Kategoriler
Borsa ve Yat?r?m Kitap Kitap incelemesi Kültür-Sanat

“Borsa Kralı” Nasrullah Ayan’ın “Macera Kitabı”

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren epeyce bir müddet kendisini batılı kapitalist sistemin sermaye piyasası araçlarından olabildiğince uzak tutmaya çalışan bir ülkeydi. Karma ekonomik model, devlet planlaması, yol verilen tacirler, el verilen sanayiciler derken bu “ucube” halini almış bir ekonomik sistem yüzlerce zengin yarattığı gibi milyonlarca kişinin sırtına da kalkınmanın bedelini yükledi.

Tabi bu yazıyı yazarken yakın Cumhuriyet tarihinin ekonomik ve finansal politikasını derinlerine inmeyeceğiz elbette. Ama 24 Ocak 1980’de açıklanan meşhur “24 Ocak Kararları” sonrasında yaşanan hızlı finansal dönüşüm sebebiyle sonraki yılalrda yaşanan finansal krizler ve “olaylar” -hatta trajediler diyebiliriz- hepsi bu karman çorman sistemi kapitalizmin kuralına uydurmak için yapılan ayarsız geçişin sonucu. Ülkemizin bu geçiş esnasındaki kanun ve mevzuat boşluklarını – eksiklerini futbol sahasında basketbol ve hentbol kurallarına göre maç yapmaya benzer bir durum olarak görebiliriz. Yöneticilerimizin “Biz artık tam anlamıyla Serbest Piyasa kurallarına göre oynamaya başlayacağız dedikten sonra”:

– “Aa bi dakika kuralların (Sermaye Piyasası düzenlemeleri) yazılı olduğu kitabın içi boş”
– “Olur mu insanlar bir şeyler yapmaya başladı, finansal ürünler çıkarıyorlar, piyasa gelişiyor”
– “Ses etmeyin, herkes halinden memnun ise ellemeyin, devam etsinler o zaman”
– “Efendim, işler karıştı, iş kontrolden çıkıyor. Şöyle şöyle düzenlemeler varmış bu işte biz yapmamışız, yapalım mı?”
– “O düzenlemeler vaktinde olması gereken düzenlemeler, biz durumu kurtarmak için ‘kendimize gerekli’ olan düzenlemeleri yaparız”
– “Ama efendim, sonuçları vahim olur”
– “Bize bir şey olmasın, sonrası Allah kerim, ilerde düzeltiriz”
(…20 Yıl sonra olması gereken gerekli düzenlemeler yapılır, oyun doğru kurallarla oynanır…)

Yakın piyasa tarihimizi birçok kişi benzer şekilde aktarmakta. İşte Nasrullah Ayan da bu dönemde yukarıdaki diyalogda bahsedilen kişilerden birisi.

Zamanında Borsada Önden Koşanlar adlı kitabı okumak için elime aldığımda Türkiye’de borsanın ilk kuruluşunda fırtınalar estiren bu kişiler  için “herhalde bu kişiler şu an çok zengindirler” diye bir fikre kapılmıştım. Fakat kitabı okuyunca durumun hiç de öyle olmadığını, birçok kişinin finansal piyasalarda hızlıca edindiği servetleri aynı hızda ve dramatik şekilde kaybettiği, diğer bir grubun ise açılan soruşturmalar nedeniyle ciddi miktarda parasal ceza ve “işlem yasağı” cezalandırıldığını öğrenince ülkemizdeki parasal piyasalarla ilgili fikirlerim değişmişti.

Nasrullah Ayan’da bu önde koşan kişilerden birisi olarak bir uçtan bir uca kendi hayatını ve “para kazanma” yolunda hızlı başlayan ve sonrasında talihsiz serüvenlerle kaybettiği servetini “kendi ağzından” anlatmak için bu kitabı yazmış.

Kitap samimi bir ağızla yazılmış bunun yanı sıra genelde sıkıcı ve karmaşık olarak algılanan finansal piyasa hikayelerini herkesin anlayabileceği dilde bir basitlikle anlatıyor. Kitapta olayların anlatılış biçimi keyifli ve akıcı bir dille yazılmış, gerek yerinde özeleştiri ve samimi itiraflar gerekse işin “incelikleri” basit ve pratik bir dille anlatılmış. Nasrullah Ayan’ın zekasını ve becerisini kitabı yazarken de göstermiş sanki.

Borsa, ticaret, Türkiye’nin yakın tarihi ve 24 Ocak Kararları, Banker skandalı, Altın kaçakçılığı, hayali İhracat, 90’lı yılların enteresan olayları gibi konularda ilgiliyseniz kesinlikle okumanızı öneririm.

Kitabın ve Nasrullah Ayan’ın serüvenlerinin kısa bir özerini yazmak gerekirse, dönemin sınır illerinin meşhur işi olan kaçakçılık ekosisteminde Antep’li bir ailenin gerçekten kıvrak bir zekaya sahip oğlu olan Nasrullah, mal ticareti ile başladığı hayatında fırsatları değerlendirerek çoğu zaman da yaratarak ciddi kazançlar elde ediyor. Bu süreçte, piyasanın fırsat pencerelerini kollarken piyasanın mevcut oyuncularını da zeka dolu hamlelerle devre dışı bırakmayı beceriyor genç Nasrullah. Ülkenin sıkı döviz ve kur politikası ise en büyük kar fırsatını yakalamasına izin veriyor. Bu fırsatları kullanmak için ise bazı abra kadabra numaraları ve uluslararası çevresini çok iyi kullanıyor. Tabi hiçbir fırsat  penceresi sonsuza kadar açık değil, bu fırsat pencereleri kapanırken Nasrullah ülkemizde yeni kurulmuş ve kara düzende yürüyen taze Borsa ile tanışıyor ve burada spekülasyon (üç yatırım beklentisinden biri) ile büyük miktarlarda para kazanıyor. Borsanın yeni oluşu ve hisse değerlemesi gibi kavramların zayıf olması burada inanılmaz fırsatlar yaratıyor, örneğin Ereğli gibi bir sanayi devinin ederini devletin bile bilmemesi şu an bize çok ilginç gelebilir (belki de gelmeyebilir ¯\_(ツ)_/¯ ). Sonrasında ise piyasadaki mevzuat eksikliği nedeni ile oluşan finansal bir balonun patlaması ve ardından devletin intikam almak için izlediği yol…

Kitabı anlattığı olaylar dışında bir de Nasrullah Ayan’ın kişiliği yönünden baktığımızda çok ilginç şeyler görmekteyiz. Nasrullah Bey’in kendini ve olaylar karşısındaki davranışlarını anlatışından yola çıktığımızda;

  • Zeki; okula devam etmese de konuyu kavrayıp üniversite sınavını kazanabilen, bir de gelecekteki eşine ders çalıştırabilen. Ki bunları yaparken bir yandan da bakliyat ihracatı peşinde koşturuyor.
  • Ticari refleksi yüksek; girişken ve “yerinde ve işe yarar bir hadsizlik” yapabilecek kadar cüretli ve yerinde nükteci.
  • Yurt dışı bağlantısı olan ve sermaye yönünden şanslı
  • O döneme göre çok uluslu işler yapabilecek kadar yabancılarla iletişim sağlayan – Birden çok yabancı dil biliyor mu yoksa tercümanlar sayesinde mi işleri yürütmüş, bu kitapta göremediğim fakat çok merak ettiğim bir husus. Şayet birden çok yabancı dil öğrenmiş ve kendi iletişim ihtiyacını kendisi sağlamışsa -ki ticaret dili vs- bu da büyük bir başarı.
  • Mevzuata ve diğer ülkelerin ihalat/ihracat rejimlerine hakim. Bu da hem danışmanlık hem de çokça okuma yapmayı gerektiren bir husus
  • Bir şekilde finansal okur yazarlık öğrenmiş, bilanço ve şirket değerleme konularına bugün bile Türkiye’de doğru düzgün ilgi gösteren yatırımcı yok.
  • Sadece al-sat işi yapmıyor aynı zamanda gerçek anlamda bir piyasa yapıcısı. Şöyle ki piyasadaki yatırımcı sayısının artması için Borsa Dergisi ve Türkiye’de bir ilk olarak Borsa Dizisi yaptırıyor. Bu da vizyon gerektiren bir girişim. Çoğu kişi bunu boşa para harcama olarak değerlendirir.
  • Bu işleri yapan birçok kişi aksine sağ/merkez-sağ görüşlü değil. Sol görüşlü “Kızıl” lakaplı bir borsacı
  • Açığa mal satma konusunda şanssız – takıntılı, belki de başarısız bir kumarbaz.

Nasrullah Ayan çok görüldüğü kadarıyla çok kıvrak bir ticari zekaya sahip, çok uluslu işleri kotarabilecek kadar iletişim becerisi yüksek, bunun yanı sıra sürekli gelişime açık ve sürekli öğrenen bir insan. Bunu geçmişinde sınır ticareti yapan bir basit tüccardan çapraz parite işlemleri yapabilen bir “trader” a dönüşmesinden ve sonrasında ise sermaye piyasalarını yoktan oluşturan bir kurucu olmasından görebiliyoruz. O dönemde bunları yapabilmek müthiş… Kelimelerle tarifi yok.

Kazık yediği kişiler bölümü ise 80’li yıllarda doğan insanların iyi tanıdığı “meşhur simaların” geçmişlerine güzelce ayna tutmakta.

Tabi kitabın sonu aslında en büyük hayat dersini vermekte, hepimizin aç olduğu başarı ve paranın göreceli olduğunu anlamamızı ve kişinin hayatta alacağı en büyük faydanın -mutluluk diyelim-  zenginlikle değil kalıcı mutluluk ve refahla oluğunu çok güzel anlatıyor.  Zenginliğin “yaşanacak yıllarımızı” feda edip elde ettiğimiz bir sabun köpüğü olduğunu bilseydiniz, yine paranın amansızca peşinden koşar mıydınız?

Borsa Kralı Nasrullah Ayan
“Borsa Kralı” Nasrullah Ayan

Nasrullah bey, elbette kendiyle barışık bir kişi olarak geçmişiyle ilgili bir topyekün bir pişmanlık duymamakta, mutluluğun sırrı da bu tabi, ama aradaki küçük “keşke”lerin ağırlığı sanki “pişman değilim”lerden çok daha fazla bir özgül ağırlığa sahip.

Nasrullah Ayan kitabında olayları anlatırken okuyucuya kendisini hakkında epeyce fikir veriyor. Öyle kendine övünç satırları değil bunlar, daha çok okuyucuyu kendisi yerine koyarak, okuyucuya olaylar ve sonrasındaki durumla ilgili eylem ve yargıda bulunma imkanı da veriyor.

Özetle bu yılları Nasrullah Ayan’ın birinci ağzından dinlemek ve görme imkanı veren başarılı bir kitap. İlk basım olduğu için bazı yerlerde bölüm tekrarı bazı yerlerde ise tarihlerde birtakım hatalar var ama önemsenecek kadar büyük değil.

***

Aslında böyle kitaplar bireylerden çok toplumu da anlamakta çok faydalı oluyor. Sermaye piyasası’nda “zengin olmak” isteğini sonsuz getiri olaslığıyla iradenin aç gözlüğe, alın terinin ise kolay paraya tercih ediliği toplu bir “çılgınlık hali” olarak değerlendirebiliriz. Ne hikmetse (!) tam da bu “çılgınlık hali” insanlara para kaybettiriyor, sonrasında da kaybedilen parayı kazanmak için tüm birikimlerini daha riskli araçlarda tükeniyor. Bir de buna ek olarak “fırsatçı şark kurnazları var” ki onlar da işin sonunda mağdur oluyor. Bir zamanlar Deli Yürek diye bir dizi vardı, orada 500.000 TL ederi olan bi evi 200.000 TL’ye  almak için dolandırıcıya para kaybeden insanlar mafya’dan yardım istiyordu, mafya ise bu insanları kovuyor ve “500.000 ederli vi 200.000 TL’ye alırken uyanıktınız da dolandırılınca mı saf mağdur” oldunuz diyordu. Borsada da benzer bir “mağdur” yatırımcı kitlesi daimi olarak var. Alın terim, kazanırken çok zorlandım dedikleri birikimlerini para yatırınca birden 10 kat gideceğini zannettikleri hisselere yatırıp sonrasında da paraları batınca mağdur olan bir kitle bu. Ah be kardeşim, çok zor kazandım diyorsun işte, kazanmak kolay değil işte, birden zengin olma hevesiyle onca yılını heç ettin işte… İş işten geçtikten sonra ise gerçekle yüzleşmenin acısı ve alın terine karşı açgözlülüğün sebep olduğu iç ihanetin pişmanlığı.

Bir diğer grup ise daha yüksek bir sermaye ve biraz daha iyi bir finansal okur yazarlığa sahip, üstüne üstük bir de piyasa oyunları yapamasa da bu oyunlara katılan, yukarıda andığımız geniş toplum kitlesini de peşine takan kişiler.

İşte “Borsa Kralı” kitabında Nasrullah Ayan ve diğer Kralların karşısındaki mağdur kitle de bunlar. Bir kurt sürüsü düşünün, birlikte avlanıyorlar ama sürünün liderini devirerek bütün avı kendileri yemek istiyorlar. Veya kontlar ve lordların hem krala sadakat sunmaları hem de halk desteğiyle onu devirmek istemeleri gibi… Açgözlülüğün felakete sürüklediği onca örnek.

Benim düşüncem genelde şu oluyor orta ve küçük ölçekli yatırımcıysanız “Yatırım amacı dışında” finansal piyasalara para koymayın, diğer bir deyişle “Paranız kıymetliyse spekülatif işlere girmeyin”. Ne siz üzülün ne de size başkası üzülsün. Ya peki ne yapalım derseniz, en basit ve en gene lyatırım tavsiyesi olarak  “Yatırımcı olun, düzenli temettü ödeyen iyi şirketlerin hisselerini uzun vadeli bir hedefte elinize para geçtikçe azar azar toplayın.”.

Mutlu günler.

Kendime not: Okuduğum her kitapla ilgili kısa bir yazı yazayım diyorum, ne zaman yazsam uzun oluyor, sonraki yazılar için üşengeçlik doğuruyor. Neyse şurası Goodreads hesabım, siz de açın iyi oluyor.