Kategoriler
Genel

Uçan Kaykay yaptık diyorlar…

————————–   Bayatlamış yazı başı———————————–

Geçtiğimiz yılın sonunda Geleceğe Dönüş filmindeki Uçan Kaykayı temel alarak teknolojinin farklı bir ilerleme yolu olduğunu anlatmaya çalıştığım bir yazı yazmıştım.

Dün, sağolsun Ahmet A. Akın Google+ bağlantıma beni çok sevindiren bir haber linki gönderdi. Evet, uçan kaykay yapılmış!

Habere göre Totoya’nın lüks araç markası Lexus uçan kaykayın çalışan bir modelini ürettiğini duyurmuş. Evet, gerçek bir uçan kaykay!

Lexus'un geliştirdiği uçan kaykay prototipi
Lexus’un geliştirdiği uçan kaykay prototipi

Uçan kaykay Lexus’un sitesinde verilen bilgilere göre nitrojenle soğutulmuş süperiletkenler ve mıknatıslar kullanmakta. Bu teknoloji Toyata’nın ana ülkesi olan Japonya’da hızla ilerlemekte. Geçtiğimiz yıl bir japon demiryolu şirketi manyetik kaldırma treniyle yeni bir dünya hız rekonura imza attı. Toyota geçtiğimiz yıl niyetini bu teknolojiyi arabalar için denemekte olduğunu açıklamıştı.

Toyota’nın Teknik Yöneticiler Gurubu sorumlusu Hiroyoshi Yoshiki 2014 yılında katıldığı Sausalito, California’da gerçekleştirilen ‘Bloomberg Next Big Thing – Bloomberg Sırakdaki Büyük Şey’ zirvesinde “Bu aslında çok gizli bir bilgi, fakat en ileri Ar-Ge alanımızda uçan araba konusunda çalışmaktayız.” demiş ve uçan araba konusunda şu tarifi vermişti “Uçan araba yoldan birazcık yukarıda bir araba demek yani yolla bir sürtünmesi veya direnci bulunmamakta”.

Lexus uçan kaykay prototipini bu yaz Barcelona’da test etmeyi planlamakta. Ayrıca Lexus’un ve Martin McFly’ın geleceğe seyahat ettiği ve uçan kaykay’ı tecrübe ettiği 21 Ekim 2015 tarihi için geri sayımda olduğu ve ilerleyen günlerde daha fazla bilgi vereceğini söylemekte.

Haberi yukarıda aktarmaya çalıştım. Gelelim haberle ilgili eyyorlamalarıma….

Lexus 21 Ekim 2015’e sanıyorum ki büyük bir duyuru yapacak. Ortaya ne çıkabilir diye düşündüğümüzde büyük ihtimalle havada durabilen ve belli bir ağırlığı kaldırabilen bir kaykay çıkaracaklardır. Bu kaykay sanıyorum ki normal bir zemin yerine özel bir zemine hareket edecektir. hatta zemin futbola  müsaitse, pardon… Zemin gerçekten özel ise insan ağırlığını da kaldırabilir ve bizi gerçekten etkileyebilir.

Haberde benim asıl dikkatimi çeken “Aslında gizli bilgi ama “uçan araba” üzerinde çalışıyoruz kısmı… İnsan “vay, sonunda uçan araba fikri uçuk mucitlerden çıkıp endüstriyel değerlendirilmeye başlanmış” diyor. Açıklamadan anlaşılacağı üzere “sadece zemine temas etmeyen” bir arabadan söz ediliyor. Buradan da bu arabalarla birlikte özel yolların da tasarlandığını düşünebiliriz.

Quantum Levitation (Kuantum Yükselme) teknolojisi anladığım kadarıyla bildiğimiz beton ve asfalt yollarda çok verimli olmayacaktır. Peki bu uçan arabaların özel yollara ihtiyaç duyuyor olması ve dünyadaki yolların bu arabalar için özel bir malzemeyle örneğin manyetiklik sağlayan özel bir karışımla birçok karışım içermekte kaplanması gerçek dışı ve gerçekleşmeyecek bir fikir mi?

Kesinlikle hayır, hem ekonomik olarak hem de teknik olarak bana gerçek dışı gelmiyor. Dünyanın etrafını binlerce kez saracak ilkel&modern bir kablolamayı yaptığımızı, milyonlarca kilometre yolu fosil yakıt artığıyla kapladığımızı, yine yüzbinlerce kilometreye demir raylar döşediğimizi düşününce bu hiç de zor bir şey olmayacaktır. Bu yolları yapmanın yaratacağı ekonomik hareketlilik bile dünyanın şu an ihtiyacı olan bir şey.

Kim uçan bir arabaya binmek istemez ki?

Uçan arabanın talep edilecek bir araç olup olmaması en önemli şey. Evet bu yapılabilir, yaptık şuradaki parkurda da sürebilirsiniz demek aslında çok bir anlam ifade etmiyor. Uçan arabanın günlük hayatımıza girebilmesi için gerekli altyapıyı ancak uçan arabaya olan talep sağlayabilir.

Bu talep nasıl oluşacak? İnsanların uçan araba almak için kıstasları nelerdir diye sorunca klasik sıralayabiliriz bunlar; fiyatı, yakıt ekonomisi, güvenlik seviyesi, hızı ve performansı vb… Hatta mevcut içten yanmalı motora sahip arabalar, yetmediyse elektrikli arabalar varken neden uçan araba alınır ki diye sorgulayabiliriz.

Bence bu iki temel sorgu da pek işe yaramacaktır. Neden derseniz, bence uçan araba tüketim isteği doğuran bir ticari mal. Tıpkı cep telefonları veya video oyunlar gibi… Kablolu telefonlar ve telsiz ağı bu kadar yaygınken cep telefonları neden bu kadar yayıldı ki? İlk yaygınlaştığı yıllarda insanların belki de %99’una marjinal bir fayda sağlamadı -eve gelirken ekmek alıp almama kararsızlığını giderdi, o ayrı-. (Şimdiyse bu cihazların hızlı internet bağlantılarına sahip olması bu cihazları çok daha farklı bir konuma getirdi….) Milyarlarca dolarlık bir pazar oldu, dev bir altyapı kuruldu vs… Diğer bir örnek ise oyun konsolları, milyarlarca dolarlık pazar oluşturmasındaki ekonomik fayda neydi? Video oyunları hangi ekonomik gerekçeyle bir endüstri oldu, keyif, istek eğlence… Fiziki oyuncaklar, masa oyunları… Bunları geçtim, futbolun kendisini oynamak varken neden bilgisayarda oynamaya kalktı ki insanlar? Bunları açıklayabilmek zor. İlla ki bir açıklama getirmek istenirse ortaya sunulan gerekçelerin hiçbiri “gerçekçi ve ekonomik” olmayacaktır.

Uçan arabanın da benzer biçimde tercih edileceğini düşünüyorum. Yeni bir araba alırken “üzerine biraz daha koy Golf al” tavsiyeleri yerinde “üzerinde biraz daha koy uçanından al” denektir diye tahmin ediyorum.

Mevcut ekonomik sistemler bizi asla yıldızlara taşıyamaz.

Uçan araba bir tüketim aracı, mucizevi gibi göründe de aslında hayatımızı bu haliyle çok değiştirecek bir araç değil. Geliştirilmesinin sebebinin insanlığı ileri taşımak olmadığını biliyoruz. Şu anki ekonomik sistemin içinde başarılı bir bilimsel gelişim, özel sektör mucizesi, işte girişimin gücü ve sağladığı ilerleme gibi tanıtılacaktır.

Bu değerlendirmelerin doğru olduğunu düşünmüyorum. Yüzyıla yakın bir süredir otomobil yapıyoruz, son 25 yılda inanılmaz ilerlemelerin olduğu söyleniyor fakat hala can güvenliği sağlanamayan, çevreye geri dönülmez zararlar veren ve yüksek maliyetli bir çemberin içinden çıkan mucize durumu kurtarmıyor.

Varsayalım ki dünyada karayolu ulaşımı yok ve ekibimizle dünyanın tüm ülke liderlerinin toplandığı bir salonda sunum yapıyoruz. Şu gerçekleri söylediğimizi varsayalım.

Şu anki karayolu taşımasını ve araçlarımızla müthiş bir ulaşım sistemi sunuyoruz. Fakat her yıl yaklaşık 1.3 milyon kişi bu sistemi kullandığı için ölecek ve bu sistem küresel ısınmaya neden olacak/ hızlandıracak ve dünya üzerindeki yaşanabilir süre şu biraz kısalacak. Bazı ülkelerde kuraklık olacak vs… Ayrıca bu sistem 40 yıl sonra işe yaramayacak, malumunuz petrol rezervlerimiz sınırlı…

Bu sizce kabul edilebilir bir sistem olur muydu? Elbette ki olmazdı. Olmama sebebi yeteri kadar mükemmel olması değil, tehlikeli olması. Ekonomik olarak harcanan kaynağa değmiş mi orası da ayrı bir tartışma….

Konuya dönersek, şu anki sistemde teknolojik ilerlemeler “karlılık” ilkesinin boyunduruğunda kalarak yeteri kadar hızlı gerçekleşmiyor. Araştırma geliştirme faaliyetleri ürün iyileştirme ile sınırlı kalmakta ve sonunun ne olacağı belli olmayan yüksek maliyetli keşif çalışmalarının altına kimse girmemekte. Gelişmiş üniversiteler ise biraz biraz biraz bir şeyler olmakta. Tabi devrimsel girişimlerde bulunan bazı şirketleri de atlamak lazım SpaceX vs gibi…

Aslında burada değinmek istediğim sorun teknolojik ilerlemenin ekonomik olarak karşılığıın tanımlanmamış oluşu. Daha açık anlatmaya çalışayım; esas sorun milyarlarca dolar harcamaktan bahsettiğinizde bu harcamanın geri dönüşünün ne olacağını hesap edemiyor oluşunuz. Bir yatırım değeri tespit edilemiyor, sonucu belli değil ve şayet sonuca ulaşılsa bile edilecek kar -astronomik, süpersonik tarihin en büyük karı da olabilir- ölçülemiyor.

Bu sorunun önü aslında 90’lı yıllarda biraz olsa açılmış durumda. Amerika’da yaşanan Silikon Vadisi devriminden sonra teknoloji şirketlerinin değerlerinin ölçülememesi, sonrasında ise mali sektör ile finansal sektörün ayrışmasıyla günümüze kadar gelen bir ekonomik değerleme pratiği oluşmuş durumda.  Bilgi ekonomisi vs… Ama yine altını çizmek istiyorum, bunların hepsi ticaretle ilintili.

Güneş Sistemimizin dışına insanlı araçlarla ulaşabilecek teknolojinin ekonomik değerini nasıl ölçebiliriz? NASA’nın piyasa değeri ne kadar?… Milyarlarca dolarlık araştırma harcamasının kayıp harcama yerine klasik ekonomik anlayıştaki emek-değer mal-değer gibi somut şekilde hesap edilmesi nasıl mümkün olacak. Sorun işte burada.

Sonnot: Üzerinden bir kaç kez daha geçmem gereken bir yazıydı, bu haliyle mazur görün.

————————–   Bayatlamış yazı sonu ———————————–

Güncelleme:

Uçan kaykayla ilgili ben bu yazıya geçen ay başlamıştım, bu ay bitti. Bitirene kadar çoktan prototip tanıtılmış. Yukarıda tahmin ettiğim gibi…

İzlemesi bile çok zevkli, buyrun:

Yapılış hikayesiyle ilgili de güzel bir video var:

Meraklısına Geleceğe Dönü filmindeki uçan kaykay sahnesi:

Kategoriler
Fikir

Uçan Kaykay yılına giriyoruz!

Geleceği tahmin etmek yüzyıllardır insanoğlunun en çok kafa yorduğu işlerden biri… Bu konuda ilkel kabile büyücülerinden falcılara ve medyumlara varana kadar birçok meslek dalı ve unvan yaratılmış, milyonlarca insan bu kişilerin gördüğü geleceğe göre beklenti içerisinde bir yaşam sürmeye devam etmekte… Geleceği bu şekilde gaipten görebilmek elbette mümkün değil fakat geleceğin nasıl olacağını tahmin etmeye çalışabiliriz.

İnsanoğlunu nasıl bir gelecek bekliyor diye sorduğumuz zaman nedense ya çok ilerlemiş bir medeniyet ya da bu ilerlemiş veya ilerleme yolundaki medeniyetin epik çöküşünden sonra yok olmaya yüz tutmuş bir medeniyet resmetmekteyiz. Oysa çok da ilerlenmemiş ve çökmeden kör topal idare edilen bir medeniyet daha yüksek olasılıkla karşımızda bulunmakta ama diğer iki seçeneğe göre daha sıkıcı olduğu için gelecek öngörülerinde pek yer almamakta.

Daha önce Her filmi ile ilgili bir yazımda 1990’larda gelecekten beklentilerimi ve yaşadığım hayal kırıklıklarından bahsetmiştim. Yine benzer şekilde bu yazımda da bu konu üzerinde bir kaç şey daha söylemek istiyorum.

Marty McFly 2015'e uçuyor...
Marty McFly 2015’e uçuyor…

Benim bulunduğum yaş grubunun (veya nesil diyelim, jenerasyon demeyelim) erken gençlik yıllarından kalma en sevilen filmlerden biri olan Geleceğe Dönüş serisiydi. Çok uzak bir gelecek olmasa da 1985 yılından 2015 yılına yapılan bir zaman yolculuğu yukarıda bahsettiğim az değinilen “sıkıcı gelecek” için güzel bir örnekti aslında. Her ne kadar ütopya uzağında bir gelecek resmi çizilmiş olsa da bu filmden en çok aklımızda kalan şey şüphesiz ki yılan gibi Nike (Air mag) ayakkabılar ve uçan kaykaydı (Hoverboard). Uçan kaykay hepimizi çok etkilemişti, acaba gerçekten böyle bir şey mümkün olacak mıydı?

Bilimadamları, sadece 1 yılınız kaldı!
Bilimadamları, sadece 1 yılınız kaldı!

Filmin yapıldığı 90 yılının üzerine çeyrek asır geçti, bir iki gün sonra 2015’e yani uçan kaykayın yılına girmiş olacağız. Filmde yapılan seyahat 21 Ekim 2015 tarihineydi. Yani en kötü ihtimalle son 10,5 ay… Ortada ne var dersek, pek bir şey yok. Uçan kaykayı gerçeğe dönüştürecek bir teknoloji maalesef hala ortada yok. En yakın şey ise – ne kadar gerçektir şüpheliyim – Hendo Hover denen bir alet. Tony Hawk ile bir video çekmişler:

Dediğim gibi ne kadar gerçektir bilemiyoruz [1]. Sitesinde (Hendo Hover) nihai ürün olarak bir kaç tasarım var.

Aslında kaykay sadece bir üst gösterge… Filmdeki diğer birçok öngörü ticari halde kullanılabilir hale gelmiş olsa da yaygın bir kullanıma erişmedi, saç stilleri de tutmadı…

Geleceği teknolojik gelişim ile öngörebilmek gerçekten zor ve müthiş bir analiz ve öngörü kabiliyeti isteyen bir iş, unutmadan bir o kadar da hayalcilik istiyor. Burdan rahmetle anıyorum, bundan yaklaşık ikiyüz yıl önce doğmuş olan Jules Verne birçok eserinde geleceği öngörmede -ki hiç şimdiye göre işi çok zordu- başarılı olmuştur.

2014 senesinde işimiz Jules Verne’nin çağıma göre biraz daha kolay, teknolojinin birçok alanında büyük ufuklara kadar ilerlenebilecek keşifler yapılmakta. Bu ekirden keşifler veya bunlara ipuçlar diyelim, beklenenin aksine çok ağır ilerleyen bir bilimsel gelişim süreci içerisinde ilerlemekte. İnsan genomunu çözebilme ihtimalimizin olduğu yılları hatırlıyorum, bundan epeyce önce de çözüldüğünü biliyorum, ama o beklenen büyük ilerlemeyi henüz görebilmiş değiliz. Tıpkı bunun gibi birçok temel alanda büyük devrimler beklemekteyiz fakat emsalleri gibi bunlar ağır ağır ilerleyecek gibi görünüyor.

2014’te geleceğe yönelik tahminlerimiz neler olabilir? Aslında bu tahminleri yapmadan önce geçmişte geleceğe yönelik tahminler nelerdi bir bakmak hem faydalı hem de eğlenceli olabilir. 1950’ler yani “Atom Çağı”nda çizilen gelecek portresi ve gerçekten cesurca atılan adımlardan iki tanesine bakalım. (Uçan arabaya girmeyeceğim… O da ayrı bir hayal kırıklığı ya, neyse…)

Ford Nucleon - Nükleer enerji ile çalışan araba konsepti
Ford Nucleon – Nükleer enerji ile çalışan araba konsepti

Ford Nucleon [2] [3] üzerinde mini bir nükleer reaktör olacak şekilde tasarlanmış ama -ne mutlu ki- üretilmemiş bir araba. O yıllarda tıpkı yüzyıl başında kurşun metalinin zararı gibi nükleer enerjinin de zararı ve tehlikesi ciddiye alınmıyormuş. Hoş şimdi de alınıyor değil ya…

Bu fikirler elbette sadece tasarımda kalmamış. Bu reaktörler yüzer halde gemilere kolaylıkla kurulmuş olsa da uçaklara konulması tüyler ürpertici.

Bir adet nükleer reaktör taşıyan Convair NB-36H
Bir adet nükleer reaktör taşıyan Convair NB-36H

Yine büyük şans ki sadece test aşamasında kalan bir prototip. hava soğutmalı bir nükleer reaktör taşımak üzere tasarlanmış.

Bu ve benzeri girişimleri o yıllara göre normal karşılayabiliriz. Ama zamanın ötesinde bir şey varsa o da kuşkusuz o yıllarda akıllara düşen nükleer itki gücünü kullanarak gezegenler arası seyahat etme fikri. Şu aşağıdaki videoyu yeni gördüm, doğrusu hem ütopik bir düşünce hem de tüyler ürpertici…

Düşünce salt bilim-kurgu temelli sanki, çizgi romandan çıkmış gibi… Yöntemin amacı ucuza gezegenler arası seyahat edebilmek Peki ya Project Orion başarılı olsaydı? Düşünsenize uzay yarışını çok daha hırslı ve kolay hale getirecek bu yöntemle her itki patlamasından sonra atmosfere salınan radyasyon ne kadar korkunç bir zarar verebilirmiş…

Bunları görünce peki ya şimdiki teknoloji ile gelecek nasıl şekillenecek diye sormak biraz daha zorlaşıyor. İnsanoğlunun bundan 60-70 yıl önce yaptıklarını görünce insan ürküyor doğrusu…

***

İnsanoğlunun en temel dürtüsü olan “Merak – En. Curiosity” nedeniyle gelecek öngörümde uzayın keşfi ve uzayda seyahatin ön planda olduğunu düşünüyorum. Ama ne 30 yıl ne de 60 yıl içinde filmlerdeki gibi uzay seyaahtleri yapabileceğe benzemiyoruz. En temel problemlerden biri olan yerçekimi hala aşılması güç en büyük engel. Mevcut paradigma içinde de nükleer patlamayla bile bu sorunu ucuz ve sürdürülebilir şekilde aşmış değiliz.

Neyse ki böyle retro-tek düşüncelerden öte farklı arayışlar içerisindeyiz. Geçtiğimiz hafta NatGeo’da izlediğim bir belgeselde deneysel teknolojilerle bir UFO tasarlanmaya çalışılıyordu. Hepimizin duyduğu bir manyetik kaldırma teknolojisi halihazırda mevcut. Sınırlı bir kullanımı var, şimdilik endüstriyel olarak süper hızlı trenlerin ray sistemlerine bir alternatif oldu bile. Ama benim göstermek istediğim bu değil.

Manyetik kaldırma (Magnetic leviation) farklı olarak burda elektrostatik kaldırma yöntemi uygulanmakta. Çok yüksek voltajda alüminyum folyo çevresindeki hava iyonlaşmakta ve bir itki oluşturmakta… İzlediğim belgeselde belki de ileride uçmak için bu teknolojinin kullanılabileceğini söylediler…

Kim bilir belki de gezegenler arası yolculuk atom çekirdeklerinin patlaması ile elde edilecek cehennem ateşinden değil, kıpır kıpır elektronların hareketlerinden faydalanarak kolaylaşacak…

Gelecekten geçmişe bir düğüm attığımızda, yine o elektronlar sayesinde ilk röntgenin çekilmesi, tomografi ve MR gibi teknolojilerin de yine fizik sayesinde bulunmuş olmasını bir kenara not etmekte fayda var. Bu notla da fizik dersinin dünyayı anlamada ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunun altını çizelim…

Yazıyı çok uzatmadan, kendimi söylemek istediklerimden birazını söylemiş sayayım.

Bonus: Gelecekle ilgili beşeri – siyasi – coğrafi – teknolojik konulara meraklı iseniz CIA’ye  (Amerikan Merkezi haber Alma Teşk) bağlı Ulusal Haber Alma Konseyi(National Intelligence Council) tarafından hazırlanan Global Trends 2030 isimli raporu okumanızı  öneririm. Bunla ilgili geçen yıl bir de ödev yapmıştım o da faydalı olabilir, hem de Türkçe (Zeki – Bildirici- Küresel Eğilimler ve Türkiye) ödevimi indirebilirsiniz.

Mutlu günler