Devlete Karşı İşlenen Suçlar
1. Bedava Su
2.Ucuz Ekmek
3.Bedava muayne
4.Bedava Ulaşım
5.Kadınlara Destek, El sanatlarını Geliştirme.
Böyle bir olayın yaşanacağını elbette Osman Özgüven’in kendisi de çok iyi bilmekteydi, hemde bu işlere kalkışmadan iyice hesap etmişti.Ve kendi sözleriyle “Benim veremeyecek hesabım yok.”diyor, haklı da çünkü o utanılacak birşey yapmadı.
Osman Özgüven’in yaptıklarının temelinde yer alan “Sosyal Belediyecilik Anlayışı”na kabaca bir göz atalım.
Öncelikle belediye yönetimi, hizmet etmekle yükümlü olduğu vatandaşların oyları ile seçilmektedir, vatandaşın birliktelik içerisindeki yaşam gerekliliklerini yerine getirmekle ve talep edene hizmet götürmekle yükümlüdür. Belediye yönetiminin gelirleri o yöredeki vatandaşların hizmetler karşılığı ödediği paralardan ibaret olmamalıdır, merkezi yönetimden gelen paraların o bölge insanının ülke ekonomisi için yarattığı katma değerin yöreye dönüşü olduğunu kabul etmek gereklidir. Özellikle söz konusu iç turizmin yoğun olduğu ve yerli halkın gelirinin düşük olduğu bir yöre ise bu bölgenin bayındırlığını devam ettirmek bir zorunluluktur.
Türkiye’nin dörtbir yanından tatil için yöreye giden vatandaşın sağlıklı temiz ve güvenli bir tatil yapması için belediyenin yörenin yerli halkına ve yörenin fiziki durumuna karşı çok hassas davranmalıdır.
Elbette sayıştay denetçisinin yetkileri kanunlarla belirlenmiştir, fakat yerel yönetim ve belediye meclisi yönetimde söz sahibi durumda ve özel durumlarda hesap verilebilir şekilde uygulamalar yapmalıdır.
Sayıştay denetçisinin uygulamalara şu göz ile bakması gerekmekteydi ;
1-Su : Su temziliğin gerekliliğidir, susuzluktan kaynaklanan salgın hastalıkların bölge ekonomisi ve turizm için sonuçları felaket olabilir, nitekim belediye de kişisel temizlik ve zaruri ihtiyaç olarak 10 ton limit belirlemiştir,bunun üzeri kullanım ücrete tabidir, ki bu 10 ton altı kullanımın faturalandırılması muhasebe işlemleri gibi tahsilat masrafları ile bu tahsilatın gerçekleştirilmesinin çok da ekonomik olmadığını aşikardır. Ayrıca bilinmesi gereken şey de ” Su Talep Edenindir ” nasıl sahiller vatandaşın ise bu ülkenin içme suyu da vatandaşa aittir, herkes yaşamı için ücret vermeden kulanabilmelidir.
2-Ucuz Ekmek : İnsanımızın temel besin maddesi olan ekmek, özellikle dar gelirli ve fakir insanlar için vazgeçilmez bir gıdadır, ekmeğin maliyetindeki artışlar bu insanlar için açlıktan daha acı bir sonuç oluşturmamaktadır. Beslenemeyen bir yöre halkı, açlık sefillik ve hırsızlığın kollarına bırakılmış demektir.
İmkalar dahilinde karsız satılan 10.000 ekmek dar gelirli 10.000 kişinin karnının doyması demektir. Fırıncıların hijyensiz ortamda 40Ykr ye sattığı mamulü 25Ykr ye satabiliyorsa idare fırıncıların da serbest piyasanın tekel düşmanlığına sarılmak yerine, serbest piyasanın rekabet şartına sarılması gerekir.
Geçtiğimiz hafta Mısırda ve bugünlerde Haiti gibi fakir ülkelerde çıkan gıda isyanları haberlerini ve BM’rin konu ile ilgili yaptığı çok önemli açıklamaları okumuş mudur acaba sayın Sayıştay denetçisi ?
3-Muayne ve Röntgen : “Sosyal Hukuk Devleti” vatandaşın sağlığından 1.derecede sorumludur, devlet imkanlarında sağlık şikayeti olan vatandaşın tedavisinden sorumludur. Promosyon gibi dağıtılan yeşil kartlar yerine 1 Ytl muayne 6 Ytl röntgen bir suç mudur ? Ki parası olmayandan bu ücret bile alınmaz iken buna bir usulsüzlük denilebilir mi, yoksa usul parası olmayan ve muhtaç insanları sağlıktan yoksun bırakmak mıdır ?
4-Bedava ulaşım : Küçük bir şehir merkezinde insanlara sunulan ulaşım hizmeti ücretlendirilmeli midir ? Ücretlendirilseydi 1,5 Km için acaba sayın Sayıştay denetçisi kaç lira bilet ücreti vermenin uygun olacağını düşünürdü ya da cebinde parası zaten az ise 1 ytl vermek yerine 1,5 km yi yürüyerek mi giderdi ? Bilet basımı satışı, faturalandırılıp takibi için ödenecek tutar aracın yakıtı ve belediyenin maaşlı personelinin ne kadar üzerinde bir kar sağlayacaktı acaba. Ki zaten başkan Osman Özgüven’de bunların hesap edildiğini belirtmiş. Sayıştay dentçisinden daha iyi bir allah vergisi matematik yeteneğine sahip olduğunu düşünmekteyim.
5- Kadın Dayanışma Ve El sanatları Merkezi : Yörenin kadınlarına bir el sanatı öğretip, bu sanat ile yaptıklarını satıp dar gelirli evlerine katkıda bulunmaları yöre ekonomisi için en basit ve en kolay katkı değil midir ? İşsizlikle mücadele için bundan daha ekonomik bir yol olabilir mi ? O merkezin işler halde kalması ve işletme giderleri acaba yöre ekonomisine yapılan katkı ile bir tutulabilir mi ?
Sayıştay denetçisinin bir matematik ve iktisat görüşünün olmaması , onun bu görevde kalması Dikili Belediyesine açtığı dava ile aynı suçu teşkil etmez mi ? Milletin kaynaklarını boşa harcamıyor mu aldığı maaş ile ki maaşının bir kısmı da Dikili’nin ürettiği katma değer ile ödeniyor.
Mantığın işgüzarlıktan başka birşey işaret etmediği bu olayda Dikili Belediyesini destekliyorum ve Sağlıklı güvenli ve insanların karnının doyduğu bir Dikili için teşekkür ediyorum.