Kategoriler
Borsa ve Yat?r?m Kitap Kitap incelemesi Kültür-Sanat

“Borsa Kralı” Nasrullah Ayan’ın “Macera Kitabı”

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren epeyce bir müddet kendisini batılı kapitalist sistemin sermaye piyasası araçlarından olabildiğince uzak tutmaya çalışan bir ülkeydi. Karma ekonomik model, devlet planlaması, yol verilen tacirler, el verilen sanayiciler derken bu “ucube” halini almış bir ekonomik sistem yüzlerce zengin yarattığı gibi milyonlarca kişinin sırtına da kalkınmanın bedelini yükledi.

Tabi bu yazıyı yazarken yakın Cumhuriyet tarihinin ekonomik ve finansal politikasını derinlerine inmeyeceğiz elbette. Ama 24 Ocak 1980’de açıklanan meşhur “24 Ocak Kararları” sonrasında yaşanan hızlı finansal dönüşüm sebebiyle sonraki yılalrda yaşanan finansal krizler ve “olaylar” -hatta trajediler diyebiliriz- hepsi bu karman çorman sistemi kapitalizmin kuralına uydurmak için yapılan ayarsız geçişin sonucu. Ülkemizin bu geçiş esnasındaki kanun ve mevzuat boşluklarını – eksiklerini futbol sahasında basketbol ve hentbol kurallarına göre maç yapmaya benzer bir durum olarak görebiliriz. Yöneticilerimizin “Biz artık tam anlamıyla Serbest Piyasa kurallarına göre oynamaya başlayacağız dedikten sonra”:

– “Aa bi dakika kuralların (Sermaye Piyasası düzenlemeleri) yazılı olduğu kitabın içi boş”
– “Olur mu insanlar bir şeyler yapmaya başladı, finansal ürünler çıkarıyorlar, piyasa gelişiyor”
– “Ses etmeyin, herkes halinden memnun ise ellemeyin, devam etsinler o zaman”
– “Efendim, işler karıştı, iş kontrolden çıkıyor. Şöyle şöyle düzenlemeler varmış bu işte biz yapmamışız, yapalım mı?”
– “O düzenlemeler vaktinde olması gereken düzenlemeler, biz durumu kurtarmak için ‘kendimize gerekli’ olan düzenlemeleri yaparız”
– “Ama efendim, sonuçları vahim olur”
– “Bize bir şey olmasın, sonrası Allah kerim, ilerde düzeltiriz”
(…20 Yıl sonra olması gereken gerekli düzenlemeler yapılır, oyun doğru kurallarla oynanır…)

Yakın piyasa tarihimizi birçok kişi benzer şekilde aktarmakta. İşte Nasrullah Ayan da bu dönemde yukarıdaki diyalogda bahsedilen kişilerden birisi.

Zamanında Borsada Önden Koşanlar adlı kitabı okumak için elime aldığımda Türkiye’de borsanın ilk kuruluşunda fırtınalar estiren bu kişiler  için “herhalde bu kişiler şu an çok zengindirler” diye bir fikre kapılmıştım. Fakat kitabı okuyunca durumun hiç de öyle olmadığını, birçok kişinin finansal piyasalarda hızlıca edindiği servetleri aynı hızda ve dramatik şekilde kaybettiği, diğer bir grubun ise açılan soruşturmalar nedeniyle ciddi miktarda parasal ceza ve “işlem yasağı” cezalandırıldığını öğrenince ülkemizdeki parasal piyasalarla ilgili fikirlerim değişmişti.

Nasrullah Ayan’da bu önde koşan kişilerden birisi olarak bir uçtan bir uca kendi hayatını ve “para kazanma” yolunda hızlı başlayan ve sonrasında talihsiz serüvenlerle kaybettiği servetini “kendi ağzından” anlatmak için bu kitabı yazmış.

Kitap samimi bir ağızla yazılmış bunun yanı sıra genelde sıkıcı ve karmaşık olarak algılanan finansal piyasa hikayelerini herkesin anlayabileceği dilde bir basitlikle anlatıyor. Kitapta olayların anlatılış biçimi keyifli ve akıcı bir dille yazılmış, gerek yerinde özeleştiri ve samimi itiraflar gerekse işin “incelikleri” basit ve pratik bir dille anlatılmış. Nasrullah Ayan’ın zekasını ve becerisini kitabı yazarken de göstermiş sanki.

Borsa, ticaret, Türkiye’nin yakın tarihi ve 24 Ocak Kararları, Banker skandalı, Altın kaçakçılığı, hayali İhracat, 90’lı yılların enteresan olayları gibi konularda ilgiliyseniz kesinlikle okumanızı öneririm.

Kitabın ve Nasrullah Ayan’ın serüvenlerinin kısa bir özerini yazmak gerekirse, dönemin sınır illerinin meşhur işi olan kaçakçılık ekosisteminde Antep’li bir ailenin gerçekten kıvrak bir zekaya sahip oğlu olan Nasrullah, mal ticareti ile başladığı hayatında fırsatları değerlendirerek çoğu zaman da yaratarak ciddi kazançlar elde ediyor. Bu süreçte, piyasanın fırsat pencerelerini kollarken piyasanın mevcut oyuncularını da zeka dolu hamlelerle devre dışı bırakmayı beceriyor genç Nasrullah. Ülkenin sıkı döviz ve kur politikası ise en büyük kar fırsatını yakalamasına izin veriyor. Bu fırsatları kullanmak için ise bazı abra kadabra numaraları ve uluslararası çevresini çok iyi kullanıyor. Tabi hiçbir fırsat  penceresi sonsuza kadar açık değil, bu fırsat pencereleri kapanırken Nasrullah ülkemizde yeni kurulmuş ve kara düzende yürüyen taze Borsa ile tanışıyor ve burada spekülasyon (üç yatırım beklentisinden biri) ile büyük miktarlarda para kazanıyor. Borsanın yeni oluşu ve hisse değerlemesi gibi kavramların zayıf olması burada inanılmaz fırsatlar yaratıyor, örneğin Ereğli gibi bir sanayi devinin ederini devletin bile bilmemesi şu an bize çok ilginç gelebilir (belki de gelmeyebilir ¯\_(ツ)_/¯ ). Sonrasında ise piyasadaki mevzuat eksikliği nedeni ile oluşan finansal bir balonun patlaması ve ardından devletin intikam almak için izlediği yol…

Kitabı anlattığı olaylar dışında bir de Nasrullah Ayan’ın kişiliği yönünden baktığımızda çok ilginç şeyler görmekteyiz. Nasrullah Bey’in kendini ve olaylar karşısındaki davranışlarını anlatışından yola çıktığımızda;

  • Zeki; okula devam etmese de konuyu kavrayıp üniversite sınavını kazanabilen, bir de gelecekteki eşine ders çalıştırabilen. Ki bunları yaparken bir yandan da bakliyat ihracatı peşinde koşturuyor.
  • Ticari refleksi yüksek; girişken ve “yerinde ve işe yarar bir hadsizlik” yapabilecek kadar cüretli ve yerinde nükteci.
  • Yurt dışı bağlantısı olan ve sermaye yönünden şanslı
  • O döneme göre çok uluslu işler yapabilecek kadar yabancılarla iletişim sağlayan – Birden çok yabancı dil biliyor mu yoksa tercümanlar sayesinde mi işleri yürütmüş, bu kitapta göremediğim fakat çok merak ettiğim bir husus. Şayet birden çok yabancı dil öğrenmiş ve kendi iletişim ihtiyacını kendisi sağlamışsa -ki ticaret dili vs- bu da büyük bir başarı.
  • Mevzuata ve diğer ülkelerin ihalat/ihracat rejimlerine hakim. Bu da hem danışmanlık hem de çokça okuma yapmayı gerektiren bir husus
  • Bir şekilde finansal okur yazarlık öğrenmiş, bilanço ve şirket değerleme konularına bugün bile Türkiye’de doğru düzgün ilgi gösteren yatırımcı yok.
  • Sadece al-sat işi yapmıyor aynı zamanda gerçek anlamda bir piyasa yapıcısı. Şöyle ki piyasadaki yatırımcı sayısının artması için Borsa Dergisi ve Türkiye’de bir ilk olarak Borsa Dizisi yaptırıyor. Bu da vizyon gerektiren bir girişim. Çoğu kişi bunu boşa para harcama olarak değerlendirir.
  • Bu işleri yapan birçok kişi aksine sağ/merkez-sağ görüşlü değil. Sol görüşlü “Kızıl” lakaplı bir borsacı
  • Açığa mal satma konusunda şanssız – takıntılı, belki de başarısız bir kumarbaz.

Nasrullah Ayan çok görüldüğü kadarıyla çok kıvrak bir ticari zekaya sahip, çok uluslu işleri kotarabilecek kadar iletişim becerisi yüksek, bunun yanı sıra sürekli gelişime açık ve sürekli öğrenen bir insan. Bunu geçmişinde sınır ticareti yapan bir basit tüccardan çapraz parite işlemleri yapabilen bir “trader” a dönüşmesinden ve sonrasında ise sermaye piyasalarını yoktan oluşturan bir kurucu olmasından görebiliyoruz. O dönemde bunları yapabilmek müthiş… Kelimelerle tarifi yok.

Kazık yediği kişiler bölümü ise 80’li yıllarda doğan insanların iyi tanıdığı “meşhur simaların” geçmişlerine güzelce ayna tutmakta.

Tabi kitabın sonu aslında en büyük hayat dersini vermekte, hepimizin aç olduğu başarı ve paranın göreceli olduğunu anlamamızı ve kişinin hayatta alacağı en büyük faydanın -mutluluk diyelim-  zenginlikle değil kalıcı mutluluk ve refahla oluğunu çok güzel anlatıyor.  Zenginliğin “yaşanacak yıllarımızı” feda edip elde ettiğimiz bir sabun köpüğü olduğunu bilseydiniz, yine paranın amansızca peşinden koşar mıydınız?

Borsa Kralı Nasrullah Ayan
“Borsa Kralı” Nasrullah Ayan

Nasrullah bey, elbette kendiyle barışık bir kişi olarak geçmişiyle ilgili bir topyekün bir pişmanlık duymamakta, mutluluğun sırrı da bu tabi, ama aradaki küçük “keşke”lerin ağırlığı sanki “pişman değilim”lerden çok daha fazla bir özgül ağırlığa sahip.

Nasrullah Ayan kitabında olayları anlatırken okuyucuya kendisini hakkında epeyce fikir veriyor. Öyle kendine övünç satırları değil bunlar, daha çok okuyucuyu kendisi yerine koyarak, okuyucuya olaylar ve sonrasındaki durumla ilgili eylem ve yargıda bulunma imkanı da veriyor.

Özetle bu yılları Nasrullah Ayan’ın birinci ağzından dinlemek ve görme imkanı veren başarılı bir kitap. İlk basım olduğu için bazı yerlerde bölüm tekrarı bazı yerlerde ise tarihlerde birtakım hatalar var ama önemsenecek kadar büyük değil.

***

Aslında böyle kitaplar bireylerden çok toplumu da anlamakta çok faydalı oluyor. Sermaye piyasası’nda “zengin olmak” isteğini sonsuz getiri olaslığıyla iradenin aç gözlüğe, alın terinin ise kolay paraya tercih ediliği toplu bir “çılgınlık hali” olarak değerlendirebiliriz. Ne hikmetse (!) tam da bu “çılgınlık hali” insanlara para kaybettiriyor, sonrasında da kaybedilen parayı kazanmak için tüm birikimlerini daha riskli araçlarda tükeniyor. Bir de buna ek olarak “fırsatçı şark kurnazları var” ki onlar da işin sonunda mağdur oluyor. Bir zamanlar Deli Yürek diye bir dizi vardı, orada 500.000 TL ederi olan bi evi 200.000 TL’ye  almak için dolandırıcıya para kaybeden insanlar mafya’dan yardım istiyordu, mafya ise bu insanları kovuyor ve “500.000 ederli vi 200.000 TL’ye alırken uyanıktınız da dolandırılınca mı saf mağdur” oldunuz diyordu. Borsada da benzer bir “mağdur” yatırımcı kitlesi daimi olarak var. Alın terim, kazanırken çok zorlandım dedikleri birikimlerini para yatırınca birden 10 kat gideceğini zannettikleri hisselere yatırıp sonrasında da paraları batınca mağdur olan bir kitle bu. Ah be kardeşim, çok zor kazandım diyorsun işte, kazanmak kolay değil işte, birden zengin olma hevesiyle onca yılını heç ettin işte… İş işten geçtikten sonra ise gerçekle yüzleşmenin acısı ve alın terine karşı açgözlülüğün sebep olduğu iç ihanetin pişmanlığı.

Bir diğer grup ise daha yüksek bir sermaye ve biraz daha iyi bir finansal okur yazarlığa sahip, üstüne üstük bir de piyasa oyunları yapamasa da bu oyunlara katılan, yukarıda andığımız geniş toplum kitlesini de peşine takan kişiler.

İşte “Borsa Kralı” kitabında Nasrullah Ayan ve diğer Kralların karşısındaki mağdur kitle de bunlar. Bir kurt sürüsü düşünün, birlikte avlanıyorlar ama sürünün liderini devirerek bütün avı kendileri yemek istiyorlar. Veya kontlar ve lordların hem krala sadakat sunmaları hem de halk desteğiyle onu devirmek istemeleri gibi… Açgözlülüğün felakete sürüklediği onca örnek.

Benim düşüncem genelde şu oluyor orta ve küçük ölçekli yatırımcıysanız “Yatırım amacı dışında” finansal piyasalara para koymayın, diğer bir deyişle “Paranız kıymetliyse spekülatif işlere girmeyin”. Ne siz üzülün ne de size başkası üzülsün. Ya peki ne yapalım derseniz, en basit ve en gene lyatırım tavsiyesi olarak  “Yatırımcı olun, düzenli temettü ödeyen iyi şirketlerin hisselerini uzun vadeli bir hedefte elinize para geçtikçe azar azar toplayın.”.

Mutlu günler.

Kendime not: Okuduğum her kitapla ilgili kısa bir yazı yazayım diyorum, ne zaman yazsam uzun oluyor, sonraki yazılar için üşengeçlik doğuruyor. Neyse şurası Goodreads hesabım, siz de açın iyi oluyor.

Kategoriler
Kitap

Kitap incelemesi: Mars Yıllıkları – Ray Bradbury

Mars Yıllıkları’nı 2016 yılında okumak biraz Geleceğe Dönüş gibi… Ray Bradbury tarafından 1950 yılında yazılmış ve onun hayalinde 1999 yılından sonra yaşanan gezegenlerarası bir maceranın biraz sıra dışı bir anlatımı olan bu kitap günümüzdeki hayallerle uyuşmasa da başarılı bir bilimkurgu eseri olarak birçok tavsiye listelerinde (örneğin Le Monde yüzylın 100 kitabı) yerini almış.

Mars Yıllıkları - Ray Bradbury
Mars Yıllıkları – Ray Bradbury

Kitap 1999 yılının “Roket Yazı“nda insanoğlu’nun Mars’a ilk kez keşif gemileri göndermesiyle başlayan kolonileşmesini beklentinin dışında gerçekleşen bir akışıyla anlatıyor. Kitap yıllıklar halinde ve 27 hikayeden oluşuyor (sonrasında 22 hikaye daha yazılmış), 382 sayfa, akıcı…

Yazarın en meşhur kitabı olan ve distopyanın ileri üçlüsünde yer alan Fahrenheit 451 (hakkında çok şey işittiğim ama henüz okumadığım) kitabı gibi bu kitap da iyimser bir ağırlıkta değil, genel kanı olarak kötümser bir kitap olarak nitelendirilmişse de bence daha çok “şaşırtıcı” olmasıyla ön plana çıkıyor.

Mars kolonileşmesi ve diğer gezegenlere yerleşme konularında meraklı birisi olarak keşif ve kolonileşme hikayesinin anlatılışı ve tahmin edilemez sürprizlerle süslenmesi kitabı önemli kılmakta.

Bugün Mars gezegeninin yüzeyini bir tıkla gezinebiliyor olmamız sayesinde kendimizi Mars’ı neredeyse komşu bir ülke kadar tanıyor sayabiliriz. Belki bu nedenle bu kitapta anlatılan Mars bize yabancı gelebilir. Fakat tekrar etmek gerekirse kitabın yazıldığı yıl 1950 ve o dönemde Mars’ın seçilebilir bir fotoğrafı bile yoktu. İnsanoğlu ilk Mars fotoğafını 1976 yılında Viking 1 sayesinde görmüş. O yıllarda yaşanan “Marslılar!” paniği ve hayal dünyasını ana akım olarak değerlendirirsek, Bradbury o anki yaygın düşüncenin dışında bir Mars ve Marslılar tablosu çizmekte ve insanoğlunun medeniyet sürecini buradan eleştirmekte.

Kitapla ilgili şöyle kısa ve güzel bir inceleme var. Bunun gibi bir kaç inceleme daha okunabilir. Zaten ben de yazsam bunlardan farklı bir inceleme yazmazdım. İçerikle ilgili olarak, Edgar Allan Poe‘nun kısa öküsü “Usher Evi’nin Çöküşü“ne atfen yazılan “Usher II” kitabın içine diğer hikayelerden farklı şekilde yerleştirilmiş, sanıyorum ki yazar burada ustaya saygı için bunu özellikle yapmış ve kitap için değil de özgün “Usher Evi’nin Çöküşü” hikayesini ve Edgar Allan Poe’yu tanıtmak (büyük yazar, tanıtıma ihtiyacı mı var demeyin lütfen) için yapmış sanki. Doğrusu ben de merak ettim. Zaten elimde olan “Edgar Allan Poe – Tüm Hikayeler” kitabını okumak için içimde bir merak oluşturdu, sağolsun.

Özetlersek, bilimkurgu’ya merakınız varsa okunması gerekenler listenizde olsun. Ray Bradbury’nin kitabın başında dediği gibi bilimkurgu ve edebiyatı bir araya getirmek zor bir iş, 66 yıl sonra değişen çok şey yok. Bu nedenle Ray Bradbury iyi bir kitap ortaya koyabilmek için bilimkurgunun boğucu teknik/tekonolij detayından uzak ve aynı şekilde felsefi derinliğin sıkıcılığından uzak yeterli bir medeniyet sorgulaması.

Puanım 4/5.

Bir kitabı okuduktan sonra klişe tabirle -damakta bıraktığı o tat; kitabın hikayesini, karakterlerini ve bitişini düşünmek, kitap ve yazarla ilgili internette biraz araştırma yapmak – ne büyük şans ki dönemimizde internet var- bence çok keyif verici bir etkinlik. Her kitaptan sonra az çok vakit harcıyorum bu işe. Farkettiğim şu ki, kitabı bitirdikten sonra en çok sevdiğim şey kitabın karakterlerini, geçtiği mekanları görselleştiren çizim/illüstrasyonları incelemek, filmi çekilmişse ona bir göz atmak çok hoşuma gidiyor.

Mars Yıllıkları’nın Sovyetler Birliği’nde çekilen bir filmi ve ABD’de de çekilen bir dizi filmi  varmışÂ (youtube), dizifilmin adı en sevdiğim alakasızlıkla “Dünyaya İhtar” diye Türkçeye çevrilmiş 🙂 Ama benim daha çok hoşuma giden çizimler, şuraya da Les Edwards‘ın yaptığı çizimleri aktarayım:


image description

Martian Chronicles: Canal RendezvousOne of eight artworks commissioned by Hill House Publishers for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury. This edition was never published and Subterranean/PS Publishing did not use this artwork in their edition, but commissioned 5 new artworks.

Buy the original artwork?

Sold


image description

Martian Chronicles: Rocket SummerOne of eight artworks commissioned by Hill House Publishers for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury. This edition was never published and Subterranean/PS Publishing did not use this artwork in their edition, but commissioned 5 new artworks.

Buy the original artwork?

Sold


image description

Martian Chronicles: Green TownOne of eight artworks commissioned by Hill House Publishers for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury. This edition was never published and Subterranean/PS Publishing did not use this artwork in their edition, but commissioned 5 new artworks.

Buy the original artwork?

Sold


image description

Martian Chronicles: Green MorningOne of eight artworks commissioned by Hill House Publishers for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury. This edition was never published and Subterranean/PS Publishing did not use this artwork in their edition, but commissioned 5 new artworks.

Buy the original artwork?

Sold


image description

Martian Chronicles: SandshipOne of eight artworks commissioned by Hill House Publishers for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury. This edition was never published and Subterranean/PS Publishing did not use this artwork in their edition, but commissioned 5 new artworks.

Buy the original artwork?

Sold


image description

Martian Chronicles: Mr K And The Bee GunOne of eight artworks commissioned by Hill House Publishers for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury. This edition was never published and Subterranean/PS Publishing did not use this artwork in their edition, but commissioned 5 new artworks.This image is from my favourite story in The Martian Chronicles. The idea of the bee gun is wonderful.

Buy the original artwork?

Sold


image description

Martian Chronicles: The WatchersOne of eight artworks commissioned by Hill House Publishers for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury. This edition was never published and Subterranean/PS Publishing did not use this artwork in their edition, but commissioned 5 new artworks.

Buy the original artwork?

Sold


image description

Martian Chronicles: Ray BradburyThis portrait of Ray Bradbury was commissioned by Hill House Publishers for their ill fated edition of The Martian Chronicles. That edition was never published but this artwork was used in the Subterranean/PS edition. The Master. What do you say when you are asked to illustrate such a classic? Yes please!

Buy the original artwork?

Sold


image description

The Martian Chronicles; There Will Come Soft RainsOne of five interior illustrations commissioned by Subterranean Press and PS Publishing for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury

Buy the original artwork?

 

Sold


image description

The Martian Chronicles; The Third ExpeditionOne of five interior illustrations commissioned by Subterranean Press and PS Publishing for their definitive edition of The Martian Chronicles by Ray Bradbury

 

Buy the original artwork?

 

Sold


image description

The Martian Chronicles; And The Moon Be Still As BrightOne of five interior illustrations commissioned by Subterranean Press and PS Publishing for their definitive edition of Ray Bradbury’s The Martian Chronicles.

 

Buy the original artwork?

 

For Sale… £950


image description

The Martian Chronicles; The Silver LocustsOne of five interior illustrations commissioned by Subterranean Press and PS Publishing for their definitive edition of Ray Bradbury’s The Martian Chronicles.

Buy the original artwork?

 

For Sale… £950


image description

The Martian Chronicles; Off SeasonOne of five interior illustrations commissioned by Subterranean Press and PS Publishing for their definitive edition of Ray Bradbury’s The Martian Chronicles.

Buy the original artwork?

For Sale… £1250



***

Kindle aldıktan sonra tekrar okumaya döndüğümü söylemiştim. Her kitabı okuduktan sonra kısa bir yazı yazayım, uçup gitmesin diye de bir ilke belirlemiştim ama maalesef şimdiye kadar bunu yapamadım. Mars Yıllıkları kitabıyla kaldığım yerden devam edeyim… Bol bağlantılı ve vakit alan bir yazı oldu.

Mutlu günler.

 

Kategoriler
Kitap

Kitap incelemesi: 1Q84 – Haruki Murakami

Kindle aldıktan sonra -şükür- tekrar kitap okumaya başladım. Yılda bir kitabı sürüncemede bırakıp bitiremeyen ben bir ayda kalınca üç kitap okudum. Okuduğum üçüncü ve en kalın kitap Haruki Murakami’nin 1Q84 adli eseri idi. Kağıt hali tam 1280 sayfa… Dile kolay, o yüzden bir kaç satır da olsa bir şeyler karalamak istedim.

Daha önce hiç Murakami kitabı okumamıştım, uzak doğulu yazar da pek okumamıştım. Aklımda kalan ve uzak doğuda geçen okuduğum tek kitap Şibumi idi…

Kitabı okumayanlar olabilir, spoiler vermek istemiyorum fakat biraz da açık yazmak istiyorum, umarım dengeyi yakalayabilirim.

1Q84

1Q84'ü gerçekten kalın bir kitap, kağıt halde okumak akıl karı değil!
1Q84’ü gerçekten kalın bir kitap, kağıt halde okumak akıl karı değil! Elde gezmez, sırt ağrısı yapar, masada okumak lazım. E-kitap olarak okumak daha mantıklı bir seçim…

Kitabın adı dikkat çekici, malum 1984 George Orwell yılı, bu kitap da 1984 yılında geçiyor, fakat içindeki Q ingilizce Question Mark’tan (soru işareti) gelmekte.  Garip bir yıl olduğunu buradan anlayabiliriz. Kitap 1280 sayfa, Japonya’da 3 cilt olarak yayımlanmış… Sanıyorum bu nedenle bu kadar uzun, tek cilt olsa kesinlikle bir 400 sayfa falan kısa olabilirmiş. Sanıyorum ki okuyanlar bu konuda hemfikir.

Kitap ne anlatıyor derseniz, belli zamanlarda yolları kesişmiş insanların farklı nedenlerle – ki bu nedenleri asla bilemeyiz – tekrar kesişmesi üzerine kurulu bir hikaye anlatıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse kitabı bu kadar meşhur yapan bu hikayedir herhalde. Oldukça ilginç, çok güçlü olmasa da naif imgelerle okuyucuya bir şeyler bırakıyor ama en önemlisi sürükleyici, sıkılmadan okunabiliyor.

Kitapla ilgili farklı yazılara bakmışsanız ‘paralel evren, paralel hayatlar vesaire üzerine esrarengiz bir yolculuk’ vb tanımlar gözünüze çarpmıştır. Kitap bilimkurgu kitabı değil, paralel evrenler falan ehh.. diye düşünülmemeli, bir Interstellar bile değil, sadece masalın bir parçası.

Hikaye ilginç, sürükleyici dedim ama doğrusu bir hayat dersi vermiyor. Okuduğum 1280 sayfa bana pek bir şey katmadı, bir felsefesi de bence yoktu, bakış açıma da bir artısı olmadı… Bu bakıma benim için bir zaman kaybı, fakat diğer taraftan okuması zevkli bir kitaptı. Uzun süren güzel bir bilmeceli film izlemiş gibi bir eğlencesi var. Yaklaşık 13 saat gibi bir okuma süresi olduğunu kabaca hesap ettiğim bir film izlemiş saydım kendimi.

Şibumi’deki gibi gibi değişik cinayet yöntemleri uygulayan bir adalet dağıtıcı olan Aomame ve ilkokul aşkı Tengo 1Q84 yılında gayet ilginç bir kurguda başkahramanlar olarak hikayede yer etmekte. Kitaptaki ana karakterler ve kurumlar dışında bir de yan unsur olarak NHK var ki okurken bolca küfür ettim.

NHK’dan kısaca bahsetmek gerekirse, bizdeki TRT, kitapta anlatılan doğru ise, bizdeki elektrik faturasından alınan TRT payı Japonya’da namevcut olsa gerek, NHK Japonya genelindeki televizyon sahibi hanelere her ay tahsildar yollayıp mecburi bir ücret toplamakta. Kapıyı kırmasa da psikolojik olarak haneye tecavüz eden NHK tahsildarları… Okursanız siz de bolca küfür edeceksiniz, Türkiye’de iyi ki böyle aptalca bir yöntem yok, aksi takdirde çok cinayet işlenirdi…

Kitaba dönersek, sanıyorum kadınların biraz daha içselleştirebileceği bir hikaye, ben çok içselleştiremedim… Bu yüzden ‘oooouu iyi kitap’ diyemiyorum.

Kitap içerisinde aklımda kalan bir de Kediler Şehri hikayesi idi. Hikaye içinde hikaye….

İyi hikaye, sürükleyici anlatım ile güzel zaman geçirebilirsiniz, ama size katkı olarak ne verir bilemiyorum.

Murakami

Yazardan bahsetmek gerekirse, daha önce bir eserini okumadım, yaşayan çok büyük romancı diyorlar… İyi kitap, temiz kurgu, anlatımı güzel -çevirisi de çok başarılı olmuş, sırıtan bir şey yoktu-, ama büyük bir yazar değil bence. Nedenine gelirsek, kitaptan sonra başka bir kitabı olan Zemberek Kuşunun Güncesini biraz okudum, sanki bir şablon üzerinden yeni bir hikayede benzer imgelerle bir reçete üzerinden yazılmış gibi… Dosto ile aynı kategoriye sokmak haksızlık olur. Hani derler ya, tekniker – mühendis, kalfa – usta farkı diyelim. Goodreads sayfasında gözüme çarpan şu çizelge bahsettiğim şablon olayını daha iyi anlatıyor. Görünce – evet -evet dedim.

Murakami Romanlarının Dökümü
Murakami Romanlarının Dökümü

Bonus içerik – Spoiler içerir

Yazarım hikaye örgüsü kabiliyeti güzel, 1280 sayfalık eserde ince bağlar özenle ayarlanmış. Onunla ilgili de şöyle güzel karakter ve olay örgü şemaları gördüm[1] [2] [3]. Bunları hazırlamak çok zaman almış olsa gerek.

Şemaların üzerine tıklayınca büyük halleri yeni sekmede açılacaktır.

1. Cilt karakter ve olay örgü şeması - 1Q84- Murakami
1. Cilt karakter ve olay örgü şeması – 1Q84- Murakami
2. Cilt karakter ve olay örgü şeması - 1Q84- Murakami
2. Cilt karakter ve olay örgü şeması – 1Q84- Murakami
3. Cilt karakter ve olay örgü şeması - 1Q84- Murakami
3. Cilt karakter ve olay örgü şeması – 1Q84- Murakami

Ayrıca 1Q84’ün karakterleriyle ilgili şurada güzel çizimler var https://www.behance.net/gallery/10911733/Haruki-Murakami-1Q84 

Aomame
Little People
Little People

Little People üzerine aslında biraz konuşmak gerek… Biraz masalsı bir imge olsa da sanıyorum insanları yönlendiren kolektif bilinçaltı Little People üzerinden anlatılmaya çalışılmış, daha doğrusu inceden dokundurulmuş, Little People’ın gizemi kitapta çok aralanmıyor.

Little People ingilizce küçük adamlar demek, Gulliver’in seyahatlerinde karşılaştığı ‘Liliput’lar da sanıyorum Little People kelimesinden türetilmişti. Benzerlikleri yok sanıyorum…

Little People ile ilgili daha garibi yeni başladığım  Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı kitabında Turgut Özben’in cenaze rüyasındaki küçük adamların da benzer şekilde tarif edilmesi -özellikle yüzlerinin belirsiz olması – beni şaşırtı…

Mutlu günler.

Kategoriler
Kitap

Kitap Tanıtımı: İlizarov Günlüğü

Dostum Sezai Yeniay ilk kitabını ‘İlizarov Günlüğü’nü geçtiğimiz hafta Google Play Kitaplar’da yayımladı. Zor bir zamanında yazdığı ve el birliği ile hazırladığımız bu kitabın burada tanıtımını yapmaktan da kıvanç duymaktayım.

İlizarov Günlüğü
İlizarov Günlüğü

“Sanıldığının aksine doğa en mükemmele evrilmiyor, en kolaya evriliyor…” – Sezai Yeniay, İlizarov Günlüğü

Sezai’nin kitabı bir günlük… Çocukluğunda geçirdiği bir trafik kazası neticesinde yaşadığı onca ameliyattan sonra bir son ameliyatın hikayesi. İlizarov tekniği ile kemik uzatımı sürecinde yaşadıklarını teşvikimizle, başkalarına da faydalı olsun diye, bir internet günlüğünden (http://ilizarovgunlugu.wordpress.com/) yazmaya başlamıştı. Bittiğinde bunu kitaplaştırmak için kendisine söz vermiştim. Geç de olsa eşimin yardımı ve özgür yazılım araçlarıyla bunu başardık.

Kitabı değerlendirmek gerekirse, İlizarov Günlüğü ameliyatı ve teknik-tıbbi yaşananları anlatan bir kitap değil. Kitabı okuduğunuzda kader, talih ve hayatın ne kadar çileli olabileceği ve insanın bir şekilde bu zorlu engeller karşısında kendine bir yol çizebileceğini ve başarabileceğine dair inancınız pekişecektir.

İki gün önce hayatta ortalama bir insanın sahip olabileceği birçok şeye sahip bir insan olan Mehmet Pişkin’in intiharı üzerine hayatı sorgulamış olabilirsiniz… Benzer bir çok örnek gibi, İlizarov Günlüğü ve Sezai’nin hayatını önümüze koyduğumuzda, insanın en temel içgüdüsü olan yaşama güdüsünün ne kadar doğal ve doğru olduğunun görüleceğini düşünüyorum. Mutlak içgüdümüz olan yaşamın asla bize mutlu tarafını garanti etmediğini ve hayat oyununda kuralları biz belirlemesek bile mücadele gücümüzün tahminimizden de üstün olması sayesinde kazanacağımızı düşünüyorum. Galiptir bu yolda mağlup da diyebiliriz. Türümüz böyle… Yoksa alçılanmış kırık ayağı ile kağıt toplamaya çalışan çocuğun yaşam mücadelesini nasıl açıklayabiliriz ki?

En zor en umutsuz anlarda bile zaman içerisinde -bazen ‘o zaman’ durmuş ve geçmiyorcasına can yaksa bile- bir çıkış muhakkak vardır.

Bu nedenle İlizarov Günlüğü’nü okumanızı öneririm.

Kitabın hazırlanışı ile ilgili teknik kısma gelelim. İlizarov Günlüğü tamamen özgür yazılım kullanılarak yazılmış ve e-kitap biçimine dönüştürüldü; GNU/Linux tabanlı özgür işletim sistemleri üzerinde LibreOffice Writer ile yazıldı, LibreOffice için Writer2epub eklentisi ile e-kitap biçimine dönüştürüldü ve e-kitap yönetim yazımları Calibre ve Sigil ile son şekli verildi. Lisans olarak ise özgür bir lisans olan CC BY-SA 4.0 ile lisanslandı.

Eşim ve benim için bu ilk editörlük ve e-kitap oluşturma deneyimimiz oldu.

İlizarov Günlüğü’nü serbest şekilde dağıtmanın yanı sıra, bir sayısal yayıncılık platformunda yayımlamak kitabı daha bir kitap havasında görmemizi sağladı. (Eh biraz eski kafa bizde de var, kitaplar sanal da olsa bir raf üzerinde görülmeyi hakediyor diye düşünüyoruz…)

Nihayet Sezai kitabı Google Play Kitaplar‘da da yayımlamayı başardı.

lİlizarov Günlüğü Google Play'de
İlizarov Günlüğü Google Play’de

Kitabı Google Play Kitaplar‘dan ücretsiz indirebilirsiniz, Google Books uygulaması ile cep telefonunuzda ve tabletinizde veya web okuyucusu ile masaüstü bilgisayarınızda okuyabilirsiniz. Kitabı okuduktan sonra yorum ve değerlendirmenizi kitabın sayfasından yapmanız güzel olacaktır.

Kitabın epub, mobi ve PDF biçimleri de dilerseniz şurada mevcut.

Neyse çok uzatmadan, kitabı indirebileceğiniz bağlantıları paylaşarak yazıyı sonlandırayım.

Son olarak, birçok kişinin faydalanacağı bir birikimi sunduğu için Sezai’yi tekrar kutluyorum. Kitabın editörlüğünü devralarak sürüncemeden kurtaran eşime buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

İyi okumalar.