Farkına vardığımızda artık gerçekleşmiş olan veya farkına varmamızın onu gerçek kıldığı bir olgu; zamanın hızlanması…
Zaman diye bir şeyin olup olmadığı tartışılıyor olsa da zamanın nasıl geçtiğini hissedebiliyoruz. Çok öznel bir gözlem olsa da herkesin benzer bir hissi dile getirdiğini duyuyor insan… Yıllar ilerledikçe daha çok duyulur oluyor…
Çocukluğumuzu hatırladığımızda günlerin ne kadar uzun olduğunu akşamın bitmediği yetmezmiş gibi ertesi gün de sabahtan öğleye dahi vakit geçmezdi değil mi… Oyuna daldığımızda saatler sonsuzlaşır, zaman mefhumu yok olurdu değil mi?
Çocukluğumu hatırladıkça bazı berrak anlar gözümün önüne geliyor; oynadığım ve eğlendiğim anılarımda ortak nokta bir zaman kaygısının olmaması hatta tam tersine zamanın adeta durduğunu ve o keyifli anların sınırı olmayan bir süre sürdüğünü hisleanımsıyorum(hem anımsıyorum hem de şu an dahi hissediyorum). Eğlenmediğim, sıkıldığım ve bir şeyi beklediğim anıları çağırınca ise zamanın işkence edercesine yavaş aktığını hala güçlü şekilde hisleanımsıyorum.
Şimdilerde ise zamanın çok daha hızlı olduğunu hissediyorum. Her geçen yıl zamanı daha da hızlandırıyor sanki. Haftalar günler gibi olmaya başladı. Hoş halk arasındaki hikayelerde de duyuyorduk ya günler, aylar, mevsimler, yıllar… Yaşlandıkça yıllar gün gibi geçiyormuş. Şu an haftaların gün gibi geçme evresinde olduğumu kesinlikle tespit etmiş durumdayım.
Otuzlu yaşların ortasındaysanız muhtemelen siz de benim gibi hissetmektesiniz. Peki bu hisle ilk tanışmamız bir kaç yıl öncesine aitken bu acaba neden diye sorduk mu kendimize? Ben sordum ama araştırmadım, insanlarla konuşurken benzer hisleri ifade edip bunun çok normal ve önüne geçilmez bir durum olduğunu kabul edip konuyu kapattım çoğu zaman. Fakat bunun bir nedeni olmalı değil mi?
Neden Yaşlandıkça Zaman Daha Hızlı Akar?
Bu soruyu aslında her insanın merak ettiği ve sorduğu bir soru sanırım, bilim insanları ise bu soruya henüz kesin bir yanıt verebilmiş değiller. Geçenlerde okuduğum ve aşağıda çevirisini bulabileceğiniz makale özeti haberinde bir teori ortaya atılmış: Beynimiz yaşlandığı için artık daha az görseli işleyebiliyor ve bu nedenle zaman daha hızlı akıyormuş gibi hissediyoruz, bir farkındalık kaybı sanki…
Artık seneler aylar gibi, haftalar günler gibi, saatler dakikalar gibi geçiyor! Zaman bir acele hastalığına tutulmuş da bizi iterek kovalar gibi koşuyor! En kısa bir lezzet için fırsat ve imkan kalmıyor. Ömrümüz mahrekinden* kopup gözlerimiz karşısında gönlümüzü kıran bir süratle boşluğa düşüp sönen bir yıldız gibi geçiyor! En eski, en sevgili ölülerimiz dirilseler ve yanımıza gelseler belki onlarla buluşmaya ve uğraşmaya bile vaktimiz olmayacak!
(*mahrek: yörünge)Abdülhak Şinasi Hisar
Beyin yaşlanması zamanın neden yaşlandıkça daha hızlı hareket ettiğini hissini açıklayabilir
Yaşlandıkça zamanın daha hızlı hareket ettiği öznel duygusu evrenseldir ve yıllar içinde bilim adamları bunun neden olduğu konusunda bir takım farklı açıklamalar yaptılar. Duke Üniversitesi’nden bir makine mühendisliği profesörü, fenomeni açıklamak için yeni ve garip bir hipotez öneriyor ve bu yaşlanan beyinlerimizle de ilgili.
Yaşla birlikte daha hızlı hareket eden zaman duygumuzun arkasındaki ortak psikolojik açıklamalardan biri, çevremizdeki algısal bilgi ne kadar tanıdıksa, o kadar az dikkat ediyoruz. Örneğin, çocuklar günlük bilgileri işlemek için önemli ölçüde daha fazla beyin gücü kullanarak sürekli olarak yeni olaylar ve ortamlar algılıyorlar. Yaşlandıkça, realitemizin yenilikçiliği yavaş yavaş azalır, ve kişiyi daha hızlı akan zaman duygusuyla başbaşa bırakır.
Duke Üniversitesi’nde makine mühendisi olan Adrian Bejan bu fikri benimsemiş ve fenomenin temelini oluşturmak için daha sağlam ve fiziksel bir açıklama yapmış. Gençken daha fazla bilgiyi işleme koymamız bize zamanın daha yavaş hareket etme hissini verirken, Bejan, zihinsel görüntüleri çok daha hızlı bir şekilde tanımlayabilen ve entegre edebilmesinin genç beyinlerin bir yeteneği olduğunu söylemekte.
Bejan, “İnsanlar genellikle gençliklerinde sonsuza dek sürecekmiş gibi hissettikleri günlerden ne kadar hatırladıklarına şaşırıyorlar” diyor. “Deneyimlerinin çok daha derin veya daha anlamlı olması değil, sadece hızlı ateş altında işleniyor olması.â€
Bejan’ın fikri, beynimizin yaşla birlikte bozulan fiziksel özelliklerinin zaman duygumuzu hızlandıracağıdır. Mesela sakkadik frekansımızın yaşlandıkça azaldığı bilinmektedir. Bu bizim tek zihinsel imgeleri algılama yeteneğimizdir ve bebeklerde yapılan çalışmalar genç gözlerin yetişkinlerinkinden çok daha hızlı hareket ettiğini ortaya çıkarmıştır. Bejan, bunun daha genç beyinlerin eski beyinlere göre daha hızlı bilgi edindiğini ve birleştirdiğini, gösterdiğini ve gençken daha yaşlı ve daha gençken daha yavaş hareket etmenin öznel bir zaman duygusuyla sonuçlanan bu daha yüksek algısal veri yükü olduğunu öne sürüyor.
Bejan, “İnsan zihni algılanan görüntüler değiştiğinde zamanın değiştiğini algılıyor†diyor Bejan. “Bugün geçmişten farklı çünkü zihinsel bakış birisinin saatinin çalmasından dolayı değil. Gençliğin içinde günlerin daha uzun sürdüğü görülüyor çünkü genç zihnin bir gün boyunca yaşlılıktaki aynı zihinten daha fazla görüntü aldığı görülüyor.â€
Bejan’ın önerisi inkar edilemez derecede zorlayıcı, yaşla hızlanan öznel zaman algısını makul bir şekilde açıklayabilen nörolojik bir mekanizma sunuyor. Bununla birlikte, bu tamamen fiziksel mekanizma, biz yaşlandıkça yıldan yıla geçen zamanın hızındaki görünüşte tutarlı ve üssel olan görünüşte ortaya çıkan artışı tam olarak açıklamıyor.
Logaritmik hipotez, bu algıyı doldurmakta ve zaman algısının yaşadığımız zamanın oranına göre olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle orantılı olarak, bir yıldan 10’a kadar bir yaş, bir yıldan 50 yaşına kadar çok daha uzun sürüyor. Bath Üniversitesi’nden matematikçi bir biyolog olan Christian Yates’in açıkladığı gibi, 10 ila 20 yaş arasında algılanan zaman deneyimi 40 ila 80 ile aynıdır.
Yates, “10 yaşında bir çocuk, hayatlarının sadece% 10’unu (biraz daha fazla tahammül edilebilir bir bekleyiş olmasını sağlıyor) ve 20 yaşındaki bir çocuğa sadece% 5 olduğunu†açıklıyor. “Logaritmik ölçekte, 20 yaşındaki bir çocuğun, doğum günleri arasında iki yaşındaki bir yaşantının yaşadığı orantılı artışı aynı yaşamaya başlaması için 30 yaşına kadar beklemeleri gerekecek. Bu görüşe göre şaşırtıcı değil. Yaşlandıkça zaman hızlanıyor gibi görünüyor. “
Bütün bunlar kesinlikle zamanın karmaşık olduğu şaşırtıcı olmayan bir sonuç ve bununla ilgili algımızın daha da artmasını sağlıyor. Bejan’ın yeni fikri biraz doğru olabilir ama kesinlikle büyük zamanlamadaki öznel bir deneyim olan tek yapbozdur.
Makale European Review dergisinde yayımlandı.
Kaynak: Duke Üniversitesi
Bu yukarıdaki çeviri Google Translate’in yaptığı çeviri, üzerinde çok az müdahalede bulundum, çeviri konusunda yapay zeka ve diğer araçlarla Google işi epey ileri gtürmüş gibi görüyor.
Mutlu Günler.