İnternette gezinirken bulduğum bu mektubusizlerle paylaşmak istiyorum. Mektup PTT nin üyesi olduğu Dünya Posta Birliği Uluslararası Bürosu’nun düzenlediği bir yarışmada 3.Mansiyon ödülü kazanan Nazlı Başak Ayık tarafından kaleme alınmış. Kendisi mektubu 12 yaşındayken kaleme almış.
Daha önceki yarışmalarda, Dünya Posta Birliği Uluslararası Bürosu tarafından öğrencilerimiz 1983 ve 1989 yıllarında 3. lük, 2000 yılında 2. Mansiyon ödülü, 2004 yılında ise Ankara Özel Tevfik Fikret İlköğretim Okulu öğrencisi Nazlı Başak AYIK 3. mansiyon ödülü kazanmış olup, UPU tarafından kendilerine belge ve iki pul albümü hediye edilmiştir.http://www.ptt.gov.tr/tr/genel/ptt-mektup_yarisma2010.php
Adı Soyadı : Nazlı Başak AYIK
Okulu : Ankara Özel Tevfik Fikret İlköğretim Okulu
Yaş : 12
Sınıfı : 6-A
Numarası : 951
İl : Ankara
Sayın Yetkililer,
Ben Tevfik Fikret İlköğretim Okulunda altıncı sınıfa giden on iki yaşında bir kız öğrenciyim.Sizlere bu mektubu insanlığın en önemli sorunlarından biri olan yoksullukla mücadele için biz gençlerin neler yapabileceğini kendi bakış açımdan anlatabilmek üzere yazıyorum.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki insanlığı tehdit eden bu önemli sorunun yani yoksulluğun kaynağı, yine bizleriz.Bu demek oluyor ki kendi türümüze bizzat kendimiz zarar veriyoruz.Başka bir söyleyişle biz kendimizi yok ediyoruz. Bu durumu fark ettiğimde çok şaşırmıştım.Dünyamızda çeşitli nedenlerle bazı canlı türlerinin yok edildiğini, doğal kaynakların bilinçsizce tüketildiğini ve özellikle de savaşları duydukça bu şaşkınlığım daha da arttı.Sanırım bu cümlelerimle yoksulluğun temelinde yatan nedenleri kendimce belirlemiş oldum.Bu nedenleri belirlerken aynı zamanda kendimce çözüm önerileri de üretmiş oldum. Şimdi bu önerilerimi anlatmak istiyorum: Bence dünyanın geleceği olan biz gençlerin, her konuda olduğu gibi bu konuda da diğer konulara göre çok daha fazla duyarlı olması gerekiyor. İnanıyorum ki bu duyarlılık sayesinde yoksullukla mücadele edilebilir. Nasıl mı? Örneğin; doğal kaynakların bilinçsizce tüketilmesini ele alalım. Toprak,su ve ormanlar, aklıma gelen en önemli doğal kaynaklar ve bunlar, başta biz insanlar olmak üzere bütün canlılar için gerekli. Biz bu doğal kaynaklar sayesinde yaşamımız için gerekli olan enerjiyi elde ederiz.Ancak, unuttuğumuz bir şey var ki bu doğal kaynaklar sınırsız değildir. Onları gereksinimimiz dışında kullanmak yani bilinçsizce tüketmek kendi türümüzü yoksulluğa sürüklemek demektir.Öyleyse yoksullukla mücadelede öncelikle yapmamız gereken şey savurganlığı önlemektir.Bunun için de sanırım yiyeceklerimizi çöpe atarken açlıktan ölen insanları;suyu bilinçsizce kullanırken içmeye su bulamayanları, düşünmeliyiz.
Diğer taraftan canlı türlerini de kendi çıkarlarımız yüzünden yok ederken doğal dengeye nasıl zarar verdiğimizi ve bu nedenle kendi türümüzü salgın hastalıklardan, açlık ve yoksulluğa varana kadar her türlü tehlikeye karşı nasıl savunmasız bıraktığımızı anlamalıyız.Ancak,o zaman bencillik ve savurganlıktan kaçınır, yoksulluğa karşı duyarlı hareket ederiz. Bütün bunların yanı sıra özellikle de savaşların zararlarını görmeliyiz. Ekonomilerin çökmesine, üretimin durmasına ve dolayısıyla insanlığın yoksulluğa, açlığa sürüklenmesine neden olan bu önemli tehlikeye karşı dünya barışını korumalı, gerekli sorumluluğu taşımalıyız. Ben bu düşüncelerimle yoksullukla mücadelede anahtar sözcükleri bulduğuma inanıyorum. Buna göre; “duyarlılık esas alınarak bencillik, savurganlık önlenmeli, insanlığı tehdit eden her türlü tehlikeye karşı öncelikle sorumluluk duygusu ile hareket edilmelidir.†diyorum. Bu aşamada da konuyu özele indirerek duyarlılık, bencillik, savurganlık ve sorumluluk denildiğinde anladıklarımı kendimden vereceğim örneklerle paylaşmak istiyorum; çünkü yoksullukla mücadelede kendimi bir zincirin halkalarından biri olarak görüyorum.Bu halkalar yani ben ve benim gibiler çoğaldıkça zincirinde o oranda büyüyeceğini ve güçleneceğini düşünüyorum. İşte benim yoksullukla mücadeleye katkılarım. Öncelikle tabağıma yiyebileceğimden fazla yemek konulmasına izin vermiyorum. Artanların dökülüp ziyan olmasını istemiyorum çünkü biliyorum ki dökülen her yiyecek hem bizim hem de başkalarının yoksulluğuna sebep olacaktır.     Ayrıca hem okulda hem de evde gereksiz yanan lambaları ve açık bırakılan muslukları kapatıyorum; çünkü biliyorum ki ihtiyaç dışı kullanılan her enerji doğal kaynakların daha hızlı tüketilmesine neden olacak ve bu da insanlığı hızla yoksulluğa sürükleyecektir.Diğer taraftan, doğadaki hiçbir canlıya bilerek ve isteyerek zarar vermiyor onları yok etmeye çalışmıyorum; çünkü biliyorum ki biz insanların bencilce yok ettiği her canlı, doğal dengenin biraz daha bozulması ve bizim de biraz daha yoksulluğa sürüklenmemiz demektir.
İşte, benim kendi adıma yaptığım bütün bu davranışlar benim gibi diğer gençlerin de bu yönde gösterdiği katkılarla çoğalarak büyüyecek ve genelleşecektir. Yani halkalar birleşerek güçlü, sağlam bir zinciri oluşturacaktır. Böylelikle de yoksullukla mücadeleye bireysel olarak sağladığımız her katkı, sonunda toplumsal katkılara dönüşecektir. Aslında olması gereken de budur. Öyleyse gelin hep birlikte duyarlı olalım, yoksullukla mücadele için bencilliği bir kenara bırakıp savurganlıktan kaçınalım, insanlığın geleceğini tehdit eden her türlü tehlikeyi önlemek için sorumluluk duygumuzu geliştirelim. Unutmayalım ki dünya hepimizin dünyasıdır. Birlikte yaşadığımız bu dünyada “gelecek†varsa, o geleceği en güzel şekilde oluşturmak biz gençlerin elindedir.