanda yapılacak işleri tamamladığımızı düşündüğümde. Bu rakamın seneye bunun en az on katı kadar olacağını umuyorum.

Hayallerin bittiği yerde gerçekler başlar, gerçek ise hayallerin için ne kadar çalıştığınla şekillenir.

LibreOffice’in Türkiye’de yaygınlaşması, yerelleştirme, tanıtım vb gibi işlerde görev alıp aramıza katılmak için Türkçe konuşan LibreOffice kullanıcılarının eposta listesine de üye olup  çalışmalara katılabilirsiniz.

Şu anda topluluk iletişiminde ağırlıklı olarak “LibreOffice Kullanıcıları(users)” eposta listesi kulllanılmaktadır. Bu listeye üye olarak; LibreOffice kullanımıyla ilgili soru ve sorunlarınızı paylaşabilir, yerelleştirme ve belgeleme vb çalışmala katılabilirsiniz. Üyelik için users+subscribe@tr.libreoffice.org adresine boş bir e-posta gönderebilirsiniz. Listenin arşivlerine ise http://listarchives.libreoffice.org/tr/users/ bağlantısı ile ulaşabilirsiniz.

Daha fazla bilgi için:

https://wiki.documentfoundation.org/Main_Page/tr

Kategoriler
Pardus

LibreOffice Soru/Cevap sitesi ask.libreoffice.org açıldı!

LibreOffice ile ilgili soru sorup cevap alabileceğiniz platform http://ask.libreoffice.org/ açıldı. Henüz daha kullanım için ince ayarları yapılmamış durumda ve yapılacaklar listesinde bir kaç iş bekliyor.

Bu soru cevap sitesi, Ubuntu kullanıcılarının bildiği http://askubuntu.com/’a benzer bir yapıda, kullanıcıların -nasıl yapılır gibi sorularının diğer kullanıcılar tarafından yanıtlanmasına imkan veren özelleşmiş bir portal.

Ask.LibreOffice.org Çok dilli bir platform olacak, fakat Türkçe çevirileri maalesef %33 seviyesinde.

Özgür yazılımların yaşadığı en büyük çeviri sorunlarından biri, bu tür yazılımların çevirilerini vakti zamanında birilerinin kendi siteleri için yapmaları ve genel ifadeler yerine kendi sitelerine uygun şekilde ve kalitesiz bir şekilde bu çevirileri manüple etmeleri.

Maalesef bu nedenle, Askbot çevirileri pootle’a aktarıldığı haliyle kelimenin tam anlamıyla berbat halde. Ubuntu’da çok güzel şekilde işleyen http://askubuntu.com/ platformunu örnek alırsak, bu portal LibreOffice için de çok faydalı olacaktır.

Bu nedenle bu çevirileri de en kısa zamanda bitirmemiz Türkçe konuşan LibreOffice kullanıcıları için bu imkandan faydalanmaları adına çok önemli.

Çevirilere yardımcı olursanız, büyük bir katkı vermiş olacaksınız. Yardımcı olursanız çok güzel olur.

https://translations.documentfoundation.org/tr/askbot/

Katılmak için:
http://wiki.documentfoundation.org/Language/Pootle/tr
http://wiki.documentfoundation.org/Language/tr

Kategoriler
LibreOffice Rehber Yaz?lar? Pardus

LibreOffice ile Ön Sayfa(Kapak) oluşturmak ve numaralandırmak

LibreOffice’in hangi versiyonuyla geldiğini tam bilemesem de, epeydir aklımda olan ve kısaca yazmak istediğim güzel bir özellik; LibreOffice’in Ön Sayfa oluşturucusu.

OpenOffice.org zamanında olmayan bu özellik, bir çok insan için sinir bozucu olan, bölüm oluşturma, bölümlere numaralandırma şartlamaları yapma vb angaryaları ortadan kaldırıyor. Tıkla ve devam et gibi hoş bir işlev.

Şimdi eskinden nasıl yapıldığını merak etmek isteyenler, şuralara bakabilir:

Bunları geride bırakırsak, yapmanız gereken oldukça basit.

Boş bir belge açın,

Ekle-> Alt Bilgi-> Varsayılan’ı seçerek belgenize bir alt bilgi alanı ekleyin. Unutmayın ki metin alanına sayfa numarası eklemek hem amatörcedir hem de bu alanları anlamadan silersiniz. Bu nedenle, sayfa numarası, dipnot, sürekli uyarı metni, şirket anteti vb gibi girdileri yaparken hep üst bilgi veya alt bilgi alanı kullanın)

Şimdi Alt Bilgi alanına tıklayın, Menü’ye gelin Ekle-Alanlar-Sayfa Numarası’na tıklayarak otomatik sayfa numaralandırıcıyı bu alana ekleyin.

Kapağımızı yazalım, sonra Biçim -> Ön Sayfa yoluyla ön sayfa ekleme ayarlarını yapalım.

Mevcut sayfamızı ön sayfya dönüştürmek istediğimizden bu seçeneği tercih ediyoruz. Şayet hali hazırdaki belgelere bir ön sayfa veya kapak eklemek isterseniz, Yeni Ön Sayfalar ekle seçeneğiyle, boş yeni ön sayfalar ekleyebilirsiniz.

Burada numaralandırmayla ilgili püf noktası; Sayfa Numaralandırmasını ön sayfadan sonra yeniden başlat seçeneğini seçmek. Bu seçeneği seçtiğiniz zaman ön sayfanızda numara olmayacak ve sonrasında gelen sayfa dilediğiniz numaradan başlayacaktır.

LibreOffice'de Kapak Sayfası Oluşturmak
LibreOffice’de Kapak Sayfası Oluşturmak

 

Ön sayfa ekle seçeneğinde gerekli tercihlerden sonra, Tamam düğmesine tıkladığınızda ön sayfadaki numara hanesinin gittiğini göreceksiniz. Enter tuşuyla ikinci syafaya geçtiğinizdeyse, o sayfanın istediğiniz numaradan başladığını göreceksiniz.

Eğer iç kapaklı veya bastırılacak bir belge(kitap, rapor vs vs) çalışıyorsanız, iç ön sayfa için gerekli ayarları da bu kutucuktan yapabilirsiniz.

***

Şimdiye kadar eksikliğini tez yazarken hissettiğim, LibreOffice ile gelen ve geç farkettiğim ve yazmakta da epey bir geç kaldığım bir özelliği de buraya not düşerek kafamdaki bir işi daha bitirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Eğer yok efendim hala “…zor geldi, anlamadım, karışık yaa” diyorsanız, üzülmeyin sizler için de bir şablon ana belgemsi bir şey hazırladım. belge içinde numaralandırma, içindekiler dinizi oluşturma gibi temel ipuçları da var. Buyrunuz, afiyet bal şeker 😉

LibreOffice'de Kapak ve İçindekiler Dizini ŞablonuLibreOffice’de Kapak ve İçindekiler Dizini Şablonu

 

Efendim, dünyanın en güzel eylemi okumak… Okumak için de yazı lazım, yazıyı yazmak için araç lazım… Böyle güzel özgür bir aracımız LibreOffice’i ben kendim ve ailem kullanıyorum. Çok güzel bir araç, nefis… Her gün bir sayfa yazıyorum. LibreOffice çok güzel bir özgür yazılımdır. İndirin, yoğun bir şekilde kullanın! Her işinizi görür, çok faydalıdır, hesap tablosu yaparsınız, sunum hazırlarsınız, veritabanı oluşturursunuz, aklınıza gelmeyecek binbir faydası vardır bu ofis yazılımının.

Bolca yazın, üretin paylaşın ki bolca okuyacak ürün çıkaralım ortaya. Kendi dilimizce güzel özgür eserlere hasretiz. İçinde tam 5 bileşen bulunan LibreOffice’i kullanınız, tavsiye ediniz.

(Bal Deresi reklamlarına sevgilerimle)

Kategoriler
Pardus

Pardus İçin Susma!

Pardus İçin Susma
Pardus İçin Susma!

http://lists.pardus.org.tr/pardus-camia/2012-February/000743.html

———

Görselin tam boyutu için üzerine veya buraya tıklayın.

Görselin XCF kaynak dosyası: http://dl.dropbox.com/u/38862200/pardus-susma-TASLAK-2.xcf – Dileyen alıp değiştirip kullansın diye…

Kategoriler
Pardus

Meclis Kürsüsünde Pardus!

Merhaba,

Çok fazla yazılacak günlük yazısı birikti. Tek tek yazmak, ya da atlamak gerek.

12 Ocak 2011 tarihinde İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in TBMM’de Pardus hakkında bir konuşma gerçekleştirdi.

Kısa bir zaman diliminde de olsa Pardus’un durumunun meclis kürsüsünden dile getirilmesi mutluluk verici.

Meclis’in sitesindeki tutanakları aynen buraya aktarıyorum.

***

12 Ocak 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
—–0—–
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşimini açıyorum.
YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Türkiye’de bilişim sektörünün yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’e aittir.

Buyurunuz Sayın Aksünger. (CHP sıralarından alkışlar)

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de bilişim sektörünün sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bilişimle ilgili, değerli arkadaşlar, çok önemli bir konuyu dile getirmek istiyorum. Türkiye’de 1999’da başlayan ve 2001’de adı değişen Pardus Projesi’yle ilgili size bir iki tane konuda çok ciddi bilgiler vereceğim, tehditleriyle ilgili konuları size anlatmaya çalışacağım.

Dünyada “özgür yazılım” diye çok önemli bir konu vardır ki bu, ülkelerin millî işletim sistemlerini filan ortaya çıkaran bir konudur. Bu 1999 yılında da ülkemizde çok ciddi olarak ele alınmıştır, 2001’de de “millî işletim sistemi Pardus” diye bir sistem ortaya getirilmek üzere TÜBİTAK’ta ciddi bir çalışma başlatılmıştır. Ama bu arada neler olmuştur, bu Pardus TÜBİTAK’ta ne hâle gelmiştir onları anlatacağım size.

TÜBİTAK 2001 yılında bununla ilgili, özel sektörde 20-25 tane arkadaşı devlet bünyesine alarak millî işletim sistemimizle ilgili konuda bir adım atmıştır. 2009’a gelindiğinde bu konu çok ciddi bir şekilde dünyadaki tehditlerle birlikte bizim de yapmamız gereken konuları ortaya döktüğü hâlde mevcut iktidar tarafından millî bir politikaya dökülememiş bir hâlde şu anda rafa kaldırılmak üzere bir kenara itilmiştir. Bu yapı, 2001’de başladığında dünyada gelişen en büyük, en ciddi yükselen on işletim sisteminden birisiydi, gerçekten çok değerli bir konuydu. Belki de dünyada indirilen işletim siteleri arasında ilk ona girmişti ama 2005’e geldiğimizde bu iş unutulmaya başlandı ve konu şu anda rafa kaldırılma aşamasında duruyor. TÜBİTAK’ta da bu arkadaşların çoğu tasfiye edilmiş durumdadır.

Nedir Pardus? Bugün, ülkemiz Amerikan, İngiliz ve İrlanda, İsrail yazılımlarının elinde şu anda tehdit hâlinde durmaktadır. Pardus o gün devreye sokulduğunda ülkenin kamu kurumlarında, askerî kurumlarında, maliyesinde, millî eğitiminde kullanılmak üzere devreye sokulmuştu. Ama neden başarısız olduğunu hiç kimse “Ya bu niye başarısız oldu?” diye gündeme getirmedi.

Çok basit bir şey anlatacağım size. Millî Eğitim Bakanlığının dört yıl önce bütün okullarda uygulanmak üzere çıkardığı bir proje vardı. Bütün okulları dijital platforma taşımak istiyordu. İhale sürecinden hemen önce, çok yakından tanıdığınız Microsoft’un dünya Başkanı Bill Gates apar topar Türkiye’ye geldi ve çok acil bir şekilde başbakanımızla görüştü. Bu görüşmeden sonra millî eğitim projesinde yine Amerikan yazılımları kullanılmaya başlanıldı. İşte o günden sonra Pardus tamamen rafa kaldırılmak zorunda kalındı.

Peki, neden başarısız oldu bu hikâye? Neden bu uluslararası yazılımlar ülkemizde böyle ciddi bir şekilde yer bulabiliyor?
Bunun iki tane nedeni var: Ya ciddi bir baskı altında birilerine dayatılıyor ya da birileri bu işten nemalanıyor.
Bir Microsoft programıyla ilgili üniversitelere geldiğinde, bir bireysel kullanıcıya, ev kullanıcısına 100 dolara bir programı satıyorsa, üniversite ve okullarımıza ya bedava veriyor ya da 3 dolardan satmaya çalışıyor bunları. Nedir bunun nedeni? Çocukları hangi programa alıştırırsanız, ondan sonraki gerçek hayata bununla birlikte devam etme modunu yaratmaya çalışıyorlar. Bu ciddi bir tehdittir. Ülkenin güvenliği tamamen bu yazılımlarla birlikte Amerikan şirketlerine teslim edilmiş durumdadır.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konu. Bizim ulusal güvenliğimizden bahsediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz özgün yazılımları kullanmaya çalışıyor ama bu, devlet politikası olmadığı sürece bu işi başarmamız mümkün değildir. Birinci gündem maddemiz yapmak zorundayız. Bunu lütfen hepiniz ciddiye alın, bu çok önemli bir konudur. Türkiye’de bugün kullandığınız bütün bilgisayarların, kullandığınız bütün dijital her türlü veriyi bir yere gönderen cihazların hepsi Amerikan yazılımları veya İsrail yazılımlarıyla birlikte bir yerlerde kopya edilir vaziyettedir, bunu unutmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aksünger.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) – Sayın Başkan, hepinize çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=21101&P5=H&page1=1&page2=1
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=21101&P5=H&page1=2&page2=2

***

Konuşmada tarih vb bir kaç hata olsa da, bu konuşmayı çok önemli görüyorum. Araştırdığım kadarıyla, Erdal Aksünger meslek ve ticaret olarak teknoloji dünyasına yabancı bir insan değil.

Kendisine internet sitesi üzerinden teşekkürlerimi ilettim.

Şöyle bir yanıt yazdım:

***

Erdal Bey merhaba,

Meclis kürsüsünden yapmış olduğunuz konuşma için, şahsım ve Pardus kullanıcıları adına teşekkür ederim.

Pardus, ülkemiz için çok önemli bir proje. Devamı, gerek ülkemiz gerekse Dünyada özgür yazılımın itibarı için çok önemli. Eğer başarısız şekilde rafa kaldırılırsa, hem ülkemizin itibarı hem de birey ve kurumlarımızın bağımsızlığı zarar görecektir.

Bugün, yurtdışında bir çok eleştirmen Pardus’un çok iyi bir GNU/Linux dağıtımı olduğunu yazdı. Neredeyse olumsuz bir eleştiri olmadı.

Şu adreste mevcut incelemelerden bir kısmını görebilirsiniz:
http://distrowatch.com/table.php?distribution=pardus

Ayrıca Pardus’un yurt dışında da Almanya, Hollanda, Fransa, Rusya, İsveç vb bir çok ülkede kendiliğinden oluşan topluluğu bulunmakta. Bu da ürünün başarısının bir ispatıdır.

Bugüne kadar Pardus’a yeteri kadar özen ve kamu desteği gösterilmedi. Kamu ve şirketler için “Kurumsal” sürümler çıkarıldı. Bu sürümleri uygulanması konusunda yeterli talep alınmadı. Bir şekilde özgür yazılım iş modelinde, Microsoft’un yabancı sermayeli çözüm ortakları değil, bu ülkenin genç jenerasyonunun kurduğu Pardus Çözüm ortakları etkinleştirilemedi.

Bugün gelinen noktada, Pardus’un çok kaliteli ekibi dağıtılmış durumda. Personelin özlük hakları zayıflatılmış. Örneğin ikramiyeler kaldırılmış ve “bilim” yapan insanların teşvik edilmesi gerekirken, bu kişilerin yüksek lisnans ve doktora izinleri kaldırılmıştır.

Konuyla ilgili,
http://www.teknokedi.com/tubitaktan-haberler-iyi-degil/ Bu köşe yazısı durumun çerçevesini çizmekte. Buradaki yazılanlar ise detayları vermekte: http://forum.teknokedi.com/discussion/1241/tuebitaktan-haberler-iyi-degil

Bu hususlar doğrultusunda, bugün gelinen noktada, 24 Bin üyeye sahip ozgurlukicin.com toplulugu ve 20 Bin üyeye sahip pardus-linux.org topluluğu ve tüm özgür yazılım kullanıcıları olarak yoğun kaygı duymaktayız.

Bir çok üyemiz, Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde bireysel başvurularla Pardus Projesinin akıbetini sormaktadırlar.

Henüz tatmin edici bir yanıt alabilmiş değiliz.

Size, bu önemli konuyu Meclis Kürsüsünden dile getirdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Pardus’un tarihçesi, kullanıldığı kurumlar, topluluklar ve diğer bilgiler için:
http://tr.pardus-wiki.org/Pardus

Saygılarımla,
Zeki Bildirici

***

Umarım Pardus daha fazla gündeme gelir. Bunun için sizin de -görüşünüz ne olursa olsun- eğer ulaşabileceğiniz vekilleriniz veya siyaset ile uğraşan yakınlarınız varsa, bu konuda onlara ulaşmanız çok iyi olacaktır.

Kategoriler
Pardus

Çatal mı? Devir mi?

Giriş

Pardus projesinin ortaya çıkışından itibaren projenin vizyonunu ortaya koyan gelişmelerden en önemlisi kuşkusuz ki “Kurumsal” sürümün çıkması, daha doğrusu Kurumsal olarak ayrı bir ürünün türemesiydi.

Bilindiği üzere, ilk başta ASAL ve diğer uygulamalarda Kurumsal 1(sanıyorum ki bu adı daha sonradan aldı), EPDK ve diğer projelerde ise Kurumsal 2 kullanılmıştı.

Pardus projesinin hedefleri -ilk hali sanırım eski sitede kaldı- Erkan Tekman’ın paylaştığı Pardus Ana Sözleşme Taslağı 2.0’ile kurumsal alana kaymış görünüyor.

Açık söylemek gerekirse bence olması gereken bir değişiklikti. Türkiye’de bireysel olarak Linux kullanımının artırılması, bunun da bir şekilde Kamu aracılığıyla yapılması ancak bir yere kadar sürdürülebilir bir çalışmaydı. Bir yere kadar sürdürülebilirden kastım, toplumda bu farkındalığın yaratılması ve olabileceğinin gösterilmesi yeterli bir gelişmeydi.

Bugün, Pardus projesi bunu yeteri kadar yerine getirmiş görünmekte, en azından benim için. Şöyle ki, baktığımızda Pardus’un bireysel sürümü devam ettiği süreçte, bazıları dalga geçse de Türkiye’de Linux kullanımı ile ilgili ciddi bir atılım oldu. En azından böyle bir şeyden haberi olan insan sayısı ciddi ölçüde arttı. Hep örnek verdiğim Özgürlükİçin.com ve Pardus-Linux.org kayıtlı kullanıcı sayısı buna ciddi bir örnek. Bunun yanında da bugüne kadar hiç öğrenemediğimiz Pardus indirme sayısı vb gibi veriler için de tahminim -ki eğer sürüm günü sunucu yakılıyorsa ve Türkiye’de internet şebekeleri zorlanıyorsa- bu rakamın sürüm başı 200.000 üzeri olduğunu düşünüyorum. Ayrıca asla unutmamak gerekir ki Pardus ile tanışıp, diğer Linux dağıtımlarına göz eden kişi sayısı da bir hayli fazla.

Elbette gönül ister ki, Tübitak vizyonu daha farklı olsaydı, Ubuntu’daki gibi 1 Numaralı bir hata kaydımız olsaydı ve o kayıttakine benzer  “Microsoft Windows Hala Pazarın Büyük hakimi” denilseydi…

Pardus bugüne kadar Türkiye’de bireysel kullanıcılar tarafından Linux kullanımı konusunda görevini yerine getirdi mi diye sorarsanız, cevabım “Hayır” olacaktır. Ama şunun da farkında olmak gerekir ki bugün gelinen noktadan sonra Pardus’un bireysel alanda devam etmesi pek mümkün görünmüyor. Görevi yerine getirmedi, ama bundan sonraki görevi -ki bunu zaruri olarak görüyorum- bu alanda bireysel kullanımı artırmak için teşvik edici, bir şekilde politika üretilmesinde dayanak noktası olmasıdır.

Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye’de açık kaynak yazılım/veya özgür yazılım konusunda politika üreten bir kurum yok. Ki bu kurum asla Tübitak/Bilgem olamaz. Fakat bu politikaların oluşturulabilmesi için bir zemin görevini görebilir.

Vakti zamanında Brezilya Hükumeti ile Apache/OpenOffice.org ve LibreOffice temsilcileri arasında imzalanan niyet mektubu haberini girerken varlığını öğrendiğim bir kurum olan “Brezilya Hükumeti’nin Özgür Yazılım Uygulama Komitesi(CISL)” adı ile bile bu modeli anlatmakta.

Elbette, bu işte çalışan ülkemiz için bir model düşünen insanlar da bu konulara eğilmiş ve yurt dışındaki “iyi uygulamaları” araştırmıştır.

Benim kısıtlı bilgim ve görüm doğrultusunda da ülkemizde de buna benzer bir kurumum olması gerekmektedir. “Kamu Özür Yazılım Uygulama Komitesi” diye hayal ettiğim kurum, Kamuda özgür yazılım ihtiyaçlarını belirleyecek, planlama ve çözümlerini yapacak ve özgür yazılım üretilmesi ve bunun uygulanması konusunda koordinasyon görevini sağlayacak bir yapı. Yine yakın zamanda rastladığım ve unutmamak için tumblr’da not aldığım Osor.eu ve Semic.eu Joinup(bunu es geçmeyin)’ta birleşmesi de bu vizyona paralel bir örnek. Bu iki organizasyon Avrupa Birliği’nde kamu ve yerel yönetimlerin özgür yazılım ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturulmuş iki çatı yapı. Zaman bulamadığım için detayını inceleyip haberleştirmedim. İlerleyen zamanlarda birileri değinir umarım.

Bu örnek yapı içerisinde Pardus’un rolü, bir platform sağlayıcı olmalı. Bu hayali Kamu Özgür Yazılım Ajansı’nın tespitleri ve planları doğrultusunda Pardus Projesi bir tedarikçi olmalı. Tıpkı Pardus gibi, Üniversiteler ve Özgür Yazılım Şirketleri de bu Ajansın tedarikçileri olmalı.

Kendi adıma bunun doğru bir model olduğunu düşünüyorum. Her şeyi Pardus projesi vizyonunda hedeflemek, bugüne kadar ispatlandığı gibi ortaya çok fazla bir dönüşüm koyan bir model olmadı. Ki bundan sonra da Pardus bu modelde ısrar etmemeli. Pardus Projesi, bugüne kadar yaptığı başarılı uygulamalarla, kamuda özgür yazılım politikalarının uygulama aracı olarak yer almalı. Şunu göz ardı etmemek gerekir, Türkiye’de Pardus=Özgür Yazılım anlayışı yanlış ve eksik bir bakış açısı elbette. Pardus sadece bunun bir parçası, ama en büyük parçası, amiral gemisi oldu. Ki bundan sonra da bu rolü muhafaza ederek ve güçlenerek devam etmeli. Etkin özgür yazılım dönüşüm politikaları için bir dayanak olmalı. Bu politikaları üretmek ve hayata geçirecek planlamaları yapmak, Pardus’un boyunu aşan bir mesele. Bu nedenle bu ülkede “Kamu Özgür Yazılım Ajansı” gibi bir yapı bir ihtiyaç

Buraya kadar yine, kıt bilgimle konu hakkında atıp tutmuş gibi görünebilirim. Ama bunlar benim fikirlerim, fikirlerimizi dile getirdikçe olgunlaşmıyor muyuz?

Başlığa dönmek gerekirse yazıyı bölümlere ayırmak  daha iyi olacaktır. Başlığa da giriş diyelim madem.

1- Bireysel Sürümün Çatallanması mı yoksa devri mi?

Giriş bölümünde dile getirmeye çalıştığım gibi, bu saatten sonra Bireysel sürümün devam etmesi çok zor. Yaklaşık 25 kişilik bir geliştirici ekip eriyerek -yanlış bilgi olabilir- 8 kişiye kadar düşmüş durumda.

Diyebilirsiniz ki; -bu 25 kişiyle ne yapıldı, -ah neler yapılmazdı, yapamadılar, -dışlarıdan destek almazlarsa olmazdı, -yönetim kafası yanlıştı, -bu sayı yetmezdi vb… Bunlar çok daha derin tartışmalar, ki son günlerde etrafta gerek temiz gerekse mide kaldırmayacak şekilde tartışamalara konu olmakta.

Bugüne kadar kendi görüşümde yapılan yanlışları yazdım. Bugün de yazabilirim, hatta bugün ki zor zamanda kendini meydana atıp yıllardır bu anı bekleyen kişilerden de çok eleştirebilirim. Ama herkesin gördüğü yanlışı defalarca tartışmak, ki bunu en yanlış zamanda yapmak bence hem ahlaklı bir yaklaşım değil hem de ileriye dönük şu anda getirisi olmayacak bir girdap. Bu tartışamlardan uzak durup, hataları kişiselleştirmeden yola devam etmek, bu dersi çıkarıp hesaplaşmayı ileri bir tarihe ertelemek, özgür yazılım adına bugün bence üzerimize düşen sağduyu.

Dediğim gibi, bugün kalan kadro sayı olarak yetersiz. Ki ben 25 kişinin de yetersiz olduğunu düşünmekteyim. Gönül ister ki Red Hat, Cannonical, Novel gibi yüzlerce profesyonel geliştiriciler istihdam edilsin. Ama bu ülkemiz şartlarında ve zihinsel karanlığımızda mümkün değil.

***

Pardus’un gidişatı, proje yönetimin kararları, özgür yazılım duruşu, geliştiricilerin polemikleri, kişiselleştirilen sorunlar vb bugüne kadar çokça tartışma ortaya çıkardı. Bu fosilleşen sorunlardan çıkış yolu olarak bir çatallanma fikri ortaya çıktı ve iki girişlimle vücuda bürünmeye çalışıldı.

Hem Topluluk dağtımı, hem de Turkuaz Linux girişiminde, konunun ciddiyeti ve gerçekten bilgisine saygı duyduğum insanların inisiyatif alması, yine bilgisine çok saygı duyduğum bir çok kişinin konu hakkındaki görüşlerini belirtmesi üzerine bir izleyici olarak kalmanın boyumun ölçüsü olduğu kararıyla sessiz kaldım. Tartışmaları takip ettim. konu ile ilgili attığım tek mesaj ise, konuyu sulandırmak isteyen “trolleme” yapanlara karşı, rahatsızlık duyduğum üzerineydi.

İzlemem ve gözlemim, ne yazık ki kişiselleşmiş sorunların aşılmadığı ve karar verme zeminini oluşturmak için bile doğru bir karar süreci tasarlayacak bir özveriden uzak olunmasıydı. Diğer taraftan da yine kişiselleştirilmiş, bazı “hani neredeydiniz” hani yüzlerce saat katkı verecek adamınız vardı gibi yorumları halen görmek “neden bu zeminde olmadı” sorusunun belki de bir cevabı.

Biraz sağduyu sahibi bir insan, doğru amaçta birleşip uzlaşamadıktan sonra, yüzlerce saat emek vermenin bir anlamı olmayacağının farkında olur diye düşünüyorum.

O günlerde kendimi bilgisiz gördüğüm için sustum. Sadece üzerime bir görev düşerse yapmaktan çekinmeyeceğimi belirttim. Ki öyle, ben eylem adamıyım. Lafa değil işe dönük hareket etmek isterim.

Bugün geldiğimiz nokta benim konuşmam açısından biraz daha rahat, o nedenle cahil cesareti ile bu satırları yazmaktayım. Ortada artık yanlış bir laf ederek zarar vermek istemediğim bir topluluk girişimi ne yazık ki kalmadı. Sorumsuz tartışmalar ve özgür yazılımın ortak fayda zemininden uzak kişiselleştirilmiş argümanlar bulunmamakta. Bu şu an aslında yeni bir girişim için çok güzel bir zemin.

***

Özgür yazılımda, darboğazlar, krizler veya uzlaşamama, gelecek kaygısı vb gibi durumlarda dile getirilen ve bugüne kadar bir çok örneğini gördüğümüz bir çözüm “çatallanma”. Son dönemdeki en başarılı örneği LibreOffice. Bir diğer örnek ise Megiea, Mandirva bugün yok olma tehlikesi ile karşı karşıyayken; “En azından en kötü durumda bile Magiea burada diyebiliyorlar. Pardus’un bu zamana kadar çatallanamaması üzücü.” demiş Anıl Özbek Google+’da.

Çatallanma konusunda, yukarıdaki iki örnekte gördüğümüz üzere Pardus camiası sınıfta kaldı. Ne yazık ki bu böyle oldu. Fakat bu bugün bir çatallanma yapılmasına bir engel teşkil etmiyor. Benim haiz olmadığım, fakat eminim ki camia içerisinde yeterli özelliklere  ve bilgiye haiz birçok insan bunu yapabilecek durumda.

Ben an itibarıyla çatallanma konusunda biraz daha farklı düşünüyorum. Çatallanmadan ziyade, Pardus’un bireysel sürümünün devri ve Kurumsal ile doğru biçimde etkileşebilecek bir model bence daha doğru olacak. Fedora-Red-Had(Murat Karaevli’ye sevgilerimi göndereyim-o sildiğiniz yorumları da bir ara yayınlayacağım unutmadım, kaçarınız yok!) OpenSUSE-SUSE gibi bir yapı neden olmasın?

Bir çatal yerine, bu ilişkiyi maddeleştirecek bir ikililik hem bireysel kullanıcılar ve *bugüne kadar istediklerini alamamış geliştirici/katkıcılar için, hem de Kurumsal sürümün besleneceği üretim ortamı için daha yararlı olacaktır.

Daha basitinden şöyle anlatmak gerekirse, doğru çizilmiş bir çerçevede adam akıllı imkan teknik altyapı sunan bir Tübitak sponsorluğu ve kritik bileşenlerde de sürdürülebilir bir temel bir çatalda daha sağlıklı olacaktır.

Elbette bu ilişki bir çatal ile de sağlanır, neticede kodlar açıksa, bu kodları çatal da kullanabilir, temel de çataldan alıp kullanabilir. Fakat bir şekilde bu çatalı ikidir yapamadık.

Pardus’un en güncel bireysel sürümü olan 2011.2’nin tahminimce 1 yıllık bir iyi kullanılabilir ömrü bulunmakta. Bireysel sürümün ortadan kalktığını düşünürsek, Pardus’un bireysel sürümünü sahiplenip devam ettirmek için önümüzde 1 yıl gibi bir süre var. Çok olmadığı gibi az da bir süre değil.

Bugün farz-ı misal, Tübitak çıkıp dese ki bireyse sürüm devam etmeyecek. Bu durumda bu sürümü devralabilecek bir oluşum-yapı mevcut mudur? Bu sorunun cevabı zor, baktığımızda aklımıza ilk gelen LKD, fakat LKD’nin gücü buna ne kadar yetecek. Bir diğer aklımıza gelen ise sevgili Necdet Hoca ve öğrencileri. Ki onlar da yaşanan gelişmeler ve tartışmalardan sonra bir şevk kırıklığı içerisinde. Düşünce olarak da geleceği tehlikedeki bir yapının ileriye dönük getirisi/götürüsü ile ilgili olumsuz yönde düşünmekteler. Neticede anlayabileceğimiz şeyler bunlar. Ama olmasını istediğimiz şeyler ile mantığın ayrıldığı noktada özveri ve kararlılık ve emeğin bu açığı kapatabileceği de unutmamamız gereken bir şey.

Diğer taraftan, ikili ilişkiler ve kişiselleştirilmiş sorunları ciddi biçimde ele alırsak, bugün kimsenin elini taşın altına koymaması, koyanlara karşı da yersiz söylemler ile yıldırıcı çabalarda bulunması gerçekten üzücü.

Pardus ve özgür yazılım camiasında bu sorunları kişiselleştirmeyi bir kenara bırakırsak, birçok şeyi yeniden ve daha sağlıklı konuşabileceğimizi düşünüyorum.

Bugün geldiğimiz noktada;

  • Bir çok kişi için en büyük engel olarak tanımlanan, proje yönetiminde değişiklikler oldu,
  • Bir çok kez hedef gösterilen Özgürlükİçin.com sitesi ile ilgili fiktif argümanlar ortadan kalktı,
  • Bir çok kişinin hedef gösterdiği geliştiricilerin birçoğu projeden ayrıldı,
  • Pardus’un özgür yazılım duruşu ile ilgili iyileşmeler oldu,

Bu yukarıda saydıklarım, gözlemlediğim -dile getirilen engellerdi. Ama dediğim gibi kişiselleştirilmiş sorunlardı bunlar. Hadi söyleyenler haklıydı ve Pardus’u çok seviyorlardı, peki bugün nerede bu kişiler?

Yukarıdaki maddelerin tartışması uzar gider. Ama şöyle geriye temiz bir sünger çekip ileriye bakmak uzaması daha güzel konular açacaktır elbette.

Şimdi gelelim kafamdaki yapıya;

  • Tübitak, Bireysel sürümü Pardus Camia’sına devreder, teknik ve maddi konularda sponsorluğunu ilan eder
  • Camia ile adam akıllı ve katkıcıların ihtiyaçlarını karşılayacak bir Camia Sözleşmesi imzalar,
  • Kurumsal sürüm ve Bireysel sürümün paralel hareket edebilmesi ortak için iki komite kurulur; Kurumsal Teknik Komite ve Camia’nın seçeceği Bireysel Teknik Komite. Bu kişiler hepimizin ortak noktada buluşacağı akl-ı selim kişiler olacak elbette.
  • Bu komitelerden bireysel olanı sadece proje ile makro ölçüde planlamayı ve ihtiyaçları konuşacak sözcüler, bunu sakın yanlış anlamayın, elbette ki katkıcılar arasında doğru ve hakça bir yapılanma olacak. Bunun çerçevesini de meritokrasi
  • Bireysel sürüm ile ilgilenecek geliştirici/katkıcı(ki bu da ne kadar tartışmaya neden olmuştu) temel ilkeleri benimseyecek, ve bu ilkelerin çerçevesini çizen sosyal sözleşmeyi imzalayacak(ıslak imza anlamayın, açık bir beyan kastım).
  • Bu sosyal sözleşme dışında camia içerisinde yaşanan sorunlarda sağduyulu olacağı konusunda söz verecek.(Söz vermek, söz tutmamak komik gelebilir ama neticede erdemli kişileri verdiği sözler bağlar) Bu çerçevede Açık Saygı Bildirisi
  • En büyük sorun olan karar süreçleri konusunda, yine meritokrasi


    u yapmak istiyorum atlanıyor; Bunca kod yazan, yazılımları geliştiren insanların ilk ve temel kuralların geliştirilmeyeceğini, öyle sonsuza kadar aynı kalacağını düşünmeleri çok garip. Tıpkı yazdığınız yazılımlar gibi kurallar ve yöntemler de geliştirilebilir, iyi uygulama örnekleri ile zenginleştirilip iyileştirilebilir. yeter ki doğru zeminde tartışılsın

Peki bunları yapmak için neye ihtiyaç var;

  • Hem Tübitak hem de camia tarafındaki  cesur ve özverili insanlara

***

Bu yukarıda yazdığım benim fantazim. Gerçeğe dönersek. Ve en yapılabilir şey olan bir çatallanmaya gelirsek. Bugün bunu yapmak isteyen kaç kişi var? Peki yapabilecek kaç kişi var? Altyapı ve ihtiyaçları karşılayacak bir yapı var mı?

Bu soruları ve cevaplarını 2 kez tecrübe ettik. Bu tecrübeye bir kez daha bakmanın kimseye bir zararı dokunmayacaktır. Yanlışları görüp düzeltip devam edebilirsek ne mutlu!

Benim bu çatallanma konusunda gördüğüm en büyük engeller şunlar;

  • İnsanların süreçleri ve tartışmaları kişiselleştirmesi,
  • Teknik olarak Pardus’u devam ettirebilecek iş gücü (geliştirme, paketleme) Diğer katkı alanlarında hiç kuşkum yok çünkü bir şekilde çekirdek bir kadromuz var, ve ölmesek de sürünüyoruz, idare ediyoruz 🙂

Engellerin çözümü olarak önerilerim de şunlar;

  • Sağduyu, saygı, ortak amaçlarda birleşebilme ve eğlence
  • Teknik bilgisi yüksek kişilere ulaşıp bu kişileri aktive etme. Bu konuda yurt dışındaki Pardus topluluklarından çok ümitliyim. Alman ve İspanyol Pardus topluluklarının çok güzel iki deposu var. Bu kişilerin yaptıklarını görünce, neden olmasın ki diyorum. Hatta biz yapamazsak belki onlar bit çatal yapar… diye aklımdan geçirmiyor değilim.

Yurt dışındaki Pardus camia’sı demişken, şunu düşünüyorum, ne güzel Pardus kullanıyorlar, gelişimine katkı veriyorlar. Bizdeki gibi kısır tartışmalarda kendilerini paralamıyorlar, adamlar iş ortaya koyuyor. Sahip çıkıyorlar.

Bundan bir kaç ay önce bir şekilde dünya çapındaki Pardus kullanıcılarıyla bütünleşebilmek için bir alan adı almıştım; Pardusworld.com. Bu site dünya çapındaki bütün portallerin kesiştiği bir kavşak ve adam gibi bir İngilizce forum sunabilmek amacıyla ortaya atılan bir fikirdi. Ki yıllardır dememize rağmen projenin yapmadığı bir işti, baktık olmayacak dedik biz yapalım. Ki işler de tecrübemiz üzerine böyle yürüyor. Olmuyorsa sen yap!

Geçtiğimiz günlerde Pardus’un geleceği ile ilgili tartışmalar iyice hararetlenince, yurt dışındaki Pardus kullanıcıları da durumdan haberdar olmuşlardı. Birçoğu Google Translate aracılığıyla neler olup bittiğini birbirleriyle paylaşmaya çalışıyordu. Tabi kendimize Pardussever olduğumuzun farkına varıp, bu kişilere de bir şekilde dilimiz döndüğünce bu durumu izah etmeye çalıştık Özgürlükİçin.com sitesinde yayınladığımız “Pardus’un durumu hakkında” başlıklı yazımızı İngilizceye çevirdik ve haberin altına ekledik. Bunun yanında PardusWorld.com‘a WordPress kurup buradan da duyuruyu yaptık, bir de twitter hesabı açtık. herhangi bir gelişme olursa yurt dışındaki dostlarımıza da gerekli bilgi akışını sağlayacağız. PardusWorld’ün bu şekilde bir iletişim kanalı olması yurt dışındaki arkadaşlar tarafından çok olumlu karşılandı ve memnuniyet duyduklarını belirttiler.

Artık resmi olmayan bir iletişim kanalımız var diyebiliriz. Kafamda yurt dışındaki Pardus kullanıcılarına/katkıcılarına potansiyel çatallanma durumuna nasıl baktıkları, eğer bir çatallanmayı destekliyorlarsa nasıl katkı verebilecekleri gibi soruları sormak kafamdaki  bir iş.

Tabi bir taraftan da size; “Pardus’u çatallayıp devam ettirmeyi bir kez daha düşünür müsünüz, bunu yapabilir miyiz?”

***

Pardus projesi tarafında değişim devam ediyor. Süreçleri dikkatli şekilde izliyoruz. Bakalım nereye varacak, ama önce bir de kendimize bakalım, yapar mıyız? Her şeye temiz bir başlangıç, gönül kırıklıklarını bir kenara bırakıp, kavgalardan sıyrılıp, sizi yıldıracak şeylere kulak tıkamaya, karalamalara aldırmamaya, sadece güzel bir iş yapmaya, bu işi yaparken eğlenmeye, yardımlaşmaya, arkadaş kazanmaya ve paylaşmaya ne dersiniz?

Erkan Tekman’ın “Benzin Bitti Paşam” başlıklı yazısına, Onur isimli bir yorumcu şunu yazmış;

“Devrim durduğunda en azından halk onu sırtlar demiştim.” repliği aslında Pardus’un hikayesine daha uygun.

Bu yorum üzerine bolca düşündüm. Pardus henüz durmadı, sırtlamak için durmasını beklemeye gerek yok. Devrim o gün giderken de halk onu sırtlayabilirdi, zaten sorun da oydu halk sadece izlemişti. Oysa giderken bir el, bir el iteklemeliydi halk Devrim’i. Devrim’in menzili, ona destek verenler kadarmış… Ne acı ki, o gün Devrim’in peşinden onu iteklemeyen halkın çocukları, 10-20 yıl sonra varoşlarda mahalleye gelen Amerikan arabasını itekleye itekleye eğlendi.

Biz ne yapacağız?

Mutlu günler.