Son yazımı yazalı epey bir zaman geçti. Yazmadıkça yazmıyor insan… Devamlılık gerektiren her eylem gibi yazmak da zor kazanılan ve çabuk kaybedilen bir alışkanlık. Tabi bir de başka bir faktör var o da zaman… Yorgunlukla mücadele edebiliyor insan ama zaman ile mücadele edip daha fazlasını kazanmak çok ama çok zor.
İşyerinde son altı aydır çok yoğun bir dönem geçirmekteyim . Gündüz yoğunluğu nöbetini akşamın yorgunluğuna ve boşvermişliğine devretmekte, ben ise kendimi hoyratça bu dar boşluğa bırakmaktayım.
Hobiler, sosyal yaşam, planlar ve hayalcilik gibi boş zamanını harcadığım faaliyetlerim de çok iyi gitmiyor haliyle. Bu güçlükle en çok yer ayırdığı konu olan özgür yazılım ve son iki yıldır LibreOffice ile ilgili şeylere de bakamıyorum gibi gibi görünse de asgari oranda bakabiliyorum diyebilirim. Yeni bir şey katmasam da olanı muhafaza etmeye gayret ediyorum. Sadece ben değil, gördüğüm kadarıyla birçok arkadaş da benzer bir atalet içerisinde.
İşte bu çerçevede ne yaptık ne ettik dersek şöyle bir liste ile durumu özetlemeye çalışayım:
Mazoşist ıstırabımızın keyifli aralarından biri olan çevirilerini yetiştirebildik. Arayüz %99.9 seviyesine ulaştı. Bu çevirilerde sevgili Ayhan Yalçınsoy ve her zamanki gibi yaşı ve verdiği emeği en büyük olan -bu kısımda utanmaz gerekiyor- sevgili Necdet Hocamız büyük çaba gösterdiler. Ben de elimden geleni yapmaya çalıştım ama çeviri zamanımın büyük kısmını yeni Microsoft Office Excel işlevleri ve Calc işlevlerinin çevirilerini yeknesaklaştırmaya harcadım. Bununla ilgili ayrıca bir tablo da yapmıştım. Onu da güncellemem gerekiyor.
Küresel pazarlama listesinde LibreOffice 4.4 için bir öneri sundum: İşletmeler için daha iyi bir LibreOffice sürümü olsun dedim, işletmeler için çözülmesi iyi olacak hata kayıtlarına yoğunlaşmayı önerdim. Bu konuda uzun bir tartışma olmasına rağmen net bir çizgi çizilmiş değil fakat konferans gündemine alınması da benim için mutluluk verici.
TDF üyeliğimi yeniledim. Ülkemizden tek üye benim.
Zemberek çok eskidi, Linux sürümleri üzerinde performans sorununa ek olarak tam olarak nedenini bulamasam da güncel Ubuntu 14.04 üzerinde çalıştıramadım. Bazı paketlerde sorun var sanırım… Bu konuda biraz daha araştırma yapmak gerekiyor. Şayet diğer Linux dağıtımlarında da benzer sorun yaşanırsa TÜBİTAK’ın çalışmayan bir Zemberek ile nasıl bir ofis deneyimi sunacağını merak etmiyor değilim. Zemberek’i kaybedersek önce TÜBİTAK düşünsün!
Yine Zemebrek demişken, gözümüz yollarda Zemberek 3’ü bekliyoruz fakat gelişmesi ne yazık ki pek kolay olmuyor, sevgili Ahmet A. Akın’dan başka bu işe elini bulaştıran yok. Yine burada iş Zemberek’in hamisi TÜBİTAK’a düşüyor…
TÜBİTAK demişken Micheal Meeks LibreOffice 4.3’ün kaputunun altında neler olduğunu yazdığı yazısında, LibreOffice’e kod katkısı veren kuruluş ilişikli kişiler grafiği yayımladı. İdeal tabloda TÜBİTAK imzalı geliştirici veya “o yeni modelde” TÜBİTAK’ın hizmet aldığı Türk yazılım şirketleri olmalıydı…Hala yok, beklemiyoruz da…
Yukarıdaki grafikle ilgili şunu da söyleyeyim, Suudi Arabistan Kral Abdülaziz Bilim ve Teknoloji Şehri(KACST) dahi The Document Foundation Danışma Kurulu’na üye oldu da TÜBİTAK hala olmadı… Kod dahi gönderiyorlar… Arapça ve sağdan sola yazılan diller ile ilgili çok güzel gelişmeler bu sayede oldu
Foruma birkaç kişi hariç ilgi düşük, wiki Allah’a emanet…
Topluluk olma adına çok aşama kaydedemedik. Hiç yoktan iyi ama bağlarımızı güçlendirmek adına bir hafta sonu İstanbul’da bir toplantı yapalım diyorum. Detayı planı ile ilgili fikir alış verişi için e-posta listemize ilk fırsatta bir ileti göndereceğim.
Kod katkısı olarak sevgili Efe Gürkan Yalaman bu yıl da GSoC’a katıldı, Şablon Yöneticisini iyileştirecek ama sesi soluğu çıkmıyor pek…
Türkiye’de özgür yazılıma olan ilgi ve katkı çok iyi seyretmiyor, haliyle LibreOffice’e de pek ilgi yok… Onca yazı yazdık, kod katkısı verin, Andorid sürümüne geliştirici olun diye ama önemsiz işlere bulaşmayan kod okur yazarlarımızın dikkatini çekemedik maalesef.
Velhasıl-ı kelam, ölmesek de sürünmeye devam ediyoruz, bireysel yük ile 5-10 kişi çeşitli alanlarda dağınık zamanlarda katkı vermeye devam ediyoruz. Her alanda katkıcıya ihtiyacımız var. Bekleriz.
Mutlu günler.
PS: Bu yazıya tablette başladım, telefonda devam ettim ama fiziki klavyesiz olmuyor…
Meclisimiz özünde halkın meclisi ama yönetim olarak temsili demkrasi ile gönderdiğimiz milletvekilleri tarafından işletilmekte…
Haliyle özü ile bağını sağlayan bir kaç araçtan biri Meclis bünyesinde kurulan Dilekçe Komisyonu. Bu komisyona yurttaşlar, talep, şikayet ve önerilerini yazılı olarak bildirmekte ve bu komisyon bu dilekçeleri değerlendirerek kamuoyu gündemini ve taleplerini meclisin faaliyetleri içine değerlendirilmek üzere meclise sunmakta.
Dilekçe Komisyonu, hem geleneksel olarak yazılı dilekçeleri almakta hem de e-dilekçe sistemi üzerinden dilekçeleri kabul etmekte. E-devlet sistemi üzerinden de TBMM e-Dilekçe modülü var, fakat aylardır çalışmayan bir modül olarak E-Devlet sisteminin genel randımansızlığına uygun davranmakta…
Benim de bir talebim olduğu için bugün TBMM Dilekçe Portalına (https://edilekce.tbmm.gov.tr) kayıt oldum. Buradan bireysel ve toplu dilekçe yazabiliyorsunuz. Güzel de bir hizmet var toplu imzaya açık dilekçeleri de imzalayabiliyorsunuz.
Talepleri az çok tahmin edebilirsiniz; iş talebi, af talebi, bedelli askerlik, tayin talepleri, katkı kredisi borçlarının silinmesi(hem de ailenin haberi olmadan)… Bunlar genel talepler, bunların dışında, kamu hizmetlerin eksikliği, şikayetler ve hizmet talepleri de diğer öne çıkan talepler… Bunun yanı sıra çaresizlik dolu talepler ve uçmuş talepler de mevcut.
Az çok uç nokta talepleri tahmin edebilirsiniz. Ben de tahmin edebildiğimi düşünüyordum ama şu talebi görünce ne kadar yanıldığımı anladım…
Okuduğumda çok güldüm doğrusu… Tek kelimeyle manyakça bir talep! Toplumun içinde bulunduğu ruh hali iki türlü aks ediyor; hem biçimsizce meclis içine hem de şuursuzca meclis dışına bir yansıma bu….
Neler var neler… Bence siz de hem eğlenip hem şaşırmak istiyorsanız TBMM Dilekçe Portalına üye olun ve menüden “İmzalayabileceğim Dillekçeler“e tıklayarak sörfe başlayın! Tabi makul talepleriniz varsa onları da dilekçe yazarak talep etmekten imtina etmeyin. Söz uçar yazı kalır…
Not:Â RabeaL06 isimli sihirdar hesabı sahibi, ayıp değil mi onca küfür etmişsin adama, terbiyesiz!
Bilgisayarımızı ne kadar güvenli tutarsak tutalım, bir de işin internete çıktığımız modem-router kısmının olduğunu geçtiğimiz gün bir tecrübeyle öğrendim. Konuyla ilgili pek fazla Türkçe ileti olmadığı için yazmak istedim.
Malumunuz, TTNET yasadışı olarak olarak DNS’lerimiz zehirlediği için(DNS Spoofing)[1][2] kendi güvenliğimiz için TTNET DNS’leri ve zehirlediği Google DNS ve OpenDNS adreslerini kullanmamak gerekiyor. Ben de ücretsiz ve güvenli bir servis olan Comodo Secure DNS( 8.26.56.26 ve 8.20.247.20) numaralarını kullanmak istedim.
Sadece bilgisayar üzerrinden değil, evdeki ağa bağlanan tüm bilgisayarlar, cep telefonları ve misafirlerimizin de güvenliğini sağlamak için bunu modem üzerinden yapmayı daha uygun buldum.
Uzun zamandır girmediğim modem arayüzüme bir türlü erişemeyince, modemi resetleyip fabrika ayarlarına geri döndürdüm. Tabi fabrika ayarı olunca modem arayüzüne giriş kullanıcı adı ve parolam “admin- admin” olarak kabak gibi kaldı. Zaman yokluğundan değiştirmeyi ihmal ettim…
Ertesi gün baktığımda twitter üzerinde tıkladığım bağlantılar (t.co kısaltılmış bağlantıları kullanıyor twtter) beni önce 18tdn.com uzantılı bir bağlantıya (bomboş bir site ama Alexa’ya göre dünyadaki en çok ziyaret edilen 63 bininci site, ziyaretçileri gelişmekte olan Hindistan, Türkiye ve ortadoğu ülkelerinden geliyor. Trafik olarak ise ve bağlantı kısaltma servislerinden geliyor http://www.alexa.com/siteinfo/18tdn.com) bu sitenin ardından da hızlıca linkbucks.com reklamlarına yönlendiriyor. Sadece bir bilgisayar böyle değil evdeki tüm bilgisayarlar ve telefonlarda da aynı sorun ortaya çıkmıştı. Linux kullandığım için bir virüs veya benzeri bir zararlı yazılım olmayacağı ortadaydı tabi aynı anda hem telefonlara hem de bilgisayarlara bir zararlı yazılım bulaşmasına imkan da yoktu… Biraz araştırınca bunun router üzerinden yapılan bir sızma (router hijack sanırım) olduğunu öğrendim. Sazan gibi admin -admin kullanıcı adı ve şifresini bırakınca modemde, haliyle çok kolay şekilde routera erişip bir betik ile bu işi yapıyorlarmış…
Çözümü basit, modeminizi fabrika ayarlarına geri döndürün, güvenli bir kullanıcı adı ve parola belirleyin. Sorunu yaşadığınız tarayıcıların ön belleklerini silin ve bilgisayarınızı yeniden başlatın.
Modemde varsayılan kullanıcı adı ve parola kombinasyonlarını kullananların kulağına küpe olsun.
Ayrıca hızlı ve güvenli Comodo DNS’i de kullanmanızı öneririm.
İnternette tam anlamıyla bir güvenlik ve gizlilik istiyorsanız: Â https://www.kemgozleresis.org.tr/tr/Â adresini mutlaka ziyaret edin. Bütün platformlar için gerekli bütün bilgiler orada var.
Özgür yazılımın gönüllü katkıcıların emekleriyle oluşturulduğunu elbette hepimiz biliyoruz. Yazılım gelişip büyüdükçe de sunucu, dernek, özel emek gerektiren işler vb çeşitli maliyetler de ortaya çıkıyor. Bu maliyetler de gönüllülerin bağışlarıyla veya özgür yazılım üzerine iş yapan şirketler veya bazı vakıf ve kamu kurumlarının desteğiyle karşılanmakta…
Linux çekirdeği veya LibreOffice gibi büyük özgür yazılım projelerinde bu maliyetler elbette çok daha büyük oluyor ve bunlar büyük sonsorların desteğiyle karşılanmakta. Örnek verirsek, Linux Vakıfı’nın devasa sponsorları şurada: http://www.linuxfoundation.org/about/members LibreOffice’in ise “büyük” sponsorları benzer bir şekilde “Danışma Kurulu -Advisory Board” altında görülebilir: https://www.libreoffice.org/about-us/advisory-board/
LibreOffice Danışma Kurulu‘nda yer almak, bu şirketlere iş yaptıkları ekosistemin ihtiyaçlarına göre LibreOffice’in seyri ve gelişmesinde söz sahibi olma hakkı tanıyor. Elbette yıllık belli bir ücretle şirketler ve kurumlar bu kurula katılabiliyor. Kurulun ücretleri tam zamanlı geliştirici sağlama ve çalışan sayısına göre değişiyor. Detayları burada görebilirsiniz:Â https://wiki.documentfoundation.org/TDF/Advisory_Board
Ben TÜBİTAK’ın da LibreOffice Danışma Kurulu içierisinde yer alması gerektiğini düşünmekteyim. Kurumsal pazarı hedefleyen bir Linux dağıtımın iş modelinde temel teşkil eden bir bileşen olan LibreOffice’in gelişimi iş modelinin de sağlıklı ilerlemesi ve sorunları birincil elden çözülmesi gibi çok önemli faydalar sağlayan çok büyük bir avantaj. Ben TÜBİTAK yönetiminde olsam kesinlikle bu kurula TÜBİTAK’ı dahil ederdim… Yıllık ücretler çok görünmesin, gerçekten edilen tasarrufun yanında bu tutarlar para değil.
Kısa bir giriş yapmak istemiştim ama yine kaptırdık. Yukarıda yazdıklarım başka bir yazının ana konusu olsun ve konuya geri döneyim…
****
Yukarıda kabaca özgür yazılımın mali tarafını anlatmaya çalıştım. Gelin görün ki bir tepeden yönetim ve istihdam modeliyle de yapılamayan bazı şeyler var. Bunlar aslında özgür yazılımın ilerlemesinde yenilikçiliği temsil eden şeyler. Çoğunlukla iyileştirmeler ve yeni özellikler kullanıcılar tarafından talep edilmekte ve geliştiricilerin başının etini yiye yiye onların ilk uygun zamanlarında yapılmayı beklemekte…
Özellikle gönüllü geliştiricilerin sürekli boş zamanı olmadığı ve kendi istekleri dışında(veya bağlı olduğu organizasyonun iş listesi dışında) özgür yazılımda sürekli bir sorumluluğu olmadığının bir kez daha altını çizmek istiyorum. Tabi birçoğunun da ya öğrenci ya da serbest çalışan(freelancer) kişiler olduğunu da hatırlatayım…
Onlarca özelli isteği ve az bir iş gücü denklemindeki çözümsüzlük için işte tam burada Freedomsponsors.org devreye giriyor.
Freedomsponsors.org, özgür yazılımdaki genel bağış mantığından farklı olarak, iş ve çözüme yönelik bağış mantığını benimseyen, belirli bir iş, bir hata için gönlünden ne koparsa destek olarak geliştiricileri motive etmeyi amaçlayan ve sonuç olarak da özgür yazılımın gelişmesine katkı sağlamaya çalışan bir aracı site.
Çalışma mantığı çok basit, herhangi bir özgür yazılım projesindeki bir gelişme için – genellikle o yazılımın hata takip sistemine girilmiş bir hata kaydını temel alarak- bireylerin “şu işi halledin ben şu kadar lira benden, helali hoş olsun” diyerek vaad ettikleri bağışların söz konusu işin/hatanın çözülmesi üzerine hatayı çözen kişiye ödenmesi şeklinde…
Güzelliği ise, hem istek sahibinin gönlünden kopan küçük bir miktarla kişisel olarak beklentinin gerçekleşmesi, hem de hatayı çözen kişinin – büyük ihtimalle geçimini sağlamak için zorlanan bir kişi veya ailesinin yükünü hafifletmeye çalışan bir öğrenci oluyor bu- bu emeğinin karşılığında para kazanması.
Buradaki sponsorlu iş listesine baktığınızda genellikle ürünün normal gelişimine ek olan özellikler olduğu için işin doğasını bozmayan ve destekleyici bir yapı karşımıza çıkıyor.
Ben de bugün bu işe dahil olayım dedim ve LibreOffice ile ilgili ilk sponsorluk kaydımı girdim. Söz konusu kayıt, LibreOffice’de değişiklikleri izlerken değişiklikleri kısmi kabul özelliğinin kazandırılmasıyla ilgili bir hata kaydım üzerinden yaptım. Bu özellikle editörler ve şirketlerde birlikte çalışan kişilerce ihtiyaç duyulan bir iyileştirme. Bu özelliğin kazandırılması için ben 20 USD’lik bir sponsorluk kaydı girdim: http://freedomsponsors.org/core/issue/429/
Freedomsponsors.org adresinde sadece LibreOffice yok, Xorg’dan tutun, Linux çekirdeğine, Scribus’a kadar onlarca özgür yazılım projesi yer almakta.
Eğer sizin de istediğiniz bazı özellikler/çözülmesi için fazladan emeğe ihtiyaç olan hata kayıtları varsa, bu platformda sponsor olmanızı öneririm. sadece bireysel olarak değil, çalıştığınız şirketin ihtiyaçları için de buradan sponsor olabilirsiniz. Ki cömert sponsor kayıtları genellikle bu yazılımları iş modellerinde kullanan şirketler tarafından girilmiş.
Freedomsponsors.org sitesinin kullanımı çok basit, üye oluyorsunuz, para ödemek için bir PayPal hesabına ihtiyacınız var. Şayet bir kredi karınız varsa PayPal‘e üye olmak 5 dakika bile sürmüyor(ben de ilk kez üye oldum, kolaymış gerçekten). Ayrıca yeni elektronik para birimi Bitcoin ile de ödeme yapıp ödeme alabiliyorsunuz.
Freedomsponsors.org sitesindeki kayıtlı projeler şurada: http://freedomsponsors.org/project/ Kayıt gireceğiniz proje bu listede yoksa hiç merak etmeyin dilediğiniz özgür yazılım projesini kolaylıkla kayıt edebiliyorsunuz.  Sitenin genel kullanımı çok kolay…
Sitede sponsorluk dışında, Kickstarter(topluluk fonlaması) özelliği de mevcut. Siteyi bu amaçla da kullanabilirsiniz. Site işleyiş maliyeti olarak sponsorluk ödemelerinden küçük bir komisyon almak dışında ek bir maliyet çıkarmıyor… Detayları siteden alabilirsiniz.
Çağrım iki taraflı, hem geliştirme isteyen kişiler ve şirketlere, hem de ek gelire ihtiyacı olan öğrencilere. Gelin bu platformda özgür yazılıma destek olun. Öğrenciler ve serbest çalışanlar siz de hem özgür yazılıma katkı verin, hem de  ek gelir kazanın!
2013 senesinin son çeyreği benim için zaman yönetimi açısından çok verimsiz geçen bir dönem oldu. Son üç ayda doğrusu elle tutulur pek bir şey yapamadım, daha doğrusu neticelendiremedim.
Aslında durum şu ki, ahtapot gibi onlarca işin ucundan tutmuş durumdayım. Ama hepsini çekip çevirecek gücüm elbette yok. Biraz daha organize olabilmek adına yapılacaklar listeleriyle durumu toparlamaya çalıştım ama gidiş bu ya, bu sefer de listeler kabardı, yeni listeler vs. vs…
Tabi iş, doktora bir yandan bir yandan da insanın kendine zaman ayırması denklemin diğer tarafında ise hobim olan özgür yazılım -ağırlıklı olarak LibreOffice- beni epeyce yorgun kıldı.
Sırf LibreOffice için yapılacak listelerimi tamamlamak için en az 20-25 gün tam mesai uğraşabileceğim onca iş var. Diğer taraftan da ödev ve okulla ilgili olan kitaplar hariç bir kitap bitirebilmiş değilim. Bir yandan da Sezai’nin İlizarov Günlüğü’nü e-kitap haline dönüştürmesine yardımcı olmak için editörlük yapma işi var ki kaç aydır zaman ayıramadım…
Zaman gerçekten izafi bir kavram, yıllar geçtikçe daha hızlı akıyor gibi. Tam nerede duymuştum hatırlamıyorum ama yaklaşım şöyle bir sözdü “Hayatın ne kadar yoğunsa o kadar iş yapabilmişsin demektir.” Bu minvalde hep düşünüyorum, “zaman yok… zaman yok… az zaman bulayım öyle yaparım” diye işleri öteleye öteleye aslında birbirinden bağımsız ve kopuk onca boş zamanı değerlendirememişim… Oysa geriye dönüp baktığımda bağımsız ve kopuk zamanı çok heba ettiğimi daha iyi görebiliyorum.
Çalışan ve boş zamanı sınırlı olan insanların kesinlikle zamanını iyi planlaması gerekiyor. Yapmak istediğimiz işe ayıracağı zamanı iyi korumak, bilgisayar başındayken çer-çöp internet sörfü veya sosyal medya gibi feci şekilde hızlı zaman tüketen alışkanlıklardan kesinlikle uzak durmak gerekiyor. Bir de çalışmayı bölmemek…
Çok fazla birikmiş şey varsa geri dönüp toparlanmaya çalışmak ise ayrı bir ızdırap…
Tabi ki özellikle özgür yazılım konusunda hiçbir şekilde “bir şeyler yapmak” zorunda değilim. Her ne kadar insanlar katkıcıları katkı verme yükümlülüğündeki insanlar gibi görse de, böyle bir yükümlülük ve sorumluluk yok. Hatta bu algıyı yıkmak için hiçbir şey yapmamak nasıl olurdu düşünmüyor değilim…
Sanki ülkemizde özgür yazılıma katkı vermek birilerinin işiymiş gibi bir algı oluşmuş gibi. Nasılsa birileri yapıyor da bir başka algı. Yapılmalı, edilmeli diyen talepkar duruş sahipleri azalsa da şiarımızı tekrar etmeliyiz
Yapabilecek durumdaysan yapmalısın arkadaşım!
***
Son üç ayda sadece LibreOffice Türkiye’nin sair işleriyle uğraşmadım elbette. LibreOffice Küresel Pazarlama çalışmalarına zaman ayırdım, Kalite-Güvence/hata kayıtları, LibreOffice’in Twitter’da ve diğer sosyal ağlardaki tanıtım çalışmaları da haylice zamanımı aldı.
Çevirilere bu dönem çok vakit ayıramadım. Wiki‘ye sınırlı, belge yazmaya da keza aynı. Forum‘u yanıtsız bırakmamaya çalıştım, en azından bu konuda başarılı olduğumu söyleyebilirim. Kullanıcılarımızın sorunlarından birçok hata kaydı çıkardım ve bu kayıtlar LibreOffice’in gelişmesine fayda sağlayan hatalardı. Türkiye’de pazarlama adına bir faaliyet gösteremedik. LibreOffice Türkiye Twitter hesabından sınırlı bir iletişimle tanıtım faaliyeti yapmaya çalıştım ama maalesef zaman yetmedi. Şirketler ve Kurumsal kullanıcılara yönelik Önerilen Çözüm Ortağı gibi fikirlerimizi hayata geçirecek zaman olmadı. Fatih Projesi ve LibreOffice’in durumuyla ilgili 1 cm bile ilerleyemedik. Fatih zaten ne olduğu hakkında biraz fikrimiz olan fakat nasıl yürütüldüğüyle ilgili hiç bir fikrimiz olmayan adeta kapalı bir proje… Bu konuda gönüllü olacak ve bu işin sıkıca takipçisi olacak arkadaşlara ihtiyacımız var…
Her ne kadar GSoC’da yer almak harika bir şey olsa da, kod katkıcısının devamlılığını göremedik. Zaten şu an ülkemizden de bildiğim başka tek satır kod yazıp LibreOffice’e göndermiş kimse yok. Bence bu çok utanılacak bir durum. Çok utanıyorum doğrusu. Daha fazla kaça bölünebilirim bilmiyorum ama bu konuda da bir şekilde çağrı yapmaya devam edeceğim.
LibreOffice’in çoğu “kağıt kesiği” olan onlarca EasyHack yeni geliştirici adaylarını beklemekte.
Başarısızlıkları sıralarken yazım denetimi, dilbilgisi denetimi ve eş anlamlılar sözlüğü gibi Türkçe ile ilgili hususlara hiç girmek istemiyorum. Sevgili Anıl‘ın Türkçe Eş Anlamlılar Sözlüğü konusundaki çabalarının desteksiz kalması, dilbilgisine yönelik ne yeterli teknik elemanın ne de ilgilin olması beni çok üzmüştü. Tek sevindirici haber ise Zemberek’in yeni sürümüne yönelik umut ışığının olmasıydı Burdan tekrar sesleniyorum, kod katkısı verebilecek herkesi Zemberek Projesine katkı vermeye davet ediyorum.
Wiki ve belgelendirme konusunda da bu yılı başarılı geçmiş sayamıyorum. Bu konuda da tonla yapılacak iş var. Kalite kontrol vb gibi konularda sınırlı ve bireysel çabalarımız olsa da tatminkar işler çıkardığımız söylenemez.
Özetle, tam işleyen bir topluluk olamadık henüz. İlgi ve alaka yok denecek kadar az, çeviri ekibi hariç -ki burada da hızımız düştü- bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az kişi işleri idare etmeye çalışıyoruz. Hala doğru düzgün Makro ve Basic bilen birisini bulamamış olmamız üzücü.
Topluluk oluşturabilmek, işlerliğini devam ettirebilmek çok anlamadığım işler. Ben topluluk yöneticisi değilim, bir topluluk yöneticimiz de yok. İşlerin devam etmesi için harcadığım zaman yerine topluluğu geliştirmeye daha fazla zaman ayırsaydım diye düşünüyorum ama daha iyi olacağını zannetmiyorum. Jenerasyona bağlı kaybedilen şeyler var, yaklaşık 8 yıl önce başladığım özgür yazılım serüveninde bir üst jenerasyonun çalışkanlığına imrenirdim. Şimdi bu üst jenerasyon 40’lı yaşlarda ve çoğunun zamanı tükenmiş vaziyette, aşağıdan gelen bir jenerasyonu geçtim birey bile yok. Arafta kalmış zombi-katkıcı gibi hissetmiyor değilim. Ne kadar sürdürebileceğimi bilmiyorum ama yapmazsam yapacak kimse olmayacak, bu da üzerimde baskı kurmuyor değil. Keyiften zorunluluğa geçiş iğrenç bir duygu. Yalnız kalmak ise bir o kadar kötü. Proaktif arkadaşlara ihtiyacımız var…
Eskiden ne güzelmiş oysa…
Yapamadıklarımızı yazdım. Yaptıklarımız emin olun daha fazla. Ama bundan daha fazlasını şu halimizle yapamayız. Daha iyisi için katkıcı olun. Davetimiz gönüldendir.
Belge kaybını, ofis yazılımı penceresinden baktığımızda; çalıştığınız belgelerinizin ofis yazılımınız tarafından açılamaması veya belgenizin sisteminiz tarafından bir şekilde yok edilmiş olması veya kullanıcı hatası ile yanlışlıkla silinmiş olması olarak tanımlayabiliriz.
Peşin olarak şunu söyleyebilirim ki, belge kaybının dini, milleti, rengi yoktur… Tüm insanlığı etkileyen acı verici bir kabustur.
Belge kaybı, ofis yazılımı, işletim sistemi özelinde bir sorun değildir. Her işletim sistemi ve ofis yazılımında belge kaybı sorunu bir şekilde yaşanmaktadır. İşletim sistemi ve ofis yazılımı ise belge kaybının tek değişkenleri değildir; ani kapanmalar, minik(!) donanımsal hatalar, elektrik şebekesindeki küçük bir gel-git ve diğer birçok etken de bilgisayarınızın işleyişinde anormalliğe yol açmakta ve verilerinizde bozulmaya sebebiyet vererek belge kaybına uğramanıza neden olmaktadır.
Kısaca, Keban Barajı’nın türbinlerinde kanat çırpan bir kelebek, sizin 6 aydır gece gündüz yazdığınız tezinizi, 3 yılınızı adadığınız kitap taslağınızı veya şirketinizin son 3 yıldır hesaplarını tuttuğununuz hesap tablonuzu yok edebilecek sizin özelinizde bir sayısal fırtınaya sebep olabilir…
Yine ofis yazılımı penceresinden bir yazı olacağını son kez hatırlatmakta fayda görerek devam edersem….
Belge kaybı Microsoft Office ve LibreOffice’de ve diğer ofis yazılımlarında da yaşanan bir sorun. Ben bugüne kadar LibreOffice ile şükür ki böyle bir sorun yaşamadım, fakat ne yazık ki işyerinde mecburi olarak kullandığım Microsoft Office ile bu tür sorunları yaşamaktayım. Elbette, LibreOffice’de bu sorunu yaşayan kullanıcılar var ve elimden geldiğince belge kurtarmada yardımcı olmaya çalışıyorum. Microsoft Office ile birlikte çalışanlar ve Microsoft Office dosya türü (doc(x), .xls(x) gibi uzantılar) biçimini kullananlar sorun yaşayan kişilerin başını çekiyor. Yazının ilerleyen bölümünde Micrsoft Office’in kapalı dosya biçimlerinin neden kullanılmaması gerektiğine ve neden ODF kullanılmasına de değineceğim.
Ee, şimdi böyle bir tehlike var ise, yazılım geliştiricileri hiçbir tedbir almıyor mu? Tabi ki bu her zaman hesap ediliyor ve genellikle birçoğumuzun pek sevmediği “Belge Kurtarma Sihirbazı” gibi araçlar ile yazılım belgeleri sizin için kurtaracak çözümler üretmeye çalışıyor. Tabi bu sihirbaz, çoğu zaman belgeleri istenildiği gibi kurtaramıyor veya başarısız oluyor… Bu sebeple de bu aracın kullanıcılar tarafından pek sevilmediği görülüyor…
Önemli olan sorunu yaşadıktan sonra ne yapacağınız değil, yaşamamak için alacağınız tedbirlerdir. Bu sebeple, LibreOffice ile ilgili aşağıdaki rehberi hazırlamaya lüzum gördüm.
LibreOffice ile önemli belgeler üzerinde çalışırken alabileceğiniz önlemler:
1- Otomatik kaydetme sıklığını artırın:
Otomatik kaydetme belirlenen zaman aralıklarda belgelerinizi otomatik olarak kaydetmeye yarar. Otomatik kaydetme sıklığı varsayılan olarak 15 dakikada olarak gelmektedir. Bu sıklığı 3 veya 5 dakikaya indirebilirsiniz veya dileğinize göre 1 dakikaya da indirebilirsiniz.
Otomatik kaydetme sıklığını Menü ->Araçlar ->Seçenekler -Yükle/Kaydet yoluyla değiştirebilirsiniz.
2- Her zaman yedek kopya oluşturun:
Yedek kopyalar(backups), belgelerinizin bir kopyasını güvenlik için .bak uzantısıyla kaydeder. Belgenizde bir sorun yaşadığınızda ki bu genellikle “Yanlışlıkla sildim eyvah” olur, yedek kopya ile belgenizi geri getirebilirsiniz.
Bu seçeneği: Menü ->Araçlar ->Seçenekler -Yükle/Kaydetyoluyla  etkinleştirebilirsiniz.
Oluşturulan yedek kopyaların tutulduğu yer sisteminize göre değişmektedir. LibreOffice’in yedeklerinizi nerede tuttuğunu Menü ->Araçlar ->LibreOffice -Yollar bölümünde “Yedekler satırında” görebilirsiniz.
Oluşturulan yedeği kullanmak istediğiniz zaman ise, yedek konumunu açın ve dosyadınız.bak isimli dosya sağ tıklayıp Birlikte Aç – LibreOffice seçeneği ile yedeğinizi açabilir veya dosya uzantısını dosyanın gerçek uzantısı ile değiştirip çift tıklama ile açabilirsiniz.
Benim buradaki tercihim c seçeneği. Kısaca bu seçeneği anlatacağım…
Bulut depolama hizmetlerinin bir özelliği olan yerel klasör eşlenmesi belge yedeklemek için harika bir yöntem.
Mantığı şöyle, başka yerden erişmek istediğiniz veya yedeklemek istedğiniz klasörleri bilgisayarınızdaki bulut hizmeti yazılımı ile seçerek eşlenmesini sağlıyorsunuz. Eşleme gerçek zamanlı oluyor, yani dosyayı kaydettiğinizde dosya değişiyor ve bulut yazılımı dosyanızı buluta yükleyerek eşlemiş oluyor. Bilgisayarınız bozulsa, çalınsa veya bir şekilde yerelinizden belgenize erişememniz durumunda belgenizin bir kopyası bulutta oluyor.
Bu yöntem ile sadece belgenizi değil geçici dosyaları ve yedek kopya(backup) dosyalarını da bulutla eşleyerek çalışabilirsiniz.
Bu yöntem için tabiki bu servislere üyelik ve internet bağlantısına ihtiyacınız var. Bağlantınız olmadığı takdirde eşleme gerçekleşmiyor, sisteminiz internete tekrar bağlandığında eşleme devam ediyor.
Bu servisler arasında bir öneri yapmam gerekirse, ODF biçimini tarayıcıdan görüntülemeyi destekleyen  ve eşleme için Linux istemcisi olan Yandex.Disk olacaktır. SkyDrive ODF biçimini çevrimiçi okuma yazma imkanı sunsa da Linux istemci yazılımı olmadığından tercih etmiyorum. UbuntuOne, Dropbox, ve Google Drive ise ODF biçimlerini görüntülememekte sadece dosya olarak saklamakta.
Bulut konusunda gizlilik ve güvenlik gibi kaygılarınız var ise -ki kaygılanmakta haklısınız Microsoft, Google… NSA, Prism vs…-, OwnCloud ile kendi özgür bulutunuzu oluşturup aynı eşleme işlemini yapabilirsiniz.
4- Sürümler ile çalışın
Sürümler benim bugüne kadar gerektiği kadar kullanmadığım fakat çok faydalı olduğunu düşündüğüm bir özellik.
Çalışma mantığı şöyle, belgenize ekleme veya değişiklik yaptığınızda eski halini de korumak istiyorsanız sürekli farklı kaydet yerine -ki neticesi şu isimli dosya kalabalıklarıdır- son1.odt, son2-son3..son-final…. son final kesin.odt) sürümleri kullanmak hem daha güvenli hem de dosya kalabalığında kaybolmazsınız. Her sürüm tek bir dosya içerisine kaydedilir ve bir ana belge içerisinde aynı belgenin birden çok sürümü saklanır. Hangi sürümü açmak istiyorsanız onu seçer ve açarsınız.
Sürümleri kullanmak çok basittir. Mevcut belgenizde bir değişiklik yaptıktan sonra kaydetmek istediğiniz zaman
Dosya-Sürümler yolunu izleyin açılan iletişim penceresinde “Yeni Sürüm Kaydet” düğmesine basın ve sürüm açıklaması girerek sürümünüzü kaydedin.
Sürümleri kullanmanın bir diğer avantajı ise, belge içi bilgi kaybını engellemeyi sağlaması, yukarıda bahsettiğim tonla saçma dosya adı içerisindeki bilgilere olan hakimiyet kaybolmakta. Bunun da önüne geçmek için Sürümler iletişim penceresinde karşılaştırma özelliği bulunmakta.
Sürümler, LibreOffice’de sadece ODF dosya biçimi ile desteklenmektedir. Writer, Calc, Impress, Draw, Base, Formül ve HTML gibi bütün bileşenlerde desteklenir.
Bu eklenti çok işlevsel ve birçok özelliği içerisinde barındıran adeta bir İsviçre  Çakısı işlevi görmekte. Yedeklemekle ilgili şu özellikleri sunuyor
– Eposta yedeklemesi – Çoklu Biçimde Kaydet – Uzak Yedekleme – Amazon S3 yedekleme
Tedbirler böyleydi. Bu tedbirlerden biri veya birkaçını aldığınız takdirde büyük ihtimalle belge kaybı sorunu yaşamayacaksınız. Â Şimdi de gelelim şayet böyle bir sorun yaşandığında yapılması gerekenlere.
Belge kaybı yaşanması durumunda öneriler.
1- Belge kaybınızın türü Belge Bozulması ise (Belgeniz açılırken ofis yazılımınız “Belge açılırken hata” veya “Belge açılamıyor” türü bir hata veriyor ise)
1.1. Belgenizin bir kopyasını bilgisayarınızda farklı bir dizine kaydedin. 1.2. Ofis yazılımınız belgelerinizin yedek kopyasını tutuyor ise yedeklerin tutulduğu dizine gidip yedek dosyasına ulaşmaya çalışın.
1.3 Yedek dosyasına ulaşamıyorsanız;
1.3.1 Dosya Türünüz Microsoft Office biçimleri(doc, xls, ppt vb) ise:
Yedek dosyası tutmuyor iseniz, ofis yazılımınızın geçici dosyaları tuttuğu (sisteminize göre tmp, temp, temporary diye adlandırılan) dizinleri bulun. LibreOffice’in varsayılan geçici dosya dizinini Menü ->Araçlar ->LibreOffice -Yollar altından öğrenebilirsiniz. Diğer bir ofis yazılımı kullanıyorsanız, ilgili yazılımın yardım merkezinden bu dizinleri öğrenebilirsiniz..
Geçici dosyalar, yazılımız o belge ile çalışırken kenarda tuttuğu dosyalardır, bu dosyalar genellikle yazılım kapandığında kaldırılır. Bazen ise sisteme göre tutulabilir. Burada bir veri kurtarma yazılımı(Recuva–TestDisk) ile geçici dosya dizinindeki silinmiş geçici dosyalar kurtarılabilir ve eski çalışan bir sürüm elde edilebilir. Bu yöntemle dosya kurtarılması biraz şans işi olssa da bunu başardığını iddaa eden kullanıcılar da mevcuttur.
1.3.2Â Dosya Türünüz ODF(odt, ods, odp vb ise):
ODF biçimlerini kullandığınız için Gerçekten çok şanslısınız! Çünkü ODF açık bir standarttır ve dosyanın (teknik) yapısına erişme şansına sahipsiniz. Basitçe dosyanızı sıkıştırılmış bir dosya gibi düşünün… Oysa Microsoft Office’in dosya biçimleri kapalı standartta olduğundan, dosyanın içeriğine girme şansınız bulunmamakta ve bu türde kaydedilmiş ve bozulan dosyaları – hele bir kodlama ve biçem sorunu ise- içeriğine girerek kurtarma şansınız ortadan kalkmaktadır.
Açılmayan dosyanızın bir kopyasını alın
Bu kopyanın uzantısını .zip şeklinde değiştirin ve .zip uzantılı dosyayı bir dizine çıkartın.
Aşağıdaki resimde göreceğiniz üzere, ODF dosya türünün iç yapısını görebilmekteyiz. Belge içeriğiniz content.xml içerisinde tutulmakta, ve styles.xml içerisinde ise belge içindeki biçemleriniz tutulmakta.
Diğer tercihiniz ise düz metin belgeleri ise, content.xml’in içeriğini basitçe kopyalayıp kurtarmak olabilir.
Bu yöntemle ODF biçimli dosyalarınızı çok büyük olasılıkla kurtaracaksınız.
2. Belge Kaybı türünüz silinme yokolma ise:
2.1 Ofis yazılımınız belgelerinizin yedek kopyasını tutuyor ise yedeklerin tutulduğu dizine gidip yedek dosyasına ulaşmaya çalışın.
2.2. Yedek dosyasına ulaşamıyorsanız;
2.3.1 Veri kurtarma yazılımları
Veri kurtarma yazılımları, sabit diskinizde silinen verileri geri kurtarmanıza yardımcı olur. Linux altında testdisk ve Windows altında Recuva ücretsiz veri kurtarma yazılımlarınıdır. Bu yazılımlardan yardım alarak silinen veya yok olan dosyalarınızı kurtarmayı deneyebilirsiniz.
2.3.2 Geçici dosyalar ve veri kurtarma
Yedek dosyası tutmuyorsanız, ofis yazılımınızın geçici dosyaları tuttuğu (sisteminize göre tmp, temp, temporary diye adlandırılan) dizinleri bulun. LibreOffice’in varsayılan geçici dosya dizinini Menü ->Araçlar ->LibreOffice -Yollar altından öğrenebilirsiniz. Diğer bir ofis yazılımı kullanıyorsanız, ilgili yazılımın yardım merkezinden bu dizinleri öğrenebilirsiniz..
Geçici dosyalar, yazılımız o belge ile çalışırken kenarda tuttuğu dosyalardır, bu dosyalar genellikle yazılım kapandığında kaldırılır. Bazen ise sisteme göre tutulabilir. Burada bir veri kurtarma yazılımı(Recuva-TestDisk) ile geçici dosya dizinindeki silinmiş geçici dosyalar kurtarılabilir ve eski çalışan bir sürüm elde edilebilir. Bu yöntemle dosya kurtarılması biraz şans işi olssa da bunu başardığını iddaa eden kullanıcılar da mevcuttur.
———————-
Epeyce uzun bir yazı oldu sanırım. Umarım işe yarar, ilk fırsatta yazılın “Belge” kısımlarını derleyip üslubu elden geçirerek LibreOffice Türkiye vikisine koymayı düşünüyorum:Â http://wiki.libreoffice.org.tr/Ana_sayfa
Sesle günlük girdisi yazmak sesli günlük girdisi yazmaktan daha kolay. Sadece arada bir düzeltmek için geri dönüyorum o kadar. Fakat sesli günlük yazarken sürekli yanlış konuşma baskısı ve ulan şimdi ne diyeceğiz korkusu bu yazı biçiminde yok. Bu şekilde dikte etmek gerçekten çok kolay.
Sesle nasıl yazıldığını kısaca anlatayım, bu Android sisteminin Google ses işleme hizmeti üzerinden sesten metne (speech to text) hizmeti sayesinde yapıyorum. Android klavyesindeki mikrofon simgesi ile sesten metne aracı çalışıyor… WordPress android uygulaması üzerinden günlüğüme bağlanıyorum ve bu satırları kolayca dikte ederek yazdırabiliriyorum. Hızlı konuştuğum zaman kelimelerde hata olabiliyor fakat yavaş tane tane ve düzgün bir diksiyonla konuştuğumda kelimeler çok başarılı şekilde tanımlanıyor.
Cep telefonu kullanıcıları için sesten metne çok harika bir özellik özellikle benim gibi parmakları büyük kullanıcıların küçük klavyelerde yazı yazması gerçekten ızdırap. Bu yüzden konuştup yazdırmak sadece günlük uygulaması için kullanılan bir özellik degil. Android klavyesi ile diğer bütün uygulamalarda sesle yazıdırabiliriz… Ayrıca Evernote uygulamasında da sesle yazılan not tutabiliyor bu da hayatın hızlı akışında aklınıza gelen şeyleri unutmadan ve zahmetsiz bir şekilde not almanızı sağlıyor.
Sesten metne dönüştürme şu anda sadece google sayesinde Türkçe kullanılabiliyor. Ne yazık ki diğer dillerin özgür yazılım da geliştirilen ses tanıma motorları olmasına rağmen Türkçenin henüz çalışır ve dağıtılabilir 1 ses tanıma motoru bulunmamakta bu konuda daha önce yapılmış daha doğrusu başlamış projeler olmasına rağmen şu anda aktif olarak geliştirilen bir proje yok.
Bu konuda google plus sayfamda güzel bir tartışma bulunmakta, mutlaka okumanızı öneririm:
Fakat bu konuda çalışma yapmak ister kimse ortaya çıkmadı bu çok zor bir proje ve devamlı ve ilgili katkı bekleyen bir geliştirme süreci gerektiriyor. Türkçe konuşan özgür yazılım katkıcılarının ilgisini çekmek çok zor.
Bir de dil olunca konu, TÜBİTAK ses laboratuarı, TDK ne işe yarıyor diyebilirsiniz. Bize yarayan bir şey yaptıklarını söyleyemem.
Özgür yazılımın boynu her zaman kalın olmalıdır. Ancak yaparsan olur!
Mutlu günler
(Not: Sesle yazdırdıktan sonra düzeltmeleri yine cep telefonu üzerinden yaptım. Tamamen mobil bir girdi oldu. Düşününce amaan, zor olur demiştim ama çok kolay oldu.)
Bir yıla yalın süredir sorunsuz kullandığım ve çok memnun olduğum Galaxy S3 telefonum son 1 haftadır garip haller içerisine girmişti, ara ara kilitlenme ve yavaşlama gibi durumları oluyordu. Neyse kısa geçelim, bu kilitlenmeler arttı ve pili çıkar-tak yapmak veya güç düğmesine 10 saniye basılı tutmak gibi yollarla ancak telefonu yeniden başlatınca telefon yanıt verir hale geliyordu.
İşin garibi ise, ne kadar çok yeniden başlatılırsa o kadar çok donma gerçekleşiyordu. Dün öğle saatlerinde artık telefonum iyice kullanılmaz hale gelmişti. Önce internete bağlanırken donma yaşanıyordu, sonra durduk yerde donmalar başladı. Sinir bozucu ve sebepsiz yere telefonun bu hale gelmesi, eyvah dedirtti. Telefonu zaten yurt dışından almıştım, garanti kapsamı dışı, zaten olsa da root vs servis de yardımcı olamayabilirdi… Board değişecek falan demişler, 300-400 lira, hem nerede değiştireceğim, uğraş dur!
Tabi sorunu yaşayan tek ben değilimdir diye internette kısa bir arama yapınca gördüm ki, Mayıs ayında bu yana Andorid 4.1.2 sürümü yüklü telefonlarda bu sorun meydana gelmekte.
Google’a “Galaxy S3 donuyor” yazıp Donanım Haber’de görüğüm İlk kapsamlı başlıkta, bir çok kişi sorunu yaşadığını ve çözüm bulamadığını söylemiş bazıları ise sorunu çözdüklerini söylemiş… Kimi Samsung Push Service ve Samsung Apps’i durdurmak, kimi Chrome ve diğer senkronizasyonları kapatmak kimi ise Led uyarı ışığını devre dışı bırakmak gibi yöntemler ile sorunu çözdüklerini belirtmiş. Bunun yanı sıra Dumy File Generator ve Fstrim gibi daha teknik çözümler de ortaya atılmış, fakat yöntem detaylı anlatılmadığından başarısız da olunmuş. Sorunu yaşadıktan sonra, fabrika ayarlarına dönmek, wipe işe yaramamakta, ROM değiştirip farklı Android sürümü kullanmak ise sorunu çoğu durumda çözmemekte.
Ben de başlıkta verilen XDA-developers forumundaki çözümü uyguladım ve 30 saniyede 1 donan telefonum şu an sorunsuz şekilde çalışmaya devam ediyor. Mutluyum.
Telefonunuzu açın ve donmasını bekleyin, 5 ila 25 dakika arasında telefon kendiliğinden çözülecektir. Bu bekleme ile donmalar daha azalacaktır.
Telefonunuzda boşaltabildiğiniz kadar yer boşaltın (8 GB boşluk iyidir), telefonunuz donyorsa ve boşaltamıyorsanız, telefonu USB ile bilgisayara bağlayın ve temizlik işlemini öyle yapın
Telefon yantı verdiğinde Dummy File Generator uygulamasını açın ve Generate(Size-Boyut) veya Generate Full seçeneği ile Dummy File – Sahte Dosya oluşturmaya başlayın. 1 seferde 8 GB gibi oluşturun, sonra silin yöntem bu. 2 sefer 8 GB kadar dosya ürettiğinizde sorun büyük olasılıkla çözülecektir. Bazı kullanıcılar 50 GB bazıları ise daha fazla üretimde sorunu çözmüşler.
Dummy File Generator çalışırken, donmalar olabilir, hiç ellemeyin bırakın telefon kendisi uğraşsın 5 ila 25 dakika içinde donma çözülecektir, uygulama çökerse yeniden açın ve yeniden Generate deyin. Eğer telefon bu işlem süresince 40 dakikadan fazla yanıt vermezse yeniden başlatın.
Buradaki mantık, XDA’da anlatıldığı üzere takılmaları tetiklemek ve telefonun o hafıza bloklarını bir şekilde temizlemesini sağlamaktır.
Ben donmalı-kapanmalı 3-4 denemeden sonra hiç ellemeden sabırla iki kere Generate Full işlemini tamamladıktan sonra sorunun ortadan kalktığını gördüm. Ve üzerine 2 defa daha takılmadan Generate Full işlemini yaptım ve sorun çözüldü.
DH forumlarında bazı kullanıcıların yazdıkları gibi, ellemedim bekledim sorun çözüldü vakasının aynısı, ama burada temel mantık yaşayacağınız rasgele nedensiz donmaları Dummy File Generator uygulaması ile tetiklemek, sorunu telefon bir şekilde çözüyor.
Yapanların eline sağlık diyorum, şimdi de XDA ve DH’ye geri bildirim yapacağım. Son tavsiyem, saskin ve sabırlı olun, donmalar başlarsa ilk zamanlarda hopdedik pili çıkartıp yeniden başlatmayanın. Donmalar çok canınızı sıkmaya başlarsa bu yöntemi deneyin.
Unutmadan bazı kullanıcılar Fstrim uygulaması ile sorunu çözdüklerini söylemişler ama o  bende işe yaramadı, 10 dakika sonra S3 tekrar dondu.
Umarım sorun yaşayanlara faydalı olur.
Mutlu günler
* Güncelleme üç ayı aşkın sürede bir takılma yaşamadan kullanmaya devam ediyorum. Unutmayın, telefon donarsa hiçbirşey yapmadan bekleyin, kendi çözecektir.