Kategoriler
Genel

LibreOffice Çalışma Grupları

Özgür ofis yazılımı LibreOffice‘in Türkiye’de kullanımının artması için malum bazı gönüllü çalışmaların yapılması gerekmekte…

LibreOffice için Süpermenler arıyoruz!
LibreOffice için Süpermenler arıyoruz!

Özgür yazılım ve katkıcılık kültüründe mevcut yapılar her zaman yeni katılımlara açık olarak işlemekte ve genişlemekte. Peki ya ortada hiç bir yapı yoksa…?

Durum LibreOffice Türkiye için tam da bu noktada. Şimdiye kadar yerelleştirme çalışmaları dışında bir yapı oluşturamadık. Mevcut insan kaynağımızın az olması ve kullanıcı/katkıcıların daha kolay etkileşim içinde bulunacağı bir platform(forum) olmamasından da sebeple hep bu işi öteledik.

Necdet Hoca’nın çağrısıyla hazır çeviri ekibimiz büyümekteyken diğer alanların da inceden örgüsüne başlamanın vaktidir diye düşünüyorum. Ayrıca LKD’nin çabalarıyla yakında alacağımız alan adı ve kuracağımız yerel forum ve wiki sayesinde işler biraz daha kolaylaşacak.

Malum az kişiyiz ve hepimiz her işe yetişemeyiz. Bu nedenle en azından bir iki kişilik çekirdek ekiplerle önemli katkı dallarını örmeye başlarsak en azından başlangıç noktasını yakalamış oluruz. Başlamak adına ben TDF wikisinde bir madde başlattım. Buraya da kopyalayayım

————————————-

Çalışma Grupları

Çalışma gurpları bağımsız fakat birbiriyle eşgüdüm içerisinde çalışmaktadır. Çalışma grupları ve katkıcıları proaktif bir gelişme sürecini takip ederler, karar alıp uygulaması için bir yönlendirmeye gerek duymazlar. Proaktif olarak karar verdikleri işlere başlarlar ve bunun için diğer gruplardan onay beklemezler. Yapacakları çalışmalarla ilgili bilgi vermek ve diğer çalışma gruplarıyla eşgüdüme azami hassasiyeti gösterirler.

LibreOffice Türkiye ekibinin yapılanmasına temel teşkil etmek üzere aşağıda temel çalışma gruplarını aşağıda görebilirsiniz.

 

Yerelleştirme

LibreOffice yazılımın ve çevresindeki bileşenlerin(internet sitesi, askbot vb) Türkçeleştirilmesi için gerekli çalışmaları yapar. Detaylı bilgi için: Türkçe yerelleştirme sayfası

İletişim için: zeki[at]ozgurlukicin.com, ayhanyalcinsoy[at]gmail.com

 

İnternet Siteleri – Teknik

LibreOffice Türkiye sitesi, kurulacak Forum ve Wiki gibi platformların bakımını yapar. Detaylı bilgi için: Website

İletişim için: zeki[at]ozgurlukicin.com, ayhanyalcinsoy[at]gmail.com

 

Belgelendirme

LibreOffice ile ilgili rehber kitapları, wiki belgelerini ve diğer belgelendirme işlerini yapar. Detaylı bilgi için: Documentation

İletişim için: …

 

Tanıtım

LibreOffice kullanımının yaygınlaşması için gerekli tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini yapar. Detaylı bilgi için: Marketing

İletişim için: …

 

Topluluk Yönetimi

LibreOffice forumlarında yöneticilik görevini yapar ve kullanıcıları gerekli konularda bilgilendirip yönlendirir.

İletişim için: …

 

Geliştirme

LibreOffice’in gelişimine kod katkısı verir, bunun yanısıra Zemberek yazım denetimi aracı ve diğer eklentilerin geliştirilmesine katkı verir ve LibreOffice’in güncel sürümlerine uygunluğunu sağlamaya çalışır. Detaylı bilgi için: Development

İletişim için: …

 

Kalite Güvencesi/Test

LibreOffice’in sürüm adaylarını test eder ve hata raporlamalarını gerçekleştirir. Detaylı bilgi için: QA

İletişim için: …

Tasarım

LibreOffice’in Kullanıcı Tecrübesi(User Experience-UX) ve grafik tasarımıyla(marka ve tanıtım görselleri vb.) ilgili çalışmalar yapar. Detaylı bilgi için: Design

İletişim için: …

————————————-

Eğer siz de bu çalışma gruplarında yer almak, hatta bu grupları kurmak için gönüllüyseniz; bu işler için kendinizi yeterli görüyor, öğrenmeyi de seviyorsanız Türkçe Kullanıcı e-posta listesine kendinizi tanıtan, bu çalışma gruplarında neler yapabileceğinizi, ne kadar zaman ayırabileceğiniz gibi bilgileri içeren bir e-posta atarak işe başlayabilirsiniz.

Listeye e-posta atabilmek için üye olmanız gerekmekte, üyelik için:
users+subscribe@tr.libreoffice.org adresine boş bir e-posta gönderebilirsiniz. Size gelecek otomatik cevaptaki yönerge doğrultusunda boş bir yanıt yazıp göndererek üyeliğinizi tamamlayacaksınız. Listenin arşivlerine ise http://listarchives.libreoffice.org/tr/users/ bağlantısı ile ulaşabilirsiniz.

Listeye ileti göndermek için yukarıdaki anlatıldığı gibi üyelik işlemlerini tamamladıktan sonra, listeye göndermek istediğiniz e-postayı users@tr.libreoffice.org adresinde gönderilmesi kafidir.

Kategoriler
Genel

Pardus 2011’in Gidişatı!

Her yeni sürüm ile bazı eksikliklerin hataların gelmesi normal. Fakat önceki sürümlerin aksine bu hatalar düzeltilmiyor/düzeltilemiyor veya ilgi görmüyor ise bu pek normal değil.

Pardus 2011, 20 Ocak 2011 tarihinde yayımlandı. Bu süre bence Pardus için pek verimli geçen bir süre olmadı. Pardus 2011′ çıktığında girilen hata kayıtları iki ayı geçmiş olmasına rağmen hala ortalarda durmakta.

Örneğin ben bu satırları yazarken son sürüm  Firefox 4.0 üzerinde her kelimemin altı kırmızı çizgili yazılmakta. Çünkü hala Firefox öntanımlı olarak İngilizce dilinde imla denetimi yapıyor. Pardus’un hedeflerinde:

Tam Türkçe desteğini, hem karakter yapısının Türkçe’ye uygun (UTF-8 uyumluluğu), hem de kullanıcıya görünen tüm mesaj ve belgelerin Türkçe olması yoluyla sağlaması.

Maalesef bu durum bunun aksi bir gösterge. her sayfada her metin kutusunda İngilizce dil denetimi yapan bir tarayıcının öntanımlı olması yerine, imla denetiminin kapatılması belki de bu hedefe ve Türkçe konuşan kullanıcılara daha doğru bir yaklaşım olacak.

Diğer önemli hatalara gelirsek:

http://hata.pardus.org.tr/show_bug.cgi?id=16053

Birçok kullanıcı kapalı kaynaklı ekran kartı sürücüsü kullandığı için ekranının sol üst köşesinde abuk subuk çizgiler görünmekte. Bu sinir bozucu ve itibar zedeleyici bir hata. Hata kaydını incelerseniz, kullanıcıların farklı şeyler ve çözümler önerdiği fakat bunlara bir cevap alamadığını göreceksiniz(kdm yerine xdm kullanılması vb gibi). Bu tür hatalarda diğer dağıtımlarla eskiden kıyaslama yapılırdı. Bu şekilde çapraz kontrolleri bile yapmak için sanırım kullanıcı kitlesi hevessiz kaldı.

Benim canımı sıkan ve yeni kullanıcıların ciddi anlamda moralini bozan bir diğer hata ise,:

http://hata.pardus.org.tr/show_bug.cgi?id=16486

Pardus 2011, öntanımlı bir DNS sunucusu kullanmıyor, eğer DNS adresinizi değiştirmez iseniz sitelerin açılış sürecinde sinir bozucu bir bekleme/gecikme oluyor. Performans adına çok ama çok kötü bir hata. Forumlarda birçok kullanıcı bu sorunu dili döndüğünce belirtti, ve birçok kullanıcı da DNS adreslerinin değiştirilmesi için yardımcı olmaya gayret etti, başaranlar olduğu gibi başaramayıp küsenler, kızanlar da oldu. Peki son kullanıcıya, hakkaniyetli bir performans alması için DNS değiştirmesini söylemek-buna mecbur kılmak- ne kadar sağlıklı? Kullanıcı Windows XP kullanırken, web sitelerini görüntülemede hiçbir gecikme yaşamıyorsa, Pardus kurup bu gecikmeyi yaşaması Pardus ile ilgili bir sorun, hatanın tekrar değerlendirilmesi için açılmasını da belirttim ama hata kaydı halen “Bende çalışıyor olarak işaretli”.

Bunların dışında, 64 bit paket sorunları (Skype, Wine, POL, Amule-Amule’nin hta kaydı 2 ay önce açılmış ama halen dönüş yok-)

Bunlar özellikle yukarıda belirttiklerim ciddi anlamda “Kalite” sorunları. Şu an Pardus 2011’de Pardus 2009’da yapabildiklerimin birçoğunu yapamıyor olmak(ör. Bilgisayarı TV’ye bağlayıp film izlemek) -Keşke Pardus 2011 daha geç çıksaydı, mesela Mart gibi…- dedirtiyordu fakat gördüğüm üzere keşke Haziranda çıksaymış.

Eğri oturup doğru konuşalım. Pardus’un yaşadığı sorunlar Kalite sorunu diğer sorunların üzerine çıkmaya başladı. Camia/Topluluk gibi konular ön planda görülse de asıl sorun Kalite’de ve Bugzilla’da.

Pardus’un gerçek anlamda bir “Kalite Güvencesi/Yönetimi” politikası var mıdır?

Mutlu günler.


Kategoriler
Fikir

Verimlilik Üzerine

verimlilik Verimliliğin kendi bakış açımla tanımını yaparsam bunu önceki yazımda değinmiş olduğum “planlar” temelinde yapmanın en doğru yaklaşım olacağını düşünmekteyim. Çünkü plansız işlerde sarf edilen emeğin verimliliğini ölçme şansımızın olmadığını düşünüyorum. Verimlilik bir ölçüdür ve bu ölçü bir hedefin içinde belli kıyaslarla karşılaştırıp belli kriterlere göre değerlenrdirilen, bu kriterler içinde objektif, dışarıdan bakan içinse göreceli bir kavramdır kuşkusuz.

Bu kıyaslar ve kriterler planın uygulanışındaki kontrol noktalarıyla belirlenmektedir. Verimliliği basitçe “Zaman-Emek” optimizasyonu olarak görmek bence pek doğru değil. Planların temelini oluşturan zaman kavramı ve bu zamanda sarfedilen maksimum emek basitçe verimlilik ve üretkenlik başarısını getirse de bu anlayışın eskide kaldığını düşünüyorum.Bu düşüncemin temelinde ise iki sebep yatmakta;

“Kalite” ve “Geri Dönülebilirlik”

Kalite günümüz rekabet koşulları içinde oturmuş bir gereklilik. Kalabalık dünya nüfusunda üreten insanların artması ve aynı eksende buluşan ürünlerin farklılık yaratması bakımından hızlanarak ilerleyen ve sınırlarını zorlayan bir birikim olgusu. Kaliteyi üretim evrelerinin sonunda ürünün etrafını süsleyen bir çerçeve olarak düşündüğümüzde bu çerçeve parça parça ürünün üretim aşamalarında oluşmakta ve sınamalarla ürünün son halinde birleşmektedir. Böylece sürecin içine kalite olgusunu yerleştirdikten sonra üzerinde esas durmak istediğim “Geri Dönülebilirlik” kavramına geçmek istiyorum.

Temele dönersek, üretim için plan yapıldıktan sonra verimli bir emek safhasından geçerek ürün oluşturulur ve sunulur. Bu temelin üzerine daha geniş bakarsak günümüz ihtiyaçlarında sunum son safhadan ziyade bir orta safha durumundadır. Sürekli gelişim prensibinde yukarıda bahsettiğim kalite entegrasyonu hataların fark edilip kapatılması ve en önemlisi yeniliğin her aşamada geriye dönülüp uygulanabilir olması ile bu süreç bir çember halini almakta ve her zaman başa dönülmesi gerekmektedir.

Geleneksel bakış açısındaki zaman-emek optimizasyonu sonuca yönelik olup esnek olmayan belirli hedeflerin ne olursa olsun tamamlanması prensibine dayandığı için güncel ihtiyaçlara cevap vermemektedir. Bu durumda zaman-emek optimizasyonunun verimlilik olgusu dışında kaldığını açıkça görebiliriz. Verimliliği yeniden tanımlama, yeni bir bakış açısı içinde değerlendirmeye mecbur kalmaktayız.

Sürekli değişimin olduğu bu atmosferde “esneklik” kavramı aşamaların birbirine tam entegrasyonu ile mümkündür.

Geleneksel süreçte sınırlayıcı zaman içerisinde sondan başa doğru adım adım gelmek, her safhada yeni bir yıkım ve yapım yaratması yanı sıra ilk bakışta görülmeyen bir “olgunlaşma” sorunu yaratmakta. Alışılmış yöntemlerin bırakılıp yeni bir yönteme geçiş sürecindeki sıkıntılar kısa sürede aşılsa da olgunlaşma yeni sürecin benimsenmesi ve bu yeni yöntemin uygulanışındaki hataların kapatılması değil, bu yeni yöntemin en iyi şekilde uygulanmasıdır. Kuşkusuz bu tecrübenin oluşumu hayli zaman almaktadır. Sorunun zaten sınırlı zaman olduğunu hatırlarsak geleneksel bakıştan bir adım daha uzaklaşmış oluruz.

lego Emeğin hatta planın bütün sürecini parçalara bölersek geleneksel yöntemde üretim sürecini sonunda hep aynı resmi oluşturduğumuz bir yap-boz bulmacası olarak görebiliriz. Farklı köşelerinden başlayıp oluşturduğumuz bu resimde farklı köşelerden başlayıp zaman kazansak dahi elde ettiğimiz yine aynı resim olacaktır.
Yeni düzeni kıyaslarsak yeni sürecin gerektirdiklerini modüler bir yapı, parçaların tek başına bir şey ifade etmediği fakat bütün parçaların birbirleriyle uyumlu olduğu sınırsız kombinasyonlar yapabileceğimiz lego oyuncağı şeklinde imgeleyebiliriz. Yap-Boz oyuncağından farkı bir resim çıkaramasak da legodan farklı şekilleri kolayca oluşturabiliriz. Bu esneklik parçaların kendi aralarında uyumları ve entegrasyonları sayesinde oluşmakta. Bu yapının bize sunduğu en önemli şey “geri dönülebilirlik” ve anında farklı bir yapı oluşturabilmenin verdiği esneklik şansıdır.

Kuşkusuz böyle bir yapının oluşması kusursuz planlamadan öte yaratıcı planlamadan geçmektedir. Yapılan planlamalarda tahmin edilemeyen değişkenler için bırakılan boşluk esnekliklerin zaman kaybetmeden uygulanabilmesine şans tanımaktadır. Fakat bu boşluklar bırakılırken temkinli öngörülerle ve kullanılmamaları halinde kayıp yaratmayacak şekilde oluşturulmalıdır. Aksi taktirde büyük zaman kayıplarına ve uygulamalarda aksaklıklara neden olabilir. İşte burada geri dönülebilirliğin önemi safhalar arasında olduğu gibi safhaların kendi içinde dahi öne çıkmaktadır.

zamanŞartların hızla değiştiği bir atmosferde böyle dinamik bir yapının oluşturulması ve sürdürülmesi,geleneksel yöntemin basitliği yanında amaçtan uzaklaşma eğilimde görülebilir. Kuşkusuz sonuca bir an önce varılma amaçlanmaktadır, fakat bahsettiğimiz yeni atmosferde kesin tanımı olan mutlak bir sonuçtan söz edemeyiz, bu durumda sürekli gelişimle elde edilen kazanımları ara ürünler olarak görmeliyiz.

Muhakkak ki basitlik keşfedilen evrenin en temel prensibidir, fakat basitlik sonucun bütününde değil evrelerinde yatmaktadır ve kullanılan yöntemlerin uygulanışında yer almaktadır.

Değişken bir çevrenin bütün iç dinamiklerini net bir şekilde tanımlama şansımız olmadığı için yarattığımız kuralları basit prensipler şeklinde uygulasak da bu dinamikler içinde her an yanılabiliriz. Bu yanılsamalar bağlamında “Geri Dönülebilirlik” sistemi tamamen yıkıp yeniden oluşturmak yerine birkaç adım geriye gelip yeniden uyarlama imkanı sunmakta. Kuşkusuz bu geriye dönüşler de bir kayıp yaratmakta fakat bu geri dönüşler silbaştan başlamak yerine gayet makul ve kabul edilebilir kayıplardır.

Sınırlı bir sürede sunulan bu değerli ve sonuca ulşatıran emek tam anlamıyla verimli sayılsa da yine sürecin sonunda geçen sınırlı bir zamanda boşa çıkabilmekte ve bu kısa sürede yöntemin geri dönülebilir olmadığı için, yeni şartlarda atıl kalmış ürünlere harcanan boş çabalar olarak değerlendirilmektedir.

Sistemin evriminde bahsettiğimim emek kuşkusuz yenileşme için bir basamaktır. Benim bu atıl hale gelen ve gelecek ürünler için harcanan emeğin boşa gitmesinden kastım geri dönülebilir yöntemlerle uygulanmayıp sadece bir sıçrama tahtası haline gelmemesi ve çok değerli olan zaman ve emeğin revize edilip yeni şartlarda kullanılması ve aktif bir altyapıda kaybın en aza indirilmesi konusudur.

Verimlilik çerçevesinde zaman-emek optimizasyonunun yanı sıra sürekli kalite anlayışının entegrasyonu tek başına yeterli olmadığını, değişen şartlardaki bu döngüye ayak uydurulabilmesi için süreç içerisinde geriye dönülebilirliğin en iyi şekilde uygulanabildiği bir sisteme ihtiyaç olduğunu düşünmekteyim. Dolayısıyla tam anlamıyla bir verimlilik kavramından bahsedersek geçmiş yapılan çalışmaların ve harcanan emeğin şartlara uygun uyarlamaların açık şekilde ve köklü devrimler olmadığı, küçük ama önemli değişimlerin sürekli olduğu bir atmosferde ileriye dönük kullanılabilir yaratıcı planlar içerisinde hem zamandan hemde emekten minimum kayıp ile ilerleyen bir sürecin ölçüsünden bahsetmiş olacağımızı düşünmekteyim.