Uzun zamandır Pardus ile ilgili bir şey yazmaktan çekiniyorum. Yazacak hevesim, heyecanım kalmadığı gibi, yapabileceğim bir şey de yok…
Lakin gelişen olaylar insanı ister istemez yazmak durumunda bırakmakta. En son yapılan basın toplantısında söylenenler üzerine yaşadığım şaşkınlıkla, söylenenlerin takipçisi olunması gerektiğini yazmıştım. Bugün ise gündem Pardus Danışma Kurulu toplantısı.
Masada olmadığımdan ve herhangi bir topluluk sürecinde yer almadığımdan hatta epeydir de Pardus kullanmadığımdan, yazacaklarımı sokaktaki vatandaş olarak yazacağım.
Pardus Danışma Kurulu’nun İlk Toplantısı
Kurulun toplantısıyla ilgili sevgili Sezai[1], Doruk Hocam[2] ve Necdet Hoca[3] gayet güzel ve detaylı yazılar yazmışlar. Toplantı esnasında Sezai’nin twitter yayını ve akşamında telefon görüşmemizle yazılanları da birleştirerek kendi görüşlerimi, daha doğrusu sorularımı Â sıralayayım.
- Pardus mu yoksa Pardus logolu Debian mı?
- Debian’ı alıp Pardus diye adlandırmak ahlaki(etik demek daha mı kabullenir bir ifade?) bir davranış değil. Önünde bir engel olmasa bile ahlaki değil. Sadece bir kandırmaca o kadar.
- Öyle ki, yarın LibreOffice’i alıp TürkOfis veya KamuOfis adında dağıtmaktan ne farkı var. Buyrun yolu da göstereyim, şu anki LibreOffice paketine dahil olmayan Zemberek yazım denetleyiciyi alın, Windos, Mac OS X ve Linux kurucularına katın, buyurun mis gibi Türkiye için özelleştirilmiş ofis paketi. Uygulaması ise işletim sistemiyle uğraşmaktan daha karlı. Bal yağ sür ye…!
- Böyle iş olmaz…!
- Açık söyleyimi bu bir skandaldır. TÜBİTAK ve ULAKBİM adına bir skandaldır. Hem skandaldır hem de kandırmacadır. Kesinlikle çözüm değildir.
- Yani hangi cesaretle böyle bir karara varılmış, anlamak imkansız. Olabilir, Debian Türevi yapılır, ama bunu Pardus diye satmaya kalkmak nasıl bir cesarettir anlamıyorum…
- Bu karara ne zaman varılmıştır?
- Bu Pardus Görünümlü Debian’ı kim yapmıştır?
- Neden mevcut hiçbir Çözüm Ortağı’na danışılmamıştır, bu firmalar ile iş yapılmamıştır?
- Bu bir özgür yazılım projesiyse kodları nerededir?
- Hata takip sisteminde kayıtlı bir ürün var mıdır?
- Bu ürün yaptırılırken, hali hazırda Pardus projesinde çalışan(henüz istifa etmemiş) personelin bu işten haberi var mıdır?
- Lise öğrencilerinin yaptığı şekilde bir dağıtımın adını değiştirmek TÜBİTAK’a yakışmış mıdır?
- Bilim ve teknoloji üretecek bir kurumun vizyonu bu kadar mıdır?
- Debian’ın adını değiştirme işi sizce bir proje yönetimi midir? Sofistike çözümünüz bu mudur?
- Teknik sıkıntılarımız oldu derken bir yandan da projedeki geliştiricileri tek tek projeden uzaklaştırmanın gerçekçi bir açıklaması var mıdır?
- TÜBİTAK hem geliştiricileri uzaklaştırırken “bir sürücüyü” halledemeyecek kadar acz içinde midir? Olduğunu hiç sanmıyorum!
- Madem Kamu’da Debian’a geçmek için bir istek var, bunun için TÜBİTAK’a neden ihtiyaç var? Hali hazırda piyasada bu işi yapabilecek firmalar var, SGK buna geçmek istiyorsa, kendi bütçesinden ihale ederek bu geçiş için hizmet alır. TÜBİTAK’ın rolü nedir? Yani görevi özgür yazılıma göç için şevk ve destekse, bunu yapmak için destek programları yapılsın, KOSGEB, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı hem göç ortağına hem de göç edecek KOBİ ve Kamu kuruluşlarına maddi fırsat sağlasın. Burada Bilim ve Teknoloji üretimi nerede?
- Kamu Temsilcisi, bu Debian-Pardus ile yola devam demiş, Çalıştay’da uzun süredir TÜBİTAK’tan destek alamadıklarını söylemişlerdi, acaba Debian olursa kendi işimizi de kendimiz görürüz, göbekten bağlı olmayız diye mi düşündü?
- Yine Kamu temsilcisi, hangi cesaretle tek bir geliştiricisi olmayan TÜBİTAK ile sözleşme imzalar, nesine güvenir? Ben olsaydım, kesinlikle böyle bir imza atmazdım. Bu derece belirsizlik içerisinde ve bir işe girmek çok riskli… Geri planda ne sunuldu hangi hedefler ve planlamalar yapıldı bilemiyorum elbette…
- Düşünsenize, kimin yaptığı belli olmayan, hiçbir yerde kodu olmayan ve hiç geliştiricisi olmayan bir işletim sistemine 85.000 bilgisayarı göç ettirmek için sözleşme imzalıyorsunuz… Her şeyi geçtim, ya o kodların arasında farklı bir kod varsa, nereden bileceksin, üretim aşaması şeffaflığı nerede… Özgür yazılımın en önemli güvenlik sübabı olan kodları herkesin görebilmesinden feragat ederek nasıl güvenildi? Bunun kaç gün testi yapıldı, testçisi kimdi… Çok merak ediyorum ve yanıtını bekliyorum…
Kurul Üzerine:
Toplantının karar vermeye karar vermek sonucu ve Danışma Kurulu’nun Bilim Kurulu onayına sunulması, ve şayet böyle bir kurul onay verecekse bu onayın neden önceden alınmamış olması, demo toplantıda “Kafamızı bozmayın, Bilim Kurulu’ndan olumlu netice çıkmazsa ‘-Biz burdaydık ve siz hiç olmadınız ki!’ deriz” gibi bir aba altından sopa göstermek miydi? Bu da kafamda ayrı bir soru işaret olmadı değil.
TÜBİTAK basın toplantısı akabinde de bu kurul ile bozuk bir yolda son sürat gitmeye çalışan bir araba gibi, her an takla atıp uçurumun dibine yuvarlanabilir. Kurulda konuşulanlar üzerine gördüğüm, yönetimin bu kurula şiddetle ihtiyacı olduğudur. Parayla böyle bir danışman bir ekip tutulamaz.
Ben danışma kurulundaki TÜBİTAK dışı üyelere sonuna kadar güveniyorum. Pardus -şimdilik- olmasa da, özgür yazılımın gelişmesi için çok doğru şeyler ortaya koyacaklardır.
Bekleyip göreceğiz.
Mutlu günler.