Kategoriler
Fikir Tezim

Çocukları Doyurmalıyız! -1

Bizim 2 Milyar 850 Milyon çocuğumuz var. Dünya eşit değil, olmamalı da! Yaşam hakkımız mesela; biz yetişkinlerle çocukların yaşam hakkı eşit olmamalı, çocukların yaşam hakkı daha fazla olmalı ve hatta Çocuk Diktatörlüğü kurmalıyız belki de.

Uğrunda mücadele etmeye değer gördüğünüz bir şey var mı hayatta? Eminin herkesin içinde kutsadığı kendi kutlu amacı özenle gizleniyordur. En üst düzey idealden en tutkulu isteğe kadar her şeyiniz sizde dursun fakat yanına tek bir şey koymak ve bunun için mücadele etmek hepimize kendimizi gerçekleştirmek için en büyük sıçrama rampasını hediye edecektir:

Tüm Çocukları Doyurmak!

Dünyada 600 Milyon çocuk yatağa aç giriyor! Aç kelimesi biz toklar için geçici bir durumu anlatıyor gibi gelebilir, daha doğru aktarmak için lütfen hissederek düşünün ve tekrar edin: Çok acıktınız, yiyecek hiçbir şey yok, uyudunuz kalktınız ve daha da açsınız bir ümit etrafa bakıyorsunuz ve yine yiyecek hiç bir şey yok, öğlen oluyor çok aç ve halsizsiniz üstelik kan şekeriniz düştüğü için uyuklayarak akşam ediyorsunuz ve akşam çok daha aç olarak sinirleriniz yıpranıyor, saldırganca arayışınız sizi bir gün değil bir saat içerisinde ümitsizliğin kabulüne ve derin bir keder ile açlık uykusuna teslim ediyor. Bazı günler ne olduğunu bilmediğiniz çöpleri yiyor bazı günler ise ağzınıza bir avuç toprak(!) tepiştiriyorsunuz. Bu haftalarca, aylarca sürüyor. Bu bir ceza değil, suçunuz yok ki ceza olsun! Biraz olsun hissedebildiniz mi?

Şimdi biraz rahatlayalım, siz böyle bir durumda değilsiniz gevşeyin ve şükredelim. Gerçekten şükrettiniz mi? O zaman devam ediyoruz, bu açlık şükür ki sizde yok fakat karşı komşunuzun veya mahallenizin bir köşesinde veya ilinizde veya ülkenizde veya Dünyanın herhangi bir yerinde bir çocuk günlerdir hiçbir şey yemedi, ayağı kalkacak hali yok ve zayıf bacakları yattığı yerde dahi titriyor, gözleri solmak üzere ve bedeni ona tükenmek üzere olan acıdan başka bir şey vermemiş. Üzücü, çok üzücü, yıkıcı, tahammül edilemez, bunu durdurmalıyız! Tepkiniz hangisi? Hangi derecede bir tepki verdiğimizin anlamı yok aslında. Yıllarca bu tepkinin derecesinin bir işe yaradığını zannettik fakat hiçbir şey yapmama çemberini oluşturmaktan başka bir şey yapmıyorduk… Yapmamız gereken tek şey soru sormaktı oysa:

Neden?

  • Neden çocuklar aç?
  • Neden bu aileler aç?
  • Bir çocuk çalışabilecek çağa gelene kadar kaç ton yiyecek tüketir?
  • Gıda üretiminin bedeli nedir?
  • Binlerce yıldır kollarımız ve tohumlarımızla gıda üretmedik mi?
  • Bir meyve, bir sebze içinde binlerce tohumu barındırırken ırmaklar, yağmurlar henüz kesilmemişken ve ayağımızın altında toprak varken neden açlık var?

Siz de kendi sorularınızı ekleyebilirsiniz. Bu sorular ilk defa sorulmuş sorular değil elbette, biraz araştırınca başkalarının da sorduğunu ve hatta yanıtladığını da bulabilirsiniz fakat bulduklarınızın çoğu yanıt değil durum tespiti ve bahane olacaktır. Çünkü yanıtlar her zaman çözümün kapısını aralarlar ve 2020 yılında halen bu sorunu çözemediğimize göre doğru yanıtları alabilmiş değiliz demektir.

Ne Yapabilirim Ki?

Hiçbir şey, belki de çok şey… Seçim size kalmış. Hiçbir şey yapamayabilirsiniz, eskisi gibi 15 saniye üzülüp “Yazık…” der ve diyetinizi ödediğinizi düşünebilirsiniz. Ben çok şey yapabileceğimizi daha da önemlisi çok şey yaptırabileceğimizi ve birçok şeyi değiştirebileceğimizi düşünüyorum. En kötü ihtimalle biz yapamasak da çocuklarımızın çocuk yoksulluğunu ortadan kaldırmayı başarmalarını sağlayabiliriz.

Çocuklarımıza “gelecekleri için” kodlama öğretmek yerine tarım yapmayı “gelecekleri için” tarım yapmayı öğretmeliyiz.

Bu yazıyı yazmamdaki ilham buydu. Doğayı, toprağı ve paylaşmayı bilen çocuklar yetiştirmeliyiz, karınları her daim tok olmalı ve koşup bütünleşebilecekleri temiz bir çevre içinde yaşamalılar.

Geç oldu bu konu da bir diğer yazıya kalsın. Dilerim o zaman tekrar gelirsiniz ve kafamızda daha çok soru ve kafamıza kazınacak yapılacaklar listemiz olmuş olur. Siz de aklınızdaki soruları yazmayı ihmal etmeyin.

Vurucu olsun diye görsel kullanmadım, fakat bir değişiklik yaparak siz arama motoruna:

  • Aç çocuklar
  • Evsiz çocuklar
  • Fakir çocuklar
  • Çocuk Yokslulluğu

gibi terimleri kendi ellerinizle yazarsanız sevinirim.

Yıl olmuş yazalı, paslanmşım, affola.

Mutlu günler

Kategoriler
Fikir Tezim

Yoksulluk Bir Değerler Sorunu Olabilir Mi ?

Değerler Kavramı Üzerine Yoksulluk Tanımım

Yoksulluk olgusu ve yoksulluğun tanımı konuları daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi göreceli ve henüz üzerinde tam anlamıyla uzlaşma bulunmayan görüşler üzerinde farklı yaklaşımlarla tartışılmaya devam ediyor. Amartya Sen’in “Yeterlilikler Yaklaşımı” üzerine düşünürken aklıma yeterlilikler, değer üretimi ve üretilmiş değerlere erişim penceresinde geliştirilebilir mi sorusu geldi ve karalama olarak bunları yazıya dökmek istedim.

Toplumsal yaşamda bireyler değerler üretmekte ve aynı zamanda da üretilmiş değerleri tüketmekte veya kullanmaktadırlar. Bu değerler somut madde olabildiği gibi soyut değerler de olabilirler, somut değerler maddi ve ölçülebilen değerler olmalarına rağmen soyut değerler ölçülemeyen ve değişken haldedirler. Örnek verecek olursak, bir marangozun yaptığı masa somut bir değerdir, marangozun işgücü soyut bir değerdir. İşgücü soyut bir değerdir çünkü marangoz o masayı yaptığı ana kadar, işgücü değerini yeterli kılacak kadar geliştirmiştir, şöyle ki o güne kadar edindiği fiziksel güç, tecrübe ve teknik bilgi ve başarım düşüncesi işgücünü o masayı üretebilmek için yeterli kılar. Bu durumda, bir ülkede ya da işletmede, üretime ya da herhangi bir işe katılan ve bunun gerçekleşmesini sağlayan insan emeğinin tümü olan, işgücünü üretilmiş bir değer olarak nitelendirebiliriz.

Basit iki örnek ile değer kavramına giriş yapmış olduk, şimdi ise değerleri genişletebiliriz. Birey doğal olarak ihtiyaçlarının tatmin olduğu seviyede olmak istemektedir, bu seviye ise bireyin bütün ihtiyaçları,ve bu ihtiyaçlarını gidermek için gösterdiği çaba ve tatminiyle belirlenmektedir. Temel ihtiyaçlar olan, beslenme, sağlık,güvenlik,sosyal çevre, bireyin yaşamını sürdürebilmesi için gerekli değerlerdir. Yeterli beslenme ile günlük enerji ihtiyacının karşılanmış olması ile birey günlük ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli fiziki güce erişmektedir, bu yeterli fiziki güç seviyesi hali birey için bir değerdir. Aynı şekilde yaşamını sürdürebilmesi için gerekli sağlık koşullarının sağlanmış olduğu sağlıklılık hali,güvenlik ve sosyal çevre de gerekli birer değerdir diyebiliriz.

Değerler yaklaşımında temel insani ihtiyaçlar ve toplumsal yaşamda gerekli olan geliri elde etmek için birey bu değerleri üretmek durumundadır. Eğer birey bu değerleri üretemiyorsa ve bu değerlerin eksikliğinden dolayı yaşam tehlikesi varsa veya toplum içerisindeki yaşamını onurlu şekilde sürdüremiyorsa birey değerler yaklaşımıma göre içsel değerler açısından yoksul demektir.

Değerlerin üretimi ile ilgili bu ilk kısım elbette yoksulluğu tanımlamak için yeterli olmayacaktır, değerlerin birey tarafından üretimi olduğu gibi elbette ki bireyin birde diğer bireyler tarafından üretilen değerler ile çapraz etkileşimi söz konusudur. Bu etkileşim dahilinde bireyin yaşamını sürdürmesi için diğer bireyler tarafından üretilen somut ve soyut değerlere ihtiyacı vardır. Diğer bireyler tarafından üretilen somut değerleri tüketmek, ve soyut değerlerden faydalanmak bireyin tüketim tarafındaki ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Eğer birey diğer bireyler tarafında üretilen bu değerlere erişemiyorsa, örneğin somut değerler olarak gıda ve eşya, soyut değerler olarak eğitim, sağlık, güvenlik gibi değerlere,birey değerler yaklaşımıma göre dışsal değerler açısından yoksul demektir.

Bireyin yaşamı için kendi ürettiği değerlere iç değerler,diğer bireylerce üretilen ve bireyin faydalandığı değerlere ise dış değerler diyebiliriz. İç ve dış değerler toplum yaşamında tıpkı muhasebe kalemler gibi çalışmaktadır dersek yanılmış olmayız. Örnek verirsek, ilk örneğimizde marangozun işgücü değeri ve ürettiği ürünün değeri marangoz için üretim tarafındaki iç değerdir, bu ürün, onu satın alan doktor için ise tüketim tarafındaki bir dış değerdir, doktorun işgücü olan sağlık hizmeti sunma yeterliliği doktor için bir iç değer, marangoz için o sağlık hizmeti ise sağlılık hali için gerekli olan bir dış değerdir.

Örneğimiz biraz karışık olsa da temel mantık, yaşam için gerekli olan değerleri üretebilmek, ve diğer bireyler tarafından üretilmiş değerlere erişebilmek toplumsal yaşamdaki yeterlilikleri karşılamanın temelinde yatmaktadır. O zaman yoksulluğu değerler yaklaşımıma göre şöyle tanımlayabilirim :

Bireylerin yaşamları için gerekli olan değerleri üretememesi ve diğer bireyler tarafından üretilen değerlere erişememesi ve bu değerlerin eksikliğinden dolayı yaşam tehlikesi veya toplum içinde onurlu yaşam sürdürememe haline “Yoksulluk” denir.

Gece vakti çok düzensiz de olsa karakalem yoksulluğu böyle tanımladım. Eminim ki bu yazımda birçok mantık hatası ve eksiklikler var. Fikirlerinizi ve eleştirilerinizi yorumlar kısmında görmek üzere….

Kategoriler
Genel

Yoksulluk Tanımım Ve Yoksulluk Olgusuna Yaklaşımım !

Yoksullukla Mücadele konulu tezimle ilgili çalışmalarımı sürdürürken,başlangıç için tezimin dayandığı temel görüş ve yaklaşımın ne olacağı epeydir kafamda olmasına rağmen net değildi. Yoksulluluğun birçok tanımı ve yoksulluğa birçok yaklaşım olmasına rağmen bunlardan zihnime tam olarak oturan bir tanım veya yaklaşımla henüz karşılaşamadım. Amartya Sen’in özgürlükler ve yeterlilikler yaklaşımı okuma fırsatı bulduğum en özgün yaklaşımdı. Fakat yazacağım tezimin dayanağını,yoksulluğa benim yaklaşımım ve benim tanımım olmalı,çünkü bu benim tezim ve benim ürünüm olmak durumunda. Henüz yeni filizlenen fikirlerim belki çok bulanık ve havada olsa da en azından farklı bir çizgideymişim gibi düşünmekteyim.

Burada tıpkı bir eskiz çalışması gibi fikirlerimi ve yaklaşımımı ortaya dökeceğim. Öncelikle Yoksulluğu tanımlamaya çalışacağım ;

1.Yoksulluk Nedir ?

Yoksulluğun tanımını yapabilmek için insanoğlunun dünya üzerindeki varlığını ve varlığın fiziki ve ruhsal değerini belirlemek gerekmektedir, bu varlık değerlemesi bir sınıfsal veya biyolojik ayrım değil, varlığın çevresi ve kendi potansiyeli dahilinde durumunu değerlemektir. Bu değerleme bireyi diğer bireylerle kıyaslamak değil, bireyin yaşam çevresiyle etkileşimini ve varlığının en temel hak ve özgürlükleri temel alınarak eksikliklerinin belirlenmesidir. Bu değerleme temelinde amaç bireylerin temel hakkı olan “Yaşam Hakkı” ve bu hak ile kazandığı yaşamını ne ölçüde devam ettirebildiğidir.

  • Yaşam hakkı,varlığın özünü oluşturmaktadır ve her bireyin sahip olduğu bir haktır,yaşam hakkı konusunda her birey eşittir,bu hak kimse tarafından verilmez bireyin varoluşu ile doğrudan kazanılan mutlak ve en temel haktır. Varoluş ile kazanılan varlığın temelinde bulunan yaşam hakkı bireyin varoluş amacıdır.
  • Toplum içerisinde temelde eşit olan bireylerin yaşamını sürdürebilmeleri için fiziki ve ruhsal ihtiyaçlarının karşılanması gerekmektedir. Bu ihtiyaçlarını karşılamak için her bireye eşit fırsat verilmesi toplumsal yaşamın en temel ölçüsü olma durumundadır.

Yoksulluk kavramı yukarıdaki iki temel konu olan “Yaşam Hakkı” ve eşitlik doğrultusunda bireylerin yaşamlarını nasıl devam ettirdiği değerlemesinde karşımıza çıkmaktadır. Yoksulluğu tanımlarken en doğru yaklaşımın yaşam hakkı ve yaşamın ne derece başarıldığının en doğru yaklaşım olacağı görüşündeyim.

Buradan yola çıkarak benim yoksulluk tanımım şöyle olacaktır :

“Yoksulluk,bireyin yaşam çevresinde ve kendi ihtiyaçları dahilinde, yaşamını devam ettirebilmek için gerekli olan maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanamaması halidir”

Yukarıdaki tanımla, yoksulluk bir “Yaşam Hakkı İhlali” ve toplumsal yaşamda bir “Eşitsizlik” durumudur. Buna göre varlığın özünü oluşturan yaşam hakkının ihlali toplumun en temel sorunudur,çünkü toplumun varoluşu bireylerin yaşam hakkı ile mevcuttur.

Yoksulluğun tanımını yaptıktan sonra tezim için diğer temel nokta yoksulluğa yaklaşımım konusuna geçebilirim.

2.Yoksulluk Olgusu

Yoksulluğu tanımladıktan sonra,yoksulluk halini analiz etmek gerekmektedir. Yoksulluk hali , bireyin yaşamından anlık bir kesit alınarak,o anda bireyin içinde bulunduğu fiziki ve ruhsal koşullara göre değerlendirilip göreceli olarak yapılan bir niteleme olmamalıdır. Çünkü koşulların anlık değerlemeleri ile yoksulluğun statik ve anlık bir olgu olarak karşımıza çıkmasına neden olur. Oysa yoksulluk dinamik ve süregelen bir olgudur.

Yoksulluk biyolojik ve ruhsal etkileri ile bireyin yaşam başarımını düşüren negatif bir varlık enerjisi üretmektedir. Bu negatif enerji,bireyin maddi ve manevi ihtiyaçlarının bireyin tatmin seviyesi altında kalan kısmı ile ortaya çıkmaktadır. Şöyle örneklersek; bireyin yaşamında geçirdiği bir günde ihtiyaçları imkanlarının altında kalır ise, tatmin seviyesi altında kalan kısım negatif yaşam enerjisidir, ve bir sonraki günde yine birey yine tatmin seviyesinin altında kalmış ise buradaki eksik kısım bir önceki günkü negatif yaşam enerjisinin etkisiyle birleşir ve bu birleşimin negatif yaşam enerjisi bireyi her yaşam gününde daha da olumsuz etkiler. Somutlaştırıp açıklamak gerekirse örneğin birey bir yaşam gününde gerekli fiziki koşulları sağlayamadıysa(günlük ihtiyacı besinleri alamayıp hijyen gerekliliklerini yerine getiremediyse) ve gerekli manevi tatmin ihtiyaçlarını sağlayamadıysa(aidiyet hissi,duygusal bağlar ve ihtiyaçlar,varlığına inancı ve kendine olan güveni) bu fiziki ve manevi eksiklikler ile negatif bir yaşam enerjisi ortaya çıkacaktır ve bir sonraki gün aynı eksiklikler ile ortaya çıkan negatif enerji birikerek bireyin yaşam kalitesinde üzerinde günden günde artan bir negatif etki olacaktır. Bu birikerek artan etki ile birey her yeni gün fiziki ve ruhsal açıdan daha eksik olacaktır, biyolojik olarak daha sağlıksız olması işgücü ve yeterlilik kapasitesini her gün daha da azaltacaktır, ruhsal olarak tatmin eksikliği de bireyin varlığına olan inancını ve yaşam başarımını her gün daha da azaltacaktır. Yukarıdaki yoksulluk tanımına göre bu durumda birey her gün daha da yoksul hale gelecek, ve yoksulluğun dinamik olarak ürettiği negatif yaşam enerjisi ile yoksulluğun dış etkenlerinden bağımsız olarak,yoksulluk hali bireyi dinamik olarak her gün daha da yoksul kılacaktır.

Buradan yola çıkarak yoksulluk olgusuna yaklaşımım :

“Yoksulluğun ürettiği bu negatif yaşam enerjisin nedeniyle yoksulluğun statik ve anlık değil dinamik ve süregelen bir olgu olduğudur.”

Böylece zor da olsa tezimdeki temel yaklaşımlarımı ele alma konusunda ilk adımı atmış oldum.