Çanakkale gerçekten görülmesi gerken bir yer, hele o Gelibolu Yarımadası hem tarihiyle hem de doğası ve temiz havasıyla “mutlaka görülmesi gereken yerler” listenizde olmalı.
“Çanakkale Geçilmez” sözü hem tarihe yazılmış hem de gemicilerin seyir defterlerine (teyit). Fakat ne yazık ki sonrasında 30 Kasım 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında bu büyük mücadelenin verildiği Çanakkale düşman gemilerince geçilmiş ve 13 Kasım 1918’de İstanbul ilk işgalini görmüştür. Ateşkes Antlaşması ile 1. Dünya Savaşı’nın bittiğini kabul edersek oyun bittikten sonra geçilmiş de diyebiliriz. Sonuçta biz oyundayken Çanakkale GEÇİLMEMİŞTİR diyebiliriz.
Her ne dersek diyelim, “Geldikleri gibi gittiler!”
1920 x 1080 boyutunda indirmek için buraya veya resmin üzerine tıklayıp açılan resme sağ tıklayıp farklı kaydet diyebilirsiniz. | 16:9 (HD 16:9960×540 1024×576 1280×720 1366×768 1600×900 1920×1080 uyumlu)
1920×1200 boyutunda indirmek için buraya tıklayabilirsiniz | 16:10 960—600 1152—720 1280×800 1440—900 1680×1050 1920×1200 Dosya boyutu: 3 MB
Günün en özel anları kuşkusuz gündoğumu ve günbatımı… Bu iki anın belki de genlerimize işlemiş olduğu kod ile büründüğümüz duygu hali de bambaşka… Yaşadğımız toplum ve alışkanlıklarımız ile gündoğumunu görenlerimiz ve bu hissi yaşayanlarımız belki de toplumun en şanssız kesimi, en çok çalışanlar işine sabahın köründe gidenler: işçiler… Biz ise daha şanslı bir sosyal sınıftayız, gündoğumunu görmek bizim için nadiren yaşayacağımız bir keyif, çoğu zaman da vakitsiz bir uyku feragati. Bizim daha çok tanık olduğumuz özel an ise günbatımıdır. Günün bittiğini içimizi tedirgin ederek bize hissettiren bu hadiseye romantik anlamlar yüklemek ve o anın keyfini uzatmak -belki de günün hiç bitmesini istemeyip buna meydan okumak- için elimizden geldiğince özümsemeye ve yavaşça keyfini çıkarmaya çalışıyoruz. Gündoğumunu görenler için günbatımını da görerek günü bitirmek nasıl bir histir bilemiyorum doğrusu. Bunu henüz yaşamadım, ne zaman gündoğumunda güne başlasam günbatımını gözüm aramadı ve görmedi doğrusu.
Velhasıl kelam, günbatımı güzel, hele bir de yüzünüz batıya döndüğünde önünüzde bir de yorgun bir deniz varsa hayranlık hislerinimizi coşturacak kadar güzel oluyor. Günbatımını olduğu gibi fotoğrafta yaşamanın anlamı yok, belki 3D veya VR ile güzelce o anlar yaşanabilir…
İndirmek için buraya veya resmin üzerine tıklayıp açılan resme sağ tıklayıp farklı kaydet diyebilirsiniz.
Ebat: 1920 x 1080 | 16:9 (HD 16:9960×540 1024×576 1280×720 1366×768 1600×900 1920×1080 uyumlu)
* Bu fotoğrafı diğer çözünürliklerde hazırlayamadım, dilerseniz 16:10 960×600 1152×720 1280×800 1440×900 1680×1050 1920×1200 çözürlükleri için kendiniz Gimp ile ayarlama yapabilirsiniz) Dosya boyutu: 2 MB
Bazen ekran görüntülerinin çok detaylı olması dikkat dağıtıcı olabiliyor veya masaüstünde çok fazla uygulama simgesi veya belgelerinizi masaüstüne kaydediyorsanız daha sade ve simgeleri ön plana çıkaracak bir duvar kağıdı seçebilirsiniz. Bu duvar kağıdında da odak gövdenin bir kısmında ve geri kalan yerler odak dışı… Simgeleriniz güzelce parlayacaktır.
Bunun yanı sıra biraz aforizma yapmak gerekirse, Palmiye ağacı çok sert kabuklu ve suya dayanıklı bir ağaç. Büyümesi için sabırla su depolaması ve bu kadar yükselebilmesi için biraz “sert” olması gerekiyor. Bu da size bir motivasyon olabilir; sabırla çalışın ve biraz dayanıklı olun illa ki yükselirsiniz, şu an mevcut durumunuza odaklanırken ilerisi de mutlaka bakış alanınızda olsun, zirveyi net göremeseniz de orda bir yerde.
İndirmek için buraya veya resmin üzerine tıklayıp açılan resme sağ tıklayıp farklı kaydet diyebilirsiniz.
Ebat: 1920 x 1080 | 16:9 (HD 16:9960×540 1024×576 1280×720 1366×768 1600×900 1920×1080 uyumlu)
* Bu fotoğrafı diğer çözünürliklerde hazırlayamadım, dilerseniz 16:10 960×600 1152×720 1280×800 1440×900 1680×1050 1920×1200 çözürlükleri için kendiniz Gimp ile ayarlama yapabilirsiniz) Dosya boyutu: 2,1 MB
Ne zamandır günlüğüme bir yazı yazmamıştım. Yazacak şey yok diyemem elbette var ama yazacak zaman yok. Alışkanlıklar devam etmedikçe körelir gider, geri dönmek de zordur…
Günlüğümde bir Kategori olarkak “Duvar Kağıtları” bölümü oluşturmuştum. Profesyonel sayılmam, hatta vasatın altındaki yetneğim ile fotoğraf çekmeye çalışıyorum arada. Çok da ilerlediğim yok, kendimi geliştirmek için ne fotoğrafçılıkla ilgili bir şey okuyorum, ne de öğretici bir video izliyorum. Öylesine bir zevk şimdilik. Ama şunu söylemek isterim ki Bilgisayar kullanırken en çok hoşuma giden ekranımda güzel duvar kağıtları kullanmak ve de kendi çektiğim fotoğraflardan duvar kağıdı yapmak.
Şu sıralar az da olsa bir gayretle bir kaç duvar kağıdı oluşturdum. Sırayla paylaşayım.
İndirmek için buraya veya resmin üzerine tıklayıp açılan resme sağ tıklayıp farklı kaydet diyebilirsiniz.
Ebat: 1920 x 1080 | 16:9 (HD 16:9960×540 1024×576 1280×720 1366×768 1600×900 1920×1080 uyumlu)
* Bu fotoğrafı diğer çözünürliklerde hazırlayamadım, dilerseniz 16:10Â 960×600 1152×720 1280×800 1440×900 1680×1050 1920×1200 çözürlükleri için kendiniz Gimp ile ayarlama yapabilirsiniz) Dosya boyutu: 0,4 MB
Bugün hayatımda ilk kez kuş gözlemine katıldım. Kuş gözlemi Kültür Bakanlığı’na göre “doğayı kuşların dünyasından tanımayı sağlayan bir gözlem sporu” olarak tanımlanmış. Şurada kendi sitelerinde konuyla ilgili zayıf içerik sunmaktalar. Daha detaylı bilgi almak istiyorsanız tabi ki Google’a sormanız gerekiyor. Vikipedi(başına 0 koyun, tr.0wikipedia.org hala engelli, oradan bilgi almayı unuttuk. Engeli nasıl aşacağımızı söylemek de artık anlamsız, engeli aşmak ve susmak yerine bu engel niye var demek gerekiyor. Neyse, Flamingo‘lara dönelim…
Daha önce yapmadığım bir faaliyet odluğundan gayet yabancı olduğum bir konu, kuş ve balık konusunda çok gerideyim. öğrendiğim yenilebilir balık adları nihayet 10’u geçti, uçan kuşlardan ise 10 tane anca sayarım… Bu halde etkinlik boyunca iyi bir dinleyici olmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.
Bu yazıyı da sizlere bildiklerimi değil, dinlediklerimi aktarmak için yazıyorum.
İzmir’de Flamingo varmış, hem de şehrin içinde!
Flamingo deyince aklıma Flamingo Yolu ve Şerif Titus geliyor ve kuş olan flamingoyu da haliyle hep yabancı ülkelerde ve egzotik yerlerde yaşayan bir kuş türü olarak düşünüyordum, ne büyük bir cahillikmiş.
İzmir’e taşındığımız 2000 senesinden sonra (13 yılı İstanbul’da okul, iş derken geçti…) 2017 yılında bunu öğrenmek kendi adıma şaşırtıcı oldu, hem de bu kuşların burnumuzun dibinde Mavişehir’in sahilinde takıldıklarını görmek şaşkınlığımızı iyice artırdı. Yetmezmiş gibi öyle az biraz göçmen akını değil, dünyadaki flamingoların %5’i İzmir’de yaşıyormuş… Dünyadaki her 20 flamingodan 1 tanesi İzmirli. Biz bugüne kadar İzmir’de flamingo olduğunu nasıl öğrenmedik diye kendimize sorarken bu soruyu doğru sormamız gerekliliğini fark ettik, bize İzmir’de flamingo olduğunu neden öğretmediler, neden bu konudan bahsetmediler…
Sorunun bir cevabı var, rant. Bu canlıların yaşadığı Gediz deltaının ucunda iki büyük rant projesi yapılmış: Mavişehir Toplukonut alanı ve Atatürk Organize Sanayi Sitesi…. Bilen bilir, bu iki proje de Gediz deltasının ağzında denizden alınan topraklar üzerinde yapılmış. haliyle de bu hayvanlar için geride çok bir yer kalmamış.
Sadece flamingolar değil, Doğa Derneği’ndeki arkadaşların anlattığına göre nehrin getirdiği alüvyonlar burada ilk tür olarak deniz börülceleri tarafından tutuluyor, sonrasında oluşan kökler ve bataklıklara diğer balıklar gelip yumurta bırakıyor, semiriyor ve körfezdeki hayatın ilk başlangıcı buradaki deltalarda oluşuyormuş. Çok çevreci bir ifade gelebilir, daha basit dille yediğimiz ve deniz olanını fellik fellik aradığımız Çipura balıkları burada doğuyormuş. Flamingo ve diğer kuşlar da bu bataklıklarda besleniyor, ilerideki alanlarda ise yumurtlama gibi üreme faaliyetlerini gerçekleştiriyormuş. Doğanın iç işleri bunlar, biz karışmayalım demek gerektiği her halinden belli.
Kent’in büyüme sorunu ve tahribat…
Anlattıklarına göre 30 yıllık tahribatla yok edilen bu deltadan geriye kalan son kısıma da gözler dikilmiş. Yeni imar tasarısı son parçaya tümden göz dikmiş. Hadi o geçmese dahi kenardan köşeden tırtıklaya tırtıklaya toprak koparan müteahhitler yine iş başında ve açılan davaların genel kaderi olan ilk yürütmeyi durdurmanın iptaline müteakip Allah ne verdiyse binayı bitiriyor. Şu an iki tane 25 katlı bina inşaatta ve bu binalar yetmezmiş gibi yeni arsalara da başlayacakmış bu kişi. Giden olursa vinçleri görebilir. Ne garip ki mahkemeler sonrasında bu kişileri haksız da bulsa hiçbir şey yapılamıyor. Türkiye’de mahkeme kararına rağmen yıkılan bir tane bitmiş bina var mı? En meşhurlarını saymaya gerek var mı? Gökkafesler, Silüet bozan o meşhur gökdelenler….
Bu bölgenin Rekreasyon (Moda olan bir başka laf, Türkçesi Yeniden Yaratmak, Yaratmak Allah’a mahsus derseniz ise Yeniden Oluşturmak da diyebilirsiniz, Rekrasyon nedir yahu?)
Allahtan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin büyütülmesine dair bir plan yokmuş.
İkinci Büyük Sorun: İzmir Körfez Köprüsü
İzmir’in tarihine şöyle bakınca 70’li e 80’li yıllardaki Akdeniz Kenti, Akdenizin İncisi altın dönemlermiş, sonrasında ekonominin yavaşlaması, aşırı göç ve şehrin kendini yenileyememesi ile 2000’li yılların ortalarına kadar İzmir’de diğer büyükşehirlerimize nazaran daha yavaş bir büyüme hatta geride kalma görülmekteydi. Sonrasında ise toparlanma, şimdilerde ise “Yaşanacak Şehir” veya “Yaşanacak bir İzmir kaldı” düşüncesiyle yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya. Bu sefer nitelikli bir göç dalgası fakat tahribatı yüksek bir orta sınıf göçü bu. İstanbul’un artık koysan almıyor nüfusu taşıyor ve talarken de köpüğü İzmir’e boşaltıyor.
İzmir son yıllarda konut fiyatı en çoka artan şehir, nispeten önceleri rahat bir trafiğe sahip olması nedeniyle araç sayısının artışını cesaretlendiren kentte toplu ulaşımda geride kalmakta. Deniz ulaşımı ise ülkece tam randıman almayı beceremediğimiz bir konu. uzatmadan bence İzmir’in ulaşım planı sınırlı gelişme göstermekte ve mevcut yükü almayacak hale kısa sürede varmış durumda. Bu hali sürdürmek çok zor.
İstanbul’da iki boğaz arasında vapur çalıştırıp, Boğazların her iki yakasına paralel vapur çalıştırmayıp Boğa kenarı yollarda insanları saatlerce süründürmek nasıl anlaşılamaz bir olaysa, İzmir’de de körfezi doğru kullanamamak da öyle bir olay. Tabi coğrafya da müsait değil, şehrin bu yerleşimi ise işi zorlaştırıyor.
Yaşayan çoğu kişi bu koyu kırmızı trafikten kurtuluş için bu Körfez köprüsünü kurtarıcı olarak görüyor. Birçok İzmirli de buna ikna olmuş görünüyor. Doğrusu bu yerleşimde iki yaka arasında bir bağlantı gerekmiyor da değil.
Geçmiş günahları göz ardı ederek yeni günahlar için kredimizin olduğunu sanmamak gerekiyor. En doğru yatırım uzun vadeli yatırımdır felsefesine sahipsek tercihimizi doğa dostu yatırımlardan yana yapmalıyız. Bu deltaya ve körfeze zarar vermeyecek alternatif bir projeleri ortaya koymak gerekiyor. Daha maliyetli olsa da farklı güzergahta bir tüp geçit tercih edilmeli diye düşünüyorum.Gözlem etkinliğindeki arkadaşın dediği gibi, para ile her binayı, her köprüyü yapabilirsiniz, ama ne kadar para harcarsanız harcayın doğal yaşam alanı olmayan bir yere bir tane bile flamingo getiremezsiniz.
Körfezde yapılması planlanan köprü çok uzun. “Körfeze gerdan taktık”, “Akşam ışıl ışıl yanan köprümüz var” lafları ile ekstra süslenecek bir yapıya gerek yok. Belki farklı bir şehir olsaydı yavanlık içerisine bir ruh katabilirdi böyle uzun bir köprü. Konuyu İzmir’in büyüyen trafik sorununa çevirmeden konuya döneyim…
Kuş gözlem etkinliğinin sonunda katılımcılar bir araya gelerek bir flamingo figürü oluşturduk ve bu figürü drone ile yukarıdan fotoğraflandı. Güzel olmuş.
Günlüğümde Bitcoin ile ilgili ilk yazıyı En basit anlatımla Bitcoin nedir? Türkiye’de Bitcoin nasıl alınır? Bitcoin Yatırımı… başlığında yazmıştım. Yaklaşık üç ay önce yazdığım bu yazıdan sonra hem işim hem de merakımdan dolayı Bitcoin’i biraz daha yakından takip eder oldum. Her nasılsa başlangıcından itiberen tam da benim ilgi alanımda olan böyle bir şeye nasıl zamanında dahil olmadım doğrusu kendime de şaşırıyorum… Bitcoin’in Cent ve Dolarlarla ölçülen fiyatlarını kaçırdıktan sonra 5.000 Dolara dayanmış bir fiyattayken Bitcoin’e ilgi duymak çoğu kişiye doğru br yatırım tercihi gelmeyebilir.
1 Bitcoin 1 Milyon Dolar Olacak?
Aslında kafamı kurcalayan da tam olarak bu söz. Tam olarak iddialı ve cezbedici bir yatırımcı söylemi. Nasıl olacak? diye sorduğumuzda “Olacak!” cevabı dışında keskin bir yanıtı yok, sağlam bir dayanağı da olmayan fakat insanın beyninin içine giren bir söylem. Borsa endeksinde ve hisse senetlerinde de benzer söylemin yani şu hisse 15 TL olacak endeks 180.000 olacak denildiğinde de benzer bir yatırımcı davranışı tetikleniyor. Kuvvetli bir telkin yöntemi. Sanki yatırımcının beynine bu söz ile beklentinin tohumu ekiliyor. Piyasanın doğası gereği yeteri kadar yatırımcı yeteri kadar sabır ve inançla “mal toplayınca” arz kısılıyor ve ister istemez artış yönündeki fiyat hareketleoluyor. Sonrasında da bu söylem biraz da profesyönel spekülasyon desteği ile kendini haklı çıkarıyor.
Fakat Bitcoin gibi sayısal bir para söz konusu olunca, tarihimizde de benzetebilceğimiz bir süreç olmayınca Bitcoin’in nereye gideceğini kimse kestiremiyor.
Neyse uzatmadan bu söz beni de telkin etti, “Bu Bitcoin ne olacak ya…” denildiğinde içimdeki ses bu telkin ile ” 1 Milyon Dolar olacak” diyor, sonra kendi kafamda hesaplar yapmaya başlıyorum. İşte bu hesapları kafamda yapmayayım, yazıya aktarayım diye bu notlara başlıyorum.
Olur mu olmaz mı?
BitCoin’in 1 Milyon Dolara çıkacağını öngörmek için elimizde bunu destekleyecek veriler ve beklentiler ve güven olması yani sağlam “Nedenler” olması gerekiyor. Diğer yandan bakınca da “Neden 1 Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmasın ki” demek lazım, bu ikinci sorguda da Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmaması için bir neden var mı, bunu sorgulamak lazım.
Bir yatırım veya eyleme geçmeden önce karar verme sürecinde kafamızda pratik analizler yaparız. İşler biraz karmaşık ve değişken sayısı fazla olunca bunu kağıda döküp basit eksi artı analizi veya daha popüler olan SWOT ((Strengths, Weaknesses, Opportunities, Threats – Güçlü yönler, Zayıf yönler, Fırsatlar, Tehditler) yapmak işimizi kolaylaştıran basit kara alma yöntemleri, tabi bunu pek azımız yapıyoruz.
Biz burada Bitcoin üzerinden bir yatırım kararı veriyoruz, yazılı analizimizi yapmak bu iki tezimizi ayrı ayrı değerlendirip sonrasında karşılaştırırsak daha berrak bir sonuç elde edebiliriz diye düşünüyorum.
Gelin başlayalım. Karmaşık bir değerlendirme yapacak durumum yok, sizin varsa bir LibreOffice Calc veya Microsoft Excel’de bir çalışma sayfası açıp kendi puanlamanızı yaparsanız daha güzel olur. Ben kabaca burada nedenleri ve neden değilleri yazıp kendimce 10 üzerinden puanlayacağım. Öncelikle Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olacağını varsayalım, artılarını, eksilerini ve ama ve buna karşınlarını not alalım:
A) Bitcoin “1 Milyon Dolar Olacak” Diyoruz
Artılar:
Öncelikle Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmaması için teknik, veya resmi bir engel yok. (1 puan)
İlk ortaya çıkışından itibaren bügüne kadar gerek fiyat, gerekse güvenlik ve en önemlisi “ödeme aracı” olarak rüştünü defalarca ispat etti. (4 Puan)
Bugüne kadarki yaşadığı ani/şok düşüşlerde çok hızlı toparlanarak sürekli rekor tazeleyen çok güçlü bir trend oluşturdu.Bitcoin çöküşü, AltCoin çöküşü ve en son 3 Ağustos Bitcoin çatallanması gibi süreçleri kısa sürede atlattı. (6 puan)
Her düşüşün bir alım fırsatı olması: Şu an elinde Bitcoin olmayan ve treni kaçırdığını düşünen büyük bir yatırımcı kitlesinin treni yakalamak için Bitcoin’in biraz düşmesini bekkliyor oluşu. “Düşse de biraz Bitcoin alsak, kenarda dursun” siz de böyle mi düşünüyorsunuz? (5 puan)
Sınırlı sayıda bir arza sahip (8 puan)
Sayısal para borsasında adeta Amerikan Hazine Bonosu gibi bir konuma sahip. (5 Puan)
Diğer sayısal paralarla çapraz kurlarda kullanılan ana para birimi. Diğer “coin” lerin çeşitlenmesi ve bu çeşitliliğe yatırım yapmak için Bitcoin almak gerekliliği. Çapraz etkisi… (8 puan)
Bitcoin’e erişim günden güne kolaylaşıyor, sınırlı bir arzla geniş tabanlı ve “çok yüksek oranda kar etmek” isteyen bir yatırımcı kitlesi karşılamıyor ve fiyat tahtasına sürekli yukarı yönlü taze kan geliyor. (6 puan)
Kore, İran ve diğer ülkelere uygulanan ambargoların delinmesi için kullanılan ve hacimli işlemleri karşılayabilecek bir pazar büyüklüğüne ulaşmış olması. (7 puan)
Yasadışı bahis siteleri, uyuşturucu, silah ve kaçakçılığı gibi kirli işlerle uğraşanlar için çok temiz bir ödeme yöntemi olması. Tabi bu işler de büyük miktarları çabucak elden çıkarabilecek pazar derinliğine ihtiyaç duymakta. (6 puan)
Tam anlamıyla bir uzun vadeli yatırım olması, çoluğa çocuğa ve emekliliğe hazırlık: Küçük miktarları feda edilebilecek büyük miktarda yatırımcı. Bu tip yatırımcı aynı zamanda Bitcoin’i ellerinde çok uzun süre tutacağı için arzın kısılmasına fayda sağlamakta. (6 puan)
Er ya da geç, bankaların Bitcoin’i kabul etmesi ve birikim ve ödeme aracı olarak bu “tatlı pazardan” pay almak isteyecek olması. Bitcoin’deki esas yükseliş bu gelişmeden sonra olacaktır. Nedeni ise insanların paralarını güvende tutmak istemesi. Siz de çevrimiçi Bitcoin cüzdanınızın bir banka güvencesinde tutulmasını istemez miydiniz? (8 puan)
Güvenli Liman – Savaşlar ve küresel krizlerin devam etmesi: New York’a ve Washington’a nükleer füze düştüğünü düşünün veya Washington’a, dolarlarınız var ise pul değerine inecektir, nükleer savaş iki ülke arasında sınırlı kalırsa büyük ihtimalle dolarlarınızla soba yakabilirsiniz. Bu derece ileri bir senaryo olmasa bile her savaş ve her gerilim Bitcoin’i besliyor. Nedeni ise çok basit, savaşlarda para harcanır, ve harcanandan daha fazla para basılır, senyoraj ile paradan değer çalınır. Fakat Bitcoin yatırımcısının böyle bir derdi olmaz, toplam adet bellidir. Hatta Dolar ve diğer para birimlerindeki bir düşüşün Bitcoin’e etkisi çarpanlı olur. (6 Puan)
Kötüye giden ekonomiler: Ülkenizdeki yatırım araçlarının getirileri yıldan yıla azalıyor ve zengin olma ümidinizi yıldan yıla yitiriyorsunuz. Sonunu düşünen kahraman olmaz diyerek birikimlerinizi bu hikayeye yatırmanız çok mantıksız bir davranış olmaz. Neden olsun ki? (8 Puan)
Gelecekte zengin olmak için daha iyi bir hayal sunan bir alternatifin olması (4 Puan)
Toplam 88 puan.
B) Bitcoin “1 Milyon Dolar Olmaz” Diyoruz
Temettü veya doğrudan faiz geliri yok: Uzun vadeli yatırım araçları seçerken her yıl enflasyon üzerinde bir getiri sağlanması gerekmekte. Bitcoin hisse senetler igibi temettü ödemiyor, doğrudan faiz de alamıyorsunuz. Ancak Bitcoinlerinizi açığa satış yapanlara faiz karşılığı kiraya verebilirsiniz. Bu işlemde de vade 3-5 gün olduğu için sürekli bu işlemi yapmak sizi sıkacaktır, kiracı bulmanız da garanti değil. (6 Puan)
Gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek enflasyon: Örneğin Türkiye’de enflasyon %10, banka faizi ise %14, Bitcoin’in yıllık getirisi %9 olursa göreceli olarak %1 zarar etmiş olursunuz. Fakat ABD’de yaşıyor olsaydınız enflasyon %2 Bitcoin getirisi ise %9 iken reel karınız %7 olacaktır. Bu nedenle uzun vadede Bitcoin’in ülkenizdeki enflasyondan yüksek getiri sağlaması lazım. Bu da gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar için bir eksi. (5 Puan)
Artış Baskısı: Yukarıda yazdığım nedenlerden dolayı, Bitcoin üzerindeki ilgili korumak istiyorsa sürekli olarak fiyatını artırmak zorunda, bir kaç yıl beklenti altında artış gösterirse cazibesini hızlı şekilde kaybedebilir. (9 puan)
Güvenli saklama: 1 Bitcoin 500 USD iken çevrimiçi bir cüzdan sağlayıcıya veya kendi Bitcoin cüzdanınızın bulunduğu bilgisayara (işletim sistemi, güvenli ağ vs) güvenebilirsiniz, tabi bilgisayarınız da çalınabilir. Peki bir Bitcoin 100.000 doları geçerse, kaç tane çevrimiçi cüzdan sağlayıcısına güvenebilirsiniz? Bilgisayarınızın güvenliği gece uykunuzu kaçırmaz mı? Güvenli USB cüzdanınızı ya kaybederseniz? Bu fiyat baskısı psikolojik olarak küçük yatırımcıya sat baskısı oluşturacaktır. Bu nedenle yukarıdaki Al listesinde de bashettiğim Bankalarca saklanan güvenli Bitcoin cüzdanları olmadan astronomik fiyat hareketleri ve 1 Milyon Dolarlık hedef fiyatın gerçekleşmesi zor. (9 Puan)
Sistem güvenliği, Quantum bilgisayarlar gibi belirsizlikler: Çok düşük ihtimal verdiğim bir olasılık, ama olur mu olur, bir gelecekte Bitcoin ağının şifresi kırılabilir, ağ içerisinde büyük hırsızlıklar yapılabilir. Geniş çağta bir sistem açığı bütün hikayeye olan inancı yok eder ve Bitcoin gözümüze bir daha asla güzel görünmez. Fakat sistem şu anlık sağlıklı ve gelecekte de güvenlik güncellemeleri olacaktır. (3 Puan)
Bitcoin ağının yasaklanması veya çevrimiçi Bitcoin alım satımı yapılan sitelerin engellenmesi: Yine düşük bir olasılık verdiğim bir eksi. fakat Çin’in şu anda bu yönde kararlar alacağı konuşulmakta. Bu karar en çok Çin ekonomisini etkiler, malum en çok madencilik orada. Böyle bir karar alınsa da sürdürülebileceğini sanmıyorum. Ortada büyük bir pasta var. Meşhur söz, para üzerinde 0 faiz yazan borç senedidir. Bu nedenle devletler asla bu gücü paylaşmak istemez. Fakay yine de unutmamak gerekir ki bazen yasak olan şey daha çok cezbedicidir. (Bknz Yasak meyve)Â (7 puan)
Kısmen veya tamamen engelleyici yasal düzenlemeler: Yatırım Fonlarının Bitcoin’e ciddi miktarda yatırım yaptığını ve hatta araştırma raporları yayımladıklarını biliyoruz. Yatırım fornlarının ve emeklilik fonlarının portföylerinde ‘Bitcoin tarzı dijital paraları’ tutamayacaklarına dair bir yasal düzenleme Bitcoin’in 1 Milyon Dolarlık hedefini yok edebilir. (7 Puan)
Balon veya Ponzi korkusu: Resmi paraların sözde de olsa bir karşılığı var, gerçi ülke hazinelerinin sözüne çok güvenilmez ama en azından bir karşılık bulabilirsiniz. Fakat Bitcoin’in değerinin herhangi bir karşılığı yoktur, telep bittiği anda Bitcoin’lerinizi satacak bir yer bulamazsınız. Bu risk de kişi başına yapılan azami Bitcoin yatırımı üzerinde hep bir baskı olacaktır. Ev satınca Dolar alan tanıdığınız var, peki ev satıp Bitcoin alan tanıdığınız var mı? (10 Puan)
Sayısal Paralar arasında baş konumu kaybetmek: (6 Puan)
Devletler tarafından veya ülke Merkez Bankaları tarafından “resmi” sayısal para birimleri çıkarılması. Estcoin tamam peki sıradaki:Â Fedcoin, TCMBcoin? (5 Puan)
Sürekli gelen şok satışların devam etmesi ve Bitcoin’in artık güvenli bir liman olmadığı algısınin yerleşmesi: Piyasa’da en önemli şey inançtır. Şimdiye kadar BitcoiN’e gelen büyü ksatışlar telafi edildi, bu şok satışları sıklaşır (sık aralıklarla derin ve panikletici şekilde) ve yeteri kadar yatırımcının korkup sattığı Bitcoin’lerden dili yanarsa, “Bir daha bulaşmam” düşüncesinin yerleşmesi hikayeyi düzelmemek üzere bozacaktır. (4 Puan)
Bitcoin’in değerinin asla tam olarak hesaplanmaması, değer biçilememesi: Bu etkeni olumlu nedenler arasına da koyabilirdik, ama yatırımcı olduktan sonra Bitcoin’in karlı pozisyonlarda hep aşırı değerli olduğu hissine kapılmak. Sürekli bir kar satışını destekleyen faktör olarak bence önemli (7Puan)
Yüksek işlem masrafları: Şu an yanılmıyorsam çoğu yer 0.0001 BTC Â (yaklaşık 14TL) transfer ücreti alıyor ve buna da şebeke ücreti diyor. Bitcoin değerlendikçe işlem masrafları artacak ve küçük küçük birikimleri bir yerden bir yere aktarmak maddi kayıplara bile neden olabilir. Likidite daraltıcı bir özellik bu. Tabi 21 Milyon adet BTC sınırına ulaşılınca ağ üzerinde madencilik sadece transfer işlemlerini sağlamaya dönecek. (6 Puan)
Talep şoku: Bitcoin’in ederini belirleyen iki faktör var, alt limit elektirik ve donanım bedeli, bunun üzerindeki her fiyat ise talep tarafından belirlenmekte. Talepteki azalmaya karşı Bitcoin’in hassasiyeti çok yüksek. Düşünün elinizde çok değerli hale gelmiş Bitcoinleriniz var, ve tahtalarda alıcı saysı her gün azalıyor. Malınızı daha yüksek fiyattan veremeyeceğiniz korkusu malınızı daha aşağıda fiyatlara vermeniz konusunda sizi en çok ikna edecek etmen olacaktır. (6 Puan)
Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olması için bilimsel ve iktisadi bir dayanak yok. (1 Puan)
Toplam 91 puan.
Sonuç:
Bu basit değerlendirme tabloma göre 1 Bitcoin’in 1Milyon dolar olmasını destekler nedenler 88 Puan, bu fikre karşı nedenler ise 91 puan toplamına ulaştı. Yani az farkla da olsa 1 Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmayacağı sonucuna ulaştım. Şaka tabi, böyle bir sonuca ulaşılamaz elbette, sonuç şu ki Bitcoin’in 1 milyon dolar veya daha yüksek bir fiyata çıkmasını engelleyen veya ileride engelleyecek durumlarlar daha ağır basıyor.
İçimden geçen düşünce ise, Â yukarıdaki gerçekçilikten bağımsız şekilde 1 Bitcoin’in 1 milyon dolar olmasa da 100.000 Amerikan Doları seviyelerne çıkabileceği. Yukarısı için kuvvetli bir neden şimdilik göremiyorum.
Bonus: Bitcoin Teknik Analizi
Çin’in Bitcoin’in alış ve satış süreçlerine müdahale ve yerel satıcıları kapatacağına dair haberler sonrasında kendimce TradingView sitesi üzerinden iki tane Bitcoin teknik analizi yayımladım. İlki düşüşü işaret ederken ikincisinde düşüşte destek arayışına yönelik bir analiz yapmaya çalıştım. Sanıyorum ikincisi az biraz tuttu. İlgisi olan aşağıdan bakabilir.
Son olarak, bugüne kadar Bitcoin ile ilgili başarısız onca analiz ve gelecek öngörüsü yapıldı, bugün de yapılıyor. Piyasa açıklanması gerçekten zor bir yapı, binlerce değişken faktörü görünmez ele havale ederek açıklamaya çalışsak da boş. Piyasa dediğimiz yapı bireylerin psikolojisi tarafından güdülen, ihtiyaçları ve hırsları doğrultusunda toplu bir halde (nasılsa bir şekilde) koordine olunan ortak çıkarımlar sonucu ortaya çıkan gerçekdışı ve gerçekçi davranışların bütünü…
Son günlerde Bitcoin ve diğer sanal/dijital paralarla ilgili gözünüze bolca haber çarpacaktır, ilerleyen günlerde daha çok göreceğinize eminim. Ki bunların çoğu yazıldıktan hemen sonra dahi bayatlayacaktır. Ör. Bitcoin çöktü (15 dk sonra %30 geri tırmandı) Veya Wall Street Journal gibi gazetelerde “Yahu bunun ederi ne? Olsa olsa 0’dır https://www.wsj.com/amp/articles/bitcoins-wild-ride-shows-the-truth-it-is-probably-worth-zero-1505760623) gibi değerlendirmeler okuyacaksınız. Hatta JP Morgan gibi düşük fiyattan mal alıp yüksek fiyattan satmak zorunda olan yatırımcı kuruluşları bir yandan Ethereum alırken, diğer yanda ofislerinde sayısal paralarla ilgili toplantı yaparken “Bitcoin dolandırıcılıktır, alan personelim olursa hemen işine son veririm” gibi açıklamalarda bulunduktan yalnızca birkaç ay sonra bu aracı kurumların portföylerine sayısal paralar eklediğini göreceksiniz. Yorucu, sıkıcı ve piyasanın fiyat hareketi yaratması zorunluluğu nedeniyle bolca yalanlı spekülasyonlu bir süreç olacaktır.
Riskinizi ve tahammülünüzü bunlara göre ayarlayın.
Son olarak unutmayın ki doğru yatırım kararı kendi verdiğiniz yatırım kararıdır ve asla birileri dedi diye yatırım yapmayın. Kendi yatıırm kararınızı verirken de okumadan karar vermeyin, Bitcoin’e yatırım yapmak istiyorsanız muhakkak Bitcoin.org’daki çok  güzel hazırlanmış olan Sıkça Sorulan Sorular (https://bitcoin.org/tr/sss) sayfasını okuyun. Diğer alternatif sayısal paralara yatırım yapacaksanız illa ki bilgi sayfalarını okuyyun. Sayısal paralrın halka arzlarına girecekseniz illa ki White paper denilen Halka Arz İzahnamesini okuyun. Okumadan olmaz. Bknz: Warren Buffet ve 500 sayfa okuması.
Peki Sizce?
Sizce 1 Bitcoin 1 Milyon Dolar olur mu? Konuyla ilgili sizin nedenlerinizi veya neden olmayacağına dair düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Polemiğe açık bir konudan daha sağlam nedenler çıkarmak veya farklı bakış açısı yakalamak çok faydalı olacaktır.
Epey zamandır telefon üzerinden günlük girdisi göndermek niyetindeydim. Bunu yapmak için hep WordPress uygulamasının az biraz kendisini toparlamasını bekledim, sağolsunlar uygulama güzelleşti. Diğer yandan da sosyal medya akışlarında paylaşım yapmaktan yavaş yavaş soğumaya başlayalı çok olmuştu.
WordPress’in yıllar önce kendi sosyal akışını kendi sitende yap mantığıyla oluşturduğu bir mikro blog ileti biçimi var “Asides” Türkçeye Yan Sütun olarak aktarılmış.
Hani insanın aklına bir şey gelir, yazmazsa puf diye uçar yazsa 140 karaktere sığmaz Google+lasa akışta kendi bile kaybeder, Tumblr yapsa ayrı bir yerde kopuk kalır. İşte bu durumlarda artık Asides yazı biçimi ile anı daha çok kendime paylaşmak için telefondan iletiler göndermeye karar verdim; bir resim – iki satır, bir ipucu, yorumlanacak bir kaç şey.
Günlük benim, ileti benim.
Ha faydalı ipucu derken yazalım hemen, WordPress Andorid uygulamasında fotoğraf yüklerken hata alıyordum bir süredir. İzinler, veya resim yüklenemedi vs şeklinde bir hata idi, meğerse sitemi https ye geçirdim diye olmuş, siteyi uygulamadan kaldırıp adresi https ilr başlayarak yazıp tekrar ekleyince sorun ortadan kalktı.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren epeyce bir müddet kendisini batılı kapitalist sistemin sermaye piyasası araçlarından olabildiğince uzak tutmaya çalışan bir ülkeydi. Karma ekonomik model, devlet planlaması, yol verilen tacirler, el verilen sanayiciler derken bu “ucube” halini almış bir ekonomik sistem yüzlerce zengin yarattığı gibi milyonlarca kişinin sırtına da kalkınmanın bedelini yükledi.
Tabi bu yazıyı yazarken yakın Cumhuriyet tarihinin ekonomik ve finansal politikasını derinlerine inmeyeceğiz elbette. Ama 24 Ocak 1980’de açıklanan meşhur “24 Ocak Kararları” sonrasında yaşanan hızlı finansal dönüşüm sebebiyle sonraki yılalrda yaşanan finansal krizler ve “olaylar” -hatta trajediler diyebiliriz- hepsi bu karman çorman sistemi kapitalizmin kuralına uydurmak için yapılan ayarsız geçişin sonucu. Ülkemizin bu geçiş esnasındaki kanun ve mevzuat boşluklarını – eksiklerini futbol sahasında basketbol ve hentbol kurallarına göre maç yapmaya benzer bir durum olarak görebiliriz. Yöneticilerimizin “Biz artık tam anlamıyla Serbest Piyasa kurallarına göre oynamaya başlayacağız dedikten sonra”:
– “Aa bi dakika kuralların (Sermaye Piyasası düzenlemeleri) yazılı olduğu kitabın içi boş”
– “Olur mu insanlar bir şeyler yapmaya başladı, finansal ürünler çıkarıyorlar, piyasa gelişiyor”
– “Ses etmeyin, herkes halinden memnun ise ellemeyin, devam etsinler o zaman”
– “Efendim, işler karıştı, iş kontrolden çıkıyor. Şöyle şöyle düzenlemeler varmış bu işte biz yapmamışız, yapalım mı?”
– “O düzenlemeler vaktinde olması gereken düzenlemeler, biz durumu kurtarmak için ‘kendimize gerekli’ olan düzenlemeleri yaparız”
– “Ama efendim, sonuçları vahim olur”
– “Bize bir şey olmasın, sonrası Allah kerim, ilerde düzeltiriz” (…20 Yıl sonra olması gereken gerekli düzenlemeler yapılır, oyun doğru kurallarla oynanır…)
Yakın piyasa tarihimizi birçok kişi benzer şekilde aktarmakta. İşte Nasrullah Ayan da bu dönemde yukarıdaki diyalogda bahsedilen kişilerden birisi.
Zamanında Borsada Önden Koşanlar adlı kitabı okumak için elime aldığımda Türkiye’de borsanın ilk kuruluşunda fırtınalar estiren bu kişiler  için “herhalde bu kişiler şu an çok zengindirler” diye bir fikre kapılmıştım. Fakat kitabı okuyunca durumun hiç de öyle olmadığını, birçok kişinin finansal piyasalarda hızlıca edindiği servetleri aynı hızda ve dramatik şekilde kaybettiği, diğer bir grubun ise açılan soruşturmalar nedeniyle ciddi miktarda parasal ceza ve “işlem yasağı” cezalandırıldığını öğrenince ülkemizdeki parasal piyasalarla ilgili fikirlerim değişmişti.
Nasrullah Ayan’da bu önde koşan kişilerden birisi olarak bir uçtan bir uca kendi hayatını ve “para kazanma” yolunda hızlı başlayan ve sonrasında talihsiz serüvenlerle kaybettiği servetini “kendi ağzından” anlatmak için bu kitabı yazmış.
Kitap samimi bir ağızla yazılmış bunun yanı sıra genelde sıkıcı ve karmaşık olarak algılanan finansal piyasa hikayelerini herkesin anlayabileceği dilde bir basitlikle anlatıyor. Kitapta olayların anlatılış biçimi keyifli ve akıcı bir dille yazılmış, gerek yerinde özeleştiri ve samimi itiraflar gerekse işin “incelikleri” basit ve pratik bir dille anlatılmış. Nasrullah Ayan’ın zekasını ve becerisini kitabı yazarken de göstermiş sanki.
Borsa, ticaret, Türkiye’nin yakın tarihi ve 24 Ocak Kararları, Banker skandalı, Altın kaçakçılığı, hayali İhracat, 90’lı yılların enteresan olayları gibi konularda ilgiliyseniz kesinlikle okumanızı öneririm.
Kitabın ve Nasrullah Ayan’ın serüvenlerinin kısa bir özerini yazmak gerekirse, dönemin sınır illerinin meşhur işi olan kaçakçılık ekosisteminde Antep’li bir ailenin gerçekten kıvrak bir zekaya sahip oğlu olan Nasrullah, mal ticareti ile başladığı hayatında fırsatları değerlendirerek çoğu zaman da yaratarak ciddi kazançlar elde ediyor. Bu süreçte, piyasanın fırsat pencerelerini kollarken piyasanın mevcut oyuncularını da zeka dolu hamlelerle devre dışı bırakmayı beceriyor genç Nasrullah. Ülkenin sıkı döviz ve kur politikası ise en büyük kar fırsatını yakalamasına izin veriyor. Bu fırsatları kullanmak için ise bazı abra kadabra numaraları ve uluslararası çevresini çok iyi kullanıyor. Tabi hiçbir fırsat  penceresi sonsuza kadar açık değil, bu fırsat pencereleri kapanırken Nasrullah ülkemizde yeni kurulmuş ve kara düzende yürüyen taze Borsa ile tanışıyor ve burada spekülasyon (üç yatırım beklentisinden biri) ile büyük miktarlarda para kazanıyor. Borsanın yeni oluşu ve hisse değerlemesi gibi kavramların zayıf olması burada inanılmaz fırsatlar yaratıyor, örneğin Ereğli gibi bir sanayi devinin ederini devletin bile bilmemesi şu an bize çok ilginç gelebilir (belki de gelmeyebilir ¯\_(ツ)_/¯ ). Sonrasında ise piyasadaki mevzuat eksikliği nedeni ile oluşan finansal bir balonun patlaması ve ardından devletin intikam almak için izlediği yol…
Kitabı anlattığı olaylar dışında bir de Nasrullah Ayan’ın kişiliği yönünden baktığımızda çok ilginç şeyler görmekteyiz. Nasrullah Bey’in kendini ve olaylar karşısındaki davranışlarını anlatışından yola çıktığımızda;
Zeki; okula devam etmese de konuyu kavrayıp üniversite sınavını kazanabilen, bir de gelecekteki eşine ders çalıştırabilen. Ki bunları yaparken bir yandan da bakliyat ihracatı peşinde koşturuyor.
Ticari refleksi yüksek; girişken ve “yerinde ve işe yarar bir hadsizlik” yapabilecek kadar cüretli ve yerinde nükteci.
Yurt dışı bağlantısı olan ve sermaye yönünden şanslı
O döneme göre çok uluslu işler yapabilecek kadar yabancılarla iletişim sağlayan – Birden çok yabancı dil biliyor mu yoksa tercümanlar sayesinde mi işleri yürütmüş, bu kitapta göremediğim fakat çok merak ettiğim bir husus. Şayet birden çok yabancı dil öğrenmiş ve kendi iletişim ihtiyacını kendisi sağlamışsa -ki ticaret dili vs- bu da büyük bir başarı.
Mevzuata ve diğer ülkelerin ihalat/ihracat rejimlerine hakim. Bu da hem danışmanlık hem de çokça okuma yapmayı gerektiren bir husus
Bir şekilde finansal okur yazarlık öğrenmiş, bilanço ve şirket değerleme konularına bugün bile Türkiye’de doğru düzgün ilgi gösteren yatırımcı yok.
Sadece al-sat işi yapmıyor aynı zamanda gerçek anlamda bir piyasa yapıcısı. Şöyle ki piyasadaki yatırımcı sayısının artması için Borsa Dergisi ve Türkiye’de bir ilk olarak Borsa Dizisi yaptırıyor. Bu da vizyon gerektiren bir girişim. Çoğu kişi bunu boşa para harcama olarak değerlendirir.
Bu işleri yapan birçok kişi aksine sağ/merkez-sağ görüşlü değil. Sol görüşlü “Kızıl” lakaplı bir borsacı
Açığa mal satma konusunda şanssız – takıntılı, belki de başarısız bir kumarbaz.
Nasrullah Ayan çok görüldüğü kadarıyla çok kıvrak bir ticari zekaya sahip, çok uluslu işleri kotarabilecek kadar iletişim becerisi yüksek, bunun yanı sıra sürekli gelişime açık ve sürekli öğrenen bir insan. Bunu geçmişinde sınır ticareti yapan bir basit tüccardan çapraz parite işlemleri yapabilen bir “trader” a dönüşmesinden ve sonrasında ise sermaye piyasalarını yoktan oluşturan bir kurucu olmasından görebiliyoruz. O dönemde bunları yapabilmek müthiş… Kelimelerle tarifi yok.
Kazık yediği kişiler bölümü ise 80’li yıllarda doğan insanların iyi tanıdığı “meşhur simaların” geçmişlerine güzelce ayna tutmakta.
Tabi kitabın sonu aslında en büyük hayat dersini vermekte, hepimizin aç olduğu başarı ve paranın göreceli olduğunu anlamamızı ve kişinin hayatta alacağı en büyük faydanın -mutluluk diyelim- Â zenginlikle değil kalıcı mutluluk ve refahla oluğunu çok güzel anlatıyor. Â Zenginliğin “yaşanacak yıllarımızı” feda edip elde ettiğimiz bir sabun köpüğü olduğunu bilseydiniz, yine paranın amansızca peşinden koşar mıydınız?
Nasrullah bey, elbette kendiyle barışık bir kişi olarak geçmişiyle ilgili bir topyekün bir pişmanlık duymamakta, mutluluğun sırrı da bu tabi, ama aradaki küçük “keşke”lerin ağırlığı sanki “pişman değilim”lerden çok daha fazla bir özgül ağırlığa sahip.
Nasrullah Ayan kitabında olayları anlatırken okuyucuya kendisini hakkında epeyce fikir veriyor. Öyle kendine övünç satırları değil bunlar, daha çok okuyucuyu kendisi yerine koyarak, okuyucuya olaylar ve sonrasındaki durumla ilgili eylem ve yargıda bulunma imkanı da veriyor.
Özetle bu yılları Nasrullah Ayan’ın birinci ağzından dinlemek ve görme imkanı veren başarılı bir kitap. İlk basım olduğu için bazı yerlerde bölüm tekrarı bazı yerlerde ise tarihlerde birtakım hatalar var ama önemsenecek kadar büyük değil.
***
Aslında böyle kitaplar bireylerden çok toplumu da anlamakta çok faydalı oluyor. Sermaye piyasası’nda “zengin olmak” isteğini sonsuz getiri olaslığıyla iradenin aç gözlüğe, alın terinin ise kolay paraya tercih ediliği toplu bir “çılgınlık hali” olarak değerlendirebiliriz. Ne hikmetse (!) tam da bu “çılgınlık hali” insanlara para kaybettiriyor, sonrasında da kaybedilen parayı kazanmak için tüm birikimlerini daha riskli araçlarda tükeniyor. Bir de buna ek olarak “fırsatçı şark kurnazları var” ki onlar da işin sonunda mağdur oluyor. Bir zamanlar Deli Yürek diye bir dizi vardı, orada 500.000 TL ederi olan bi evi 200.000 TL’ye  almak için dolandırıcıya para kaybeden insanlar mafya’dan yardım istiyordu, mafya ise bu insanları kovuyor ve “500.000 ederli vi 200.000 TL’ye alırken uyanıktınız da dolandırılınca mı saf mağdur” oldunuz diyordu. Borsada da benzer bir “mağdur” yatırımcı kitlesi daimi olarak var. Alın terim, kazanırken çok zorlandım dedikleri birikimlerini para yatırınca birden 10 kat gideceğini zannettikleri hisselere yatırıp sonrasında da paraları batınca mağdur olan bir kitle bu. Ah be kardeşim, çok zor kazandım diyorsun işte, kazanmak kolay değil işte, birden zengin olma hevesiyle onca yılını heç ettin işte… İş işten geçtikten sonra ise gerçekle yüzleşmenin acısı ve alın terine karşı açgözlülüğün sebep olduğu iç ihanetin pişmanlığı.
Bir diğer grup ise daha yüksek bir sermaye ve biraz daha iyi bir finansal okur yazarlığa sahip, üstüne üstük bir de piyasa oyunları yapamasa da bu oyunlara katılan, yukarıda andığımız geniş toplum kitlesini de peşine takan kişiler.
İşte “Borsa Kralı” kitabında Nasrullah Ayan ve diğer Kralların karşısındaki mağdur kitle de bunlar. Bir kurt sürüsü düşünün, birlikte avlanıyorlar ama sürünün liderini devirerek bütün avı kendileri yemek istiyorlar. Veya kontlar ve lordların hem krala sadakat sunmaları hem de halk desteğiyle onu devirmek istemeleri gibi… Açgözlülüğün felakete sürüklediği onca örnek.
Benim düşüncem genelde şu oluyor orta ve küçük ölçekli yatırımcıysanız “Yatırım amacı dışında” finansal piyasalara para koymayın, diğer bir deyişle “Paranız kıymetliyse spekülatif işlere girmeyin”. Ne siz üzülün ne de size başkası üzülsün. Ya peki ne yapalım derseniz, en basit ve en gene lyatırım tavsiyesi olarak  “Yatırımcı olun, düzenli temettü ödeyen iyi şirketlerin hisselerini uzun vadeli bir hedefte elinize para geçtikçe azar azar toplayın.”.
Mutlu günler.
Kendime not: Okuduğum her kitapla ilgili kısa bir yazı yazayım diyorum, ne zaman yazsam uzun oluyor, sonraki yazılar için üşengeçlik doğuruyor. Neyse şurası Goodreads hesabım, siz de açın iyi oluyor.
Şu günlerde çevremizde en çok duyduğumuz şeylerden biri “Bitcoin diye bir şey varmış acayip artmış, zamanında 100 dolarlık alanın 60 -70 milyon dolar para kazanış” lafları. Bu kadar konuşulmaya başladığı için üzerine biraz yazıp düşünmek için böyle bir yazı yazmaya karar verdim. Kavrama yabancı olduğumuz için ilk kısımda En basit anlatımla Bitcoin nedir? ve Bitcoin Yatırımı Karlı Mıdır? sorularına soru cevap şeklinde, ikinci kısımda ise Bitcoin’i Türkiye’de nasıl alabileceğimiz konularına değinmek istedim.
Bitcoin Nedir?
Bitcoin bir sayısal paradır. Temelinde paradan farklı bir şey düşünmeyin, kafanız karışmasın. Her para gibi Bitcoin’in de piyasa tarafından belirlenen bir değeri vardır. 1 Amerikan Dolar’ı piyasada nasıl 3,50 TL değer buluyorsa, Bitcoin’de piyasamızda bu yazının yazıldığı an [04.06.2017] şu an 8.900 TL civarı değer bulmaktadır.
Parayı ülkelerin Merkez Bankaları basar, Bitcoin’i kim basar, fazla basılırsa ne olacak?
Hepimizin aklına gelen bir soru bu. Paranın değerini piyasa talebi ve dolaşımdaki miktarı belirler buna da ülkelerin bağımsız merkez bankaları (!) veya hükumetlerin doğrudan ürettiği politikalar belirler. Devalüasyon, senyoraj, enflasyon… Çoğu siyasi ve iktisadi karar neticesinde paraların değeri Merkez Bankası & Hükumet otoritesi tarafından belirlenir. Cebimizdeki TL, USD, EURO vb tüm para birimlerindeki en büyük etken ve risk budur. Çoğu zaman bu otoriteler tarafından fiyat istikrarı sağlanamaz ve paranın değeri erir.
Talep kısmını ayrı kenara koyun, para talebi toplum tarafından bir etken olduğu için daha farklı bir değişlendir. İşte Bitcoin’in de ortaya çıkış felsefesi bu, Hiçbir merkez bankasından ve hükumetten etkilenmeyecek, otoritesiz, merkezi bir yapıya tabir olmayan özgün bir yapı. Ve hikmeti şu ki, Bitcoin’i de üreten bu merkezi olmayan yapı, siz, ben veya Kamil abi… Dünya üzerinde İnternet erişimi olan herhangi bir insan Bitcoin sisteminin bir paydaşı olarak bu parayı üretebilir, bu parayı alıp bir başkasına gönderebilir. Bu işlerin hepsinin muhasebesini de yine bu kişilerin bilgisayarları yapar.
Nasıl yani, o zaman kim yönetiyor bu parayı? Kim üretiyor, kaydı kuydu var mı? Muhasebesini kim tutuyor?
Bitcoin gizemli bir ekip tarafından oluşturulmuş, son derece sofistike tasarlanmış bir internet ağıdır. Bu ağı oluşturan parçalar ise sizin benim gibi sıradan insanlar ve bilgisayarlarına yükledikleri yazılımlardır.
Bildiğimiz Muhasebede işlemler nasıl defter tutarak oluyorsa örneğin Para Çekince hesabınıza yapılan Borç Alacak kayıtları vb, Bitcoin’de de işler şifrelenmiş sanal defterler olarak adlandırabileceğimiz “Blok”lar üzerinden olmaktadır. Öyle bir yapı ki hem işlem kayıtları hem de Bitcoin üretmek işlemi bu Bloklar üzerinden oluşmaktadır.
Bitcoin elde etmek aslında bu sistemin bir ödülüdür. Her bloktaki işlemlerin sağlaması yapılır, bu işlem zor bir işlemdir ve ödülü de büyüktür. Yani özetle bitcoinin Muhasebesini tutarak bitcoin kazanıyorsunuz demek yanlış olmaz. Bu muhasebe blokları içinde bu işlemleri gerçekleştirip para kazanmaya da Bitcoin madenciliği denmektedir.
Bilgisayarım İnternetim var, ben de Bitcoin madenciliği yapayım, biraz para kazanayım. Olmaz mı?
Olur, ama mantıklı olmaz… Belki bir 4-5 yıl önce mantıklı olabilirdi ama şimdi hiç mantıklı değil. Nedeni ise Bitcoin’in tasarımı gereği günden güne madenciliğin zorlaşması. Kuruluş tasarımına göre dünyada en fazla 21 Milyon Bitcoin üretilebilecektir. Bu tutara ulaşma hızı da zorluk derecesi ile uzatılmaktadır. Her çözülen blok için şu anda ödül 25 Bitcoin imiş, bir sonraki yarılanmda ise bu oran 12,5 BTC’ye düşecekmiş. Yani bir yatırım yapıp başabaş noktasını hesap etmeye kalktığınıza maliyetiniz 2’ye çıkacak. Bknz:Â https://99bitcoins.com/bitcoin-mining-profitable-beginners-explanation/
Eee peki kimse madencilik yapmaz o zaman.
Standart donanımla evet, kimse yapmaz. Ama bu iş ne kadar zorlaşırsa bu işi yapmak isteyenler de daha özel donanımlar tasarlayıp üretiyorlar ASIC madencileri vs. Son model donanımlar için bkz:Â https://bitcoinworldwide.com/mining/hardware/Â Bir de Bulut Madenciliği var, ama onun pek karlı olmadığı söyleniyor.
Ama Bitcoin’in fiyatı sürekli artıyor, bir yerden başlamak lazım değil mi?
Madenciliğe bir yatırım yapmak, kabul edelim, birçoğumuzun boyunu aşar. Hem teknik bilgi hem sermaye hem de elektrik faturası gibi ülkemizde ciddi bir maliyet. Niyeti olan “normal bir vatandaş” ancak ve ancak Bitcoin’e uzun vadeli yatırım veya kısa vadeli speklülatif hareketlerden para kazanabilir.
Peki bu Bitcoin’in fiyatı nereye kadar artar?
Her yatırım aracında olduğu gibi cevap nettir: Bunu kimse bilemez. Kuruluşuna ve gidişata göre 21 Milyon adet Bitcoin’in tamamının çıkarılması 2033 senesi gibi gerçekleşecektir. Artık yeni Bitcoin çıkmayacağı için arz tarafında ciddi bir kesinti olacak ve bu saatten sonra sadece işlem masrafları kazanılabilecekmiş. Bu durumda Şu anki pazar hacmini düşündüğümüzde Bitcoin’in fiyatının çok daha artacağını söyleyebiliriz. Öyle ki 1 Bitcoin’e 1 Milyon Dolar bedel biçenler bile mevcut. Olabilir mi, olabilir. Virgülden sonra küsüratlara kadar bölünüp dolaşabilen bir para için fiyat adedin önünde engel değil. (1 Milyon USD’lik bir banktnotu bozduramazsınız, ana 1 Bitcoin’i virgülden sonra 8 haneye kadar bölüp harcayabilrisiniz buna “1 Satoshi” deniyormuş, kuruş gibi). Bitcoin’in nereye kadar gideceğini kimse kestiremez. Bunu şayet biri bilecek olsa, şu anda dünyada bunu yapabilecek çok fazla “akıllı milyarder” var, piyasadaki bütün Bitcoin’i toplardı.
Hadi yatırım yapma kararını aldık, güvenli mi birikimimiz heba olur mu?
Görüldüğü kadarıyla güvenli, cüzdanınıza sahip çıkarsanız çalınma sorunu yok. Sistem güvenli mi, evet, geçmişte bu ağa yönelik saldırılar olmuş, sisteme yamalar yapılmış vs. Ama şu anda sistem için potansiyel ilerideki en büyük tehdit Kuantum Bilgisayarların (şu an var olmayan “kuantum” bilgisayarlar) Bitcoin ağının şifrelerini kolayca kırması. Bu bilgisayarların devreye girmesi durumunda ise bununla ilgili güncelleme yapılacağı da söyleniyor.
özetle, sayısal olarak bir güvenlik olsa da bir “sigorta” ve “miras” müessesi yok. Örneğin paranızı bankaya yatırırsınız, hisse senediniz merkezi kayıt kuruluşunda olur, vardır ve sizin adınızadır. İlerde bir durum olursa bu konularda bir ha iddia edemezsiniz. Ha tam tersi şu risk de var, devlet bu ya, bazen korur bazen de el koyar. Bu korumalı hesaplardaki paralarınıza yarın birgün devletin olağan veya olağanüstü bir kararıyla el konabilir, ama devlet Bitcoin’lerinize el koyamaz. Özetle, teknolojiye devletten daha çok güveniyorsanız Bitcoin sizin için doğru bir yatırım aracı.
Peki Bitcoin’in fiyatını artıran diğer faktörler neler?
Bitcoin pazarı şu an yaklaşık 40 Milyar dolarlık bir pazar. Bu pazarın içinde küçük yatırımcıdan tutun büyük Wall Street fonları bile var. Öyle ki Bitcoin’in esas artışı zannediyorum Bitcoin’in hızlanan büyümesi kötü olacağıyla ilgili olumsuz görüşteki Wall Street analistleri ve finansal profösörlerin yanılmasından sonra kurumsal yatırımcının bu işe dahil olmasıyla gerçekleşmiş. Bitcoin üzerinden izi sürülemeyen para transferleri yapılabilmesi de bir diğer faktör. İran, Kuzey Kore gibi ülkelerin yaptıkları ambargo dışı yüklü işlemleri BTC aracılığıyla gerçekleştirdiklerini varsayarsak bu bile çok önemli bir değerlenme sebebi. Diğer yandan da uyuşturucu ticareti ve suç ödemeleri, kara para aklama vb gibi işlemler de talep yönünü artıran şeyler. Ama diğer yandan “kazanma isteği” piyasadaki hızlı artışı açıkmalak için bence en doğru sebep. Aşağıdaki grafiğe bakınca “Tüh keşke alsaydım, ulan hala gidiyor en iyisi alayım” demeyen var mıdır?
Ya Bitcoin bir “Balon” ise?
Dünyadaki yatırım araçlarının “ederi” ve “değeri” çok farklı şeyler, piyasa ederi görmez, daha doğrusu göremez, çünkü kusursuz bir piyasa yoktur. Genellikle değer biçilir. Ederin üzerindeki bir değer biçimine eninde sonunda bir değer gelir, çünkü kar etmek için aldığınız malı satmanız gerekir. Geçmişte birçok “Balon” patlamıştır. En dramatik örnek ise “Lale Çılgınlığı”dır. Mutlaka okumanız gereken bu ekonomik çılgınlıkta Lale Soğanı’nın nasıl yüksek fiyatlara çıkıp nasıl bir çöküşe sebep olduğunu iyice görmeniz gerekir. Mutlaka okuyun https://ipfs.io/ipns/QmVH1VzGBydSfmNG7rmdDjAeBZ71UVeEahVbNpFQtwZK8W/wiki/Lale_%C3%A7%C4%B1lg%C4%B1nl%C4%B1%C4%9F%C4%B1.html (Vikipedi’nin engellenemez Türkçe Sürümü
Lale soğanı sözleşmeleri için standartlaştırılmış fiyat endeksi. Earl Thompson tarafından oluşturulmuştur. Thompson’ın elinde 9 Şubat ile 1 Mayıs arasında fiyat verisi yoktu, dolayısıyla düşüşün şekli bilinmemektedir. Fiyatlar bilinmese de lale piyasasının Şubat ayında aniden çöktüğü açıktır.[21]
Bitcoin’i az biraz anlattım saysam da, yazmaktan ve sizin de okumaktan yorulduğunuz bu giriş kısmının sonunda yeni bir pencere açarak konunun derya deniz olduğunu, piyasada tek para kripto paranın Bitcoin olmadığını ve birçok “değerli” alternatifi olduğunu da belirtmek isterim. Aşağıdaki grafik konuyu güzelce anlatıyor. Bu diğer alternatif kripto paralardan en iddialısı Ethereum. Bitcoin altın ise Ethereum petroldür diye bir etkileyici bir söylemleri var. Günümüzde hiçbir şey alternatifsiz değil, BTC’ye alternatif her para biriminin ayrı bir işleyişi, mantığı ve gelecek öngörüsü var.
Bunların içinde en hayırlı olanı olan CureCoin’ile ilgili de aşağıdaki yazımı okumanızı öneririm.
Sayısal bir para olan Bitcoin’in ne olduğunu bildiğinizi varsayarak devam etmek istiyorum. Her yerde duyuyoruz Bitcoin öyle, bitcoin şöyle rekor kırdı… Keşke zamanında Bitcoin üretmek için “Madencilik – Mining” yapsaydık, hadi yapamadık keşke biraz alıp kenara koysaydık… Ama keşkeler keşke olmasa… Çoğu sıradan insan gibi her finansal fırsat sona erdiğinde olan bu pişmanlık çok normal.
Gerçi bu yazıyı da Bitcoin fiyatının tarihi bir zirveyi gördüğü şu günlerde yazıyor olmak da bir “keşke” konusu ama neyse… En azından artık tam anlamıyla kabul gören bir para birimi olan Bitcoin’i yatırım/spekülatif amaç dışında artık ihtiyaç gereği de alma zaruriyeti oluşunca “Nasıl Bitcoin Alabilirim?” sorsuna bir yanıt olması için yazalım, işe yarar belki… Ha bir de bu günlerde yaşanan WannaCry fidye saldırısı sebebiyle almayı düşünüyorsanız sakın bu amaçla Bitcoin alıp da fidyecilere ödeme yapmayın!
Bitcoin’i daha kolay anlamak ve neler yapabileceğimizi planlamak için Bitcoin’i bir döviz olarak görmekte fayda var. Dolar, Euro veya Yen’den farkı yokmuş gibi düşünün. Tıpkı diğer yabancı para birimleri gibi Bitcoin’i de ödeme, yatırım ve spekülasyon (fiyat artışından para kazanma beklentisi) Â amacı ile alabilirsiniz. Bunlarla sınırlı olmamakla birlike Bitcoin’in çok gelişmiş türev piyasaları da mevcut ki normal döviz opsiyonlarının yanı sıra deniz derya bir Bitcoin pazarı oluşmuş durumda ki bu da teknolojinin ve teknoloji sever yatırımcının bir yansıması. neyse biz fazla uzatmadan konunun özüne gelelim.
Bitcoin Almak İstiyorum, Neler Lazım
Bitcoin’i alabilecek para ve saklayabileceğiniz bir cüzdan.
Para tamam da cüzdan nedir? diyebilrsiniz. Hiçbir para açıkta durmaz, Bitcoin cebinizde taşıyabileceğiniz elle tutulan bir para değildir. Bitcoin’i saklayabilmek için cüzdana ihtiyacanız vardır. Bitcoin cüzdanları:
1- Bilgisayarınıza veya telefonuza kurabileceğiniz elektronik cüzdanlar
Bitcoin.org sitesi üzerindeki Cüzdanınızı Seçin bölümüden faydalanabilirsiniz.
Artıları: İşlem masrafı olmaması, gizlilik ve hız.
Eksileri: Güvenlik, internet bant genişliği harcanması.
2- İnternet üzerinde hesap açıp kullanabileceğiniz Çevrimiçi (Online) Cüzdanlar
Artıları: Saklama kolaylığı, diğer kripo paralara dönüştürme kolaylığı vs.
Eksileri: İşlem komisyonu, güvenlik
Tercih nedeni, zahmetsiz ve kolay.
ben CureCoin madenciliği yaptığım için tercihim: Coinpayments.net
Cüzdan Tamam Sırada Ne var:
Cüzdanınıza Bitcoin yatırabilmek veya daha doğrusu size Bitcoin gönderilmesi için gerekli Bitcoin Adresi (Deposit Address) gerekmekte, bunu da kolayca görebilirsiniz.
Bitcoin Almak İstiyorum, Nerede Satılır
Bitcoin diğer konvertıbl (çevrilebilir) para birimlerinden farklı olarak Bankalarda satılmaz. Bunun nedeni Bankaların hukuki belirsizlik ve para transferlerinin takibinin imkansız olacağı varsayımı ile sorumluluk almaktan kaçınması. Bu nedenle Bitcoin’i şu anda Türkiye’de
İnternet Üzerinden
Bitcoin Alıp/Satan siteler: Koinim.com – BTC Turk (Havale, EFT ve Kredi Kartı)
ve Yabancı Siteler (Kredi Kartı)
Bireysel alıcı ve satıcıları buluşturan Bitcoin pazarları: localbitcoins.com vb
Burada dikkat edilmesi gereken Bitcoin aldığınız parite. Parite Satan sitelere göre değişmekte LocalBitcoins.com üzerinde ise alış yapacağınız tutar aralığına göre de farklı fiyatlar verilmekte.
Türkiye’de hizmet veren Koinim ve BTC Türk üyelikleri biraz zahmetli. yasal bir düzenleme olmadığı için alan satanın belirlenmesi ve ilerde sorun olmaması adına bir kağıda “Kendi rızamla Bitcoin almak istiyorum” yazmanızı ve kimliğinizle birlikte selfie çekmenizi istiyorlar. LocalBitcoins.com satıcıları da benzer uygulamalar yapmaya başlamış. Enteresan ama tek seferlik bir prosedür.
Gerçek Hayattta:
Yüzyüze, yani Bitcoin sahibi birisiyle gerçek hayatta buluşup havale -eft, elden ödeme karşılığında Bitcoin transferi
Bitcoin’i aldım, Bitcoin ile nasıl Bitcoin gönderebilirim, ödeme yapabilirim?
Bitcoin göndermek tıpkı almak gibi çok kolay, ihtiyacınız olan tel şey alıcının Bitcoin adresi. Gerek kendi cüzdanınızdan gerekse sanal cüzdanlarınızdan çok kolay şekilde bitcoin gönderebilirsiniz.
Eğer Bitcoin ile ödeme yapacaksanız, Bitcoin ödeme sistemleri de mevcut, Paypal gibi güvenli bildirim veya ihlal bildirim mekanizması var mı bilmiyorum ama coinpayments.net gibi Satın Alma – Sonrasında da Ödeme teyidi ve satın alma tamamlanması sürecini sağlayabileceğiniz Merchant (Tüccar) Ödemesi çözümleri var.
Bitcoin’i ödeme almak için de bu şekilde kullanabilirsiniz. Sattığınız mal veya hizmet karşılığında Bitcoin veya diğer kripto para birimleri ile Tüccar Ödeme sistemlerini web sitenize tümleştirebilirsiniz.
Bitcoin’i diğer sanal para birimlerine çevirip parite ve çapraz arbitraj yapabilir miyim?
Evet, Poloniex.com veya Bittrex.com, LiveCoin.net gibi pazarlarda çapraz kur dfeğişimlerinden ve opsiyon işlemlerinden para kazanmanız mümkün, diğer coin veya alternatif coinleri alabilmeniz de mümkün.
~o~
Uzun ve ileride güncelleme ve eklemeye ihtiyaç duyan bir yazı oldu. Yazarken dahi çok şey öğrendim, öğrenecek de çok şey var. Her hafta yeni bir kripto para duyurusu yapılıyor. Sonuç olarak piyango misali alayım kenarda dursun diyerek gözden çıkardığınız az bir miktar size ileride çok büyük para kazandırabilir.
Son olarak yazının başında dediğim gibi keşke 6 centken 1 dolarken alsaydık, keşke madencilik karlı iken biraz uğraşsaydık şimdi milyonerdik demeyin. Emin olun alsaydınız bugüne kadar 500 kere satardınız. 6 cent nere, 2800 Dolar nere? İnsan gerçekliği budur. Şunu rahatlıkla söyle ki 1 Dolar gibi bir fiyattan BTC alan bir yatırımcı ancak iki ihtimalde Bitcoin’lerini satmaz:
İhtimal: Yatırımcının akli dengesi yerinde değildir.
İhtimal: Yatırımcı Bitcoin’i kurgulayıp kendi tasarladığı zirvesinden önceki bir durağı beklerse. Bu da en büyük spekülasyondur. Satoshi Bey, siz misiniz?
Bitcoin denilince birçoğumuzun aklına  ilk karşılık olarak “sanal para” gelmekte, oysa Bitcoin sanal bir par değil, aksine piyasada karşılığı olan, Türk Lirası da dahil  diğer para birimlerine çevirilebilen sayılsal bir para birimi, hatta teknik olarak özgün ismiyle Crypto Currency yani Şifrelenmiş Para da diyebiliriz.
Bitcoin bilgisayarlar tarafından üretilen bir para birimi, bilgisayarınızın işlemci gücü (CPU veya GPU) kullanarak blok zincir üzerinde madencilik yaparak Bitcoin üretebilirsiniz. Sofistike tasarımı sayesine enflasyon olsun arz sınırlaması olsun bir merkez bankasının sorun ve araçlarını kendine has sisteminde çözmüş bir yapısı var, detayını bu yazının konusu değil. Ancak artan talep nedeniyle şu an “Ben de Bitcoin madenciliği yapmayım” derseniz mevcut donanımınız şu anda harcadığınız elektriğin parasını kazanamaz. 2012 yılından beri özel donanım ve sistemlerle hamuduyla kaldıralım diyen madenciler nedeniyle şu anda zorluk seviyesini ancak özel donanım ve ucuz elektrik dengesinde karlı durumda.
Neyse efendim, Bitcoin’in yaygınlaşmasından sonra birçok alternatif Coin~Sayısal Para ortaya çıktı LiteCoin, Etherium vs bknz:Â https://coinmarketcap.com/all/views/all/Â bunların çoğu Bitcoin’le aynı mantıkta anlamsız sayısal problemlerden oluşan sayısal blok zincirlerdeki problemleri çözerek para üretmekte, –Belki de aslında birilerinin yüksek derecede şifreli verilerini kıran bir gizli ağdır olayın özü, bilemiyoruz–
CureCoin’in hikayesi gerçekte güzel: Stanford Üniversitesi Kanser, Alzheimer, Parkinson ve Huntington gibi hastalıklara çare bulmak için Folding@Home projesini yürütüyor. Bu proje sayesinde dev süperbilgisayarlara olan ihtiyaç, sıradan bilgisayarlarımızın kullanmadığımız/fazla/artık işlemci güçlerini kullanarak giderilmekte ve bu hastalıklara çare bulmak için gerekli olan zaman alıcı analizler ve “Protein Katlama (Protein Folding)” işlevlerini gerçekleştirme. Yani özetle boşta duran bilgisayarlarınızla çok önemli tıbbi araştırmalara katkı verebilmenizi sağlamakta. (Bknz: Folding@Home tarihçesi ve başarıları:Â https://foldingathome.stanford.edu/project-timeline/)
Folding@Home olsun BOINC çatısındaki diğer projeler olsun “Vatandaş Bilimi“ dediğimiz şey gönüllü ve ödül beklemeksizin yapılan bir iş, sevabı büyük. İşte tam burada CureCoin yaratıcıları devreye giriyor, madem biz bu proteinleri katlıyoruz, sayısal onca denklem çözüyoruz, ee Bitcoin blok zinciri de benzer bir iş yapıyor, biz bunları birleştirelim, ortaya Bilimsel Araştırma Temelli bir sayısal para birimi çıkaralım diyorlar ve CureCoin‘i tasarlıyorlar.
CureCoin sayeinde, hem hastalıklara çare bulunmasına yardım ediyorsunuz hem de para kazanıyorsunuz. Folding@Home projesi dahilinde bilgisayarınızı çalıştırdığınızda günlük puanlarınız (PPD) karşılığında Folding Pool’dan (Katlama Havuzu) pay alıyorsunuz ve hesabınıza puanınızın payına düşen miktarda CURE yatıyor. Dilerseniz de protein katlama yerine doğrudan kendi blokzinciri üzerinden CURE madenciliği yapabiliyorsunuz, tabi belli miktarı size belli miktarı ise havuza gidiyor. Tamam da karşılığ ınedir kardeşim derseniz CURE kurlarını şuradan görebilirsiniz: CURE/USDÂ https://www.coingecko.com/en/price_charts/curecoin/usd CURE/BTC:Â https://www.poloniex.com/exchange#btc_cure
Belki sizi zengin etmez, neticede hayır işi ama güzel bir birikim yapabilirsiniz. Az biraz araştırdıysanı, özel donanım – bulut madenciliği kiralama dışında artık sizin gibi bireylere Bitcoin madencilği yapma şansı kalmamış durumda. Hadi madenciliği geçtim, alayım kenarda dursun altın gibi yatırım aracı olsun derseniz, Bitcoin de 1.100 dolarlara dayanan fiyatıyla çok primli, can yakabilir. Özetle Bitcoin için fırsatlar kaçmış gibi görünüyor. Belli mi olur belki de CURE için henüz daha fırsat yeni başlıyordur? Hem maddi kazanç, hem insanlığa fayda ve hem manevi getiri, Kazan – Kazan (Win – Win)
4- Uygulamayı açtıktan sonra ayarlara girip kullanıcı adımızıÂ ve passkey’i girin. CureCoin Takımına katılmak için Team bölümüne: 224497 yazın.
5- Kendinize göre Folding@Home’un çalışma ayarlarını yapın ve hastalıklara çare bulmak için proteimleri katlamaya başlayın! Tebrikler!
Yahu tamam da nedir bu protein katlama neden önemli, bu adamların süper bilgisayarları Kuantum bilgisayarları neyin yok mu gibi soruların aklınıza gelmesi normal Şöyle açıklayabiliriz, Proteinler yaşamın temel parçacıklarından, bunların yapılarının değişmesi, katlanması hücre ve bileşenlerinin dahi işlevlerini değiştirmekte, proteinlerin nasıl katlandığını çözersek birçok hastalığa karşı ilaç üretebilecek ve çare bulabileceğiz. Burada işi zorlaştıran ise proteinlerin milisaniyeler içinde katlanması ve şu anda bile gelişmiş bilgisayarlarda bu milisaniyelik katlanma neredeyse bir günde analiz edilmekte. Bu nedenle özellikle bilgisayar oyunlarını seviyorsanız ve Nvidia CUDA veya AMD ATI Cal destekleyen bir grafik kartınız varsa verebileceğiniz katkı muazzam derecede olacaktır. Çünkü günümüzdeki grafik işlemciler (GPU) bilgisayarınızın işlemcisinden (CPU) çok çok çok daha yüksek işlem kapasitesine sahipler.
Velhasıl, iyi hoş, yaptık ettik hesapta CURE’ler birikti, nasıl paraya dönüştüreceğiz? diyebilirsiniz. Cüzdanınızda veya sanal cüzdanınızda biriktirdiğiniz CURE’ları https://www.poloniex.com/exchange#btc_cure vb takas siteleri (sanal döviz büroları gibi) üzerinden Bitcoin’e dönüştürebilirsiniz ve bu Bitcoinleri diğer siteler üzerinden USD eya TL’ye dönüştürüp banka hesabınıza alabilirsiniz veya doğrudan CURE kabul eden yerlerde harcayabilirsiniz. Mesela ben kazandığım 19 USD karşılığı CURE’un üzerine biraz daha koyup bulut üzererinden CURE madenciliği satın aldım: https://curecoin.info/shop/
Son olarak, uzun ve detayı bir konuyu kısaca yazmaya çalıştırm, adım adım yazabilseydim daha güzel olabilirdi, ama zaman ve plan elvermedi. Ama kolay bir sürece sahip olduğundan hızlıca kavrayabilecenizi düşünüyorum. Takıldığınız yerlerde yorum kısmına sorularınızı yazarsanız (soru cevap şeklinde gidelim :p) yanıt vermekten memnuniyet duyarım.