Yüksek Hızlı Tren ismi sizce ne kadar doğru ve altı dolu ? …. Küçüklüğümden beri özendiğim TGV benzeri hızlı trenlerin artık bizim ülkemizde de olmasıydı. Sürekli bu trenlerin haberlerini takip eder hevesle bulabildiğim birkaç kare resim veya televizyonda nadiren çıkan ilgili belgesellere bakardım…
Yıllar geçti trenler hız rekorları kırmaya başladı, buradan bakabileceğiz üzere demiryolu hız rekoru 574.8 km ile SNCF TGV POS trenine ait. Bu dudak uçuklatan hızın yanı sıra deneysel olarak yapılan yeni trenler ise bir o kadar heyecan verici gelmekte, Almanya’da ve Çin’de raylara temas etmeden giden tren üzerinde çalışmalar sürdürülmekte, manyetik alan ile itme sağlanıp ray sürtünmesi ve aşınması gibi sorunlara çözüm getirilmekte. Diğer taraftan Çin’de uzun mesafede hızlı tren seferleri yapılmakta. tıpkı dünyanın diğer gelişmiş ülkeleri gibi.
Böyle güzel gelişmeleri uzaktan da takip eden biri olarak günden güne hayal kırıklığı yaşamaktayım. Hızlı trenimiz asla olmayacak çünkü…
Bu ülkenin en müsait coğrafyasında Ankara-Eskişehir hattı üzerinde ilk hızlı tren deneyimimizi yaşadık rakamlarla Bakalım :
Ankara Eskişehir Arası Hızlı Tren hattı Uzunluğu : 245 KM (197 Km’si yeni Yol)
Hızlı Tren yolculuğu Süresi : 1 saat 30 dakika
Ankara Eskişehir Arası Karayolu Mesafesi : 234 KM
Otobüs Yolculuğu Süresi : 3 saat
Ankara Eskişehir Arası Eski Tren hattı uzunluğu : 264 Km
Tren Yolculuğu Süresi : 3 saat 15 dakika
Hızlı tren aslında o kadar da hızlı değilmiş, ve bize ilk vaat edilen Eskişehir Ankara arası 1 saat olacak sözü ile pek de yakın değil. Ve üstüne üstük hattın 48 km si eski ! Birçok geçitte problem var ve birçok dava mahkemelerde !Ankara Eskişehir arası maliyet 720 milyon Euro (1,5 Milyar TL) ve ortada daha yapılmış bir istasyon bile yok !( Mevcut Ankara garı ve Eskişehir garlarının hali malum…)
Geçen yıl  Hızlı Tren inşaatında bulunma ve yer alma fırsatım olmuştu, çok ucuza mal edildiği söylenen hat üzerinde müteahhitlerin taşörenleri neredeyse bedava(!) çalıştırılmıştı. Ayrıca raylar ile ilgili de çeşitli teknik/akademik kişilerin kaygıları bulunmakta.
Kabalama bakarsak, Hızlı Tren’in Eskişehir’in ardından hemen tamamlanması gereken Eskişehir-İstanbul hattında henüz hiçbir çalışma başlamadı ki çok zor bir etap. İstanbul sınırları içerisinde nasıl bir politika izleneceği ise doğrusu tahmini bile zor olan bir konu. Konya hattı inşaat aşamasında, Sivas ve İzmir ise düşünülüyor.
Doğrusu temelde güzel ve kurgulanıyor ama uygulama kısmı pek oturmuyor. Elbette maddi imkanlar kısıtlı ama en azından altyapı ileride yapılacak yeniliklere ve daha hızlıÂ tren sistemlerine kolayca uygulanabilir şekilde yapılmış olsun.
Tren bugünkü gazetecilere özel seferde parkuru 1 saat 27 dakikada tamamladı, yani ortalama 164 km hızla seyir etmiş, azami olarak ise 253 km hıza ulaşmış. İlk denemeler öncesi 270 km hız hedefleniyordu, deneme sürüşlerinden sonra bu sürat 250 km hıza çekildi burada da tren hattının projeye uygunluğu ve kalitesi hakkında kuşkular uyanmakta, istenildiği gibi çıkmadığına göre yer tesliminden sonra denetimi tekrar gözden geçirmek lazım.
Yapılanlara kesinlikle karşı değilim destekliyorum ama dileğim projenin şimdiki halinden daha da iyi bir hale gelmesi. Bunca yıldır çile çektik daha iyisi hakkımız, bunu unutmayalım.
Ben yanmasam,sen yanmasan biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. Â
Bir gün, bu topraklarda çocuklar masmavi gökyüzüne özgürce bakacak, gelecekleri de o gökyüzü gibi pırıl pırıl olacak… Kaygısız yuvalarında sıcak sevgi bulacaklar , sevildikçe dünyayı sevecekler ; insanlığı sevecekler.
Korkuları olmayacak, ne sokakta oynamaktan ne de çeşmelerden kana kana su içmekten… Güzel çocuklar olacaklar, güvencede çocuklar, can çocuklar…Â Mert çocuklar olacaklar, namerde boyun eğmeyecekler, kimseden çıkar gözetmeyecekler, doğruların çocukları olacaklar, onurlu çocuklar…
Biz yanacağız,geleceğimiz aydınlanacak…
Çok yanmamız gerek…
Aydınlatılacak daha çok yol var ki gidelim, gidelim de çıkalım bu karanlıkların içinden…
Isınma sorunu hemen hemen her elektronik cihazda performans düşüklüğü yaratmakta ; Masaüstü bilgisayarlar dizüstü bilgisayarlar, uydu alıcıları emektar Playstation gibi.
Hayatımızın vazgeçilmezlerinden biri haline gelen dizüstü bilgisayarlardaki ısınma sorunu ise çoğumuzun sinirini bozmakta. Her bilgisayarda bu sorun olacak diye bir durum yok, üreticiler ve teknik tercihleri bizi maalesef bu sorunla yüzleştirmekte. Benim kullandığım dizüstü bilgisayar fiyatının uygunluğu ve iyi donanımı ile tercihim olan Hp Compaq Presario CQ50 115TR modeli, tek sıkıntısı üreticinin fanı yanlış konumlandırması (bence). Fiyatı ucuzdur elbette ısınacak diye bir ön yargıya kapılmayın. Bu durumla karşılaştıktan sonra bende böyle bir ön yargıya kapıldım, fanı şimdiki konumunda yerleştirmenin bir model hatası olduğunu ve bu modelin tutmadığı için ucuz olduğunu düşünmüştüm… Ama maalesef bu tercih bütün HP marka dizüstü bilgisayarlarda yapılmış, hepsinin hava tahliyesi aşağıya bakmakta. 1000 modelin de aynıÂ de aynı 3000 liralık olanının da aynı. Eğer dizüstü bilgisayar alacaksanız ve teknoloji mağazası geziyorsanız size önerim standta gösterilen çalışan dizüstü bilgisayarların hava çıkışına elinizi tutmanız, böylece sıcaklığı kendiniz hissedebilirsiniz. Sıcaklık arttıkça performansın düştüğünü unutmayın.
Hemen korkmayın bu aslında çok büyük bir sorun değil, ama sorun şöyle , hava tahliye kanalından atılan sıcak hava kanal aşağıya baktığı için ve hatta bir kısmını da ekran çerçevesinin uzantısı kapattığı için , atılan hava zemine çarpmakta ve zemin ısınmakta, ve de diğer markalarda olduğu gibi yüksek ayakçaları olmadığı için bu ısınma işlemci fanının dışarıdan çektiği serin havayı da ısıtmakta.Böylece sistemin sıcaklığı artmakta ve ciddi performans kayıpları yaşanmakta.
Diğer bir sorun ise : TOZ , öyle ki sisteminiz eğer tozlu ise ısınma sorunundan kurtulmanız zor, fanınız toz tutmuşsa , veya tahliye kanalındaki ızgaralarınız toz ile tıkanmışsa sürekli çalışan fan ve gittikçe ısınan sistem canınızı sıkabilir. Mesela bugün yine farkettim ki tahliye kanalından yeteri kadar hava çıkışı olmuyor, bilgisayarı temizlemenin zamanı geldi diye düşündüm. Bir kaç fotoğraf çekip sizlerle paylaşmak istedim.
Eğer sizde aşırı ısınma ve buna bağlı performans sorunu yaşıyorsanız hem mevcut sorunu çözmek hemde ısınma sorunu ile karşılaşmamak istiyorsanız benim yöntemimi deneyebilirsiniz. Roket Bilimi kadar teknik olmasa da onun gibi basit prensiplere dayanmakta.
Adım Adım Gidelim ; Önce Bilgisayarımızı kapatıyoruz
A- : Dizüstü Bilgisayarımızı Tanıyalım ve Temizleyelim :
Yukarda Gördüğünüz resimdekiler :
1-Elektrik süpürgesi ile kırmızı halka içine alınmış fan bölgesi süpürge tutularak güzelce çekilir, tozlar temizlenir, şanslı iseniz fan deliklerine giren toz yumaklarını görebilirsiniz.
2-Kare içine alınmış bölgeler ise, Sabit disk ve ekran kartı için açılmış havalandırma delikleri, alt kısımda tozdan korumak için bir filtre bulun makta, tek taraflı olduğunu düşünmekteyim. Daha sonra burayı da güzelce çekerek temizleyelim.
3- Tahliye kanalları, en önemli yer, bilgisayarınız fanından temiz ve serin havayı çekip, bu hava ile işlemci ve sistemi soğutuyor, bu işlemde ısınan havayı ise tahliye kanalı ile dışarı atmakta, ne kadar rahat dışarı atarsa sistemden sıcak havayı o kadar çabuk uzaklaştırmış olacaktır. İşte temel sorun da burada yatıyor, bu kanallar şekilsiz ve aşağı bakıyor,zemine çarpan hava kanala geri dönme eğil,imi gösteriyor. Bilgisayarın altındaki ayakçalar ise yeteri kadar yüksek değil maalesef. Acer ve Asus gibi markalarda bu tahli,ye kanalı havayı aşağı değil yana vermekte ; ki çok mantıklı ve daha yüksek ayakçalar kullanmakta, buda hava sirkülasyonunu rahatlatmakta. Bunun çözümü ise aşağıda “B” Bölümünde bulunmakta.
Tahliye kanalını da güzelce süpürge ile çekiyoruz :
Böylece sistemimizin soğumasını zorlaştıran zararlı toz birikintilerinden kurtulmuş olduk.
Unutmadan hepsinden değil elbette , kasayı açıp temizlemek daha sağlıklı ama maalesef kasayı açarsak dizüstü bilgisayarımızın garanti şartlarını ihlal etmiş oluruz ve ürünü garanti kapsamı dışına çıkarmış oluruz.
B- Bölümü : Sağlıklı Duruş :
1- Aparat: Bu sorunu ilk yaşadığımda acaba nasıl çözeceğim diye düşünüyordum, herkes gibi bende ilk olarak dizüstü bilgisayarın altına kitap koyarak daha sağlıklı bir hava sirkülasyonu sağlamaya çalıştım, ama hem tam dengede durmuyordu hemde kanalları kapatıyordu, sonra bir çerçeve yapmayı düşündüm daha sonra ise lastik ayakçalarla yüksekliği artırmayı düşündüm. Deneme yanılma yaparken en önemlisi yanımda rahat dolaştırabileceğim yer tutmayacak bir aparat yapmaktı, tam hatırlamıyorum ama sinirle uğraşırken en son rasgele aşağıda görünen aparatı yaptım.
Çıta ve beyaz bant ile yaptığım bu alet o kadar özensiz ve ilkel olmasına rağmen işimi tam anlamıyla gördü. Kenarını köşesini düzeltmeye bile uğraşmadım ve 100 TL ‘lik dizüstü bilgisayarı soğutucularının (altlık) yaptığı işi güzelce yapıyor ; Nasıl mı hava sirkülasyonunu kolaylaştırarak. Dikkat ederseniz sol kısım, yani tahliye kanılın olduğu kısım biraz boş bırakılmış orası çok önemli 🙂 Daha teknik bir proje çizimi var ama ticari kaygılarımdan dolayı burada henüz açıklayamayacağım. Sadece bu prototip ile yetinmenizi istemek durumundayım.
2- Aparatın Kullanışı :
Çok basit; çıtayı zemine koyuyoruz , dizüstü bilgisayarımızı ise lastik ayakçalarının üzerinde çıtaya yerleştiriyoruz. Aşağıdaki gibi :
İşte bu kadar !
İstediğiniz kadar oyun oynayın, yüksek işlemci gücü gerektiren işlem yapın, bilgisayarınız saatlerce açık kalsın, kafanız artık rahat olsun.
Not: Marka karalamak gibi algılanmasın, ısınma sorunu engelleyici değil, can sıkıcı bir durumdan ibarettir. teknik olarak şöyle diyebilirim. Paylaşımlı ekran kartımın (GPU) sıcaklığını sürekli gözlem altında tutuyorum, aparat olmadığı zaman 75c ile işleme göre 90- 95 c sıcaklığı bulmakta, aynı kullanımda aparat ile ise 58 ila 70 derece arasında çalışmakta.
Birde sistem Windows Vista ile hem daha gürültülü hemde daha çabuk ısınmakta, Pardus 2008 üzerinde KDE4 ve nvidia 180.22 sürücüleri ile hem daha sessiz, hem daha serin hemde daha güzel 🙂
Aman unutmadan ; bilgisayarınızı yata veaaire gibi yumuşak yerlerde çalışır halde bırakmayın, alt kısım gömülebilir ve bilgisayara hava alamaz ve sisteminiz zara görebilir. Kullanıcı kılavuzunda yazdığı gibi sürekli düz ve sert zeminlerde kullanmaya üzen gösterin.
3. Ulusal program yani “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı” 31.12.2008 Tarihli Resmi gazetenin Mükerrer Sayısı ile yayımlandı.
Ulusal Program 33 parçadan tek parça haline getirildi
Dijital ortamda kullanışsız sayfaların yatay düzeni dikey hale getirildi 433 adet tablo tek elden düzenlendi.
Konu başlıkları standart hale getirildi, içindekiler dizini ve içeriğe köprüler oluşturuldu.
Yazım hataları düzeltildi( Fakat halen birçok yanlış kullanım esas metni bozmamak için düzeltilmedi)
Belge PDF formuna aktarıldı(openoffice.org),böylece çalışırken not alma ve imleme imkanı mümkün oldu, sayfa altlarına içindekiler dizini köprüsü konuldu ; böylece hem arama yapmak hemde hızlı gezinti imkanı sağlandı.
vs vs vs…
Özetle ulusal programı üzerinde çalışılabilir, okuyucu konforuna ve standartlara uygun şekilde dönüştürmeye çalıştım. Olması gerektiği gibi adam akıllı bir hale sokmaya çalıştım. Böylece hem ben hemde sizler üzerinde çalışma yaparken hiç zorlanmayacağız hemde zaman kazanacağız.
Bir hediye… Özel bir hediye, çok çok özel birisinden, özel bir olay dolayısıyla bana alınan bir hediye.
Bu kıymetli hediye beni gerçekten çok mutlu etti 🙂 Teşekkürler B.B.
Kişisel önemini bir tarafa bırakırsak, bu kitaba kitapçıda ilk göz atığımda içeriği ve tanıtım yazısı ile çok olumlu bir ön izlenimim oldu. İçindekiler dizinine bakınca gerçekten güzel konulara değinilmiş.
Kitabın arkasındaki şu paragrafta ki “canlı ve zekice “ tanımları ile içindekiler indeksine bakarsak gerçekten tatmin edici bir kitaba benziyor.
Kitabı okudukça bölümler hakkındaki fikirlerimi yazmayı düşünüyorum.
“Bu kitapta, Todd G. Buchholz iktisadı şekillendiren büyük iktisatçıların
çalışmalarıyla iktisadın anahtar fikirlerine canlı ve zekice bir giriş yapmaktadır.
Standart iktisat ders kitaplarının odağı olan karmaşık şekiller ve biçimsel modeller yerine, Buchholz anlaşılır, matematiksel olmayan açıklamalar ve zamanımıza uygun
örnekler temin etmektedir. “
Bölüm I
Giriş: İktisatçının İçinde Bulunduğu Kötü Durum / 25
İktisadın Başlangıcı / 29
İktisatçıyı Gözardı Etmeli Miyiz? / 31
Notlar / 34
Bölüm II
Adam Smith’in İkinci Gelişi / 35
Filozof Olarak Smith / 39
Fizyokratlara ve Fransa’ya / 41
Milletlerin Zenginliği / 44
Piyasa Ekonomisi İş Başında / 47
İşbölümü / 50
Kasabalar ve Ülkeler Arasındaki İşbölümü / 54
Ortalama Bir İnsan İçin Tema / 58
Politikalar ve Uygulamalar / 60
İkinci Geliş / 67
Notlar/69
Bölüm III
Malthus: Nüfus Patlaması ve Kıyamet Habercisi / 71
Ütopya Balonunu Patlatış / 73
Korkutan Teori / 75
iyi Bir Falcı Mı?/82
Kıyamet Ertelendi Mi? / 85
Malthus ve Göçmenler / 92
Küresel Isınma: Malthus’un İntikamı Mı? / 95
Son Günleri / 97
Notlar/97
Bölüm IV
David Ricardo ve Serbest Ticaretin Gereksinimi /101
Hileli Ancak Muhteşem Bir Teori /104
Korumacılığa Karşı Verilen Mücadele /107
Gelecekteki Yol Ayrımı 113
Fazlalık ve Yöntem Konusunda Ricardo ve Malthus
Karşı Karşıya/121
Notlar/125
BölümV
John Stuart Mill’in Fırtınalı Beyni / 1 2 9
Jeremy Bentham: Haz, Elem ve Aritmetik /132
Düşünen Makine Arızalanır /136
Romantik Olarak Yeniden Doğuşu /137
Mill’in Yöntemi/140
Vergilendirme ve Eğitim /144
İleriye Bakış/150
Notlar/153
Bölüm VI
Kızgın Kahin Kari Marx’ı Çağırır/157
Gazeteci Olarak Genç Bir Adam /160
Materyalist Tarihçi /162
Sermaye ve Kapitalizmin Çöküşü /170
Marx’a Bakış/180
Notlar/191
Bölüm VII:
Alfred Marshall ve Marjinalist Zeka / 1 9 5
İlk Yıllar/198
Kademeli Yaklaşımı / 202
İktisadi Zaman-Kısa ve Uzun Dönem / 206
Marjinalist Tüketici / 212
Esnek Ekonomi / 216
Büyük Resim / 220
Notlar / 223
Bölüm VIII
Eski ve Yeni Kurumsalcılar / 227
Veblen ve Eski Kurumsalcılar / 228
Aylaklar Sınıfıyla Alay Edişi / 230
Mühendislerin Yaratma İstekleri / 234
Galbraith ve Reklamların Cazibesi / 238
Yeni Kurumsalcılar ve Hukuk İktisadı / 224
İhmal / 245
Mülkiyet / 247
Ceza/252
Şirket Finansmanı / 254
Notlar/257
Bölüm XI
Keynes: Bir Kurtarıcıya Göre İyi Yaşamasını Seven
Birisi / 261
Victoriyan Düşünceden Kaçış / 263
Savaş ve Tehlikeli Barış / 266
Büyük Buhran ve Klasik İktisadın Düşüşü / 268
Keynesyen Çözüm / 273
Geleceğe Bir Bakış / 283
Notlar / 285
Bölüm X
Keynes’e Karşı Parasalcı Mücadele / 287
Para Nedir?/288
Parasalcı Model ve Keynes Eleştirisi / 292
Milton Friedman ve Karşı Saldırı / 296
Zaferde Tevazuluk / 301
Paranın Dolanım Hızı Galipleri Kızdırır / 304
Bir Sentez ve Arz’a Bir Bakış / 306
Notlar / 308
Bölüm XI
Kamu Tercihi Okulu: İşletmecilik Olarak Politika / 311
Özel Çıkar Grupları Çelişkisi / 313
Regüle Edilen Regülatörleri Nasıl Kontrol Edebilir? / 317
Büyük Sözler, Şişkin Bütçeler ve Bürokrasiler / 319
Sosyal Güvenlik / 325
Kamu Tercihi Teorisini Neden Keynes Tahmin Etmedi? / 328
Keynes’in Hükümet Müdahaleleri İçin Tavsiyeleri / 329
Keynes Üzerindeki Kültürel ve Entelektüel Etkiler / 330
Politik Görünmez El / 336
Keynes İçin Karar / 340
Notlar/340
Bölüm XII
Rasyonel Beklentilerin Vahşi Dünyası / 343
Brokerler Da Dart Atışı / 345
İktisatçılar Wall Street’te / 349
Lucas Eleştirisi / 353
Ana Akım Karşılık Verir / 356
Notlar/ 362
Bölüm XIII
Karanlık Bulutlar, Gümüş Astarlar / 365
Notlar/376
Salt yazıdan çevrilmemiş,taranmış resimlerden oluşan pdflerden metin almak Pardus ile çok kolay, kpdf veya okular ile istediğimiz alanı seçiyoruz, çıkan seçenekte metin veya resim şeklinde panoya kopyalıyoruz işte bu kadar :)Yukarıdaki kısımları yaparken tek karakter hatası dahi olmadan tek seferde yapıştırdım.
Kde 4.2 Beta 2 çıktıktan sonra temelli olarak Pardus üzerinde KDE 4 kullanıyorum. Neredeyse tüm ihtiyaçlarımı sorunsuz karşılıyor. Ve özellikle yeni nvidia 180.22 sürücülerinin paketlenmesinden sonra, malum nvidia ve kDE 4 performans sorunu ortadan kalkmış görünmekte.
Geçtiğimiz yıl duyurulan KDE 4.0 elbette aceleye geldi ve birçok kullanıcıyı hayal kırıklığına uğrattı. Fakat şunu açıkça söyleyebilirim ki KDE 4.2 gerçekten kullanılabilir bir masaüstü, denemekten korkmayın. PArdus 2009’un KDE 4 masaüstü ortamı ile geleceğini göz önünde tutarak bir an önce alışmaya bakın ve karşılaştığınız hataları hata bildirim sistemine yazın 🙂
KDE 4.2 de elbette 3.5.10 serisi kadar kararlı olmayacak, fakat çok yakın olacak.her gün yeni hatalar bildirilmekte ve hızla çözülmekte özellikle bu son 1 haftada çok yoğun çalışılmakta , ama unutmayınız ki KDE 3.5 serisinde de her gün onlarca hata kaydı girilmekte.
Gerçekten yeni hızlı ve şık bir masaüstünüz olsun istiyorsanız KDE 4.2 sizin için güzel bir başlangıç olsun.
Şöyle birkaç ekran görüntüsü vermeden olmaz. Buyrun benim masaüstüm ve Kwin Masaüstü efektleri, compiz fusion’u aratmıyor 🙂
Resimleri büyütmek için tıklayınız.
Küresel krizin etkileri çoktan sokaklarda ve hanelerde kendisini gösterdi. Hergün insanlar işlerini kaybetmekte ve çalışan insanlar ise hergün iş kaybı korkusu ile işlerine gitmekte. Sanayi bölgeleri ile gelişen yerleşimlerin dayanağı olan emek karşılığı gelir, maalesef artan işsizlik ile küçük yerleşimleri sarsmakta ;
Basit olarak şöyle açıklayabiliriz ; Durgun su üzerine bir damla düşünce ilk dalgalar kuvvetli ve hızlı, ama küçük çapta oluşur, dalgaların etki alanı genişledikçe zayıflar yavaşlar ve etki alanı da azalır. İşsiz kalma, durumu da buradaki düşen damladır, ilk dalga kişinin ailesine durumun yansımasıdır ; fakirlik, sonraki dalgalar ise kişinin ailesinin harcamaları ile kazanç elde eden çevreye olan etkisidir ; bakkalın gelir kaybı,ödenemeyen kira,yapılamayan giyim harcamaları gibi esnafların gelirinin azalması ve daha da dışsal olarak bu esnafların tedarikçilerinin gelirin azalması ve artık dalganın kaybolmasına yakın olan durum ise tedarikçilerin sattığı malların üretimi gerçekleştiren fabrikanın satışındaki düşüş. En son dalga görüürde çok önemsiz olabilir belki 1 paket un belki 10 paket makarna…Fakat sistemin devamında birbiri içine geçen halkalar gibi eğer gelir kaybı ile alım gücü toplumda düşmeye başlarsa fabrikanın üşen satışları,dolayısıyla üretimin düşürülmesi ve bu üretim seviyesindeki fazla iş gücünden kurtulma :işten çıkarma işsizlik durgun suya daha fazla damlanın düşmesi…
İş kayıpları, haberlerden takip edilemiyor, sanırım gelen bir talimat üzerine bu tip kötü haberler artık yayınlanmıyor. Emekçi insanlar ve aileleri genel anlamda birikimi olmayan ve dar gelirli insanlar oldukları için işsiz kalma süresi konusunda cam kadar kırılgan konumda bulunuyorlar. Her zaman çalışmak zorundalar ve işsiz durmaya ne dayanakları ne de tahammülleri yok. Bu ortamda ise işten çıkarılan bir işçinin yeni iş bulma şansı neredeyse hiç yok. Çok dram yaşanmak üzere suçsuz oyuncularını beklemekte…
Yağmur yağmaya yakın, hepimiz üzerimize ne düşüyorsa yapmak durumundayız, bugün yapmasak ta en azından üzerimize ne düştüğünü bilmek, bir tarafımızla da olsa bu sorumluluğu hissetmeliyiz. Üzerimize düşen ise “Gelirimizi İyi Değerlendirmek” ; daha da açarsak harcanabilir gelirimizi iyi kullanmak.
Çocukluğumuzdan beri basit tasarruf tedbirleri,yerli malının önemi,birikim yapmanın faydaları ezber derecesinde ruhumuza sıkıcı bir şekilde işlemiş olsa da refahın gerekliliği olarak bir yaşam kültürü olmaktan uzakta maalesef. Bu yaşam kültürünü geç olmadan benimser isek hem biz hemde insanlarımız bu zor günleri daha kolay atlatacaktır.
Dikkatinizi çekmek istiyorum paranızı hiç harcamayın demiyorum “Doğru Harcama” yapmanın öneminden bahsetmek istiyorum. Tasarruf tedbirlerini interette birçok yerde görebilirsiniz ama gözünüzde nesneye dökebilmek için doğru harcama yaşam kültürü ile sosyal bir dayanışmanın nasıl oluşabileceğini açıklamaya çalışayım :
Bu yazıyı orta gelirli 10 KİŞİ okuyup çeşitli tedbirleri günlük hayatında uygularsa ; günlük olarak israfı önlememizden ve gereksiz ve getirisiz harcamalarından 5 TL tasarruf edip bunu doğru şekilde harcar ise ayda kişi başına 150TL, 10 KİŞİ toplamda 1.500 TL’yi ekonomiye doğru şekilde katmış olacaktır. Bu 1.500 TL’lik değerin 1/3 ‘ü üretim faktörü olan iş gücüne(emeğe) giderse 500 TL , bu 500 TL nedir : Bir işçinin “Asgari Ücreti” (AbraKadabra küçük bir sihirle 1 kişinin işini ve ailesini kurtardık)
Kabaca yaptığımız bu hesapta gördüğümüz gibi hepimiz ortak bir sorumluluğu paylaşıyoruz. Tasarruflarımızı gelecek için biriktirebiliriz, fakat bu tasarrufları harcamaktan korkmaz isek, doğru şekilde harcar isek hem kendimiz hemde ülkemizin ekonomisi ve çalışanları fayda görür.
Neler yapabiliriz ?
Kategoriler olarak sıralamak en iyisi
Önce Temel Prensibimiz :
Tüketim Tercihini Doğru Yapmak :
Kesinlikle Yerli Malı Öncelikli Tercihte Bulunmak : Bu ülkede üretilen,üretim faktörlerinin yerli kaynaklar olduğu mallar.Ürün seçilirken üretimi yapan firmanın karı yurt dışına aktarabileceğini unutmayın,tercih önceliğiniz bu topraklara bağlı olan firmalar olmalı.
Yabancı muadillerinden kalite olarak veya fiyat olarak farklı olabilir ama bunu bu bilinçle göğüslemek geleceğimiz için gerekli bir fedakarlık değil midir ?
Yapabileceklerimiz:
İsrafı Önlemek ve Faturaları Azaltmak
Enerji ve Su : Kesinlikle titiz olunmalı, hem milli kaynaklar açısından çok önemli bir konu hemde bireysel olarak daha fazla tüketmemizin bir değer yaratmadığı bir gider. Ampullerinizi kesinlikle değiştirin, elektrikli eşyalarınızı seçerken düşük tüketimli seçin, yüksek elektrik tüketimi olan eşyalar: süpürge, saç kurutma makinesi , ütü gibi eşyaları daha özenli kullanın. Özellikle kışın ısı kaybını önlemek için pencere ve kapılarınıza izolasyon süngeri çekin(0,5TL adet),elektrikli ısıtıcıyı sürekli açık tutmayın fişte bekleme modunda eşya saklamayın, gün ışığından bolca yararlanmaya çalışın vs. Sanırım elektrik faturamızı ve doğalgaz faturamızı 5’er TL düşürdük 🙂
Musluklarınızdan tazyikli su akması ellerinizi daha iyi temizlemez, benim yaptığım gibi yapın, suyun tazyikini çok düşürmeyecek şekilde ana vanayı biraz kısın. Sifon rezervuarınız büyükse yenisini almanıza gerek yok,içine su dolu küçük bir pet şişe veya başka bir obje koyarak kapasitesini düşürün, bulaşık makinesi kullanın, eğer makineniz yoksa tabak ve kaplarınızı kullandıktan sonra artıkları sıyırın ve kirler yapışmamış iken çabucak su tutun. Kesinlikle damlatan akıtan bozuk musluk, kaçıran sifon saklamayın,değiştirin. Traş olurken suyu sürekli açık bırakmayın gibi klasik yöntemleri de uygulamaya devam edin. Su Faturamız da en az 5 TL düşmüştür 🙂
Sabit telefon, Cep telefonu ve ADSL Faturalarınız : Diyecek fazla şey yok, ev telefonunuzu kullanımınıza göre tarifeye geçirin, eğer çok kullanmıyorsanız veya sadece internet için saklıyor iseniz HesaplıHatt tarifesine hemen geçin normal tarifede vereceğiniz sabit ücret ile bu tarifede akşam saat 20:00 dan sonra şehir içi bedava 100 kontörünüz olacak, görüşme ücreti cebinize kalsın: biz hiç konuşmaz iken 16 TL civarı fatura öderken hesaplıhatt ile 7,90 TL ödüyoruz.
Cep telefonunuzu mümkün olduğunca az kullanmaya çalışın,en uygun tarifeyi seçin, alternatif iletişim platformu olarak İnternet kullanın, smslerinizi operatörlerinizin web siteleri üzerinden atın böylece 1 sms bedeli ile 15 sms atabilirsiniz, skype gibi araçları kullanmaya özen gösterin. Cep telefonunuzu alışkanlığınızdan değil gerekliliğini hissettiğiniz zaman kullanın,unutmayın ki on yıl önce herkesin cep telefonu yoktu ve çok büyük bir ihtiyaç da değildi. Öyle olsa da eminim ki birçoğumuz kontör sıkıntısı yüzünden zaten hat safhada tasarruf ediyor, o yüzden biraz gereksiz gibi olsa da durumdan şikayetçi olanlar için faydalı bir madde diyebiliriz.
ADSL konusunda, kampanyaları iyi takip edin doğru seçimi yapın, eğer limit aşma konusunda kendinizi sınırlayamıyorsanız hemen gidip limitsiz internet bağlatın, kampanyalı şekilde hem kar edersiniz hemde internetten edineceğiniz multimedya(*) ile limitli-limitsiz internet arasında ödeyeceğiniz farkı kapatabilirsiniz,paranız boş yere gereksiz kota aşımlarına gitmesin, işe yarasın.
Lüks ve Getirisiz Tüketimi Kısmak,Buharlaştırmak :
İhtiyaçlarınız doğrultusunda giyim kuşam alışverişinizi doğru yerlerden uygun fiyatlarla yapmaya özen gösterin ve ihtiyacınız kadar alın.Marka konusuna takıntılı olmayın muadil markaları uygun fiyata deneyin.Yıllardır uzakdoğuda çocuk işçilerin yaptığı ayakkabılara iyi para verdik ve karşılığında beklediğimizi alamadık. Ünlü markaların mallarını yurtdışında köhne atölyelerde kalitesiz tedarikçilere yaptırdığını unutmayın, bizim ülkemizdeki fason üretim hala lüks markalar tarafından tercih edilmekte ve etiketi hariç birçok markanın ürünü aynı fason menşeli,tekstilci veya kunduracı tanıdığınız varsa size daha iyi anlatacaktır.
ESKİ ELBİSELERİNİZİ İHTİYAÇ SAHİPLERİNE VERMEYİ UNUTMAYIN !
Süs,mum,biblo gibi ürünleri almayın, neredeyse tamamı Çin malı ve hem sağlık açısından hemde cebinizdeki para açısından ihtiyacınız yok. Bunun yerine çiçek yetiştirin, hem stresinizi alır hemde eviniz canlı ve güzel olur.
Teknolojik çılgınlığınıza ara verin,üst sınıfa dahil olabilmek için hep daha iyisi hep daha yenisi hırsı ile bu sıkışık zamanda teknolojik oyuncak al-ma-yın ! Bilgisayar hariç elbette 🙂 Tüplü 82 ekran televizyonunuz bir plazmadan hala çok net, cep telefonunuz çalışıyor, dijital makinenizin MP i gayet tatmin edici.
Şans oyunlarını azaltın,
Beslenme ve Gıdalar
Çok basit ve belki de en çok tasarruf yapabileceğiniz nokta : DIŞARDA YE-ME-YİN !
Eğer tam ekmek tavuk döner ayran 2.25 TL yemiyor tabaklı yemek yiyorsanız dışarıda bir öğününüz 6-7 TL civarı tutacaktır. 2 öğün bir de kahvaltıyı yarım günde 15-20 TL eder. Size bu akdar gelmese de bunu harcıyorsunuz, 15 TL mutfak alış -verişi, kişi sayısı arttıkça daha doyurucu ve mantıklı bir hal alıyor değil mi 3 kişi 45 TL lik günlük alış veriş 1. haftanın sonunda buzdolabını taşırır. Eğer çalışıyor iseniz öğle yemeğine evden bişeyler getirmeye utanmayın, hem sağlıklı ve temiz gıda alırsınız hemde zoraki şekilde yarı aç kalmazsınız, haşlanmış tavuktan sandviç, veya sucuk ekmek 😀 sınırsız ton balığı hoş olmaz mı 🙂
Dışarıda İçmeyin: Kutlamalar özel günler harici dışarıda içmeyin: ortalama bir yerde 33cc lik biraya yaklaşık 4 TL vereceksiniz 3 tane içseniz 12 TL evinizde oturun, 50cc su katılmamış biraya 2.1TL verin evinizin keyfini yaşayın.
Sigarayı bırakın ! Ya da azaltın günde 2 paket, 1 paket yerine haftada 1 paketi deneyin. Zaten sigaraya giden paranın hesabını hergün yapıyorsunuz. Sigara kadar kötü olan birşey de bu hesabı yapmak, sigarayı sırf bu hesabı yapmaktan kurtulmak için bırakın derim !
Ulaşım
Zamnınızı iyi ayarlayın, yürümekten korkmayın, aktarma imkanlarını kullanın akbil/ego/kentkart tercihlerinizde aktarmalı seçenekleri düşünüp yolunuzu planlayın ; Akbil depozitosu 6 TL akmaz kokmaz , aktarmada 3 lira kar etseniz depozito yine sizde.
Taksiler zaman makineleridir, zamanınız yoksa tercihinizi taksiden yana kullanırsınız o yüzden taksiye fazla para vermemek için zamanınızı gerçekten iyi ayarlayın erkenci olun.,büyükşehir telaşında şaşkınlığa düşüp fazla yolculuk etmemek için planınızı iyi yapın, evden çıkmadan yapılacakları yazın ona göre mantıklı rotanızı oluşturun.
Gibi onlarca şey yazılabilir, daha iyisi aklı başında insanlar olarak sizde kendi yaşantınızda yeni yöntemler geliştirip uygulayabilirsiniz,bu zor zamanlarda tasarrufu bir yaşam kültürü olarak benimsememiz gerekiyor.
Kabalama ve üstünkörü olsa da umarım açıklayıcı ve tasarrufa yöneltici olabilmişimdir. En azından 10 KİŞİ için 🙂
Hokus Pokus!
Malum tez yazma aşamasındayım ve bu tez İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Tez Hazırlama Yönergesine uygun olmak durumunda.
Enstitü İnternet sayfasında http://sbe.istanbul.edu.tr/?icerik=3 bu yönergeyi yayınlamış, fakat ne yazık ki indirip sürekli elimizin altında bulundurabileceğimiz bir halde değil.Sürekli girme çıkma ile uğraşmamak için bu yönergeyi alıp openoffice.org düzenledim doğrudan pdf olarak aktardım (böylece içinde arama yapabilir diğer özelikleri de kullanabilirsiniz) ve bu Pardus üzerinde 5 dakikamı almadı.
Ne zamandır aklımdaydı, 5 dakikalık bir iş ve büyük kolaylık sağlayacak 🙂 Tüm İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öğrencileri hayrını görsün !
Bugüne kadar faydasız görüldüğü ve aynı zamanda da doğal koşullara dayanabilmenin o zamanki şartlarla neredeyse imkansız olduğu için Kuzey Kutbu herhangi bir devlet tarafından sahiplenilmedi, istila edilmedi veya paylaşılmadı.
Kuzey Kutbu dev bir buz tabakasından oluşmakta ve hiç kara bulundurmamakta, ve bu sebeple üzerinde bir istasyon yapmak imkansız görünmekte.
Bu kalın buz tabakasının küresel ısınma yüzünden erimesi ve önümüzdeki süreçte de erimeye devam edecek olması dikkatleri buzun altında yatan, daha doğrusu yatması muhtemel olan kaynaklara çekmekte. Birtakım varsayımlara göre dünyanın petrol ve doğalgaz rezervlerinin dörtte biri bu buzun altında yatmaktaymış. Tabi diğer doğal zenginliklerin de bolca bulunması muhtemel.
Konunun bu şekilde ekonomik ve stratejik önem kazanmaya başlaması ile tartışmalar da başladı. Bu tartışmaların sonucunda Rusya konuyu ileriye götürerek 2 Ağustos 2007 tarihinde 4631 metre derinliğe bayrağını dikerek ciddi bir adım atmış oldu. Öyle ki bu paslanmaz titanyum bayrak ile Rusya Kuzey Kutbunda hak iddia etmiş ve bu iddiasının da kalıcı olduğunu göstermişti. Karşılık olarak da bir diğer hak iddia eden devlet olan ABD bir denizaltısı ile buz tabakasını kırıp yüzeye çıkmıştı.Kuzey Kutbunda hak iddaa eden devletler yalnızca Amerika ile Rusya değil tam olarak altı ülke Kuzey Kutbunda hak iddia etmektedir : Rusya, ABD, Kanada, Norveç, İsveç, Danimarka. Bu ülkeler şu anda birleşmiş milletlerin tanıdığı 200 deniz mili (370km) çevresinde Ekonomik Etki alanı hakkına sahip bulunmakta. Uluslararası yasaya göre bu devletler her on yılda bir bu etki alanının genişlemesi için başvurma hakkına sahip bulunmaktalar ; Norveç 1996 ,Rusya 1997,Kanada 2003,Danimarka ise 2004 yılında bu başvurularını yapmış bulunmakta. Ve hepsinin bu hareketle nihai amacı kesin sınırlara sahip bölgeleri topraklarına katmak, ve bu bölgelerin zenginliklerinden faydalanmak.
Geçen gün Avrupa Birliğinin Kuzey kutbu ile İlgili bir stratejik belge yayımlaması ile dikkatimi çeken bu konuda bu HABER gayet açıklayıcı. Öyle ki tarafların netleştiğini görmekteyiz. Son müdahil Avrupa Birliği(Norveç) Rusya ve Amerikanın aksine konuya diplomatik ve örtülü( Çevre duyarlılığı) yaklaşarak hamlesini yapmış bulunmakta. Kutuba sınırı olan Avrupa Birliği ülkelerinin iddialarını sonuna kadar destekleyeceği şüphesiz, ve hatta uluslararası ortamda birliğin diğer üyeleri ve ortakları ile baskı kurması da ortak politika bağlamında neredeyse kesin.
Bu durumda tarafları tahtaya dizersek :
Rusya Federasyonu
Amerika Birleşik Devletleri
Avrupa Birliği
Karşımıza Dünya’nın en büyük üç ekonomik ve askeri gücü çıkmakta. geleceğe yönelik kaynak ihtiyacını göze alırsak tahmin edilen rezerv büyüklüğü ile gözü kara üç güç odağının arasında Kuzey Kutbu tam bir gerilim hattının içerisine düşmüş durumda. Daha önce benzer konumda olan yerlere göz atarsak Yeni keşfedilmiş Amerika ve Alsas-Loren güç kullanılması ve çatışma çıkması ihtimal dahilinde. Diğer ihtimal ise bu üç büyük gücün bir paylaşıma gitmesi veya kaynakların devletlerüstü bir idarenin hakimiyetine bırakılması olacaktır.
Dar ölçekte bu üç büyük gücün hakimiyet tartışması gibi görünse de, sahipsiz olan bu bölge ve yer altı zenginlikleri teoride bütün Dünya insanlarına ait olmalıdır. Fakat böyle bir rezerv söz konusu ise bu güçlerin asla başka devletlerle bir paylaşıma (hakça bir paylaşıma) gireceklerini düşünmüyorum, aksi durumda da geri kalan devletlerin bir baskı ve zorlama ile bu devletlere karşı koyma imkanının olduğunu da zannetmiyorum, makul oalrak diğer devletler bu üç büyüğün ekonomik ve siyasi çıkarlarına uygun olarak kendilerine en yakın hissettiğinin peşinden gidecek ve aktif olmasa da taraf olacak destek verecektir. En makul paylaşımda ise geride kalan devletlere ekonomik büyüklüklerine göre cüzi paylar verilecek aslan payı üç taraflı paylaştırılacaktır.
Frank Herbert’in Dune isimli romanını veya aynı adlı filmi izlemişseniz veya aynı adlı bilgisayar oyununu oynamışsanız bu senaryo size yabancı gelmeyecektir. Öyle ki üzerinde çok değerli kozmik serpinti (baharat olarak geçiyor) bulunan Dune isimli bir gezegen keşfedilir ve galaksinin üç büyük medeniyeti Atreid,Harkonnen,Ordo bu baharat için kıyasıya mücadeleye başlarlar. Sonuçta uzlaşma olmaz fakat çözüm tektir ve bu çözüm tek kurala dayanır ” Dune Üzerinde Hiçbir Kural Yoktur” ve böylece Dune üzerinde savaş başlar…
Elbette makul insanların yaşadığı yüzyılda sonuçları bu üç güç arasında sonuçları katastrofik olacak bir savaş en son ihtimaldir, fakat ihtimal dışı değildir bunu bize zaman gösterecek.