Bilgi teknolojilerinde istihdam ve teknoloji üretimi
Tasarruf
Güvenlik
Özgürlük
Bağımsızlık
Sürdürülebilirlik
Eğer yukarıdakilerin sizdeki çağrışımı “Özgür Yazılım” ise, lütfen önümüzdeki dönemde ülkemizin özgür yazılıma olan ihtiyacı üzerine yazın. Bolca yazın ve paylaşın, hatta mümkünse bu görüşlerinizi devletin karar mercilerine iletin.
Özgür yazılımın faydalarını toplumumuzun alışılageldik kanıksamasıyla -gidilmeyen ama bilindik bir yol tarifi gibi- arka planda bırakmayalım, farkındalığı elimizden geldiğince –her gün– biraz daha artırmaya çalışalım.
OpenOffice.org’u ilk kullanmaya başladığım zaman görünüşü biraz garip gelmişti. Biraz eski bir görünüm, pek güzel olmayan düğmeler, garip bir uygulama arkaplanı ve en zor alışabildiğim şey ise metin sınırlarıydı.
Metin sınırları, sayfanın yazılabilir kısmını belli eden sınırlardır. Üst, alt, sağ ve sol boşlukları belirlersiniz sayfayı düzenlerken bu sınırlar size referans olur. Elbette bu sınırları sadece belgeyi düzenlerken görürsünüz. Önizlemenizde ve belgenin çıktısında bu sınırları göremezsiniz.
Benim bu sınırlara alışmam zor olmuştu. Bunların yanı sıra, yazı karakterleri de ilk zamanlar pek güzel görünmüyordu. Özellikle küçültülmüş, ölçeklerde Java uygulamalarında olan ve pek haz etmediğim pütürlü yazılar gibiydi.
Microsoft Office, özelllikle 2007 sürümü ile görsel bir devrim yapmıştı. Uygulama arkaplanları ve Ribbon arayüzü büyük gelişmelerdi. Ki ben ikisini de çok sevmiştim(Hakkını verelim). Bu arada geçenlerde Microsft Office 2010 gördüm, Word uygulamasının uygulama arkaplanı mavi geçişler yerine LibreOffice’dekine benzer gri bir arkaplan olmuş. Sanırım gözü daha az yorduğu için tercih edilmiş.
Diğer taraftan Mac Os X işletim sistemi üzerinde çalışan iWork 09’un kelime işlemcisi Pages, teknoloji mağazalarında denediğim kadarıyla çok güzel bir yazma keyfi veriyordu. Yazı karakterleri çok güzel işleniyordu(render), çok güzel pürüzsüz harfler çıkıyor ve belge çok güzel görünüyordu. Keza sayfa kabartmaları da sanki bir kağıda yazıyormuş hissi veriyordu.
Bu sayfa kabartmaları benim çok beğendiğim bir özellik, siyah eski tip sınır(bordür) yerine güzel gölgeli kabartmalar, gerçek bir kağıda yazıyormuş hissi uyandırıyor.
OpenOffice.org sayfa kenarları
Gerçek kağıda yazıyormuş hissi neden önemli diyebilirsiniz. Neticede aynı belgeyi basit bir metin editörü(not defteri vb) veya konsol üzerinden de oluşturabilirsiniz. Önemli olan tabi ki içerik, ama yazarken keyif almak inanın insana bir kaç satır daha yazmak için keyif veriyor. Yazdığınız şeyin kağıda basılması da ayrı bir keyif. Hayali bir şey sanki, vücuda bürünüyor. Bu nedenle kağıda yazıyormuş hissi benim çok önemsediğim bir konu.
LibreOffice’in OpenOffice.org projesinden çatallanmasından sonra, yıllardır tozlanan görünümde de küçük ama güzel değişiklikler oldu. Menüler temizlendi, gereksiz küçük pürüzler çıkarıldı, yazı işlemesi(text rendering) iyileştirildi ki, bu yukarıda yazdığım pürüzlü yazı karakterlerinin sonu oldu, sayfa kenarlıkları yenilendi, eski siyah bordürler gitti, yerine sayfa kabartmaları geldi. Çok da güzel oldu.
LibreOffice Kelime İşlemci, öntanımlı görünüş
Ben şu şekilde kullanıyorum. Öyle ki artık oldu diyebilirim. Bu şekilde LibreOffice kelime işlemciyi açtığımda yazma hissim kabarıyor. Sanırım burada filmlerin etkisi var, özellikle Apple vurgusu yapan filmlerde uygulamayı tam ekranda çalıştırmak yerine orta pencere gibi kullanmak havalı mı ne:P Dock olarak da Daisy‘i kullanıyorum. Görünümü Mac Os X gibi. Bu arada beni Apple hayranı zannetmeyin. Öyle olsaydım, Pardus üzerinde GNOME kurarak Mac OS X’in tıpkısının aynısı görünüm kullanıyor olurdum. Ki bu mümkün meraklısı araştırsın.
LibreOffice Kelime işlemcim. Temiz bir kağıda yazmaya başlayacakmışım hissi uyandırıyor. Tabi şu satırlarla: "Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için...."
Eğer siz de görünümü sadeleştirmek istiyorsanız benim ayarlarım şunlar:
Menüleri sürükleyerek veya istemediğiniz araç çubuğunu kaldırarak( Görünüm-Araç Çubukları) alan açabilirsiniz.
Görünüm->Metin Sınırları üzerinden tik işaretini kaldırarak, metin sınırlarından kurtulabilirsiniz.
Araçlar->Seçenekler->LibreOffice Görünüş veya Writer Görünüş yolu ile uygulama arkaplanını değiştirebilirsiniz. önerim burayı Otomatik’de bırakmanız. Windows üzerinde LibreOffice kullanıyorsanız sanırım koyu gri bir arkaplan öntanımlı gelmekte. Pardus üzerinde gelen arkaplan açık griden biraz hafif bir arkaplan. LibreOffice ile gelen renkler arasına bulamadım. Açık gir ile %10 gri arasında. Ben de KColourChooser ile bu rengi seçtim. Değerleri: HTML: D5D1CF. LibreOffice’de bu rengi renk paletinize ekleyebilir ve uygulama arkaplanında kullanabilirsiniz. Araçlar->Seçenekler->Renkler yolu ile R-Red(Kırmızı), G-Green(Yeşil), B-Bleu(Mavi) değerleri ile bu rengi ekleyebilirsiniz. R: 213, G: 209, B: 207. Dediğim gibi Pardus üzerinde zaten öntanımlı renk bu. Ekstra bir şey yapmanıza gerek yok. Farklı bir renk isterseniz mevcut şablonlardan seçebilir veya, yukarıdaki gibi kendiniz ekleyebilirsiniz.
Mevcut simgeleri veya boyutunu sevmezseniz(örneğin simge boyutları size büyük gelirse) Araçlar-Seçenekler-LibreOffice-Görünüm- Simge tipi ve boyutu yolu ile gerekli değişiklikleri yapabilirsiniz. Ben simgetipi olarak Oxygen, boyut olarak ise Küçük seçeneklerini kullanıyırum. Burada gördüğünüz üzere yazıtipi yumuşatması vb gibi seçenekler mevcut. Bunları ellemeyiniz.
Görünüm dışında, Bellek seçeneğini öntanımlı olarak 25 gelmekte. Bunu artırrısanız, özellikle büyük veya görsel olarak yoğun belgelerde bir performans artışınız olur. Bunu da buradan not edelim.
LibreOffice ile harfler artık daha yumuşak hatlara sahip. Belge kenarlıkları ise hoş kabartmalar ile süslenmiş, gerçeklik hissi uyandırıyor.
Pek okumayan yazmayan bir toplumuz, yazmayı keyifli hale getirtirsek biraz daha üretken olabiliriz diye düşünüyorum.
Son Notlar:
+LibreOffice ile ilgili çok güzel kitaplar mevcut, her uygulama ile ilgili, Kelime İşlemci, Hesap Tablosu, Veritabanı vb. özel kitaplar da var. Bu kitapların içeriği oldukça zengin ve hatta bu kitaplar Almanya’da basılı olarak da satılıyor. Maalesef bu kitapların Tükçe versiyonları yok. İngilizce olarak şuradan ücretsiz olarak edinebilirsiniz..
+LibreOffice çevirileri için yardıma ihtiyacımız var. özellikle yardım içeriğinde çok iş var. Eğer gönüllü olarak katkı vermek istiyorsanız şuradan detaylı bilgi alabilirsiniz.
+LibreOffice’in USB’den çalışan sürümünü şuradan indirebilir ve USB belleğinize kurabilirsiniz. İşyerinde zorunlu olarak Microsft Office kullanmamız, ve sisteme de yazılım yükelememem nedeniyle ben kendim için bu çözümü kullandım. Öneririm. En azından ODF belgelerini açmak için bile bir kenarda tutun.
+LibreOffice eklentilerine buradan, şablonlara ise buradan erişebilirsiniz.
-Pardus üzerinde Firefox hala yazım denetimini öntanımlı olarak İngilizce yapıyor…
Geç olsun da güç olmasın derler ya hani, benim de hayatımda genelde birçok şey güç olmasın diye geç oluyor, fırsat meselesi vesselam…
Bu Kurban Bayramında İzmir’e ailemin yanına gittik. Çok şükür güzel bir bayram oldu. İyi vakit geçirdik. Bayramda İzmir’e gitmiş olmanın vesilesiyle, Sezai Yeniay ile epeydir planladığımız görüşmeyi gerçekleştirdik.
Sezai ile tanışman, bundan 6-7 ay öncesine dayanıyor. Özgürlükİçin.com sitesinin Artİstanbul’un ardından proje yönetimi tarafından Camia Koordinatörlerine devredilmesi ve ardından Camia Koordinatörlerinin Özgürlükİçin.com’un yönetimini “topluluğa” bırakması ile Özgürlükİçin.com, yönetim adınsa, sahipsiz bir durumda kalmıştı. Herkes bu durumun sıkıntısını yaşarken, ne yapılabileceği konusunda pek bir çözüm görünmüyordu.
Herkes Özgürlükİçin.com topluluğunun dağıldığını düşünüyordu. Oysa konu topluluk ve özgür yazılımsa, bir şeylerin kaybolmaması gerekiyordu. Şu iletimde duruma müdahil olmuştum. Aynı günün öğle saatlerinde de Sezai şu sözleri ile bu sürece sessiz kalmayacağını belli etmişti;
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini? “ Namık Kemal “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!” Mustafa Kemal
Bu sözler ile mücadelenin bırakılmaması, her şekilde birilerinin sahip çıkma güdüsünün harekete geçmesi gerektiğini ortaya koymuştu. Nitekim öyle de oldu, kendisi Özgürlükİçin topluluğunun Genel Yöneticiliğine talip olarak bu sorumluluğu aldı. Aslında sorumluluktan da öte, bir şekilde kendini bu süreçte olacaklara siper etmişti…
Geçtiğimiz süreçte, çok çalıştı, birlikte çok da iş yaptık, çok fazla telefon görüşmemiz oldu. Özgürlükİçin.com’u ayakta tutmak ve her süreci devam ettirmek adına büyük mücadelede bulunduk. Sağolsun bu süreçte daimi ve vefakar dostlarımız desteklerini bizden esirgemediler. Server Hoca ajansı tek başına sırtladı, bu süreçte tanıştığım Hamit Giray Nart E-dergi’de elimiz ayağımız oldu, derginin üretim sürecini tek başına devraldı, sağolsun Uğur Çetin Öi ile ilgili teknik süreçlerde bize yardımcı oldu.Sevgili Anıl Özbek ve Ayhan Yalçınsoy haber editörleri olarak yeni haberleri bizimle paylaştılar. Sevgili Abdülkerim Aydın görsellerimizi tasarladı, Öİ’ye yeni bir logo üretti. Adını atladığım diğer arkadaşlar da desteklerini eksik etmediler. Ama ne yazık ki iki elin parmakları sayısına ulaşamadık.
Ne yazık ki her şey toz pembe olmadı, bir avuç kaldığımızı görmek her denemede bizi çok üzdü. Ne kadar uğraşsak da bir kaç kişi dışında topluluk süreçlerine kimseleri pek dahil edemedik. En büyük başarımız, topluluğun en genç üyelerinden biri Olan Mutlu Can Yılmaz’ı forum yöneticiliğine taşımak oldu. Kendisi bu genç yaşında, bu gönüllü ile sahip çıkışı ile bir çok kişiye örnektir.
Anıl ve Abdülkerim demişken, üretmeyen sadece eleştiri üreten kişilerin parlak çabaların hevesini kırdığı gerçeğini de unutmayalım. Bu hayatta her zaman böyle galiba, üreten insanları en çok kıran üretmeyen insanların kör-cesur lafları….
Hiç unutmuyorum, Anıl bir ara sürekli haber girerken şunu söyleyip geri çekilmişti:
“Haber yazamayan, paylaşmayan insanların haber okumaya da ihtiyacı yok. Kimse yeni haber eklemek için çaba göstermiyorsa demek ki yeni haber okumak da bu insanlar için önemli değil….”
Tam olarak böyle mi demişti bilemiyorum ama, haklıydı. Sadece tüketici kitlesine haber sunmak, kimseden katkı alamamak, ve insanların haber yazmakta “işine gelmeyenlerin sessizliğini” oynaması, haber yazılmayınca da gaddar yargıçlar gibi hüküm vermesi kaldırılması çok zor bir şey. Abdülkerim de benzer şekilde logo tartışmasında incindi sanırım…
İnsanlar hala bu işin gönüllü olarak yapıldığını, kimsenin onlara haber sunmak zorunda olmadığının farkında değil. Üretmenin ise yanından geçmek bazıları için “kerizlik” hala… Kişi kendini önemli gördükçe kendine sunulanları, ona sunulmak zorunda olan şeyler olarak görmekte. Ülkemizde ezelden beri var olan ve bu son yıllarda özellikle artan, bencil tüketim, ve karşılıksız çabayı kerizlik olarak görmek, ne yazık ki emek bağnazlığının daimi eseri.
Sezai bayramın ikinci günü Kemalpaşa’ya geldi. Evde kolonya tuttum ve favori tatlım “Bükme” yi ikram ettim. Bükme yuvarlak böreğin cevizli olanını düşünün, o şekilde bir ağdalı tatlı, bence baklavadan çok daha başarılı.( Sezai’nin tatlıya pek arası yoktu :)) Tatlıyı yeyip biraz oturduktan sonra eşimle beni söz verdiği gibi Şirince’ye götürdü.
Şirince İzmir’in bir köyü, eski bir rum köyü şimdi ise şarapları ile meşhur turistik bir köy. Bayram olmasından dolayı çok kalabalıktı. jandarma bizi köy merkezine sokmadı, dağ bayır otopark olmuştu. Arabayı dağ-otoparkına bırakıp Şirince’ye yollandık.
Şirince Köyü
Şirince adı üzerinde, şirin bir köy, çok büyük değik. Köy meydanı ve civarı hep dükkan. Dükkanların çoğu şarap satıcısı, küçük bardaklarda şarapları tattırıyorlar, dilerseniz satın alıyorsunuz. Sezai bizi güzelce gezdirdi. Sonra kendisinin bildiği bir şarap evine götürdü. Orada şarap tattık. 10 çeşit Şarap küçük bardaklarla köy ekmeği eşliğinde tadım ikramı olarak geldi. Şarapları tattık diyemeyeceğim, şarapları tattım çünkü 🙂 Sezai’nin alkolle pek arası yoktu, eşimin de keza. Durum böyle olunca ben de elimden geleni yaptım. O günün sabahında TV8’de Ayhan Sicimoğlu‘nun gezi programını izlemiştim. Nürnberg’de şarap evlerini geziyordu, kendisi çok değişik bir adam, o gün ilk kez izledim kendisini. Bir garip adam vesselam. Onun da gösterdiği şekilde şarapları şupur şupur yöntem ile tattım. Şirince meyve şarapları ile meşhur, özellikle karadut çok satılıyormuş. Kavun ve böğürtlen de popüler, ben nar şarabını da sevdim. Üzün şarapları da başarılıydı, hatta ödüllü bir üzüm şarabını da tatma fırsatım oldu.
Şaraptan pek anlamadığım için, satıcıların birine ne önerirsiniz diye sordum. Diyalog şöyle gelişti:
-Ben: Siz ne önerirsiniz
-Satıcı: Rakı!
-Ben: Doğru diyorsunuz…
-Satıcı: Ben burda şarap içsem, şeker hastası olurum. bak bu kadehim, birazdan da su koyacağım. En güzeli rakı!.
-Ben: Afiyet olsun!
Sezai, Şebnem ve BenŞirince'de şarap eviSezai ile konuştuk dertleştik
Oradan kalkınca, Şirince’nin meşhur gözlemesini yemek için üst sokaktaki gözlemeciye çıktık. Orada gözlemeleri yedik. Sezai ile Pardus, Tübitak, Özgür yazılım ve Türkiye üzerine konuştuk… Sezai çevresine sığmayan bir insan, çok azimli ve kültürlü. Kendisi Torbalı Devlet Hastanesinde çalışıyor, ama sosyolojiden tutun bir çok konuda elle tutulur çalışmalar yapmış. Okuyan, düşünen birisi…
Gözleme sohbetinden sonra Şirince turumuza devam ettik, kilise pazar derken hediyelik şaraplarımızı da aldık. Gerçi aldık diyemeyeceğim Sezai aldı sağolsun, dükkan sahibinin demesi bizim paramız orada geçmezmiş. Gözlemeyi de o ısmarladı zaten, haliyle tam misafir olduk…
Şirince’den akşam üzeri ayrılıp Selçuk’a indik, orada bir tatlıcısı varmış, ama maalesef kapalıydı. Tur planına devam edip Torbalıya gittik. Torbalıda bizi Dibek kahve yapan bir yere götürdü. Daha önce hiç Dibek kahve içmemiştik. Gayet güzel bir şey. Eşim yoğun telve ve köpüğünü çok sevdi.
Dibek KahvesiKahveleri bir güzel höpürdettik.Telve yoğun olduğundan gülümseyemedik. Malum dişler...
Kahveci abi de değişik bir adamdı, biraz ülke üzerine sohbet ettik. Okumuş görüş geçirmiş “eski” bir düşünce adamı diyelim 🙂
Torbalıdan ayrılıp Kemalpaşaya doğru yola çıktık. Yol boyu bir çok şeyden konuştuk. Kemapaşa’ya vardık, yemeğin ardından ben de abimle Sezai’yi kahveye götürdük 🙂 O gün eşimin doğumgünü nedeniyle bir bahçe organizasyonu yapalım diyorduk ama havanın serinliği vb bu olayı yapamadık. Bayram misafir trafiği vb… Kahvede bir iki çay içtikten sonra Sezai’yi yolcu ettik.
Benim için güzel bir gün, eşim için de güzel bir doğum günü oldu. Sağolsun Sezai bizi çok güzel ağırladı. Ona çok borçlandık 🙂
Şimdi tüm bunları görünce, bu “kerizlik” sebebiyle Sezai gibi bir arkadaş edinmiş olmak bile emeğin karşılığı 🙂
Bugüne kadar özgür yazılım topluluğunda tanıştığım insanlar tıpkı Sezai gibi çok değerli altın gibi kişiler oldu. O nedenle çok mutluyum. Birbirimizi daha yakından tanımak güzel bir şey. En azından yaptığımız gönüllülüğü eğlenceli kılıyor.
Yine kısa notlardan oluşan bir girdi ile karşınızdayım.
13 Ekim tarihinde Fatih Projesi ile ilgili yolu Pardus ve özgür yazılımdan geçenlere bir çağrı yapmıştım. Sağolsun Gürer Özen, Linux gezegenine düşen “Fatih projesi üzerine” başlıklı yazısıyla konuya değinmiş. Yazısında vurguladığı hususları önemli görüyorum. İşletim sisteminde kesinlikle özgür yazılımdan yana bir tercih yapılmasının gerektiğini ve yapılacak en doğru seçimin Pardus olacağını vurgulamış. Gürer Beyin, işletim sisteminden ziyade, işletim sistemi üzerinde koşacak yazılımını işaret etmesi önemli noktalardan biri.
Fatih projesi ile ilgili Gürer Beyin yazısı dışında kimseden bir dönüş olmadı. Ne gezegenlerde ne de konunun tartışıldığı Pardus-Camia, Linux Sohbet e-posta listelerinde bir konu cereyan etmedi. Bunun yanında ne yazık ki Pardus proje yönetimi tarafından da konu ile ilgili bir durum değerlemesi veya bilgilendirme yapılmadı. Pardus proje yöneticisi Erkan Tekman’ın, konu ile ilgili kişisel günlüğünde 5 Ekim tarihli ve 8 Eylül tarihli girdilerinin devamını doğrusu bekliyoruz.
Yukarıda dediğim gibi kimseden pek ses çıkmadı. Bu kötü… Bu bende şöyle bir yargının uyanmasına neden oldu; Türkiye’de özgür yazılım konusunda sanırım bir jenerasyon boşluğundayız. Dört yıl önceye baktığımda çok daha aktif bir özgür yazılım dünyası varken, bugün her yer yavaştan sessizleşmekte… Kişiler aynı, duruşlar aynı fakat gelin görün ki insanlar yaşlandıkça hayatlarındaki zaman bölümlemesi farklılaşıyor, iş aile vb gibi unsurlar hobilerin iyice önüne geçiyor. Geriden gelen gençlerde ise maalesef bu konuda bir aktiflik yok. Sanırım giderek bir tüketim toplumuna dönüşmemiz, özgür yazılımdaki özgürce ve birlikte üretim ideallerini silikleştirmekte, hazırcı ve bireyci bir yaklaşım seziyorum. Ben ve benim gibi silah arkadaşlarım(:p) ise ara dönemde sıkışanlarız galiba… Bazen bu konuda kendimizi çok yalnız hissediyoruz…
Pardus’un kadim sorunlarından biri olan uluslararası bir Pardus çatı sitesi için epeydir tartışıyoruz. Nihayetinde sorunu çözmek için bir adım atmak gerekliydi, ben de ilk adımı olarak www.pardusworld.com alan adını alarak attım. Türkçe dışındaki Pardus topluluk siteleri için barındırma vb gibi hizmetler vermenin yanında adam akıllı bir İngilizce çatı site olması büyük bir eksikliği giderecektir. Sezai’nin uğraşıp hazırlamaya devam ettiği taslakta kısa vadede şöyle olacak gibi: http://www.pardusworld.com/pardusworld.html dediğim gibi hızlı bir taslak. Tartışmalar camia listesinde devam etmekte. Bu tartışmalar nereye varır bilemiyorum ama belki de gelecek için daha birleştirici çözümlere ulaşmamız temennim.
Pardus katkıcılarının bir araya gelip ortaklaşa çalışmaları koordine edebileceği, birbirlerini tanıyıp ikili ilişkilerin ve birlikte çalışma kültürünün artmasını sağlayacağını düşündüğümüz katkıcı alanı imece.pardus.org.tr‘ yi yayına alabilmek için bir kaç çeviri işi vardı. Epeyce hallettik, tahmin ediyorum ki önümüzdeki hafta bu site de yayına başlayacaktır.
Site demişken, epeyce kovaladığımız(bir kaç yıl) Pardus anasitesi www.pardus.org.tr, yeni haliyle yayında. Tasarım olarak çok beğendim, Pardus’a yakışan bir site oldu. Emeği geçenleri kutluyorum. Umarım içerik eksikleri de öncelikli olarak giderilir.
LibreOffice özgür ofis yazılımın yeni eklentiler ve şablonlar siteleri iki gün önce The Document Foundation’un resmi twitter hesabında duyuruldu. Â Bu siteler bir müddettir yayındaydı, geçtiğimiz hafta içi tr.libreoffice.org anasayfasındaki bağlantıları yeni sitelere güncellemiştim. Siteler daha önceki OpenOffice.org Eklenti ve Şablon sitelerine nazaran görsel olarak çok daha derli toplu. Fakat içerik henüz çok yok, ve maalesef hiç Türkçe içerik bulunmamakta. Bir kaç güzel şablon eklenirse hoş olur. Meraklılarına duyrulur.
LibreOffice demişken, Fatih projesinde akıllı tahta şartnamesinde: 2.39.7. Bilgisayara Open Office Türkçe son sürümü yüklenecektir.
maddesi bulunmakta. Burada bir ifade yanlışlığı mevcut, ürünün adı “OpenOffice.org” Bunun: 2.39.7 Bilgisayarlara ofis yazılımı olarak  LibreOffice veya OpenOffice.org veya bunların muadili özgür bir lisansa sahip ofis yazılımlarının Türkçe son sürümleri yüklenecektir.
olarak değişmesi güzel olur.
Yukarıdaki tercihin neden önemli olduğu, neden Fatih projesindeki bilgisayarlarda tercihin özgür ofis yazılımından yapılması gerektiği konusunda fırsat bulursam kendimce bir yazı yazmayı düşünüyorum. Özünde, çocuklarımızı okullarda kendi bütçeleriyle sahip olamayacakları, ailelerine de ek maliyet getirecek ücretli bir üretim aracıyla tanıştırmak yerine, yaşamları boyunca özgürce üretebilecekleri özgür bir üretim takımı(ofis yazılımı) ile tanıştırmanın önemi yatmakta.
LibreOffice çevirilerinde maalesef yardım dosyalarında pek ilerleme kaydedemiyoruz. LibreOffice 3.5’in geliştirilmeye başlanması üzerine 3.5 için çeviri şubesi açıldı. 3.4 serisi için yardım dosyalarını çevirmenin şu anda ileriye dönük bir faydası yok. O nedenle çevirileri 3.5 üzerinden yapmakta fayda var. LibreOffice çevirilerine katkı vermek isteyen arkadaşlar http://wiki.documentfoundation.org/Language/Pootle/tr bu adresten gerekli bilgilere ulaşabilirler.
Pardus E-Dergi’nin 2. sayısı için Ulusal Yüksek Başarımlı Hesaplama MerkeziBilgi Teknolojileri Operasyonları Koordinatörü Ender GÜLER Bey ile bir röportaj gerçekleştirdim. Çok güzel bir röportaj oldu, Pardus E-dergi’nin 2. sayısı yayımlandığında bu röportajı okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca röportaj için bir iki “kıymetli” görselimiz de mevcut. Kaçırmayın 🙂
PardusWiki’de çok güzel bir gelişme yaşandı. Sağolsun Pardus geliştiricilerinden Pamir Talazan PardusWiki’nin MediaWiki güncellemesini gerçekleştirdi. Artık PardusWiki daha güvenli ve daha güzel. Yeni güncelleme ile Vector arayüzünün yanı sıra, içerikten Kitaplar oluşturma imkanına kavuştuk. Deneme amaçlı iki e-kitap hazıladık(ama dediğim gibi taslaklar) umarım bu eklenti ile güzel kitaplar oluşturabiliriz:
Özgürlükİçin.com ve Pardus-Linux.org forumlarında Pardus ile yeni tanışan bir çok kullanıcı yardım beklemekte. ihmal etmeyelim, ne kadar yoğun olsak da bir gözümüz buralarda olsun.
Pardus 2011.2’de Firefox hala öntanımlı imla denetimini İngilizce yapıyor, Chromium’da ise imla denetimi randıman vermiyor…
Fatih projesi konusuna aylardır farklı bir sessizlik içerisinde bulunuyoruz. Birçok kişinin süreci bildiğini varsayıp giriş kısmını kısa tutmakta fayda var.
Türkiye’nin belki de dünyanın en büyük bilişim hamlelerinden biri sayabileceğimiz Fatih projesinde işletim sistemi olarak Pardus kullanılmasını hepimiz istiyoruz. Gelinen bu noktada elimizde yayınlanan şartnameler artık mevcut- (->Bknz)
Teknik şartnamede: 1.10. Etkileşimli tahta bilgisayarı ve arabirimleri Windows ve Linux (Pardus) son sürümlerine uyumlu olmalı ve sürücüleri temin edilmelidir.
ve 2.39.6. İşletim sistemi Microsoft Windows ve Pardusun son sürümü yüklü olacaktır.
maddelerinde gördüğümüz üzere Etkileşimli(Akıllı) tahtalarda Windows ve Pardus işletim sistemi yüklü olacak.
Bu Türkiye’de Pardus ve özgür yazılım adına ne bir zafer ne de bir mağlubiyet. Fakat bu şartname bu haliyle gösteriyor ki Bu derece önemli bir projede hala kapalı kaynaklı yazılımlara bağımlı kalmışız ve biz üzerimize düşeni yeteri kadar yerine getirememişiz.
***
Bildiğiniz üzere bu konuda bir kamuoyu oluşturmak için şimdiye kadar arada kalan çalışmalar yaptık. CeBIT Bilişim Eurasia 2011 Fuarında Pardus ile çalışan akıllı tahta ve tablet bilgisayarın sunulması birçoğumuza umut verdi.
Peki geç mi kaldık? Hayır geç kalmadık, doğru kamuoyu için hala zamanımız var. Türkiye’de özgür yazılıma gönül vermiş insanların üzerine düşeni yerine getirmesi için hala zamanımız var!
Bu projede Pardus kullanılması, sadece Türkiye için değil özgür yazılım adına dünya çapında bir öneme sahip. Tercihin sadece Pardus’tan yana yapılması, herkes adına büyük bir zafer anlamına gelecek.
CeBIT fuarında yakalanan rüzgar maalesef bu konudaki son şansımız ve bir kamuoyu oluşturmak için en doğru zaman. Öyle ki bu fırsatı ya şimdi değerlendiririz, ya da kapalı kaynaklı yazılımlara karşı hayatımızda aldığımız en büyük mağlubiyeti alırız. Bu en büyük mağlubiyet çünkü, koskoca bir nesli özgür yazılımla tanışmaktan mahrum bırakacağız. Ülkemizde üretilecek teknolojileri ve ülkemizin insan kaynağını geliştiremeyeceğiz. Microsoft’un bu zaferi sadece ülkemizde değil Dünya çapında örnek olacak ve başka ülkelerin de bilgi bağımsızlığına zarar vermiş olacağız.
Bu derece büyük bütçeli bir proje, belki de Dünya’da Linux ve özgür yazılımın gelişmesi için en büyük itkiyi sağlayacak. Ülkemizdeki özgür yazılım iş modellerinin çıkış noktası olacak, genç yazılımcılarımız istihdam edilecek, destek çevre birimleri vb belki de yılların hayali ekosistem bu iş ile canlanacak.
Bu olmazsa ne olacak, hiç birşey, kapalı kaynak teknolojilere bağımlı bir projeye milyar dolarlar akacak, ve projenin ömrü boyunca bu maliyetler olacak. Vergilerimiz  asla bizim olmayan ve bizim insan kaynağımızı bırakın, insanlığın bilgi birikimine fayda vermeyen kar odaklı yazılım kartellerine gidecek. Hiç bir şey değişmeyecek, distribütörler, teknoloji ithalatçıları, çok yüksek saat ücreti ile gelen yabancı sistem uzmanları yine bu ülkede para kazanırken, bizim üretken yazılımcılarımız işsiz gezecek, oldukları noktada kalacak ve bu koca şirketin afiyetle yediği büyük pastanın kırıntılarından faydalanmak için sırada bekleyecek.
Keza, donanım üreticilerimiz kapalı teknolojiler nedeniyle, en fazla ham işçilik sunacak, kendi çözümlerinde lisans bedellerinden dolayı rekabet gücü azalacak, teknoloji üreten kişileri istihdam edemeyecek çünkü bir sahiplenip geliştirebileceği bir teknoloji olmayacak, en iyi ihtimalle yabancı bir üreticinin ürünlerini lisanslı üretecek, yani fasonculuk yapacak.
Bu bu konudaki ilk çağrım,
Geç de kalmış olsak, geri dönülemez bir noktada değiliz. Yolu Pardus’tan ve özgür yazılımdan geçen herkese sesleniyorum,
Fatih projesinde Pardus kullanılması için elinizden geleni yapınız! Yazınız, çiziniz, anlatınız! Bu davayı sahipleniniz, bu sadece Pardus’un değil özgür yazılımın davası. Bir şekilde Pardus ile yollarınızı ayırmış olabilirsiniz, ama bu davada susmak, özgür yazılıma ve özgür yazılımın kaderine ihanettir. Eğer bir arpa kadar bile katkı verebiliyorsanız bunu vermekten kaçınmayın!
Bu fırsat bir kez daha gelmez, bu devri yaşayan insanlar olarak -ne olmuşsa – ne olursa olsun aklın yolu bir ve durmamız gereken yer bir. Eğer bu konuda elimizden geleni ortaya koymazsak, vebali Türk özgür yazılım camiasınadır. Mücadele edip kaybedebiliriz, ama mücadele etmeden kaybettiğimizde kendinizi hala özgür yazılım dostu olarak tanıtabilecek misiniz?
Bugün Türkiye’de dağınık da olsa çok büyük bir kamuoyu yaratabilecek büyüklükte bir camia var. Hali hazırda vatandaşlarımızın da bu konuya bakışı pozitif.
Bu konu LKD sohbet listelerinde ve Pardus-Camia listelerinde tartışılıyor. Gelin hep birlikte tartışalım ve bu konuda bir duruş belirleyip harekete geçelim. Herkes elinden geleni yapsın. Başaramazsak da en azından iyi mücadele etmiş olalım. Yarın geriye baktığımızda hayıflanıp utanmayalım! Kaybedeceksek de en iyi şekilde kaybedelim.
***
Bu konu ile beraber, yolu Pardus’tan geçenlere iki çift sözüm var. Ohloh’da gördüğüm kadarıyla (ne kadar tam bilemiyorum ama) Pardus kod tabanına bugüne kadar 136 kişi katkıda bulunmuş. Bu kişilerinden bugün projeye katkı vermeyenlere sesleniyorum, bu önemli zamanda lütfen geride durmayın. Gelin hem kamuoyu oluşturma çalışmalarına katılın, hem de her şeyi geride bırakarak -yapabiliyorsanız- Pardus’un gelişimine katkı verin, olmadı en kötü bugzilla’da şimdiki aktif geliştiricilere destek olun. Pardus’un yumuşak karınlarını yok etmek de sizin elinizde. Hiç olmadı gelin Camia listesinde 2 kelam edin.
Bugün sosyal medyada rastladığınız #pardus ve fatih mücadelesi, sizin emek ve gönül verdiğiniz hayalleri savunmaya devam ediyor. Bunun siz olmadan yapılması mümkün değil.
Bugüne kadar onca emek verdiniz. Bugün bu emeğinize sahip çıkma zamanı!
***
Bu çağrımın sonuna gelirken şunu özellikle belirtmek isterim. Bu konuda bir şey yapmazsanız ne olur? Bir şey olmaz, Serdar Ortaç’da bu konuda bir şey yapmıyor, hayatı da kariyeri de gayet güzel. Yarın dönüp geriye baktığınızda bu önemli mesele için Serdar Ortaç kadar katkı vermiş olursunuz en kötü 🙂
Ben kendimi bu meseleye Serdar Ortaç’dan daha fazla katkı vermiş, mücadele etmiş olarak hatırlamak istiyorum! Siz de öyle yapın!
Çok zamanım olmadığından yine çok kısa notlar halinde bir girdi yazmak durumundayım.
Özgürlükiçin.com’da işler iyiye gidiyor. Fakat hala yeni yöneticilere ve -daha da önemlisi- yeni Habercilere ihtiyacımız var. Az sayıda haber girmekten şikayetçi olunuyor(bu arada son iki ayda 2 günde 1 haber oranı yakalanmış) fakat nedense kimse Haberci olmak istemiyor. Haber yazmayan bir topluluk ne kadar haber okur ki diye kendime sormadan edemiyorum.
Pardus’un en önemli gündem maddelerinden biri Camia. Çok sorun yaşadığımız, hatta sorunu hala tanımlamaya çalıştığımız bu konu ile ilgili Camia Listesi bu ay hareketli. İşler iyiye gidiyor diyebilirim. Umarım tamamına erdiririz, en azından bir şeyleri ortaya koyabiliriz. Katkıcılar olarak güçbirliği yapmak, süreçleri toparlamak ve hem Türk hem de yabancı Pardusseverlerle işbirliği yapmak için bir sosyal platform oluşturmaya çalışıyoruz. Bu konuda Elgg veya OpenAtrium tabanlı bir çözüm arayışındayız. Detaylar Camia Listesi arşivlerinde.
Pardus için bir sosyal sözleşme ihtiyacı devam ediyor. Pardus’a yapılacak katkıları “Şükranla tanıyacak” bir sosyal sözleşme benim hedefim. Bunun için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Pardus hepimizin, çeşitli nedenlerden dolayı küsen insanlar var, bu kişilerin susması beni çok rahatsız ediyor, doğruları yılmadan susmadan söylemek lazım. Bundan vazgeçmemek lazım, bu küsmeler sadece kalıp süreçleri iyileştirmek için yılmadan çabalayan insanları zayıflatıyor. Sesimizin daha cılız çıkmasına neden oluyor. Gönül koyarak bizi lütfen yalnız bırakmayın.
ÇoMAK projesi hala Pardus’a entegre olamadı. Ama birçok masaüstü ortamı kararlı depoda yerini aldı. Bu paketleri depoya almak işin zor tarafı, bu kadar zor olmasa da çok önemli bir şey daha var, bu masaüstlerinin kurulum belgeleri. Pardus projesinin belgeleme politikası hala tam olarak ortada yok. Fakat masaüstleri konusunda şimdiden benimsenmesi gereken bir politika gerek. Bunlar sıradan yazılım kurulumları değil, yapılandırma ve ince ayar(tuning) gerektiren işlemler, bu nedenle bu kurulum belgeleri paket sorumlusu tarafından PardusWiki’ye yazılmalı. Biz nasıl kurulduğunu nasıl yapılandırıldığını bilemiyoruz, ampirik yöntemle deneme yanılma -yamulma- ile ielrliyoruz. Bu doğru değil. Bu belgelerin paketler ile ilgili izleme amaçlı hata kayıtlarında tutulması ve özen gösterilmesi lazım. Ben elimden geldiğince PardusWiki Masaüstü ortamları ‎maddesinde bu ortamların kurulumlarını anlatmaya çalıştım. Şu anda Xfce, LXDE, Enlightenment maddeleri tamam gibi, ama dediğim gibi ince ayar ile ilgili bilgilerin yazılması gerek. GNOME’u Pardus 2011.2 üzerine ÇoMAK deposunu kullanarak kurup çalıştırabildim. Bu maddeyi de ilk fırsatta deneysel kategorisinde yazmalıyız. Bunun dışında Fluxbox depolarda yok, Openbox ile bugün tanıştım, depolarda mevcut. Openbox çok enteresan bir masaüstü ortamı, yalın çalışabildiği gibi KDE veya GNOME ile de entegre olarak çalışabiliyor. Paketçisi PardusWiki’de bizi aydınlatırsa seviniriz.
Bazı uygulamaların 64bit’de çalışmaması ile nedeniyle Pardus 2011.2 32bit kurulumu yaptım. Pardus’un indir sayfalarında 32bit bağlantısının yanında “Önerillir” ibaresinin konması gerek diye düşünüyorum. Çok daha iyi 64bit desteği veren Ubuntu bile indirme sayfasında bu şekilde ibare koymuş.
Pardus’un 64bit sürümü ile ilgili çalışma sorunları ile ilgili sevgili Anıl hata takip sisteminde bu işin takipçisi. Güzel gelişmeler de oluyor, sevgili Fatih Arslan ve Taner Güven Ati sürücüleri için 32bit bağımlılıkları hallediyor. 18858 Numaralı hata kaydı. Dileğim Nvidia içinde bu iş kısa zamanda çözülür. Nvidia için 19228 numaralı hata kaydını açtım.
Pardus 2011’in bazı hatalarının hala devam etmesi canımı sıkıyor. İlgilendiğim ve önemli gördüğüm hataları aşağıya yapıştırıyorum
Anıl’ın Google+’ında gördüğüm Fold.it projesi çok ilgili çekti. Bir bulmaca oyunu oynayarak protein yapılarını çözüyorsunuzi bu sayede AIDS ve Kanser gibi amansız hastalıklara tedavi bulmaya çalışılıyor. Şöyle ki Fold.it oyuncuları sadece 3 haftada AIDS hastalığı ile ilgili yaklaşık 10 yıldır çözülemeyen bir protein’i çözerek bir ilke imza attılar. Çok enteresan ve zevkli bir oyun. Pardus 2011.2 32bit sürümde sorunsuzca çalışıyor, 64bit’de ise yukarıda bahsettiğim hatadan dolayı henüz çalıştıramadım. Oyunun Fold.it anasayfasından Linux sürümünü indirin, bir dizine açın o dizinde F4 tuşu ile uçbirimi açın Foldit çalıştırılabilir dosyasını uçbirimin içine sürükleyin ve çalıştırın (veya uçbirimde ../Foldit komutunu verin). Tavsiye ederim.
Bu yılki aidatımı öderken düşündüm de, LKD’ye üye olmakla çok doğru bir iş yaptmışım, bunu bir kez daha anladım. Üyeliğimin ilk yılında bir çok LKD üyesiyle tanıştım. Hepsi çok şeker insanlardı. LKD üyelerinin Türkiye’de Linux ve özgür yazılımın gelişmesi ve yaygınlaşması için yaptıkları onca şeyi gördüm, emeklerine ve kararlı çabalarına adeta hayran kaldım.
Bu süreçte elimden geldiğince de bu çalışmalara katkı vermeye çalıştım. 75.Yıl Cumhuriyet Ticaret Meslek Lisesi’nde düzenlenen LibreOffice Semineri’ne konuşmacı olarak katıldım. Bunun yanında çok istememe rağmen, özel nedenlerden dolayı LKD’nin olağan kongresine katılamadığımı buradan bir kez daha belirteyim.
Ama en önemlisi LKD’nin linux ve özgür yazılım adına bir şey yapmak için iyi şeylerin her zaman arkasında olacağı hissi beni en çok mutlu eden şeydi.
LKD bu ülkede Linux ve özgür yazılım adına oluşmuş en doğru yapı. Hepimizin mücadelesini verdiği şeyler için dernekleşmenin ne kadar önemli olduğunu siz de dilerseniz yapılan çalışmaları inceleyerek görebilirsiniz.
Ben bir yıllık bir LKD üyesi olarak, eğer linux ve özgür yazılıma gönül vermişseniz, ve yıllık 20 TL üyelik aidatı ödeyebilecek gücünüz varsa, size LKD’ye üye olmanızı tavsiye ediyorum.
Nasıl üye olabileceğinizi buradan öğrenebilirsiniz:
Uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi bu gece gerçekleştirdim. İlk sesli günlük girdimi kaydettim. Akademik yazılımlar, Uberstudent, Pardus, Özgürlükİçin topluluk süreçleri, Pardus eDergi çalışması vb gibi konularda düşüncelerimi dile getirdim.
Amatör bir kayıt oldu elbette, bir hatam, dil sürçmem olmuşsa kusura kalmayın.
Pardus 2009 üzerinde Fireox kullananlara not: Kayıtları bağlantılara sağ tıklayıp bilgisayarınıza farklı kaydederek dinleyebilirsiniz.
(Bağlantılar daha yüksek ses seviyesine sahip dosyalar ile güncellendi. Teşekkürler Anıl)
Uzun zaman sonra Pardus ile ilgili bir yazı ile karşınızdayım. Bu seferki yazımında başlıktan da anlaşılacğaı üzere, Pardus’un yüksek öğretimde, akademik çalışmalarda ve araştırmalarda kullanılması için neler yapılabileceği, nasıl yazılımlarla donatılabileceği gibi konulara değineceğim.
Yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra, Doktora eğitimi için okuluma başvurdum. Yapılan değerlendirme sonucunda, Doktora eğitimi almaya hak kazandım. Bir aksilik olmazsa önümüzdeki hafta kayıt işlemlerini tamamlayıp bir Doktora öğrencisi olacağım.
Doktora öğrenimimde de çalışmalarımı Pardus üzerinde yapmak istiyorum. Pardus üzerinde gelen yazılımlar ve deposundaki diğer yardımcı yazılımlar ile akademik çalışmalar için ihtiyaçlarınızı büyük ölçüde giderebilirsiniz. Fakat bunun bir adım ötesine geçmek, Pardus’u akademik çalışmalar için tam bir üretim merkezine dönüştürebilmek çok güzel olurdu. Üniversite öğrencilerinin Pardus’u eğitim amaçlı kullandıkları, araştırmacıların Pardus üzerinde ihtiyaçlarlarını karşıladıklarını düşününce, Pardus’un üniversiteler ile olan ilişkisinin “yaşayan” bir hale geleceğini düşünüyorum.
Bu yukarıda bahsettiğim düşünce temeli üzerinden adım adım gitmeye çalışırsam  deneme yanılma araştırma dolu bir yığın saat kaybı, bunun yanı sıra bu süreçteki psikolojik verimsizlik ile bir neticeye varamayacağım. Elbette dünyada benden daha zeki, ve bazı şeyleri benden önce düşünmüş onlarca insan var. Bu temelden yola çıkarsam, tekerleği yeniden keşfetmek yerine yaşanmış tecürbeden mümkün olduğunca faydalanarak; hem kısa sürede yeni şeyler öğrenebilirim hem de hazır yolları deneyip ortaya güzel bir çalışma çıkarabilirim.
Bu doğrultuda hareket ettiğimde karşıma çok güzel bir GNU/Linux dağıtımı olan UberStudent çıkıyor.
UberStudent:
UberStudent, Debina/Ubuntu tabanlı, eğitim alanında özelleştirilmiş bir GNU/Linux dağıtımı. İsmi Latince’den gelmekte, Latince “Uber” üretken demek UberStudent ise “ÜretkenÖğrenci” manasında. Bugüne kadar sadece 1 sürüm çıkarmış olan UberStudent, ilk sürümüne Romalı bilgin ve devlet adamı Cicero’nun adını vermiş.
UberStudent’ı Distrowatch sitesindeki eğitim kategorisinde görmüştüm. Aynı kategorideki diğer dağıtımlardan ayrıldığı nokta ise benim için önemli olan, orta ve yüksek öğrenimdeki öğrencileri, akademik çalışma yapanları ve araştırmacılara yönelik özelleşmiş bir dağtım olmasıydı. Beraberinde getirdiği yazılım seçkisi ile, alanındaki en güçlü yazılımları bir araya getirerek ve aralarında entegrasyonu sağlayarak kullanıcılarına sunmasıydı.
Bu bir giriş yazısı olduğu için çok fazla detaya giremeyeceğim.
Yapmak İstediklerim:
Yapmak istediğim şeyler aslında çok basit.
Öncelikli olarak UberStudent dağıtımını temel olarak incelemek istiyorum. Kurulum DVD’si ile gelen yazılımları inceleyerek, daha doğrusu keşfederek- çünkü adını bile duymadığım onlarca yazılım mevcut- bu yazılımları tanımak, nerelerde hangi ihtiyaçlarım için kullanacağımı tespit ederek öncelikle kendimi geliştirmek istiyorum.
İkinci olarak, UberStudent ile gelen yazılımlar dışında, bu dağıtım Ubuntu depolarını kullandığı için, öne çıkan diğer eğitim yazılımlarını bulmak, işe yarar yazılımları tespit ederek bir liste oluşturmak. Oluşturacağım listede yer alan yazılımların Pardus’taki durumlarını not etmek(ör. depoda var, paket isteği girilmiş veya yok gibi) eğer bu yazılımlar depoda yok ise ve paket isteğinde de bulunulmamışsa bu yazılımlar ile ilgili yeni paket isteğinde bulunmak. Yani nihayetinde, Pardus depolarının bu yazılımlar ile zenginleşmesine katkı sağlamayı hedefliyorum. Teknik bilgim olmadığı için bu amaçlarım sevgili Anıl Özbek’in Happy-Kitty projesi gibi bir projeye dönüşmeyecek. Ama hazırlamak istediğim bir belge(rapor da diyebiliriz) ile bunun ilerleyen zamanlarda yapılmasına ön ayak olabileceğimi düşünüyorum.
Pardus’a Kısa Bir Ara:
Bu hedeflerimi gerçekleştirmek için, bir müddet Pardus kullanmaya ara veriyorum, ve bu süre zarfında UberStudent’ı birincil işletim sistemi olarak kullanacağım. Bu benim için bir ilk olacak çünkü bugüne kadar Pardus dışında bir dağıtımı bir günden fazla kullanmadım. Â Bunun yanında ilk defa GNOME kullanacak oluşum da cabası. UberStudent GNOME 2.30 ile gelmekte. Güncellemeler ile GNOME 2’nin son sürümüne erişebileceğimi düşünüyorum.
UberStudent İlk İzlenimler:
UberStundet ile ilgili ilk izlenimlerimi kısaca aktarmam gerekirse:
Kurulum kolaydı, hiç zorlanmadım, sabit disk bölümlerinin yönetimi güzeldi. Pardus kurulumuna benzer bir slayt gösterisi vardı ve bu gösteri 1 kez oynadı.
Kurulumdan sonra en çok merak ettiğim konu kablosuz bağlantı konusuydu. Kurulum sonrasında kablosuz bağlantım aktif değildi. Broadcom sürücüleri kurulum ile birlikte gelmiyordu. Sistem ayarlarından Donanım Sürücüleri yolu ile açılan pencere sistemimdeki kapalı kaynaklı sürücülerle çalışacak donanımları anında buldu. Buradan Nvidia sürücüleri ve Broadcom sürücülerini yükledim. İşin en güzel yanı bilgisayarımı yeniden başlattığımda kablosuz bağlantım başka bir işleme gerek kalmaksızın aktif olmuştu. Pardus’ta “modprobe wl”  ve /etc/modules.autoload.d/kernel-2.6’nın içine  “wl” parametresi ekleme işlemlerini yapmam gerekiyordu. Daha önceki Ubuntu maceralarımın aksine bu sefer bağlantıda bir sorun yaşamamam sevindiriciydi
UberStudent’in en önemli özelliği beraberinde gelen yazılım seçkisi ve bu yazılımların birbirleri ile entegre edilmiş olması
Menülerde yerleştirile yer imleri çok güzel. Başlat menüsünde yer alan Cloud, ve Get Windows Wireless Drivers gibi yer imleri ince düşünceler. Bunun yanı sıra Firefox’da UberStudent’a özgü olarak sadeleştirilmiş bir arayüz ile geliyor, Firefox yer imleri çok leziz bağlantılar içeriyor. öğrencileri temel alan bir dağtım olması dolayısıyla yer imlerine öğrenciler için ucuz uçak bileti servislerinin bağlantıları da eklenmiş. Ayrıca kişisel finans yönetmi, kişisel zaman planlama ve müzik ve grafik yazılımlarına da ağılık verilmiş.
Bunun gibi bir çok ince düşünce ile hazırlanmış güzel bir dağıtım vesselam. Umarım kullandığım dönemde iyi katkıları olur.
“Penguenler de oynar” sitesinden duyduğum duyuru ile Humble Indie Bundle 3’ü gönlümden koan bir ücret karşılığında satıl aldım. Humble Indie Bundle ne diyecek olursanız ilgili duyuruları buradan tekrarlayayım:
Bizlere bağımsız, çok platformlu ve DRM’siz beş oyuna istediğimiz fiyattan sahip olma imkanı sunan Humble Indie Bundle üçüncü (Nisan ayındaki Frozenbyte paketini de sayarsak dördüncü) kez karşımızda.
Bu kez ağırlıklı olarak fizik temmelli oyunları içeren paketin üyeleri şöyle:
Kampanya yaklaşık iki hafta sürecek ve daha önce olduğu gibi herkes bu beş oyunluk pakete istediği fiyattan (istediğiniz oranda geliştiricilere ve istediğiniz oranda da yardım kuruluşlarına aktarabiliyorsunuz) sahip olabilecek. Bu beş güzel oyunu satın alıp bir an önce oynamaya başlamak için Humble Indie Bundle‘ın resmi sitesini ziyaret edebilirsiniz.
….
Yine, “Pengenler de oynar” sitesinden aldığım habere göre Humble Indie Bundle, satışları 1.000.000 USD’lik tutarı geçince bunun şerefine sepete bir oyun daha eklenmiş. Bu arada Humble Indie Bundle paketini alanlara 15 günlük Minecraft oynama hakkı da verilmekte. O haberi de alıntılayayım:
The Humble Indie Bundle 3 çok kısa bir sürede 1,000,000 dolar elde etti ve geliştiriciler de bunu kutlamak için pakete yeni bir oyun daha dahil ettiler.
Pakete dahil edilen yeni oyunumuz:Â Steel Storm: Burning Retribution. Aşağıda bu gelişmeye ilişkin hazırlanmış video sunumu izleyebilirsiniz:
Paketi daha önce aldıysanız şimdi Steel Storm’u da indirmeyi unutmayın. Eğer henüz paketi almadıysanız ne duruyorsunuz 🙂 Ayrıca oyunu arkadaşlarınıza da hediye edebilir ve onları sevindirebilirsiniz. Bunu da hatırlatmış olayım ve bu vesileyle bir kez daha teşekkürler Zeki Bildirici.
Velhasıl Kelam, Humble Indie Bundle’ı kendime aldığımda Anıl’ın da oyun merakını bildiğimden, kendisine de bu paketden hediye ettim.Ama hediye mi oldu yoksa kendisine tatlı bir baş belası mı oldu tam emin olamadım.
Şöyle ki, sağolsun sevgili Anıl, Humble Indie Bundle oyunlarının Pardus üzerinde çalışma durumları ile bu aralar epey haşır neşir olmuş durumda.
Özgürlükİçin.com forumlarında, Humble Indie Bundle paketini satın alıp, ilgili oyunları Pardus üzerinde nasıl çalıştırılacağına dair bir başlık açılmıştı. Ben de durumdan muzdarip bir 64 bit kullanıcısı olarak bu oyunları çalıştıramamıştım.
Sağolsun Anıl, bir kaç gündür, bu başlıkla ilgilenmekte, oyunların nasıl çalıştırılacağını güzelce anlatmış. Diğer taraftan bu başlıkla sınırlı kalmayan çabası da Pardus hata takip sisteminde sürmekte. Bu oyunların gerek duydukları ve Pardus’ta olmayan kütüpheneler, veya paketlerin 32-bit 64-bit durumları ile ilgili epeyce bir hata kaydı açmış durumda.
Anıl’ın bu çabalarının dışında, Pardus kullanan oyunseverlerin yüzünü güldürecek bir proje ile de uğraştığını tekrar belirteyim.
Happy-Kitty(Mutlu Kedicik) isimli projenin duyurusunu daha önce kendisi yapmıştı. Bu proje ile Pardus depolarında bulunmayan oyunlar için bir ek depo oluşturulması hedefleniyor. hedeflerin ötesinde hali hazırda epeyce bir oyun paketlenmiş durumda.
Daha fala bilgi için Google Arama kutucuğuna: “happy kitty” yazmanız yeterli.
Happy Kitty’nin, proje ile ilgili haberleri ve deposuna eklenejn en yeni oyunları duyurmak için kullandığı bir identi.ca bir de twitter hesabı olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
Pardus kullanan oyunseverler için yaptığı çalışmalar ve sarf ettiği emekleri için Anıl ÖZBEK‘e teşekkür etmek istiyorum.