Üç konuda kafamdakileri biraz dökeyim, siz düşünün. Şu borcunu ödeyemecek adamın hikayesindeki gibi…
Köy Ensitüleri
İş Bankası yayınevini gezerken iki tane köy enstitüsü kitabı gördüm:
Hasanoğlan Köy Enstitüsü
5 Puan 232 OyÂ
Hasanoğlan Hatırası – Bir Köy Enstitülünün Kaleminden ve Objektifinden (1941-1951)
Fiyatı
:
Etiket Fiyatı = 29.63 TL %25
İNDİRİM22.22 TL
Cilavuz Köy Enstitüsü
5 Puan 600 OyÂ
Cılavuz Köy Enstitüsü
Fiyatı
:
Etiket Fiyatı = 29.63 TL %25
İNDİRİM- 22.22 TL
Kitaplara* kısaca göz gezdirken gördüğüm fotoğraflar beni çok etkiledi. 1935 yılında başlıyor çalışmalar… Onca imkansızlık arasında tam anlamıyla sıfırdan bir okul yapmak, arı çıplak öğrencileri giydirmek ve doyurmak, yetmezmiş gibi bir de üretim araçları ile eğiterek tarım ve temel hayvancılık öğretmek… Daha da fazlası bir de bozkırın ortasında, taşı kayanın insanla dalga geçtiği, mezraların insanları esir ettiği bu yerlerde bu gariban çocuklara keman çaldırabilmiş, bando kurdurabilmiş ve batıda ne varsa ayna tutabilmiş olmak inanılmaz bir şey. Bence muazzam bir başarı ve vizyon eseri bu projenin sırrı bu tam anlamıyla topraklara ait olması, “yerli ve milli” çağrışımı geldiyse aklınıza onu bir kenarda tutun, bu bence sınırlarını bu şekilde tanımlayamayacağımız bir olgu. Daha çok yaşamla ilgili, yaşamak için üretebilmek ve bunu da kendine yeterek kendi emeğiyle kendi yerelinde yapabilmek.Devrim ve Muhteşem!
İnsan ölür kalır eseri sözü ne kadar doğru -sözün başı da bir o kadar yanlış, semer eşeğin değil insanındır, hayvanlar mülk ve eşya sahibi olmazlar. Düşününce sanki gerçek zamanlı bir strateji oyunu gibi, taş, ağaç ve temel kaynaklardan yapılan bir okul, Civilization – Uygarlaşma…
İmkanım olsa, suçu da üzerime alıp bu kitapları tarayıp herkese ulaştırmak isterim. Çoğu kişi resme bakar yazıyı okumaz elbette, ama varsın resme baksın, bir de bugünümüze. Bu muhakeme bile bir kişinin toplumsal bilincinin artmasına çok katkı sağlar. Bu resimlerin birçoğu internette mevcut aslında, arama motorunun görseller kısmına “Köy Ensitüsü” yazmak kafi, buna dahi üşenenler tam buraya tıklayabilir… Müsait olduğumda bir albüm yapmak isterim. Müsait olacağımı pek düşünmediğim için şimdilik sizi çok da sevmediğim hap-galeri sitesine yönelenirebilirim: https://onedio.com/haber/kurulusunun-76-inci-yilinda-koy-enstituleri-492108Â
Civilization – Uygarlaşma, kaynaklarla çağ atlama, devrimler… Fantazi bu ya çoğu milletvekili bakan ve yönetici için bu oyunları oynamak asgari yeterlilik şartı olsa bence bir şeyler çokfarklı olur. En azından bir simülasyon yapsalardı, pat-küt değişen ekonomik, eğitim, sağlık ve güvenlik politikaları arasında halkımız ezilip duruyor. Boşverin neyimize lazım belki de on dayanma noktamızı bu simülasyonlarla bulup limitlerimizi zorlarlar…
Peki neden kapatıldı derseniz, sevdiğimden değil anlatışından dolayı paylaşıyorum İlber Ortaylı anlatsın:
Gelelim bir yitik değere: Köykent Projesi. Bu proje ne yazık ki çoğunluk gibi başarısı değerlendirilebilecek bir seviyeye gelmeden bitmiş, ve hep bir hayal olarak kalmış. İlk uygulama 1978’de Taşkesti/Bolu’da yapılmış(http://www.bolugundem.com/bir-koykent-oykusu-68745h.htm), 14 ay süren bir yatırım süreci sonrası atıl bırakılmış ve hüsranla bitmiş. Daha sonra 2001 Ecevit uzun bir aradan sonra yeniden Başbakan olmuşken Mesudiye/Ordu’da bir deneme daha yapılmış (http://www.gazetevatan.com/ecevit-in-hayaliydi-kabus-oldu–580543-gundem/) fakat bu da hüsranla sonuçlanmış, sonrasında ise klasik olumsuzluk ve insanın içini ekşiten bir beceriksizlik ile neticelenmiş.
Devletin girişimlerinde enkaza dönüşen girişimler ve çürüyen temellr çok. Ama sanılmasın ki özel teşebbüsün girişimleri hep tutuyor, daha fazla enkaz, daha fazla batık firma sistemin içierisinde dönerken -“sermaye sahibinin parası battı nasılsa demeyin- faturanın çoğunu batan firmaların borç taktığı kişiler ödüyor, bu da ayrı bir tartışma…
***
Bu iki konu kafamı çok kurcalıyor, doğrusunu söylemek gerekirse bunun nedeni kalabalıklaşan şehirlerde ruhen ve bedenen eziliyormuş hissine kapılmam. Hem hissiyatım hem de diğer insanları görüp onların duygusal ifadelerinden de bu yönde bir kanıya sahip oldum. Yeni metropol planları ve genişleyici politikalar kırsal nüfusun vaktinin artık dolduğunu, ilçelerin ya büyümek ya da yok olmak zorunda olduğunu açıkça beyan ediyor. Tarımın artık köylünün elinden çıkıp büyük şirketlere kiralanan devasa araziler üzerinde -sözde- daha verimli yapılması düşüncesinin yanlış ve yokedici uygulamasını yavaş yavaş görüyoruz. Nüfus demek öncelikle tüketim, hizmet satışı ve rant demek, işgücü ise ikincil olarak değerlendirilmekte, yüksek işsizlikde dahi tüketim seviyemizin maksimumda tutulması bile yeni şehir ekonomilerini izah ediyor. Nasılsa borçlanabiliyoruz ya, geleceğimizle öderiz, sorun yok.
Geniş topraklara sahip güzel ülkemizin coğrafyasında barınacak güzel ve ileri şehirlere dönüşebilecek onc ayer varken buncacık şehirlere tıkılıp turşu gibi yavaş yavaş çürümeye ne gerek var? Neden daha farklı bir yerleşim planımız yok?
Doğaya kaçış ve komün köyler bireysel çözüm arayılşlarından ibaret. Bir de aklıma gelmişti ama şimdi bulamadım Tansu Çiller’den arazi isteyip yerleşim kurulan bir köy vardı… Neyse demek istediğim bu şekilde bir politikanın olması ve minimalist yerleşim yerleri ağında rahat nefes alabileceğimiz şekilde yaşayabilmemiz yeni bir seçenek olmalı.
Günlüğümde Bitcoin ile ilgili ilk yazıyı En basit anlatımla Bitcoin nedir? Türkiye’de Bitcoin nasıl alınır? Bitcoin Yatırımı… başlığında yazmıştım. Yaklaşık üç ay önce yazdığım bu yazıdan sonra hem işim hem de merakımdan dolayı Bitcoin’i biraz daha yakından takip eder oldum. Her nasılsa başlangıcından itiberen tam da benim ilgi alanımda olan böyle bir şeye nasıl zamanında dahil olmadım doğrusu kendime de şaşırıyorum… Bitcoin’in Cent ve Dolarlarla ölçülen fiyatlarını kaçırdıktan sonra 5.000 Dolara dayanmış bir fiyattayken Bitcoin’e ilgi duymak çoğu kişiye doğru br yatırım tercihi gelmeyebilir.
1 Bitcoin 1 Milyon Dolar Olacak?
Aslında kafamı kurcalayan da tam olarak bu söz. Tam olarak iddialı ve cezbedici bir yatırımcı söylemi. Nasıl olacak? diye sorduğumuzda “Olacak!” cevabı dışında keskin bir yanıtı yok, sağlam bir dayanağı da olmayan fakat insanın beyninin içine giren bir söylem. Borsa endeksinde ve hisse senetlerinde de benzer söylemin yani şu hisse 15 TL olacak endeks 180.000 olacak denildiğinde de benzer bir yatırımcı davranışı tetikleniyor. Kuvvetli bir telkin yöntemi. Sanki yatırımcının beynine bu söz ile beklentinin tohumu ekiliyor. Piyasanın doğası gereği yeteri kadar yatırımcı yeteri kadar sabır ve inançla “mal toplayınca” arz kısılıyor ve ister istemez artış yönündeki fiyat hareketleoluyor. Sonrasında da bu söylem biraz da profesyönel spekülasyon desteği ile kendini haklı çıkarıyor.
Fakat Bitcoin gibi sayısal bir para söz konusu olunca, tarihimizde de benzetebilceğimiz bir süreç olmayınca Bitcoin’in nereye gideceğini kimse kestiremiyor.
Neyse uzatmadan bu söz beni de telkin etti, “Bu Bitcoin ne olacak ya…” denildiğinde içimdeki ses bu telkin ile ” 1 Milyon Dolar olacak” diyor, sonra kendi kafamda hesaplar yapmaya başlıyorum. İşte bu hesapları kafamda yapmayayım, yazıya aktarayım diye bu notlara başlıyorum.
Olur mu olmaz mı?
BitCoin’in 1 Milyon Dolara çıkacağını öngörmek için elimizde bunu destekleyecek veriler ve beklentiler ve güven olması yani sağlam “Nedenler” olması gerekiyor. Diğer yandan bakınca da “Neden 1 Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmasın ki” demek lazım, bu ikinci sorguda da Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmaması için bir neden var mı, bunu sorgulamak lazım.
Bir yatırım veya eyleme geçmeden önce karar verme sürecinde kafamızda pratik analizler yaparız. İşler biraz karmaşık ve değişken sayısı fazla olunca bunu kağıda döküp basit eksi artı analizi veya daha popüler olan SWOT ((Strengths, Weaknesses, Opportunities, Threats – Güçlü yönler, Zayıf yönler, Fırsatlar, Tehditler) yapmak işimizi kolaylaştıran basit kara alma yöntemleri, tabi bunu pek azımız yapıyoruz.
Biz burada Bitcoin üzerinden bir yatırım kararı veriyoruz, yazılı analizimizi yapmak bu iki tezimizi ayrı ayrı değerlendirip sonrasında karşılaştırırsak daha berrak bir sonuç elde edebiliriz diye düşünüyorum.
Gelin başlayalım. Karmaşık bir değerlendirme yapacak durumum yok, sizin varsa bir LibreOffice Calc veya Microsoft Excel’de bir çalışma sayfası açıp kendi puanlamanızı yaparsanız daha güzel olur. Ben kabaca burada nedenleri ve neden değilleri yazıp kendimce 10 üzerinden puanlayacağım. Öncelikle Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olacağını varsayalım, artılarını, eksilerini ve ama ve buna karşınlarını not alalım:
A) Bitcoin “1 Milyon Dolar Olacak” Diyoruz
Artılar:
Öncelikle Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmaması için teknik, veya resmi bir engel yok. (1 puan)
İlk ortaya çıkışından itibaren bügüne kadar gerek fiyat, gerekse güvenlik ve en önemlisi “ödeme aracı” olarak rüştünü defalarca ispat etti. (4 Puan)
Bugüne kadarki yaşadığı ani/şok düşüşlerde çok hızlı toparlanarak sürekli rekor tazeleyen çok güçlü bir trend oluşturdu.Bitcoin çöküşü, AltCoin çöküşü ve en son 3 Ağustos Bitcoin çatallanması gibi süreçleri kısa sürede atlattı. (6 puan)
Her düşüşün bir alım fırsatı olması: Şu an elinde Bitcoin olmayan ve treni kaçırdığını düşünen büyük bir yatırımcı kitlesinin treni yakalamak için Bitcoin’in biraz düşmesini bekkliyor oluşu. “Düşse de biraz Bitcoin alsak, kenarda dursun” siz de böyle mi düşünüyorsunuz? (5 puan)
Sınırlı sayıda bir arza sahip (8 puan)
Sayısal para borsasında adeta Amerikan Hazine Bonosu gibi bir konuma sahip. (5 Puan)
Diğer sayısal paralarla çapraz kurlarda kullanılan ana para birimi. Diğer “coin” lerin çeşitlenmesi ve bu çeşitliliğe yatırım yapmak için Bitcoin almak gerekliliği. Çapraz etkisi… (8 puan)
Bitcoin’e erişim günden güne kolaylaşıyor, sınırlı bir arzla geniş tabanlı ve “çok yüksek oranda kar etmek” isteyen bir yatırımcı kitlesi karşılamıyor ve fiyat tahtasına sürekli yukarı yönlü taze kan geliyor. (6 puan)
Kore, İran ve diğer ülkelere uygulanan ambargoların delinmesi için kullanılan ve hacimli işlemleri karşılayabilecek bir pazar büyüklüğüne ulaşmış olması. (7 puan)
Yasadışı bahis siteleri, uyuşturucu, silah ve kaçakçılığı gibi kirli işlerle uğraşanlar için çok temiz bir ödeme yöntemi olması. Tabi bu işler de büyük miktarları çabucak elden çıkarabilecek pazar derinliğine ihtiyaç duymakta. (6 puan)
Tam anlamıyla bir uzun vadeli yatırım olması, çoluğa çocuğa ve emekliliğe hazırlık: Küçük miktarları feda edilebilecek büyük miktarda yatırımcı. Bu tip yatırımcı aynı zamanda Bitcoin’i ellerinde çok uzun süre tutacağı için arzın kısılmasına fayda sağlamakta. (6 puan)
Er ya da geç, bankaların Bitcoin’i kabul etmesi ve birikim ve ödeme aracı olarak bu “tatlı pazardan” pay almak isteyecek olması. Bitcoin’deki esas yükseliş bu gelişmeden sonra olacaktır. Nedeni ise insanların paralarını güvende tutmak istemesi. Siz de çevrimiçi Bitcoin cüzdanınızın bir banka güvencesinde tutulmasını istemez miydiniz? (8 puan)
Güvenli Liman – Savaşlar ve küresel krizlerin devam etmesi: New York’a ve Washington’a nükleer füze düştüğünü düşünün veya Washington’a, dolarlarınız var ise pul değerine inecektir, nükleer savaş iki ülke arasında sınırlı kalırsa büyük ihtimalle dolarlarınızla soba yakabilirsiniz. Bu derece ileri bir senaryo olmasa bile her savaş ve her gerilim Bitcoin’i besliyor. Nedeni ise çok basit, savaşlarda para harcanır, ve harcanandan daha fazla para basılır, senyoraj ile paradan değer çalınır. Fakat Bitcoin yatırımcısının böyle bir derdi olmaz, toplam adet bellidir. Hatta Dolar ve diğer para birimlerindeki bir düşüşün Bitcoin’e etkisi çarpanlı olur. (6 Puan)
Kötüye giden ekonomiler: Ülkenizdeki yatırım araçlarının getirileri yıldan yıla azalıyor ve zengin olma ümidinizi yıldan yıla yitiriyorsunuz. Sonunu düşünen kahraman olmaz diyerek birikimlerinizi bu hikayeye yatırmanız çok mantıksız bir davranış olmaz. Neden olsun ki? (8 Puan)
Gelecekte zengin olmak için daha iyi bir hayal sunan bir alternatifin olması (4 Puan)
Toplam 88 puan.
B) Bitcoin “1 Milyon Dolar Olmaz” Diyoruz
Temettü veya doğrudan faiz geliri yok: Uzun vadeli yatırım araçları seçerken her yıl enflasyon üzerinde bir getiri sağlanması gerekmekte. Bitcoin hisse senetler igibi temettü ödemiyor, doğrudan faiz de alamıyorsunuz. Ancak Bitcoinlerinizi açığa satış yapanlara faiz karşılığı kiraya verebilirsiniz. Bu işlemde de vade 3-5 gün olduğu için sürekli bu işlemi yapmak sizi sıkacaktır, kiracı bulmanız da garanti değil. (6 Puan)
Gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek enflasyon: Örneğin Türkiye’de enflasyon %10, banka faizi ise %14, Bitcoin’in yıllık getirisi %9 olursa göreceli olarak %1 zarar etmiş olursunuz. Fakat ABD’de yaşıyor olsaydınız enflasyon %2 Bitcoin getirisi ise %9 iken reel karınız %7 olacaktır. Bu nedenle uzun vadede Bitcoin’in ülkenizdeki enflasyondan yüksek getiri sağlaması lazım. Bu da gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar için bir eksi. (5 Puan)
Artış Baskısı: Yukarıda yazdığım nedenlerden dolayı, Bitcoin üzerindeki ilgili korumak istiyorsa sürekli olarak fiyatını artırmak zorunda, bir kaç yıl beklenti altında artış gösterirse cazibesini hızlı şekilde kaybedebilir. (9 puan)
Güvenli saklama: 1 Bitcoin 500 USD iken çevrimiçi bir cüzdan sağlayıcıya veya kendi Bitcoin cüzdanınızın bulunduğu bilgisayara (işletim sistemi, güvenli ağ vs) güvenebilirsiniz, tabi bilgisayarınız da çalınabilir. Peki bir Bitcoin 100.000 doları geçerse, kaç tane çevrimiçi cüzdan sağlayıcısına güvenebilirsiniz? Bilgisayarınızın güvenliği gece uykunuzu kaçırmaz mı? Güvenli USB cüzdanınızı ya kaybederseniz? Bu fiyat baskısı psikolojik olarak küçük yatırımcıya sat baskısı oluşturacaktır. Bu nedenle yukarıdaki Al listesinde de bashettiğim Bankalarca saklanan güvenli Bitcoin cüzdanları olmadan astronomik fiyat hareketleri ve 1 Milyon Dolarlık hedef fiyatın gerçekleşmesi zor. (9 Puan)
Sistem güvenliği, Quantum bilgisayarlar gibi belirsizlikler: Çok düşük ihtimal verdiğim bir olasılık, ama olur mu olur, bir gelecekte Bitcoin ağının şifresi kırılabilir, ağ içerisinde büyük hırsızlıklar yapılabilir. Geniş çağta bir sistem açığı bütün hikayeye olan inancı yok eder ve Bitcoin gözümüze bir daha asla güzel görünmez. Fakat sistem şu anlık sağlıklı ve gelecekte de güvenlik güncellemeleri olacaktır. (3 Puan)
Bitcoin ağının yasaklanması veya çevrimiçi Bitcoin alım satımı yapılan sitelerin engellenmesi: Yine düşük bir olasılık verdiğim bir eksi. fakat Çin’in şu anda bu yönde kararlar alacağı konuşulmakta. Bu karar en çok Çin ekonomisini etkiler, malum en çok madencilik orada. Böyle bir karar alınsa da sürdürülebileceğini sanmıyorum. Ortada büyük bir pasta var. Meşhur söz, para üzerinde 0 faiz yazan borç senedidir. Bu nedenle devletler asla bu gücü paylaşmak istemez. Fakay yine de unutmamak gerekir ki bazen yasak olan şey daha çok cezbedicidir. (Bknz Yasak meyve)Â (7 puan)
Kısmen veya tamamen engelleyici yasal düzenlemeler: Yatırım Fonlarının Bitcoin’e ciddi miktarda yatırım yaptığını ve hatta araştırma raporları yayımladıklarını biliyoruz. Yatırım fornlarının ve emeklilik fonlarının portföylerinde ‘Bitcoin tarzı dijital paraları’ tutamayacaklarına dair bir yasal düzenleme Bitcoin’in 1 Milyon Dolarlık hedefini yok edebilir. (7 Puan)
Balon veya Ponzi korkusu: Resmi paraların sözde de olsa bir karşılığı var, gerçi ülke hazinelerinin sözüne çok güvenilmez ama en azından bir karşılık bulabilirsiniz. Fakat Bitcoin’in değerinin herhangi bir karşılığı yoktur, telep bittiği anda Bitcoin’lerinizi satacak bir yer bulamazsınız. Bu risk de kişi başına yapılan azami Bitcoin yatırımı üzerinde hep bir baskı olacaktır. Ev satınca Dolar alan tanıdığınız var, peki ev satıp Bitcoin alan tanıdığınız var mı? (10 Puan)
Sayısal Paralar arasında baş konumu kaybetmek: (6 Puan)
Devletler tarafından veya ülke Merkez Bankaları tarafından “resmi” sayısal para birimleri çıkarılması. Estcoin tamam peki sıradaki:Â Fedcoin, TCMBcoin? (5 Puan)
Sürekli gelen şok satışların devam etmesi ve Bitcoin’in artık güvenli bir liman olmadığı algısınin yerleşmesi: Piyasa’da en önemli şey inançtır. Şimdiye kadar BitcoiN’e gelen büyü ksatışlar telafi edildi, bu şok satışları sıklaşır (sık aralıklarla derin ve panikletici şekilde) ve yeteri kadar yatırımcının korkup sattığı Bitcoin’lerden dili yanarsa, “Bir daha bulaşmam” düşüncesinin yerleşmesi hikayeyi düzelmemek üzere bozacaktır. (4 Puan)
Bitcoin’in değerinin asla tam olarak hesaplanmaması, değer biçilememesi: Bu etkeni olumlu nedenler arasına da koyabilirdik, ama yatırımcı olduktan sonra Bitcoin’in karlı pozisyonlarda hep aşırı değerli olduğu hissine kapılmak. Sürekli bir kar satışını destekleyen faktör olarak bence önemli (7Puan)
Yüksek işlem masrafları: Şu an yanılmıyorsam çoğu yer 0.0001 BTC Â (yaklaşık 14TL) transfer ücreti alıyor ve buna da şebeke ücreti diyor. Bitcoin değerlendikçe işlem masrafları artacak ve küçük küçük birikimleri bir yerden bir yere aktarmak maddi kayıplara bile neden olabilir. Likidite daraltıcı bir özellik bu. Tabi 21 Milyon adet BTC sınırına ulaşılınca ağ üzerinde madencilik sadece transfer işlemlerini sağlamaya dönecek. (6 Puan)
Talep şoku: Bitcoin’in ederini belirleyen iki faktör var, alt limit elektirik ve donanım bedeli, bunun üzerindeki her fiyat ise talep tarafından belirlenmekte. Talepteki azalmaya karşı Bitcoin’in hassasiyeti çok yüksek. Düşünün elinizde çok değerli hale gelmiş Bitcoinleriniz var, ve tahtalarda alıcı saysı her gün azalıyor. Malınızı daha yüksek fiyattan veremeyeceğiniz korkusu malınızı daha aşağıda fiyatlara vermeniz konusunda sizi en çok ikna edecek etmen olacaktır. (6 Puan)
Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olması için bilimsel ve iktisadi bir dayanak yok. (1 Puan)
Toplam 91 puan.
Sonuç:
Bu basit değerlendirme tabloma göre 1 Bitcoin’in 1Milyon dolar olmasını destekler nedenler 88 Puan, bu fikre karşı nedenler ise 91 puan toplamına ulaştı. Yani az farkla da olsa 1 Bitcoin’in 1 Milyon Dolar olmayacağı sonucuna ulaştım. Şaka tabi, böyle bir sonuca ulaşılamaz elbette, sonuç şu ki Bitcoin’in 1 milyon dolar veya daha yüksek bir fiyata çıkmasını engelleyen veya ileride engelleyecek durumlarlar daha ağır basıyor.
İçimden geçen düşünce ise, Â yukarıdaki gerçekçilikten bağımsız şekilde 1 Bitcoin’in 1 milyon dolar olmasa da 100.000 Amerikan Doları seviyelerne çıkabileceği. Yukarısı için kuvvetli bir neden şimdilik göremiyorum.
Bonus: Bitcoin Teknik Analizi
Çin’in Bitcoin’in alış ve satış süreçlerine müdahale ve yerel satıcıları kapatacağına dair haberler sonrasında kendimce TradingView sitesi üzerinden iki tane Bitcoin teknik analizi yayımladım. İlki düşüşü işaret ederken ikincisinde düşüşte destek arayışına yönelik bir analiz yapmaya çalıştım. Sanıyorum ikincisi az biraz tuttu. İlgisi olan aşağıdan bakabilir.
Son olarak, bugüne kadar Bitcoin ile ilgili başarısız onca analiz ve gelecek öngörüsü yapıldı, bugün de yapılıyor. Piyasa açıklanması gerçekten zor bir yapı, binlerce değişken faktörü görünmez ele havale ederek açıklamaya çalışsak da boş. Piyasa dediğimiz yapı bireylerin psikolojisi tarafından güdülen, ihtiyaçları ve hırsları doğrultusunda toplu bir halde (nasılsa bir şekilde) koordine olunan ortak çıkarımlar sonucu ortaya çıkan gerçekdışı ve gerçekçi davranışların bütünü…
Son günlerde Bitcoin ve diğer sanal/dijital paralarla ilgili gözünüze bolca haber çarpacaktır, ilerleyen günlerde daha çok göreceğinize eminim. Ki bunların çoğu yazıldıktan hemen sonra dahi bayatlayacaktır. Ör. Bitcoin çöktü (15 dk sonra %30 geri tırmandı) Veya Wall Street Journal gibi gazetelerde “Yahu bunun ederi ne? Olsa olsa 0’dır https://www.wsj.com/amp/articles/bitcoins-wild-ride-shows-the-truth-it-is-probably-worth-zero-1505760623) gibi değerlendirmeler okuyacaksınız. Hatta JP Morgan gibi düşük fiyattan mal alıp yüksek fiyattan satmak zorunda olan yatırımcı kuruluşları bir yandan Ethereum alırken, diğer yanda ofislerinde sayısal paralarla ilgili toplantı yaparken “Bitcoin dolandırıcılıktır, alan personelim olursa hemen işine son veririm” gibi açıklamalarda bulunduktan yalnızca birkaç ay sonra bu aracı kurumların portföylerine sayısal paralar eklediğini göreceksiniz. Yorucu, sıkıcı ve piyasanın fiyat hareketi yaratması zorunluluğu nedeniyle bolca yalanlı spekülasyonlu bir süreç olacaktır.
Riskinizi ve tahammülünüzü bunlara göre ayarlayın.
Son olarak unutmayın ki doğru yatırım kararı kendi verdiğiniz yatırım kararıdır ve asla birileri dedi diye yatırım yapmayın. Kendi yatıırm kararınızı verirken de okumadan karar vermeyin, Bitcoin’e yatırım yapmak istiyorsanız muhakkak Bitcoin.org’daki çok  güzel hazırlanmış olan Sıkça Sorulan Sorular (https://bitcoin.org/tr/sss) sayfasını okuyun. Diğer alternatif sayısal paralara yatırım yapacaksanız illa ki bilgi sayfalarını okuyyun. Sayısal paralrın halka arzlarına girecekseniz illa ki White paper denilen Halka Arz İzahnamesini okuyun. Okumadan olmaz. Bknz: Warren Buffet ve 500 sayfa okuması.
Peki Sizce?
Sizce 1 Bitcoin 1 Milyon Dolar olur mu? Konuyla ilgili sizin nedenlerinizi veya neden olmayacağına dair düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Polemiğe açık bir konudan daha sağlam nedenler çıkarmak veya farklı bakış açısı yakalamak çok faydalı olacaktır.
Şu günlerde çevremizde en çok duyduğumuz şeylerden biri “Bitcoin diye bir şey varmış acayip artmış, zamanında 100 dolarlık alanın 60 -70 milyon dolar para kazanış” lafları. Bu kadar konuşulmaya başladığı için üzerine biraz yazıp düşünmek için böyle bir yazı yazmaya karar verdim. Kavrama yabancı olduğumuz için ilk kısımda En basit anlatımla Bitcoin nedir? ve Bitcoin Yatırımı Karlı Mıdır? sorularına soru cevap şeklinde, ikinci kısımda ise Bitcoin’i Türkiye’de nasıl alabileceğimiz konularına değinmek istedim.
Bitcoin Nedir?
Bitcoin bir sayısal paradır. Temelinde paradan farklı bir şey düşünmeyin, kafanız karışmasın. Her para gibi Bitcoin’in de piyasa tarafından belirlenen bir değeri vardır. 1 Amerikan Dolar’ı piyasada nasıl 3,50 TL değer buluyorsa, Bitcoin’de piyasamızda bu yazının yazıldığı an [04.06.2017] şu an 8.900 TL civarı değer bulmaktadır.
Parayı ülkelerin Merkez Bankaları basar, Bitcoin’i kim basar, fazla basılırsa ne olacak?
Hepimizin aklına gelen bir soru bu. Paranın değerini piyasa talebi ve dolaşımdaki miktarı belirler buna da ülkelerin bağımsız merkez bankaları (!) veya hükumetlerin doğrudan ürettiği politikalar belirler. Devalüasyon, senyoraj, enflasyon… Çoğu siyasi ve iktisadi karar neticesinde paraların değeri Merkez Bankası & Hükumet otoritesi tarafından belirlenir. Cebimizdeki TL, USD, EURO vb tüm para birimlerindeki en büyük etken ve risk budur. Çoğu zaman bu otoriteler tarafından fiyat istikrarı sağlanamaz ve paranın değeri erir.
Talep kısmını ayrı kenara koyun, para talebi toplum tarafından bir etken olduğu için daha farklı bir değişlendir. İşte Bitcoin’in de ortaya çıkış felsefesi bu, Hiçbir merkez bankasından ve hükumetten etkilenmeyecek, otoritesiz, merkezi bir yapıya tabir olmayan özgün bir yapı. Ve hikmeti şu ki, Bitcoin’i de üreten bu merkezi olmayan yapı, siz, ben veya Kamil abi… Dünya üzerinde İnternet erişimi olan herhangi bir insan Bitcoin sisteminin bir paydaşı olarak bu parayı üretebilir, bu parayı alıp bir başkasına gönderebilir. Bu işlerin hepsinin muhasebesini de yine bu kişilerin bilgisayarları yapar.
Nasıl yani, o zaman kim yönetiyor bu parayı? Kim üretiyor, kaydı kuydu var mı? Muhasebesini kim tutuyor?
Bitcoin gizemli bir ekip tarafından oluşturulmuş, son derece sofistike tasarlanmış bir internet ağıdır. Bu ağı oluşturan parçalar ise sizin benim gibi sıradan insanlar ve bilgisayarlarına yükledikleri yazılımlardır.
Bildiğimiz Muhasebede işlemler nasıl defter tutarak oluyorsa örneğin Para Çekince hesabınıza yapılan Borç Alacak kayıtları vb, Bitcoin’de de işler şifrelenmiş sanal defterler olarak adlandırabileceğimiz “Blok”lar üzerinden olmaktadır. Öyle bir yapı ki hem işlem kayıtları hem de Bitcoin üretmek işlemi bu Bloklar üzerinden oluşmaktadır.
Bitcoin elde etmek aslında bu sistemin bir ödülüdür. Her bloktaki işlemlerin sağlaması yapılır, bu işlem zor bir işlemdir ve ödülü de büyüktür. Yani özetle bitcoinin Muhasebesini tutarak bitcoin kazanıyorsunuz demek yanlış olmaz. Bu muhasebe blokları içinde bu işlemleri gerçekleştirip para kazanmaya da Bitcoin madenciliği denmektedir.
Bilgisayarım İnternetim var, ben de Bitcoin madenciliği yapayım, biraz para kazanayım. Olmaz mı?
Olur, ama mantıklı olmaz… Belki bir 4-5 yıl önce mantıklı olabilirdi ama şimdi hiç mantıklı değil. Nedeni ise Bitcoin’in tasarımı gereği günden güne madenciliğin zorlaşması. Kuruluş tasarımına göre dünyada en fazla 21 Milyon Bitcoin üretilebilecektir. Bu tutara ulaşma hızı da zorluk derecesi ile uzatılmaktadır. Her çözülen blok için şu anda ödül 25 Bitcoin imiş, bir sonraki yarılanmda ise bu oran 12,5 BTC’ye düşecekmiş. Yani bir yatırım yapıp başabaş noktasını hesap etmeye kalktığınıza maliyetiniz 2’ye çıkacak. Bknz:Â https://99bitcoins.com/bitcoin-mining-profitable-beginners-explanation/
Eee peki kimse madencilik yapmaz o zaman.
Standart donanımla evet, kimse yapmaz. Ama bu iş ne kadar zorlaşırsa bu işi yapmak isteyenler de daha özel donanımlar tasarlayıp üretiyorlar ASIC madencileri vs. Son model donanımlar için bkz:Â https://bitcoinworldwide.com/mining/hardware/Â Bir de Bulut Madenciliği var, ama onun pek karlı olmadığı söyleniyor.
Ama Bitcoin’in fiyatı sürekli artıyor, bir yerden başlamak lazım değil mi?
Madenciliğe bir yatırım yapmak, kabul edelim, birçoğumuzun boyunu aşar. Hem teknik bilgi hem sermaye hem de elektrik faturası gibi ülkemizde ciddi bir maliyet. Niyeti olan “normal bir vatandaş” ancak ve ancak Bitcoin’e uzun vadeli yatırım veya kısa vadeli speklülatif hareketlerden para kazanabilir.
Peki bu Bitcoin’in fiyatı nereye kadar artar?
Her yatırım aracında olduğu gibi cevap nettir: Bunu kimse bilemez. Kuruluşuna ve gidişata göre 21 Milyon adet Bitcoin’in tamamının çıkarılması 2033 senesi gibi gerçekleşecektir. Artık yeni Bitcoin çıkmayacağı için arz tarafında ciddi bir kesinti olacak ve bu saatten sonra sadece işlem masrafları kazanılabilecekmiş. Bu durumda Şu anki pazar hacmini düşündüğümüzde Bitcoin’in fiyatının çok daha artacağını söyleyebiliriz. Öyle ki 1 Bitcoin’e 1 Milyon Dolar bedel biçenler bile mevcut. Olabilir mi, olabilir. Virgülden sonra küsüratlara kadar bölünüp dolaşabilen bir para için fiyat adedin önünde engel değil. (1 Milyon USD’lik bir banktnotu bozduramazsınız, ana 1 Bitcoin’i virgülden sonra 8 haneye kadar bölüp harcayabilrisiniz buna “1 Satoshi” deniyormuş, kuruş gibi). Bitcoin’in nereye kadar gideceğini kimse kestiremez. Bunu şayet biri bilecek olsa, şu anda dünyada bunu yapabilecek çok fazla “akıllı milyarder” var, piyasadaki bütün Bitcoin’i toplardı.
Hadi yatırım yapma kararını aldık, güvenli mi birikimimiz heba olur mu?
Görüldüğü kadarıyla güvenli, cüzdanınıza sahip çıkarsanız çalınma sorunu yok. Sistem güvenli mi, evet, geçmişte bu ağa yönelik saldırılar olmuş, sisteme yamalar yapılmış vs. Ama şu anda sistem için potansiyel ilerideki en büyük tehdit Kuantum Bilgisayarların (şu an var olmayan “kuantum” bilgisayarlar) Bitcoin ağının şifrelerini kolayca kırması. Bu bilgisayarların devreye girmesi durumunda ise bununla ilgili güncelleme yapılacağı da söyleniyor.
özetle, sayısal olarak bir güvenlik olsa da bir “sigorta” ve “miras” müessesi yok. Örneğin paranızı bankaya yatırırsınız, hisse senediniz merkezi kayıt kuruluşunda olur, vardır ve sizin adınızadır. İlerde bir durum olursa bu konularda bir ha iddia edemezsiniz. Ha tam tersi şu risk de var, devlet bu ya, bazen korur bazen de el koyar. Bu korumalı hesaplardaki paralarınıza yarın birgün devletin olağan veya olağanüstü bir kararıyla el konabilir, ama devlet Bitcoin’lerinize el koyamaz. Özetle, teknolojiye devletten daha çok güveniyorsanız Bitcoin sizin için doğru bir yatırım aracı.
Peki Bitcoin’in fiyatını artıran diğer faktörler neler?
Bitcoin pazarı şu an yaklaşık 40 Milyar dolarlık bir pazar. Bu pazarın içinde küçük yatırımcıdan tutun büyük Wall Street fonları bile var. Öyle ki Bitcoin’in esas artışı zannediyorum Bitcoin’in hızlanan büyümesi kötü olacağıyla ilgili olumsuz görüşteki Wall Street analistleri ve finansal profösörlerin yanılmasından sonra kurumsal yatırımcının bu işe dahil olmasıyla gerçekleşmiş. Bitcoin üzerinden izi sürülemeyen para transferleri yapılabilmesi de bir diğer faktör. İran, Kuzey Kore gibi ülkelerin yaptıkları ambargo dışı yüklü işlemleri BTC aracılığıyla gerçekleştirdiklerini varsayarsak bu bile çok önemli bir değerlenme sebebi. Diğer yandan da uyuşturucu ticareti ve suç ödemeleri, kara para aklama vb gibi işlemler de talep yönünü artıran şeyler. Ama diğer yandan “kazanma isteği” piyasadaki hızlı artışı açıkmalak için bence en doğru sebep. Aşağıdaki grafiğe bakınca “Tüh keşke alsaydım, ulan hala gidiyor en iyisi alayım” demeyen var mıdır?
Ya Bitcoin bir “Balon” ise?
Dünyadaki yatırım araçlarının “ederi” ve “değeri” çok farklı şeyler, piyasa ederi görmez, daha doğrusu göremez, çünkü kusursuz bir piyasa yoktur. Genellikle değer biçilir. Ederin üzerindeki bir değer biçimine eninde sonunda bir değer gelir, çünkü kar etmek için aldığınız malı satmanız gerekir. Geçmişte birçok “Balon” patlamıştır. En dramatik örnek ise “Lale Çılgınlığı”dır. Mutlaka okumanız gereken bu ekonomik çılgınlıkta Lale Soğanı’nın nasıl yüksek fiyatlara çıkıp nasıl bir çöküşe sebep olduğunu iyice görmeniz gerekir. Mutlaka okuyun https://ipfs.io/ipns/QmVH1VzGBydSfmNG7rmdDjAeBZ71UVeEahVbNpFQtwZK8W/wiki/Lale_%C3%A7%C4%B1lg%C4%B1nl%C4%B1%C4%9F%C4%B1.html (Vikipedi’nin engellenemez Türkçe Sürümü
Lale soğanı sözleşmeleri için standartlaştırılmış fiyat endeksi. Earl Thompson tarafından oluşturulmuştur. Thompson’ın elinde 9 Şubat ile 1 Mayıs arasında fiyat verisi yoktu, dolayısıyla düşüşün şekli bilinmemektedir. Fiyatlar bilinmese de lale piyasasının Şubat ayında aniden çöktüğü açıktır.[21]
Bitcoin’i az biraz anlattım saysam da, yazmaktan ve sizin de okumaktan yorulduğunuz bu giriş kısmının sonunda yeni bir pencere açarak konunun derya deniz olduğunu, piyasada tek para kripto paranın Bitcoin olmadığını ve birçok “değerli” alternatifi olduğunu da belirtmek isterim. Aşağıdaki grafik konuyu güzelce anlatıyor. Bu diğer alternatif kripto paralardan en iddialısı Ethereum. Bitcoin altın ise Ethereum petroldür diye bir etkileyici bir söylemleri var. Günümüzde hiçbir şey alternatifsiz değil, BTC’ye alternatif her para biriminin ayrı bir işleyişi, mantığı ve gelecek öngörüsü var.
Bunların içinde en hayırlı olanı olan CureCoin’ile ilgili de aşağıdaki yazımı okumanızı öneririm.
Sayısal bir para olan Bitcoin’in ne olduğunu bildiğinizi varsayarak devam etmek istiyorum. Her yerde duyuyoruz Bitcoin öyle, bitcoin şöyle rekor kırdı… Keşke zamanında Bitcoin üretmek için “Madencilik – Mining” yapsaydık, hadi yapamadık keşke biraz alıp kenara koysaydık… Ama keşkeler keşke olmasa… Çoğu sıradan insan gibi her finansal fırsat sona erdiğinde olan bu pişmanlık çok normal.
Gerçi bu yazıyı da Bitcoin fiyatının tarihi bir zirveyi gördüğü şu günlerde yazıyor olmak da bir “keşke” konusu ama neyse… En azından artık tam anlamıyla kabul gören bir para birimi olan Bitcoin’i yatırım/spekülatif amaç dışında artık ihtiyaç gereği de alma zaruriyeti oluşunca “Nasıl Bitcoin Alabilirim?” sorsuna bir yanıt olması için yazalım, işe yarar belki… Ha bir de bu günlerde yaşanan WannaCry fidye saldırısı sebebiyle almayı düşünüyorsanız sakın bu amaçla Bitcoin alıp da fidyecilere ödeme yapmayın!
Bitcoin’i daha kolay anlamak ve neler yapabileceğimizi planlamak için Bitcoin’i bir döviz olarak görmekte fayda var. Dolar, Euro veya Yen’den farkı yokmuş gibi düşünün. Tıpkı diğer yabancı para birimleri gibi Bitcoin’i de ödeme, yatırım ve spekülasyon (fiyat artışından para kazanma beklentisi) Â amacı ile alabilirsiniz. Bunlarla sınırlı olmamakla birlike Bitcoin’in çok gelişmiş türev piyasaları da mevcut ki normal döviz opsiyonlarının yanı sıra deniz derya bir Bitcoin pazarı oluşmuş durumda ki bu da teknolojinin ve teknoloji sever yatırımcının bir yansıması. neyse biz fazla uzatmadan konunun özüne gelelim.
Bitcoin Almak İstiyorum, Neler Lazım
Bitcoin’i alabilecek para ve saklayabileceğiniz bir cüzdan.
Para tamam da cüzdan nedir? diyebilrsiniz. Hiçbir para açıkta durmaz, Bitcoin cebinizde taşıyabileceğiniz elle tutulan bir para değildir. Bitcoin’i saklayabilmek için cüzdana ihtiyacanız vardır. Bitcoin cüzdanları:
1- Bilgisayarınıza veya telefonuza kurabileceğiniz elektronik cüzdanlar
Bitcoin.org sitesi üzerindeki Cüzdanınızı Seçin bölümüden faydalanabilirsiniz.
Artıları: İşlem masrafı olmaması, gizlilik ve hız.
Eksileri: Güvenlik, internet bant genişliği harcanması.
2- İnternet üzerinde hesap açıp kullanabileceğiniz Çevrimiçi (Online) Cüzdanlar
Artıları: Saklama kolaylığı, diğer kripo paralara dönüştürme kolaylığı vs.
Eksileri: İşlem komisyonu, güvenlik
Tercih nedeni, zahmetsiz ve kolay.
ben CureCoin madenciliği yaptığım için tercihim: Coinpayments.net
Cüzdan Tamam Sırada Ne var:
Cüzdanınıza Bitcoin yatırabilmek veya daha doğrusu size Bitcoin gönderilmesi için gerekli Bitcoin Adresi (Deposit Address) gerekmekte, bunu da kolayca görebilirsiniz.
Bitcoin Almak İstiyorum, Nerede Satılır
Bitcoin diğer konvertıbl (çevrilebilir) para birimlerinden farklı olarak Bankalarda satılmaz. Bunun nedeni Bankaların hukuki belirsizlik ve para transferlerinin takibinin imkansız olacağı varsayımı ile sorumluluk almaktan kaçınması. Bu nedenle Bitcoin’i şu anda Türkiye’de
İnternet Üzerinden
Bitcoin Alıp/Satan siteler: Koinim.com – BTC Turk (Havale, EFT ve Kredi Kartı)
ve Yabancı Siteler (Kredi Kartı)
Bireysel alıcı ve satıcıları buluşturan Bitcoin pazarları: localbitcoins.com vb
Burada dikkat edilmesi gereken Bitcoin aldığınız parite. Parite Satan sitelere göre değişmekte LocalBitcoins.com üzerinde ise alış yapacağınız tutar aralığına göre de farklı fiyatlar verilmekte.
Türkiye’de hizmet veren Koinim ve BTC Türk üyelikleri biraz zahmetli. yasal bir düzenleme olmadığı için alan satanın belirlenmesi ve ilerde sorun olmaması adına bir kağıda “Kendi rızamla Bitcoin almak istiyorum” yazmanızı ve kimliğinizle birlikte selfie çekmenizi istiyorlar. LocalBitcoins.com satıcıları da benzer uygulamalar yapmaya başlamış. Enteresan ama tek seferlik bir prosedür.
Gerçek Hayattta:
Yüzyüze, yani Bitcoin sahibi birisiyle gerçek hayatta buluşup havale -eft, elden ödeme karşılığında Bitcoin transferi
Bitcoin’i aldım, Bitcoin ile nasıl Bitcoin gönderebilirim, ödeme yapabilirim?
Bitcoin göndermek tıpkı almak gibi çok kolay, ihtiyacınız olan tel şey alıcının Bitcoin adresi. Gerek kendi cüzdanınızdan gerekse sanal cüzdanlarınızdan çok kolay şekilde bitcoin gönderebilirsiniz.
Eğer Bitcoin ile ödeme yapacaksanız, Bitcoin ödeme sistemleri de mevcut, Paypal gibi güvenli bildirim veya ihlal bildirim mekanizması var mı bilmiyorum ama coinpayments.net gibi Satın Alma – Sonrasında da Ödeme teyidi ve satın alma tamamlanması sürecini sağlayabileceğiniz Merchant (Tüccar) Ödemesi çözümleri var.
Bitcoin’i ödeme almak için de bu şekilde kullanabilirsiniz. Sattığınız mal veya hizmet karşılığında Bitcoin veya diğer kripto para birimleri ile Tüccar Ödeme sistemlerini web sitenize tümleştirebilirsiniz.
Bitcoin’i diğer sanal para birimlerine çevirip parite ve çapraz arbitraj yapabilir miyim?
Evet, Poloniex.com veya Bittrex.com, LiveCoin.net gibi pazarlarda çapraz kur dfeğişimlerinden ve opsiyon işlemlerinden para kazanmanız mümkün, diğer coin veya alternatif coinleri alabilmeniz de mümkün.
~o~
Uzun ve ileride güncelleme ve eklemeye ihtiyaç duyan bir yazı oldu. Yazarken dahi çok şey öğrendim, öğrenecek de çok şey var. Her hafta yeni bir kripto para duyurusu yapılıyor. Sonuç olarak piyango misali alayım kenarda dursun diyerek gözden çıkardığınız az bir miktar size ileride çok büyük para kazandırabilir.
Son olarak yazının başında dediğim gibi keşke 6 centken 1 dolarken alsaydık, keşke madencilik karlı iken biraz uğraşsaydık şimdi milyonerdik demeyin. Emin olun alsaydınız bugüne kadar 500 kere satardınız. 6 cent nere, 2800 Dolar nere? İnsan gerçekliği budur. Şunu rahatlıkla söyle ki 1 Dolar gibi bir fiyattan BTC alan bir yatırımcı ancak iki ihtimalde Bitcoin’lerini satmaz:
İhtimal: Yatırımcının akli dengesi yerinde değildir.
İhtimal: Yatırımcı Bitcoin’i kurgulayıp kendi tasarladığı zirvesinden önceki bir durağı beklerse. Bu da en büyük spekülasyondur. Satoshi Bey, siz misiniz?
-Pahalı portakal yemek mi daha emekçi-ırgat dostu yoksa ucuz portakal yemek mi?
Ne açıdan bakıldığına göre değişir, ama sanırım pahalı portakal yemek daha iyi. Nedeniyse şöyle;
Diğer şartların sabit olduğunu düşünelim. İki portakal çiftliği var, toprak yapısı çok büyük oranda birbirine benziyor, ağaçlar da aşağı yukarı aynı türdendir. Geriye üretim faktörlerinden bakım ve işçilik kalıyor.
-Toprağa iyi bakmak, ağaçlara iyi bakmak, hasatı hızlı yapmak vb gibi işgücü gerektiren unsurlar.
Bu emek gerektiren unsurların yeteri kadar yapılması demek maliyet demek. Daha iyi portakal üretebilmek için daha fazla emek gerek, bir çiftlik sözkonusuysa, bu bir kişinin emeği değil, toplu bir işgücü demek, yani istihdam.
İstihdam demek maliyet demek, maliyeti düşürmenin iki yolu var, ya ağaçlar daha çok portakal üretecek ya da işgücü maliyetini kısacaksınız. Daha çok üretim ancak daha fazla bakım ile mümkün olabilir, ağaçların da belli bir üretim kapasitesi olduğuna göre bakımın verimliliği artırması da bir yere kadar. Bu durumda devreye ancak hormon vb hileler girebilir… İkinci seçenek olan işgücünü azaltma yöntemindeyse, toprak bakımsızlaşır, ağaçlar bakımsızlaşır ve doğal kapasitesinin üzerinde bir ürün vermez, verdiği ürün de bakımlı ağaç kadar olamaz. Bu durumda çiftlik sahibi kar eder, bu portakalın kilosu iyi portakal kadar pahalı olmadığından daha düşük maliyetle yaklaşık aynı karda daha çok satacağından toplam gelir de daha fazla olacaktır.
Peki, bu ucuz portakalı kim alacak? Sizin benim gibi ekonomik yaşamaya çalışan insanlar. Biz portakalın kilosundan 2 lira tasarruf ederken, bu ucuz portakalı satan çiftçiyse, bu artan geliriyle yeni bir çiftlik alacak, bu çiftliğe de fazla bakmayacak ve yine aynı standarttaki portakalı daha ucuza daha çok satacak, ve yine bir çiftlik alacak… Böyle büyüyüp gidecek ve hep daha az işçi çalıştırarak rakiplerine göre daha fazla kazanç elde edecek. Tabi biraz daha vahşileşince elinde bulunan istihdam gücüyle işçilere de daha az ücret verecek ve daha da büyüyecek.
Diğer tarafta da aslında zengine üretim yaptığını sandığımız iyi portakal üreten çiftçiyse, daha iyi portakal üretmek için daha fazla istihtamda bulunacak, daha fazla işçi iş sahibi olacak, işçi başına verimi artırmak içinse bu işçileri eğitecek uzun dönemde de işte tutarak uzmanlaşmayı artıracak, daha iyi çalışmaları için ücretlerini tatminkar seviyeye çıkaracak. Daha fazla kişi, daha iyi ekmek yiyecek.
Özetle, fakirseniz, fakirlere hitaben ürünler almanız aslında fakirlik ve işsizlik zincirini beslemeye neden olabilir. Mesela ucuz olduğu için Çin malı ürünleri tercih etmemiz gibi daha geniş bir perspektifte bakarsak, artıları ve eksileri daha iyi görebiliriz.
Tabi bu bir bakış açısı, bazı şeyler sabitken(ceteris paribus). Ama hayat çok daha dinamik.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kuşkusuz dünya üzerindeki en eşsiz bayram, çocukların bayramı… Dünya üzerindeki en kıymetli, en masum varlıklarımızın bayramı…
Köy yerinde büyük bir özveri ile 23 Nisan Kutlamaları… Yukarıdaki kız çocuğunun yırtık lastik çizmeleri onun değil bizim utancımız… Van’ın Ortanca Köyü, bu dram sadece orada yaşanmıyor, Anadolu’nun birçok ilçesinde bu tablo hayatın acı bir gerçeği…
Bu çocuk sizin çocuğunuz olabilirdi ve acaba bu imkansızlığı yüreğiniz nasıl kaldırırdı ? Boynunuz bükük mü izlerdiniz çocuğunuzu yoksa başınız dik mi ?
Lütfen bu yırtık ayakkabıların sorumlusunun biz olduğumuzu kabul edelim, ne bağış ne burs, sadece küçük bir adımla başlayın.
Ne olur geleceğimiz için, çocuklarımız için ne olur “BU TOPRAKLARDA ÜRETİLEN ÜRÜNLERİ TÜKETELİM”
Yüksek Hızlı Tren ismi sizce ne kadar doğru ve altı dolu ? …. Küçüklüğümden beri özendiğim TGV benzeri hızlı trenlerin artık bizim ülkemizde de olmasıydı. Sürekli bu trenlerin haberlerini takip eder hevesle bulabildiğim birkaç kare resim veya televizyonda nadiren çıkan ilgili belgesellere bakardım…
Yıllar geçti trenler hız rekorları kırmaya başladı, buradan bakabileceğiz üzere demiryolu hız rekoru 574.8 km ile SNCF TGV POS trenine ait. Bu dudak uçuklatan hızın yanı sıra deneysel olarak yapılan yeni trenler ise bir o kadar heyecan verici gelmekte, Almanya’da ve Çin’de raylara temas etmeden giden tren üzerinde çalışmalar sürdürülmekte, manyetik alan ile itme sağlanıp ray sürtünmesi ve aşınması gibi sorunlara çözüm getirilmekte. Diğer taraftan Çin’de uzun mesafede hızlı tren seferleri yapılmakta. tıpkı dünyanın diğer gelişmiş ülkeleri gibi.
Böyle güzel gelişmeleri uzaktan da takip eden biri olarak günden güne hayal kırıklığı yaşamaktayım. Hızlı trenimiz asla olmayacak çünkü…
Bu ülkenin en müsait coğrafyasında Ankara-Eskişehir hattı üzerinde ilk hızlı tren deneyimimizi yaşadık rakamlarla Bakalım :
Ankara Eskişehir Arası Hızlı Tren hattı Uzunluğu : 245 KM (197 Km’si yeni Yol)
Hızlı Tren yolculuğu Süresi : 1 saat 30 dakika
Ankara Eskişehir Arası Karayolu Mesafesi : 234 KM
Otobüs Yolculuğu Süresi : 3 saat
Ankara Eskişehir Arası Eski Tren hattı uzunluğu : 264 Km
Tren Yolculuğu Süresi : 3 saat 15 dakika
Hızlı tren aslında o kadar da hızlı değilmiş, ve bize ilk vaat edilen Eskişehir Ankara arası 1 saat olacak sözü ile pek de yakın değil. Ve üstüne üstük hattın 48 km si eski ! Birçok geçitte problem var ve birçok dava mahkemelerde !Ankara Eskişehir arası maliyet 720 milyon Euro (1,5 Milyar TL) ve ortada daha yapılmış bir istasyon bile yok !( Mevcut Ankara garı ve Eskişehir garlarının hali malum…)
Geçen yıl  Hızlı Tren inşaatında bulunma ve yer alma fırsatım olmuştu, çok ucuza mal edildiği söylenen hat üzerinde müteahhitlerin taşörenleri neredeyse bedava(!) çalıştırılmıştı. Ayrıca raylar ile ilgili de çeşitli teknik/akademik kişilerin kaygıları bulunmakta.
Kabalama bakarsak, Hızlı Tren’in Eskişehir’in ardından hemen tamamlanması gereken Eskişehir-İstanbul hattında henüz hiçbir çalışma başlamadı ki çok zor bir etap. İstanbul sınırları içerisinde nasıl bir politika izleneceği ise doğrusu tahmini bile zor olan bir konu. Konya hattı inşaat aşamasında, Sivas ve İzmir ise düşünülüyor.
Doğrusu temelde güzel ve kurgulanıyor ama uygulama kısmı pek oturmuyor. Elbette maddi imkanlar kısıtlı ama en azından altyapı ileride yapılacak yeniliklere ve daha hızlıÂ tren sistemlerine kolayca uygulanabilir şekilde yapılmış olsun.
Tren bugünkü gazetecilere özel seferde parkuru 1 saat 27 dakikada tamamladı, yani ortalama 164 km hızla seyir etmiş, azami olarak ise 253 km hıza ulaşmış. İlk denemeler öncesi 270 km hız hedefleniyordu, deneme sürüşlerinden sonra bu sürat 250 km hıza çekildi burada da tren hattının projeye uygunluğu ve kalitesi hakkında kuşkular uyanmakta, istenildiği gibi çıkmadığına göre yer tesliminden sonra denetimi tekrar gözden geçirmek lazım.
Yapılanlara kesinlikle karşı değilim destekliyorum ama dileğim projenin şimdiki halinden daha da iyi bir hale gelmesi. Bunca yıldır çile çektik daha iyisi hakkımız, bunu unutmayalım.
Bir hediye… Özel bir hediye, çok çok özel birisinden, özel bir olay dolayısıyla bana alınan bir hediye.
Bu kıymetli hediye beni gerçekten çok mutlu etti 🙂 Teşekkürler B.B.
Kişisel önemini bir tarafa bırakırsak, bu kitaba kitapçıda ilk göz atığımda içeriği ve tanıtım yazısı ile çok olumlu bir ön izlenimim oldu. İçindekiler dizinine bakınca gerçekten güzel konulara değinilmiş.
Kitabın arkasındaki şu paragrafta ki “canlı ve zekice “ tanımları ile içindekiler indeksine bakarsak gerçekten tatmin edici bir kitaba benziyor.
Kitabı okudukça bölümler hakkındaki fikirlerimi yazmayı düşünüyorum.
“Bu kitapta, Todd G. Buchholz iktisadı şekillendiren büyük iktisatçıların
çalışmalarıyla iktisadın anahtar fikirlerine canlı ve zekice bir giriş yapmaktadır.
Standart iktisat ders kitaplarının odağı olan karmaşık şekiller ve biçimsel modeller yerine, Buchholz anlaşılır, matematiksel olmayan açıklamalar ve zamanımıza uygun
örnekler temin etmektedir. “
Bölüm I
Giriş: İktisatçının İçinde Bulunduğu Kötü Durum / 25
İktisadın Başlangıcı / 29
İktisatçıyı Gözardı Etmeli Miyiz? / 31
Notlar / 34
Bölüm II
Adam Smith’in İkinci Gelişi / 35
Filozof Olarak Smith / 39
Fizyokratlara ve Fransa’ya / 41
Milletlerin Zenginliği / 44
Piyasa Ekonomisi İş Başında / 47
İşbölümü / 50
Kasabalar ve Ülkeler Arasındaki İşbölümü / 54
Ortalama Bir İnsan İçin Tema / 58
Politikalar ve Uygulamalar / 60
İkinci Geliş / 67
Notlar/69
Bölüm III
Malthus: Nüfus Patlaması ve Kıyamet Habercisi / 71
Ütopya Balonunu Patlatış / 73
Korkutan Teori / 75
iyi Bir Falcı Mı?/82
Kıyamet Ertelendi Mi? / 85
Malthus ve Göçmenler / 92
Küresel Isınma: Malthus’un İntikamı Mı? / 95
Son Günleri / 97
Notlar/97
Bölüm IV
David Ricardo ve Serbest Ticaretin Gereksinimi /101
Hileli Ancak Muhteşem Bir Teori /104
Korumacılığa Karşı Verilen Mücadele /107
Gelecekteki Yol Ayrımı 113
Fazlalık ve Yöntem Konusunda Ricardo ve Malthus
Karşı Karşıya/121
Notlar/125
BölümV
John Stuart Mill’in Fırtınalı Beyni / 1 2 9
Jeremy Bentham: Haz, Elem ve Aritmetik /132
Düşünen Makine Arızalanır /136
Romantik Olarak Yeniden Doğuşu /137
Mill’in Yöntemi/140
Vergilendirme ve Eğitim /144
İleriye Bakış/150
Notlar/153
Bölüm VI
Kızgın Kahin Kari Marx’ı Çağırır/157
Gazeteci Olarak Genç Bir Adam /160
Materyalist Tarihçi /162
Sermaye ve Kapitalizmin Çöküşü /170
Marx’a Bakış/180
Notlar/191
Bölüm VII:
Alfred Marshall ve Marjinalist Zeka / 1 9 5
İlk Yıllar/198
Kademeli Yaklaşımı / 202
İktisadi Zaman-Kısa ve Uzun Dönem / 206
Marjinalist Tüketici / 212
Esnek Ekonomi / 216
Büyük Resim / 220
Notlar / 223
Bölüm VIII
Eski ve Yeni Kurumsalcılar / 227
Veblen ve Eski Kurumsalcılar / 228
Aylaklar Sınıfıyla Alay Edişi / 230
Mühendislerin Yaratma İstekleri / 234
Galbraith ve Reklamların Cazibesi / 238
Yeni Kurumsalcılar ve Hukuk İktisadı / 224
İhmal / 245
Mülkiyet / 247
Ceza/252
Şirket Finansmanı / 254
Notlar/257
Bölüm XI
Keynes: Bir Kurtarıcıya Göre İyi Yaşamasını Seven
Birisi / 261
Victoriyan Düşünceden Kaçış / 263
Savaş ve Tehlikeli Barış / 266
Büyük Buhran ve Klasik İktisadın Düşüşü / 268
Keynesyen Çözüm / 273
Geleceğe Bir Bakış / 283
Notlar / 285
Bölüm X
Keynes’e Karşı Parasalcı Mücadele / 287
Para Nedir?/288
Parasalcı Model ve Keynes Eleştirisi / 292
Milton Friedman ve Karşı Saldırı / 296
Zaferde Tevazuluk / 301
Paranın Dolanım Hızı Galipleri Kızdırır / 304
Bir Sentez ve Arz’a Bir Bakış / 306
Notlar / 308
Bölüm XI
Kamu Tercihi Okulu: İşletmecilik Olarak Politika / 311
Özel Çıkar Grupları Çelişkisi / 313
Regüle Edilen Regülatörleri Nasıl Kontrol Edebilir? / 317
Büyük Sözler, Şişkin Bütçeler ve Bürokrasiler / 319
Sosyal Güvenlik / 325
Kamu Tercihi Teorisini Neden Keynes Tahmin Etmedi? / 328
Keynes’in Hükümet Müdahaleleri İçin Tavsiyeleri / 329
Keynes Üzerindeki Kültürel ve Entelektüel Etkiler / 330
Politik Görünmez El / 336
Keynes İçin Karar / 340
Notlar/340
Bölüm XII
Rasyonel Beklentilerin Vahşi Dünyası / 343
Brokerler Da Dart Atışı / 345
İktisatçılar Wall Street’te / 349
Lucas Eleştirisi / 353
Ana Akım Karşılık Verir / 356
Notlar/ 362
Bölüm XIII
Karanlık Bulutlar, Gümüş Astarlar / 365
Notlar/376
Salt yazıdan çevrilmemiş,taranmış resimlerden oluşan pdflerden metin almak Pardus ile çok kolay, kpdf veya okular ile istediğimiz alanı seçiyoruz, çıkan seçenekte metin veya resim şeklinde panoya kopyalıyoruz işte bu kadar :)Yukarıdaki kısımları yaparken tek karakter hatası dahi olmadan tek seferde yapıştırdım.
Küresel krizin etkileri çoktan sokaklarda ve hanelerde kendisini gösterdi. Hergün insanlar işlerini kaybetmekte ve çalışan insanlar ise hergün iş kaybı korkusu ile işlerine gitmekte. Sanayi bölgeleri ile gelişen yerleşimlerin dayanağı olan emek karşılığı gelir, maalesef artan işsizlik ile küçük yerleşimleri sarsmakta ;
Basit olarak şöyle açıklayabiliriz ; Durgun su üzerine bir damla düşünce ilk dalgalar kuvvetli ve hızlı, ama küçük çapta oluşur, dalgaların etki alanı genişledikçe zayıflar yavaşlar ve etki alanı da azalır. İşsiz kalma, durumu da buradaki düşen damladır, ilk dalga kişinin ailesine durumun yansımasıdır ; fakirlik, sonraki dalgalar ise kişinin ailesinin harcamaları ile kazanç elde eden çevreye olan etkisidir ; bakkalın gelir kaybı,ödenemeyen kira,yapılamayan giyim harcamaları gibi esnafların gelirinin azalması ve daha da dışsal olarak bu esnafların tedarikçilerinin gelirin azalması ve artık dalganın kaybolmasına yakın olan durum ise tedarikçilerin sattığı malların üretimi gerçekleştiren fabrikanın satışındaki düşüş. En son dalga görüürde çok önemsiz olabilir belki 1 paket un belki 10 paket makarna…Fakat sistemin devamında birbiri içine geçen halkalar gibi eğer gelir kaybı ile alım gücü toplumda düşmeye başlarsa fabrikanın üşen satışları,dolayısıyla üretimin düşürülmesi ve bu üretim seviyesindeki fazla iş gücünden kurtulma :işten çıkarma işsizlik durgun suya daha fazla damlanın düşmesi…
İş kayıpları, haberlerden takip edilemiyor, sanırım gelen bir talimat üzerine bu tip kötü haberler artık yayınlanmıyor. Emekçi insanlar ve aileleri genel anlamda birikimi olmayan ve dar gelirli insanlar oldukları için işsiz kalma süresi konusunda cam kadar kırılgan konumda bulunuyorlar. Her zaman çalışmak zorundalar ve işsiz durmaya ne dayanakları ne de tahammülleri yok. Bu ortamda ise işten çıkarılan bir işçinin yeni iş bulma şansı neredeyse hiç yok. Çok dram yaşanmak üzere suçsuz oyuncularını beklemekte…
Yağmur yağmaya yakın, hepimiz üzerimize ne düşüyorsa yapmak durumundayız, bugün yapmasak ta en azından üzerimize ne düştüğünü bilmek, bir tarafımızla da olsa bu sorumluluğu hissetmeliyiz. Üzerimize düşen ise “Gelirimizi İyi Değerlendirmek” ; daha da açarsak harcanabilir gelirimizi iyi kullanmak.
Çocukluğumuzdan beri basit tasarruf tedbirleri,yerli malının önemi,birikim yapmanın faydaları ezber derecesinde ruhumuza sıkıcı bir şekilde işlemiş olsa da refahın gerekliliği olarak bir yaşam kültürü olmaktan uzakta maalesef. Bu yaşam kültürünü geç olmadan benimser isek hem biz hemde insanlarımız bu zor günleri daha kolay atlatacaktır.
Dikkatinizi çekmek istiyorum paranızı hiç harcamayın demiyorum “Doğru Harcama” yapmanın öneminden bahsetmek istiyorum. Tasarruf tedbirlerini interette birçok yerde görebilirsiniz ama gözünüzde nesneye dökebilmek için doğru harcama yaşam kültürü ile sosyal bir dayanışmanın nasıl oluşabileceğini açıklamaya çalışayım :
Bu yazıyı orta gelirli 10 KİŞİ okuyup çeşitli tedbirleri günlük hayatında uygularsa ; günlük olarak israfı önlememizden ve gereksiz ve getirisiz harcamalarından 5 TL tasarruf edip bunu doğru şekilde harcar ise ayda kişi başına 150TL, 10 KİŞİ toplamda 1.500 TL’yi ekonomiye doğru şekilde katmış olacaktır. Bu 1.500 TL’lik değerin 1/3 ‘ü üretim faktörü olan iş gücüne(emeğe) giderse 500 TL , bu 500 TL nedir : Bir işçinin “Asgari Ücreti” (AbraKadabra küçük bir sihirle 1 kişinin işini ve ailesini kurtardık)
Kabaca yaptığımız bu hesapta gördüğümüz gibi hepimiz ortak bir sorumluluğu paylaşıyoruz. Tasarruflarımızı gelecek için biriktirebiliriz, fakat bu tasarrufları harcamaktan korkmaz isek, doğru şekilde harcar isek hem kendimiz hemde ülkemizin ekonomisi ve çalışanları fayda görür.
Neler yapabiliriz ?
Kategoriler olarak sıralamak en iyisi
Önce Temel Prensibimiz :
Tüketim Tercihini Doğru Yapmak :
Kesinlikle Yerli Malı Öncelikli Tercihte Bulunmak : Bu ülkede üretilen,üretim faktörlerinin yerli kaynaklar olduğu mallar.Ürün seçilirken üretimi yapan firmanın karı yurt dışına aktarabileceğini unutmayın,tercih önceliğiniz bu topraklara bağlı olan firmalar olmalı.
Yabancı muadillerinden kalite olarak veya fiyat olarak farklı olabilir ama bunu bu bilinçle göğüslemek geleceğimiz için gerekli bir fedakarlık değil midir ?
Yapabileceklerimiz:
İsrafı Önlemek ve Faturaları Azaltmak
Enerji ve Su : Kesinlikle titiz olunmalı, hem milli kaynaklar açısından çok önemli bir konu hemde bireysel olarak daha fazla tüketmemizin bir değer yaratmadığı bir gider. Ampullerinizi kesinlikle değiştirin, elektrikli eşyalarınızı seçerken düşük tüketimli seçin, yüksek elektrik tüketimi olan eşyalar: süpürge, saç kurutma makinesi , ütü gibi eşyaları daha özenli kullanın. Özellikle kışın ısı kaybını önlemek için pencere ve kapılarınıza izolasyon süngeri çekin(0,5TL adet),elektrikli ısıtıcıyı sürekli açık tutmayın fişte bekleme modunda eşya saklamayın, gün ışığından bolca yararlanmaya çalışın vs. Sanırım elektrik faturamızı ve doğalgaz faturamızı 5’er TL düşürdük 🙂
Musluklarınızdan tazyikli su akması ellerinizi daha iyi temizlemez, benim yaptığım gibi yapın, suyun tazyikini çok düşürmeyecek şekilde ana vanayı biraz kısın. Sifon rezervuarınız büyükse yenisini almanıza gerek yok,içine su dolu küçük bir pet şişe veya başka bir obje koyarak kapasitesini düşürün, bulaşık makinesi kullanın, eğer makineniz yoksa tabak ve kaplarınızı kullandıktan sonra artıkları sıyırın ve kirler yapışmamış iken çabucak su tutun. Kesinlikle damlatan akıtan bozuk musluk, kaçıran sifon saklamayın,değiştirin. Traş olurken suyu sürekli açık bırakmayın gibi klasik yöntemleri de uygulamaya devam edin. Su Faturamız da en az 5 TL düşmüştür 🙂
Sabit telefon, Cep telefonu ve ADSL Faturalarınız : Diyecek fazla şey yok, ev telefonunuzu kullanımınıza göre tarifeye geçirin, eğer çok kullanmıyorsanız veya sadece internet için saklıyor iseniz HesaplıHatt tarifesine hemen geçin normal tarifede vereceğiniz sabit ücret ile bu tarifede akşam saat 20:00 dan sonra şehir içi bedava 100 kontörünüz olacak, görüşme ücreti cebinize kalsın: biz hiç konuşmaz iken 16 TL civarı fatura öderken hesaplıhatt ile 7,90 TL ödüyoruz.
Cep telefonunuzu mümkün olduğunca az kullanmaya çalışın,en uygun tarifeyi seçin, alternatif iletişim platformu olarak İnternet kullanın, smslerinizi operatörlerinizin web siteleri üzerinden atın böylece 1 sms bedeli ile 15 sms atabilirsiniz, skype gibi araçları kullanmaya özen gösterin. Cep telefonunuzu alışkanlığınızdan değil gerekliliğini hissettiğiniz zaman kullanın,unutmayın ki on yıl önce herkesin cep telefonu yoktu ve çok büyük bir ihtiyaç da değildi. Öyle olsa da eminim ki birçoğumuz kontör sıkıntısı yüzünden zaten hat safhada tasarruf ediyor, o yüzden biraz gereksiz gibi olsa da durumdan şikayetçi olanlar için faydalı bir madde diyebiliriz.
ADSL konusunda, kampanyaları iyi takip edin doğru seçimi yapın, eğer limit aşma konusunda kendinizi sınırlayamıyorsanız hemen gidip limitsiz internet bağlatın, kampanyalı şekilde hem kar edersiniz hemde internetten edineceğiniz multimedya(*) ile limitli-limitsiz internet arasında ödeyeceğiniz farkı kapatabilirsiniz,paranız boş yere gereksiz kota aşımlarına gitmesin, işe yarasın.
Lüks ve Getirisiz Tüketimi Kısmak,Buharlaştırmak :
İhtiyaçlarınız doğrultusunda giyim kuşam alışverişinizi doğru yerlerden uygun fiyatlarla yapmaya özen gösterin ve ihtiyacınız kadar alın.Marka konusuna takıntılı olmayın muadil markaları uygun fiyata deneyin.Yıllardır uzakdoğuda çocuk işçilerin yaptığı ayakkabılara iyi para verdik ve karşılığında beklediğimizi alamadık. Ünlü markaların mallarını yurtdışında köhne atölyelerde kalitesiz tedarikçilere yaptırdığını unutmayın, bizim ülkemizdeki fason üretim hala lüks markalar tarafından tercih edilmekte ve etiketi hariç birçok markanın ürünü aynı fason menşeli,tekstilci veya kunduracı tanıdığınız varsa size daha iyi anlatacaktır.
ESKİ ELBİSELERİNİZİ İHTİYAÇ SAHİPLERİNE VERMEYİ UNUTMAYIN !
Süs,mum,biblo gibi ürünleri almayın, neredeyse tamamı Çin malı ve hem sağlık açısından hemde cebinizdeki para açısından ihtiyacınız yok. Bunun yerine çiçek yetiştirin, hem stresinizi alır hemde eviniz canlı ve güzel olur.
Teknolojik çılgınlığınıza ara verin,üst sınıfa dahil olabilmek için hep daha iyisi hep daha yenisi hırsı ile bu sıkışık zamanda teknolojik oyuncak al-ma-yın ! Bilgisayar hariç elbette 🙂 Tüplü 82 ekran televizyonunuz bir plazmadan hala çok net, cep telefonunuz çalışıyor, dijital makinenizin MP i gayet tatmin edici.
Şans oyunlarını azaltın,
Beslenme ve Gıdalar
Çok basit ve belki de en çok tasarruf yapabileceğiniz nokta : DIŞARDA YE-ME-YİN !
Eğer tam ekmek tavuk döner ayran 2.25 TL yemiyor tabaklı yemek yiyorsanız dışarıda bir öğününüz 6-7 TL civarı tutacaktır. 2 öğün bir de kahvaltıyı yarım günde 15-20 TL eder. Size bu akdar gelmese de bunu harcıyorsunuz, 15 TL mutfak alış -verişi, kişi sayısı arttıkça daha doyurucu ve mantıklı bir hal alıyor değil mi 3 kişi 45 TL lik günlük alış veriş 1. haftanın sonunda buzdolabını taşırır. Eğer çalışıyor iseniz öğle yemeğine evden bişeyler getirmeye utanmayın, hem sağlıklı ve temiz gıda alırsınız hemde zoraki şekilde yarı aç kalmazsınız, haşlanmış tavuktan sandviç, veya sucuk ekmek 😀 sınırsız ton balığı hoş olmaz mı 🙂
Dışarıda İçmeyin: Kutlamalar özel günler harici dışarıda içmeyin: ortalama bir yerde 33cc lik biraya yaklaşık 4 TL vereceksiniz 3 tane içseniz 12 TL evinizde oturun, 50cc su katılmamış biraya 2.1TL verin evinizin keyfini yaşayın.
Sigarayı bırakın ! Ya da azaltın günde 2 paket, 1 paket yerine haftada 1 paketi deneyin. Zaten sigaraya giden paranın hesabını hergün yapıyorsunuz. Sigara kadar kötü olan birşey de bu hesabı yapmak, sigarayı sırf bu hesabı yapmaktan kurtulmak için bırakın derim !
Ulaşım
Zamnınızı iyi ayarlayın, yürümekten korkmayın, aktarma imkanlarını kullanın akbil/ego/kentkart tercihlerinizde aktarmalı seçenekleri düşünüp yolunuzu planlayın ; Akbil depozitosu 6 TL akmaz kokmaz , aktarmada 3 lira kar etseniz depozito yine sizde.
Taksiler zaman makineleridir, zamanınız yoksa tercihinizi taksiden yana kullanırsınız o yüzden taksiye fazla para vermemek için zamanınızı gerçekten iyi ayarlayın erkenci olun.,büyükşehir telaşında şaşkınlığa düşüp fazla yolculuk etmemek için planınızı iyi yapın, evden çıkmadan yapılacakları yazın ona göre mantıklı rotanızı oluşturun.
Gibi onlarca şey yazılabilir, daha iyisi aklı başında insanlar olarak sizde kendi yaşantınızda yeni yöntemler geliştirip uygulayabilirsiniz,bu zor zamanlarda tasarrufu bir yaşam kültürü olarak benimsememiz gerekiyor.
Kabalama ve üstünkörü olsa da umarım açıklayıcı ve tasarrufa yöneltici olabilmişimdir. En azından 10 KİŞİ için 🙂
Hokus Pokus!
Bugüne kadar faydasız görüldüğü ve aynı zamanda da doğal koşullara dayanabilmenin o zamanki şartlarla neredeyse imkansız olduğu için Kuzey Kutbu herhangi bir devlet tarafından sahiplenilmedi, istila edilmedi veya paylaşılmadı.
Kuzey Kutbu dev bir buz tabakasından oluşmakta ve hiç kara bulundurmamakta, ve bu sebeple üzerinde bir istasyon yapmak imkansız görünmekte.
Bu kalın buz tabakasının küresel ısınma yüzünden erimesi ve önümüzdeki süreçte de erimeye devam edecek olması dikkatleri buzun altında yatan, daha doğrusu yatması muhtemel olan kaynaklara çekmekte. Birtakım varsayımlara göre dünyanın petrol ve doğalgaz rezervlerinin dörtte biri bu buzun altında yatmaktaymış. Tabi diğer doğal zenginliklerin de bolca bulunması muhtemel.
Konunun bu şekilde ekonomik ve stratejik önem kazanmaya başlaması ile tartışmalar da başladı. Bu tartışmaların sonucunda Rusya konuyu ileriye götürerek 2 Ağustos 2007 tarihinde 4631 metre derinliğe bayrağını dikerek ciddi bir adım atmış oldu. Öyle ki bu paslanmaz titanyum bayrak ile Rusya Kuzey Kutbunda hak iddia etmiş ve bu iddiasının da kalıcı olduğunu göstermişti. Karşılık olarak da bir diğer hak iddia eden devlet olan ABD bir denizaltısı ile buz tabakasını kırıp yüzeye çıkmıştı.Kuzey Kutbunda hak iddaa eden devletler yalnızca Amerika ile Rusya değil tam olarak altı ülke Kuzey Kutbunda hak iddia etmektedir : Rusya, ABD, Kanada, Norveç, İsveç, Danimarka. Bu ülkeler şu anda birleşmiş milletlerin tanıdığı 200 deniz mili (370km) çevresinde Ekonomik Etki alanı hakkına sahip bulunmakta. Uluslararası yasaya göre bu devletler her on yılda bir bu etki alanının genişlemesi için başvurma hakkına sahip bulunmaktalar ; Norveç 1996 ,Rusya 1997,Kanada 2003,Danimarka ise 2004 yılında bu başvurularını yapmış bulunmakta. Ve hepsinin bu hareketle nihai amacı kesin sınırlara sahip bölgeleri topraklarına katmak, ve bu bölgelerin zenginliklerinden faydalanmak.
Geçen gün Avrupa Birliğinin Kuzey kutbu ile İlgili bir stratejik belge yayımlaması ile dikkatimi çeken bu konuda bu HABER gayet açıklayıcı. Öyle ki tarafların netleştiğini görmekteyiz. Son müdahil Avrupa Birliği(Norveç) Rusya ve Amerikanın aksine konuya diplomatik ve örtülü( Çevre duyarlılığı) yaklaşarak hamlesini yapmış bulunmakta. Kutuba sınırı olan Avrupa Birliği ülkelerinin iddialarını sonuna kadar destekleyeceği şüphesiz, ve hatta uluslararası ortamda birliğin diğer üyeleri ve ortakları ile baskı kurması da ortak politika bağlamında neredeyse kesin.
Bu durumda tarafları tahtaya dizersek :
Rusya Federasyonu
Amerika Birleşik Devletleri
Avrupa Birliği
Karşımıza Dünya’nın en büyük üç ekonomik ve askeri gücü çıkmakta. geleceğe yönelik kaynak ihtiyacını göze alırsak tahmin edilen rezerv büyüklüğü ile gözü kara üç güç odağının arasında Kuzey Kutbu tam bir gerilim hattının içerisine düşmüş durumda. Daha önce benzer konumda olan yerlere göz atarsak Yeni keşfedilmiş Amerika ve Alsas-Loren güç kullanılması ve çatışma çıkması ihtimal dahilinde. Diğer ihtimal ise bu üç büyük gücün bir paylaşıma gitmesi veya kaynakların devletlerüstü bir idarenin hakimiyetine bırakılması olacaktır.
Dar ölçekte bu üç büyük gücün hakimiyet tartışması gibi görünse de, sahipsiz olan bu bölge ve yer altı zenginlikleri teoride bütün Dünya insanlarına ait olmalıdır. Fakat böyle bir rezerv söz konusu ise bu güçlerin asla başka devletlerle bir paylaşıma (hakça bir paylaşıma) gireceklerini düşünmüyorum, aksi durumda da geri kalan devletlerin bir baskı ve zorlama ile bu devletlere karşı koyma imkanının olduğunu da zannetmiyorum, makul oalrak diğer devletler bu üç büyüğün ekonomik ve siyasi çıkarlarına uygun olarak kendilerine en yakın hissettiğinin peşinden gidecek ve aktif olmasa da taraf olacak destek verecektir. En makul paylaşımda ise geride kalan devletlere ekonomik büyüklüklerine göre cüzi paylar verilecek aslan payı üç taraflı paylaştırılacaktır.
Frank Herbert’in Dune isimli romanını veya aynı adlı filmi izlemişseniz veya aynı adlı bilgisayar oyununu oynamışsanız bu senaryo size yabancı gelmeyecektir. Öyle ki üzerinde çok değerli kozmik serpinti (baharat olarak geçiyor) bulunan Dune isimli bir gezegen keşfedilir ve galaksinin üç büyük medeniyeti Atreid,Harkonnen,Ordo bu baharat için kıyasıya mücadeleye başlarlar. Sonuçta uzlaşma olmaz fakat çözüm tektir ve bu çözüm tek kurala dayanır ” Dune Üzerinde Hiçbir Kural Yoktur” ve böylece Dune üzerinde savaş başlar…
Elbette makul insanların yaşadığı yüzyılda sonuçları bu üç güç arasında sonuçları katastrofik olacak bir savaş en son ihtimaldir, fakat ihtimal dışı değildir bunu bize zaman gösterecek.
Soğuk savaş her an patlak verebilir diye düşünürken ve taslak bir yazı yazmışken yayınlamakta geç kalmam üzerine sıfırdan yazmak durumundayım :
Rusya Federasyonu ve Batılı Devletler arasında “Soğuk Savaş” resmen başlamıştır.
Bu soğuk savaş, SSCB-ABD arasındaki soğuk savaştan farklı temellere dayanmakta ve hamleler dengeden öteye meydan okumaya yönelik durumdadır.
Geçmişe dönüp baktığımızda klişe iki kutuplu dünya, üçüncü dünya sınıflandırmasının kaynağı olan dünyaya fikri ve ekonomik hâkim olma mücadelesi kağıt üzerindeki soğuk savaş nedeni durumunda. Komünizm ve Kapitalizm, gücün dünya üzerinde hakimiyet kurması için gücün ihtiyaç duyduğu modeller olarak kağıt üzerinde fikri taraflar olarak yer almıştır. Tabi ki bu soğuk savaş sırasında uygulanan politikanın çıkarına uygun roldür, bu düşünce sistemlerinin temeli ve nihai amaçlarından bahsetmiyorum.
Dünya üzerindeki hakimiyet mücadelesini sona erdiren SSCB’nin dağılması ve Irak’ın işgalinde kesin olarak ispatlanan dünya üzerindeki Amerikan hakimiyeti, yine yeni dünya düzeninde enerjiye aç bir tüketim canavarı olarak yeni “Nemesis*”i Rusya Federasyonunu yarattı.
Öncelikle şunu kavramak gerekiyor. Bu yeni savaşta tarafların en azından Rusya’nın dünyaya hakimiyet isteği bir neden değil, bu soğuk savaşta Rusya’nın başlangıç noktası:Â Rusya ve çıkarları…Â Bu sefer Rusya’nın düşmanı ABD ve güdümündeki NATO değil; Rusya’nın çıkarları karşısında olan herkes !
Geniş bir coğrafyaya yayılan bu çıkar alanı, küresel enerji ve doğal kaynaklar pazarı ile bütün dünya ekonomisini de içine almakta. Spekülatif durumlarda fiyatı artan petrol ve türevleri gergin zamanlarda artmaya devam edecek ve Rusya daha da zengin olacaktır, bu zenginliği gerginliği yani yeni Soğuk Savaşı devam ettirmek için askeri harcamalarda kullanıp tam anlamıyla silahlanma, “Gear Up” denilen Askeri Vitesi büyüterek bölgesel çıkarları için korkutucu askeri gücünü kullanacaktır. Bu güç kullanma yeni gerilim,yeni gelir ve yeni güç döngüsünde Rusya’yı daha ileriye taşıyacaktır.
Şu anda Amerikan veya NATO müdahalesi kadar uzak olan tek bir şey görünüyor “Uzlaşma”. Çarlık rejimi türevi kukla,kuklacı idaresinde ekonomik gücü devlet tarafından yönlendirilen ülke patronu zenginlerin elinde kurulu bu düzen gücünü bir ideolojiden değil kapitalizmin temeli olan paradan almakta. Teknik olarak Rusya’ya ekonomik bir yaptırım mümkün görünmüyor, sonuçları dünya pazarını yerle bir edebilecek kadar kötü böyle bir yaptırım tehdidi ise Türkiye’yi ekonomik bir krize sokacak kadar keskin olabilir.Ekonomik pokerde Rusya’nın eli gerçekten çok güçlü.
Askeri olarak 90’ların başında batan geminin mallarını olan askeri mühimmat ve ağır silahların (tank,top vs)
ton usulü Rus komutanlar tarafından gizlice satıldığı, geride kalanların fiziki ömürlerini doldurduğu ve hatta kullanılabilir olan silahların eski nesil olduğunu bilen dünya Rusya’yı zayıf görmekte haklı idi. S.T.A.R.T anlaşması ve nükleer silahsızlanma dünyayı kıyamet senaryolarından uzaklaştırırken,en azından öyle görülürken Amerika’nın “Füze Kalkanı” projesi bir gökyüzü ittifakı olmak yerine nükleer kıyamet tehdidinin tetikleyicisi oldu.Eski depolar açıldı ve ardından Rusya kendi kaynakları ile zorlanmadan benzer bir sistem geliştirdi. Hali hazırda binlerce füzeye sahip olan Rusya, bu yeni zenginliğiyle elde ettiği askeri güç ile Gürcistan’a karşı yaptığı saldırıda kara ordusunun da modern şartlara uygun olduğunu hızlı ve acımasızca gösterdi. Rusya kasti olarak aşırı güç kullanarak, savaş alanı dışındaki saldırıları ile, tarihte dedelerimin yaşadığı Rus askeri vahşetini tipik Rus intikamı olarak dünyaya ve diğer eski Sovyet Cumhuriyetlerini iftiharla göstermiş bulundu.
Amerika’nın güçlü Gürcistan projesi, Rus tahriklerine kapılarak suya düşmüş ve bölgedeki Gürcü varlığı temelinden sarsılmış durumda bulunuyor.
Enteresan durum ise : Dünyayı yakıp yıkan G.Bush ve ekibinin Soğuk Savaş tecrübelerinin olmayışı ve aciz durumda olayları izlemeleridir. Azrail ile karşılaştırılan Rice, I.Soğuk savaşın ardından geçen dönemdeki rafa kalkmış doktrinler ve siyasi hamlelerden habersiz ve duruma olabildiğince uzak kalmıştır. Dünyanın en güçlü hava kuvvetine sahip bir ülke, Gürcistan’a desteğini bugünlerde 2-3 gemiyi boğazlardan Ali Cengiz oyunları ile geçirmek yerine Rus saldırısının ilk günü Tiflis havaalanına dev kargo uçaklarını indirerek gösterebilirdi. Bu veya bunun gibi basit yöntemlerle en azından Rusya şimdiki kadar cesurca hareket edemezdi.
Şu anda herkesin gördüğü, Afganistan ve Irak’la oynayan insanların korktuğu, dünyaya mutlak güç olarak propaganda yapılmasında bu ülkelerin korkaklara malzeme olduğudur. Demek ki süper güç, dişini geçirebildiğine süper güç olmak durumundaymış.
Askeri ve ekonomik olarak masaya yatırdığımızda Amerika’nın mutlak üstünlüğü bulunmakta ve bu tartışılmayacak kadar açık. Fakat eli güçlü olan taraf ise Rusya.
Rusya ve çıkarları karşısında olanların arasındaki bu yeni “Soğuk Savaşın” kısa ve orta dönemdeki galibi bugünden Rusya’dır.
Amerikanın korkusunu belli etmesi ile Rusya cesaret toplamış ve gözünü bölgesindeki eski uydularına dikmiştir, sıradaki eski Sovyet Cumhuriyetleri fiziki olarak olmasa da görünmez olarak Rusya güdümüne girmeye zorlanmaya başlanacaktır. Bu görülür bir gerçek ve sıradaki büyük gerilimin adresi ise: Ukrayna’dır. Eski cumhuriyetlerden Rusya’ya karşı olan en güçlüsü olan Ukrayna, askeri olarak daha güçlü ve yüzünü batıya dönmüş durumdadır. Bu tehlike üzerine de zaten NATO’YA acil üyelik talebini yinelemiştir. Rusya’nın Sivastopol limanını kullanım hakkı su üzerinde görülen gerilim sebebi iken geçmişten gelen güdümden çıkma arzusu esas nedendir. Kötü senaryoda I.Dünya savaşında boğaza sığınan Alman gemilerinin bombaladığı Sivastopol, tekrar bu sefer NATO gemilerince bombalanıp yeni dünya savaşını çıkarması olabilir. Bu olmayacak bir durum değildir, gerilimin kaynağı olan yerde Rusya’ya verilecek en sert askeri yanıt, bir haddini bildirme olarak masaya yatırılan onlarca senaryodan biri olabilir.
Senaryolara fazla inmeden özetlersek, bu bir soğuk savaştır ve bütün dünyanın gözü önünde hamleler yapılmaya başlanmıştır. Umarım daha kötüye gitmez ve barış ortamı yeniden sağlanır. Kafamdaki soru ise bu küresel ekonomik durgunlukta böyle bir Soğuk Savaş ortamı acaba taraflara müşterek bir çıkar mı sağlamakta?